๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Tahavi Şerhi => Konuyu başlatan: Vatan Var Olsun ! üzerinde 16 Ocak 2012, 18:48:16



Konu Başlığı: Genel Olarak İtikadî Konularda Sapmanın Sebebi
Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 16 Ocak 2012, 18:48:16
Genel Olarak İtikadî Konularda Sapmanın Sebebi


Şu husus bilinmeli ki, bu konuda genel olarak sapıtanlar yahut bu hususta hakkı bilmekten acze düşenlerin bu hallerinin sebebi, Rasûlün getirdiklerine tabi olmakta kusurlu hareket etmeleri ve bu yolu bilmeye ulaştıran dikkatli düşünmeyi ve istidlali terketmeleridir. Böyleleri Allah’ın Kitabından yüz çevirdiklerinden sapıtmışlardır. Nitekim o şöyle buyurmaktadır: "Benden size bir hidayet geldiğinde kim Benim hidayetime uyarsa o hem sapıtmaz, hem bedbaht olmaz. Kim de zikrimden yüz çevirirse gerçekten onun için dar bir geçim vardır ve onu kıyamet gününde kör olarak haşrederiz.

"Der ki: Rabbim niçin beni kör haşrettin, halbuki ben görüyordum."

"Buyurur ki: Böyle. Çünkü sana âyetlerimiz geldiğinde onları unuttun; bu günde sen böylece unutulursun." (Tâhâ, 20/123-126)
İbn Abbas -Radıyallahu anh- dedi ki: Yüce Allah Kur’ân-ı Kerîm’i okuyup, içindekiler gereğince amel eden kimselere dünya hayatında sapıtmamayı, âhiret hayatında da bedbaht olmamayı garantilemiştir. Daha sonra da bu âyet-i kerîme’yi okumuştur.

Nitekim Tirmizî ve başkaları tarafından kaydedilen Ali -Radıyallahu anh- yoluyla gelen hadiste de böyledir. Buna göre Rasûlullah -Sallallahu aleyhi vesellem- şöyle buyurmuştur: "Pek yakında bir takım fitneler baş gösterecektir." Ben: Bunlardan kurtuluş yolu nedir? Ey Allah’ın Rasûlü, dedim. Şöyle buyurdu: "Allah’ın Kitabı. Onda sizden öncekilerin bilgisi, sonrakilerin haberi, aranızdaki (anlaşmazlık)ların hükmü vardır. O hakkı batıldan ayırandır, o bir şaka, bir eğlence değildir. Herhangi bir zorba (zorbalıktan dolayı) onu terkedecek olursa Allah belini kırar. Kim ondan başkasında hidayet ararsa, Allah o kimseyi saptırır. O, Allah’ın kopması mümkün olmayan ipidir. O hikmet dolu zikir (öğüt)dir. O, dosdoğru yoldur. O, hevâların saptırmadığı, dillerin kendisi ile karışmadığı, hayret verici şeyleri bitip tükenmeyen bir kitaptır. İlim adamları ondan doymaz. Ona dayanarak söz söyleyen doğru söyler, gereğince amel eden mükafat kazanır. Ona göre hükmeden adalet yapar, ona davet edip çağıran dosdoğru yola iletilmiş olur."[1]

Ve buna benzer manaları ifade eden daha bir çok âyet ve hadis-i şerif bu hususu dile getirmektedir.

Yüce Allah öncekilerden de, sonrakilerden de rasûlleri vasıtası ile teşrî buyurmuş olduğu dinine uygun olmayan, din diye kabul edip izledikleri hiçbir yolu kabul etmeyecektir.

Yüce Allah şu buyrukları ile göndermiş olduğu peygamberler dışında, kulların kendisini nitelendirdikleri her türlü nitelikten kendini tenzih etmiş bulunuyor:

"İzzet sahibi olan Rabbim onların niteleyegeldiklerinden münezzehtir. Gönderilmiş peygamberlere selâm olsun, âlemlerin Rabbi Allah’a da hamd olsun." (es-Saffat, 37/180-182) Yüce Allah kâfirlerin kendisini nitelendirmelerinden, zatını tenzih ettikten sonra gönderdiği peygamberlere de selâm olsun, diye buyurmuştur. Buna sebeb ise peygamberlerin kendisini nitelendirirken ortaya koydukları nitelendirmelerinin her türlü eksiklik ve kusurdan uzak olmasıdır. Arkasından da kemal derecesinde hamde layık olduğunu ortaya koyan sıfatlara yalnızca kendisi sahip olduğundan dolayı, hamdin kendisine mahsus olduğunu belirtmektedir.

Rasûlullah -Sallallahu aleyhi vesellem-in yolunu en hayırlı olan nesiller de aynen takip etti. Bunlar da ashab-ı kiram ile güzel bir şekilde onlara tabi olanlardır. Onların önce olanları, sonra gelenlerine bunu tavsiye ediyor, sonra gelen de bu hususta kendisinden önce gelene uyuyordu. Bütün bunlarda kendileri de Peygamberleri Muhammed -Sallallahu aleyhi vesellem-e uyuyorlar, onun yolunu izliyorlardı. Nitekim Yüce Allah Kitab-ı Aziz’inde şöyle buyurmaktadır: "Deki: İşte bu benim yolumdur, ben Allah’a bir basiret üzere davet ediyorum. Ben de bana uyanlar da." (Yusuf, 12/108)
Eğer "bana uyanlar da" buyruğu "davet ediyorum" buyruğundaki zamire atfedilmiş ise bu ona uyanların Allah’ın yoluna davet edenlerin ta kendileri olduğuna delildir. Şâyet ("ben" anlamındaki) munfasıl zamire atfedilmiş ise o takdirde ona uyan kimselerin peygamberlerinin getirdikleri hususunda herkes bir tarafa bizzat kendilerinin basiret sahibi oldukları noktasında açık bir ifadedir. Her iki anlam da doğrudur.

Rasûlullah -Sallallahu aleyhi vesellem- dini apaçık bir şekilde tebliğ etmiş, basiret sahibi olanlara delilleri açıkça bildirmiş, nesillerin en hayırlısı da onun yolunu izlemiştir. Fakat daha sonraları hevâlarına uyan, günahlar işleyen, iyi olmayan bir takım nesiller de gelmiştir. Ancak Yüce Allah bu ümmetin dininin esaslarını muhafaza eden kimseleri her zaman takdir buyurmuştur. Nitekim doğru sözlü yüce peygamber de şu buyruğuyla bunu böylece haber vermektedir:

"Ümmetimden bir taife (kesim) hak üzere ve kendilerini yardımsız bırakanların kendilerine zarar vermeleri söz konusu olmaksızın muzaffer olarak kalmaya devam edeceklerdir."[2]


[1] Tirmizî, 2908; Senedinde çoğu hadis otoritesince oldukça zayif bir ravi olan el-Hâris b. Abdullah el-A'ver vardir.

[2] Buhârî 3640, 7311, 7459; Müslim 1920, 1921; Tirmizî 2230; İbn Mâce 10; Müsned, IV, 244, 248, 252.



Konu Başlığı: Ynt: Genel Olarak İtikadî Konularda Sapmanın Sebebi
Gönderen: Sevgi. üzerinde 13 Nisan 2021, 05:37:07
Esselamü Aleyküm. Rabb'im bizleri herdâim rızasına uygun şekilde yaşayan kullarından eylesin
Peygamberimizin yolundan da hiiç ayırmasın inşaAllah
  Bilgiler için Allah razı olsun kardeşim