> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Akaid Eserleri > Tahavi Şerhi > Fiilden Önce ve Sonra İstitââ
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Fiilden Önce ve Sonra İstitââ  (Okunma Sayısı 863 defa)
07 Ocak 2012, 19:48:30
Vatan Var Olsun !
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.940


« : 07 Ocak 2012, 19:48:30 »



Fiilden Önce ve Sonra İstitââ


İstitââ, takat, kudret, vüs’at (genişlik) anlam itibariyle birbirine yakın lafızlardır. Tahâvî’nin zikrettiği şekilde istitââ’nın iki kısma ayrılması genel olarak Ehl-i Sünnet’in kabul ettiği görüştür, orta yollu görüş olan da budur.

Kaderiye ve Mutezile de şöyle demektedir: Kudret ancak fiilden önce olur. Bunların tam aksine Ehl-i Sünnet’ten bir kesim ise istitââ, ancak fiil ile birlikte bulunur, demişlerdir.

Genel olarak ehl-i sünnet’in görüşü de şu şekildedir: Kulun emir ve nehy’in esas sebebini teşkil eden belli bir kudreti vardır. Bu da tekliften önce olur, teklif ile birlikte olması icab etmez. Kendisi vasıtasıyla fiilin yapılabildiği kudretin ise fiil ile birlikte olması zorunludur. Dolayısı ile olmayan bir kudretle fiilin var olması da mümkün değildir.

Sağlıklı oluş, güç yetiriş, imkan bulmak ve araçların sağlıklı olması bakımından kudret ise fiillerden önce olabilir. İşte bu Yüce Allah’ın: "Ona bir yol bulabilenlerin o Ev’i haccetmesi Allah’ın insanlar üzerindeki bir hakkıdır." (Al-i İmran, 3/97) buyruğunda sözü geçen kudret de budur. Yüce Allah haccı güç yetirene farz kılmaktadır. Şâyet ancak hacceden kimsenin güç yetirmesi söz konusu olsaydı, o takdirde hac, ancak hacceden kimseler için farz olur ve kimsenin haccı terketmek dolayısıyla, cezalandırılmaması gerekirdi. Bu ise İslam dininin kesin bilinen gerçeklerinin aksinedir.

Yüce Allah’ın: "O halde gücünüzün yettiği kadar Allah’tan korkun." (et-Teğabun, 64/16) buyruğu da böyledir. Yüce Allah istitâa (güç yetirebilme) oranında takvâyı farz kılmıştır. Eğer Allah’tan korkmayan takvalı olmaya güç bulamayacak olsaydı, Yüce Allah takvâyı yalnızca güç yetirenler için vacib kılmış olur ve takvalı olmayanları da cezalandırmazdı. Bu ise tutarsızlığı apaçık ortada olan bir husustur.

Yüce Allah’ın: "Kim güç yetiremezse o zaman altmış yoksul doyurmalıdır." (el-Mücadele, 58/4) buyruğu da bu şekildedir. Bundan kasıt ise sebep ve araçlara güç yetirebilmektir.

Yüce Allah’ın bize naklettiği münafıkların şu sözleri de bu kabildendir: "Gücümüz yetseydi herhalde biz de sizinle beraber çıkardık." (et-Tevbe, 9/42) Ancak Yüce Allah onların bu sözleriyle yalan söylediklerini belirtmiştir. Çünkü onlar bir işe güç yetirebilmenin hakikati demek olan istitâa’yı (güç yetirebilmeyi) kastetmiş olsalardı, böyle bir güce sahip olmadıklarını söylemekle yalan söylemiş olmazlardı. Yüce Allah’ın onları yalanlamış olması, onların bu sözleriyle hastalığı yahut ta gerekli malî imkanı bulamamayı kastettiklerini göstermektedir. Nitekim Yüce Allah bunu daha sonraki buyruklarında şöylece açıklamaktadır: "Allah’a ve Rasûlüne karşı samimi olmak şartı ile zayıflara, hastalara... bir günah yoktur... Yol ancak zengin oldukları halde (geri kalmak için) senden izin isteyenlerin aleyhinedir." (et-Tevbe, 9/91-93)

Yüce Allah’ın şu buyrukları da böyledir: "İçinizden hür olan mü’min kadınları nikahlayacak bir bolluğa güç yetiremeyenler..." (en-Nisa, 4/25) Bu buyruğunda ki istitâa (güç yetirebilme)dan kasıt, gerekli araç ve sebeplere sahip olmaktır. İmran b. Husayn’a, Peygamber -Sallallahu aleyhi vesellem-in söylediği şu sözlerde de bu manadadır: "Ayakta namaz kıl, eğer buna gücün yetmiyorsa oturarak, buna gücün yetmiyorsa yanın üzere yatarak (namaz kıl.)" İşte bunlara güç yetirilememesi halinde fiile de güç yetirememek söz konusu olur.

Kudretin (güç yetirebilmenin) hakikatini teşkil eden istitâa’nın sabit oluşunun deliline gelince, bu hususta Yüce Allah’ın şu buyruğu delil olarak zikredilmektedir: "(Çünkü) onların işitmeye güçleri yetmezdi ve görmezlerdi." (Hud, 11/20) Bu buyrukta kastedilen ise araç ve sebeblerin bulunmadığını anlatmak değil, kudretin gerçek anlamıyla bulunmadığını anlatmaktır. Çünkü gerekli araç ve sebebler vardı. İleride "onlar ancak Allah’ın kendilerini mükellef kıldığı şeylere takat (güç) yetirebilirler" sözlerini açıklarken buna dair daha geniş açıklamalar gelecektir.

Yine Musa -Aleyhisselam-ın arkadaşının söylediği: "Doğrusu sen benimle beraber olmaya asla güç yetiremezsin" (el-Kehf, 18/67) buyruğu ile: "Ben sana benimle beraber olmaya güç yetiremezsin, demedim mi?" (el-Kehf, 18/72) sözleri de bu kabildendir.

Bundan kasıt ise sabra güç yetirebilmenin hakikatidir, sabrın sebeb ve araçları değildir. Çünkü bunlar vardı. Nitekim bundan dolayı ona sitem ettiğini de görüyoruz. Halbuki bir fiilin işlenmesi için gerekli araç ve sebebi elinde bulunduramayan bir kimse, o fiili yapmadığı takdirde kınanamaz. Ancak fiili yapmaya yanaşmayan bir kimse, o fiile güç yetirebilmeyi yitirdiği için kınanır. Buna sebeb ise emrolunduğundan başka bir şeyle uğraşmadır yahut ta bu kudretini emrolunduğunun tam zıttı olan bir yönde kullanmasıdır.

Kudret ancak fiilin işlendiği zamanda bulunur diyenler, şunu da söyler: Kudret iki zıt şeye elverişli değildir. Fiil ile birlikte bulunan kudret ancak, o fiili işlemeye elverişlidir ve o kudret o fiil ile birlikte bulunur. O fiil olmadan, o kudret de olmaz.

Bozuk esaslarına binaen Kaderiye’nin söyledikleri de şudur: Allah’ın mü’mini ve kâfiri, iyi’yi ve kötü’yü muktedir kılması eşit şekildedir. Onlar, Yüce Allah’ın itaatkar mü’mine özellikle kendisi vasıtasıyla imanın hasıl olduğu yardımını verdiğini kabul etmezler. Bilakis kişi, kendiliğinden itaati tercih etmiştir, diğeri de kendiliğinden masiyeti tercih etmiştir, derler. Bir babanın oğullarından herbirisine bir kılıç vermesi gibidir. Onlardan birisi Allah yolunda o kılıçla cihad ederken, diğeri ise o kılıçla yol kesicilik yapmıştır.

Bu görüş ise kader’i kabul eden Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat’in ittifakı ile fasit bir görüştür. Onlar ittifakla şunu kabul etmişlerdir: Allah’ın itaatkâr kulu üzerinde dinî bir nimeti vardır ve O’, bu nimetini kâfir bir yana özellikle ona vermiştir. Kâfire vermemiş olduğu bir yardımı ile de itaat etmesi için mü’mine yardımcı olmuştur. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Fakat Allah size imanı sevdirdi, onu kalplerinizde süsledi ve küfrü, fıskı ve isyanı size çirkin gösterdi. İşte onlar doğru yolu bulanların ta kendileridir." (el-Hucurat, 49/7)

Kaderiye bunu şöyle açıklar: Bu sevimli ve süslü gösteriş, bütün insanlar hakkında umumidir. Bu da hakkın delillerinin açıkça ortaya konulması ve beyan edilmesi manasınadır.

Halbuki âyet-i kerîme bunun mü’mine has olmasını gerektirmektedir. Bundan dolayı Yüce Allah: " İşte onlar doğru yolu bulanların ta kendileridirler" diye buyurmaktadır. Kâfirler ise doğru yolu bulmuşlar değillerdir.

Yine Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Allah kimi doğru yola iletmeyi dilerse, göğsünü İslam’a açar. Kimi de saptırmayı dilerse, onun da göğsünü -gökyüzüne tırmanıyormuş gibi- daraltır, sıkıştırır. Allah iman etmeyenlerin üstüne işte böyle murdarlık çökertir." (el-En’âm, 6/125)

Buna benzer âyet-i kerîme’ler, Kur’ân-ı Kerîm’de pek çoktur. Bunlarla Yüce Allah mü’mine hidayet verenin kendisi olduğunu, berikini saptıranın da kendisi olduğunu beyan etmektedir.

Bir başka yerde şöyle buyurmaktadır: "Allah kime hidayet verirse o doğru yola erdirilmiştir. Kimi de saptırırsa, artık onun için doğru yola erdirecek bir veli (dost ve yardımcı) bulamazsın." (el-Kehf, 18/17)

İleride Yüce Allah’ın izniyle bu meseleye dair daha geniş açıklamalar da gelecektir.

"Kulların fiilleri Allah’ın yaratması ve kulların da kesbi iledir."

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Fiilden Önce ve Sonra İstitââ
« Posted on: 28 Mart 2024, 16:56:21 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Fiilden Önce ve Sonra İstitââ rüya tabiri,Fiilden Önce ve Sonra İstitââ mekke canlı, Fiilden Önce ve Sonra İstitââ kabe canlı yayın, Fiilden Önce ve Sonra İstitââ Üç boyutlu kuran oku Fiilden Önce ve Sonra İstitââ kuran ı kerim, Fiilden Önce ve Sonra İstitââ peygamber kıssaları,Fiilden Önce ve Sonra İstitââ ilitam ders soruları, Fiilden Önce ve Sonra İstitââönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes