๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Tahavi Şerhi => Konuyu başlatan: Vatan Var Olsun ! üzerinde 10 Ocak 2012, 21:17:00



Konu Başlığı: Dünyada Peygamberden Şefaat İstemenin Hükmü
Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 10 Ocak 2012, 21:17:00
Dünyada Peygamber’den ve Başkalarından Şefaat İstemenin Hükmü


Dua esnasında dünyada Peygamber -Sallallahu aleyhi vesellem-i ve başkalarını şefaatçi kılmaya ve bu yolla dilekte bulunmaya gelince; bunun etraflı bir şekilde ele alınması gerekir. Çünkü dua eden kimse bazen "peygamberinin hakkı" yahut "filanın hakkı için" diyerek Allah’ın mahlukatından herhangi bir kimseyi zikredip, Allah’a and vermektedir. Bu, iki açıdan sakıncalıdır:

1- Evvela bu Allah’tan başkasının adı ile yemin etmektir.

2- İkinci olarak herhangi bir kimsenin Allah’ın üzerinde hakkı bulunduğuna inanmaktadır.

Allah’tan başkası adına yemin caiz değildir. Allah’ın kendisi üzerinde bir hak olarak tesbit etmiş olması hali dışında, kimsenin de Allah üzerinde hiçbir hakkı yoktur. Yüce Allah’ın şu buyruğunda olduğu gibi: "Mü’minlere yardım etmek ise zaten üzerimize bir haktır." (er-Rûm, 30/47)

Yine Buharî ve Müslim’de sabit olduğu üzere Peygamber -Sallallahu aleyhi vesellem-in, Muaz -Radıyallahu anh-a -terkisinde bulunuyor iken- şöyle dediği sabit olmuştur: "Ey Muaz! Allah’ın kulları üzerindeki hakkının ne olduğunu biliyor musun? Ben: Allah ve Rasûlü daha iyi bilir dedim. Şöyle buyurdu: Onun kulları üzerindeki hakkı O’na ibadet etmeleri, O’na hiçbir şeyi ortak koşmamalarıdır. Peki onlar bunu yaptıkları takdirde, kulların Allah’ın üzerindeki haklarının ne olduğunu biliyor musun? Ben, Allah ve Rasûlü daha iyi bilir dedim. Şöyle buyurdu: O’nun üzerindeki hakları onlara (O’na hiçbirşeyi ortak koşmayanlara) azab etmemektir."[128]

Bunlar Yüce Allah’ın eksiksiz kelimeleriyle ve sadık olan vadi ile yerine getirmesi vacip olmuş haklardır. Yoksa kulun bizzat kendisinin Allah üzerinde -mahlukun mahluk üzerinde olduğu şekilde- hiçbir hakkı yoktur. Çünkü Yüce Allah, her türlü hayrı kullarına nimet olarak ihsan edendir. Onlara va’di dolayısıyla kendilerine verilmesi gereken hakları ise, onlara azab etmemektir ve azablandırmamaktır. Bu ise kendisi adına yemin edilmeye elverişli olmayan bir husustur. Bundan dolayı da (bu hakkı ileri sürerek) O’ndan bir istekte bulunulmaz, bu vesile edilemez. Çünkü ancak Yüce Allah’ın sebep olarak tayin ettiği şey sebep olabilir.

Müsned’de yer alan Ebu Said -Radıyallahu anh-ın Peygamber -Sallallahu aleyhi vesellem-den rivayet ettiği hadise gelince: Orada namaza yürüyerek giden kimsenin: "Senden bu yürüyüşümün hakkı adına ve dilekte bulunanların senin üzerindeki hakkı adına dilekte bulunuyorum."[129] şeklinde söylediği sözlerine gelince, bu Allah’ın kendi zatına vacip kılmış olduğu ve kendisine dua eden kimselerin kendi üzerindeki hakkını dile getirmektedir. Dua eden ve istekte bulunanlara dualarını kabul etme hakkını veren O’dur. İbadet edenlere mükafat elde etme hakkını veren O’dur. Şu beyitlerin sahibi ne güzel söylemiş:

"Kulların O’nun üzerinde vacib (yerine getirilmesi gereken) bir hakları yoktur,

Asla; ama hiçbir çaba da O’nun nezdinde boşa gitmez.

Onlara azab edilirse, adaleti iledir yahut nimet verilirse, lutfu iledir.

O Kerim’dir, lutfu bol olandır."

Şâyet dua eden kimsenin: "Dua edenlerin üzerindeki hakkı için senden istiyorum." sözü ile "Peygamberinin hakkı" ya da buna benzer ifadeler arasındaki fark nedir? diye sorulacak olursa cevap şudur:

Dua eden kimsenin: "Dua edenlerin senin üzerindeki hakkı için..." sözünün manası şudur: Sen dua edenlerin, duasını kabul edeceğini vaadetmiş bulunuyorsun. İşte ben de dua edenler arasındayım, benim duamı kabul buyur. Halbuki "filanın hakkı için" denildiği vakit, o filan kişinin her ne kadar Allah’ın sadık va’di gereğince Allah üzerinde bir hakkı var ise de; bunun ile o dilekte bulunan kimsenin duasının kabul edilmesi arasında herhangi bir ilişki yoktur. Şöyle denilmiş gibidir: Filan kişi senin salih kullarından olduğu için benim de duamı kabul et. Bu iki şey arasındaki ilişki nedir? Ve bunların birinin diğerini gerektirmesi neye dayanarak söylenebilir? Bu hiç şüphesiz duada haddi aşmak türündendir. Yüce Allah ise şöyle buyurmaktadır: "Rabbinize yalvara yakara ve gizlice dua edin. Gerçek şu ki O, haddi aşanları sevmez." (el-A’raf, 7/55)

Bu ve benzeri dualar bid’at olarak ortaya çıkan dua şekilleridir. Peygamber -Sallallahu aleyhi vesellem-den olsun, ashab-ı kiram’dan olsun, tabiîn’den olsun, imamlardan herhangi birisinden olsun -Allah hepsinden razı olsun- böyle bir dua şekli nakledilmiş değildir. Bu gibi ifadeler cahillerin ve bir takım tarikatçıların yazdıkları muska ve hamayıllarda bulunur.

Dua ise en faziletli ibadetlerdendir. İbadetlerin esası ise sünnet ve peygambere tabi olmaktır, hevâ ve bid’atler değildir.


[128] Buhârî 2846, 5967, 6500, 7373; Müslim 30.

[129] Müsned, II, 21; İbn Mâce 778.



Konu Başlığı: Ynt: Dünyada Peygamberden Şefaat İstemenin Hükmü
Gönderen: Sevgi. üzerinde 19 Nisan 2021, 22:50:43
Esselamü Aleyküm. Bu bilgileri bizlerle paylaşan kardeşlerimizden Allah razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Dünyada Peygamberden Şefaat İstemenin Hükmü
Gönderen: Ceren üzerinde 20 Nisan 2021, 14:17:41
Esselamu aleyküm.rabbim bizleri peygamber efendimizin sünnetine tabi yaşayan ve onun şefaati ne nail olan kullardan olalım inşallah...