> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Akaid Eserleri > Tahavi Şerhi > Büyünün Hakikati ve Çeşitleri
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Büyünün Hakikati ve Çeşitleri  (Okunma Sayısı 781 defa)
06 Ocak 2012, 17:47:48
Vatan Var Olsun !
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.940


« : 06 Ocak 2012, 17:47:48 »



Büyünün Hakikati ve Çeşitleri


İlim adamları büyü’nün hakikati ve çeşitleri hususunda farklı görüşlere sahiptirler. Çoğunluk der ki: Büyü yapılan kişinin ölümüne, hastalanmasına -zahiren ona bir şey ulaşması tesbit edilmeksizin- etki edebilir. Bazılarının iddiasına göre de büyü mücerred bir hayal göstermekten ibarettir.

Hepsi de ittifakla şunu kabul ederler: Yedi gezegene yahut başkalarına dua etmek ya da onlara hitab etmek yahut onlara secde etmek ve onlara uygun düşen elbise, yüzük, tütsü vb. şeyler ile yakınlaşmaya çalışmak türünden olan işler küfürdür ve bu, şirkin en büyük kapılarından birisidir. Bu kapının kapanması hatta açılmamak üzere tıkanması gerekir. Bu gibi işler İbrahim -Aleyhisselam-ın kavminin yaptığı türdendir. Bundan dolayı Yüce Allah bizlere onun şu durumunu nakletmektedir: "Derken yıldızlara bir defa baktı da: ‘Muhakkak ben hastayım’ dedi." (es-Saffat, 37/88-89)

Yine Yüce Allah bir başka yerde şöyle buyurmaktadır: "Gece onu (İbrahim’i) bürüyüp, örtünce bir yıldız gördü: ‘Bu muymuş benim Rabbim’ demişti... İman edenler ve imanlarına da zulüm karıştırmayanlara gelince işte onlaradır güvenlik ve onlardır hidayete ermiş olanlar." (el-En’âm, 6/76-82)

Yine bütün ilim adamları ittifakla şunu kabul etmişlerdir: Allah’a şirk koşmayı ihtiva eden herbir okuma yahut kasem ve yemin’i telaffuz etmek, kesinlikle caiz değildir. İsterse bu sözleriyle cinler ya da başkaları ona itaat etsin. Aynı şekilde küfür ihtiva eden hiçbir sözün telaffuzu caiz olmadığı gibi, anlamı bilinmeyen sözler de söylenmez. Çünkü bu sözlerde bilinmeyen türden bir şirk bulunabilir. Bundan dolayı Peygamber -Sallallahu aleyhi vesellem- şöyle buyurmuştur: "Şirk olmadığı sürece rukye (okumak) da bir mahzur yoktur."[265]

Cinlere sığınmak caiz değildir. Çünkü bundan dolayı Yüce Allah kâfir’leri yermiş ve şöyle buyurmuştur: "Bir gerçek de şu ki: İnsanlardan bazı kimseler, cinlerden bazı kimselere sığınırlardı. Bununla da onların azgınlıklarını arttırırlardı." (el-Cin, 72/6)

Dediklerine göre bir insan, bir vadide konaklayacak olursa, bu vadinin şer’lilerinden bu vadi’inin en büyüğü kimse ona sığınırım, der ve böylelikle sabaha kadar güvenlik ve himaye altında uyurmuş. İşte "bununla da onların azgınlıklarını arttırırlardı" buyruğu insanlar cinlere sığınmak suretiyle, onların günahlarını, azgınlıklarını, cüretkârlıklarını ve kötülüklerini arttırmış oluyorlar, buna sebeb teşkil ediyorlardı. Bu azgınlıkları da onların: Biz cinlerin de, insanların da efendileri olduk, demeleri idi. Cinler kendi kendilerine büyükleniyorlar ve insanlar bu şekilde onlarla muamele ettikçe, onların küfürleri de sürekli artıyordu. Yüce Allah da şöyle buyurmaktadır: "O günde onların hepsini haşredecek, sonra da meleklere şöyle diyecek: Bunlar mı size ibadet ederlerdi? Melekler diyecekler ki: Tenzih ederiz seni. Bizim velimiz (mabudumuz) onlar değil, sensin. Aksine onlar cin’lere ibadet ediyorlardı. Bunların çoğu onlara inanıyorlardı." (Sebe’, 34/40-41)

İşte kendi kanaatlerine göre meleklere dua edip bu dualarıyla onlara hitab ettiklerini ve meleklerin üzerlerine indiklerini zanneden bu kimseler, sapık kimselerdir. Aslında onların üzerine inen (melekler değil) şeytan’lardır. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Hepsini toplayacağı o günde: ‘Ey cin topluluğu! İnsanlardan bir çoğunu kendinize uydurdunuz’ (buyuracak.) O zaman onların dostları olan insanlar da şöyle diyecek: ‘Rabbimiz, kimimiz kimimizden faydalandık. Nihayet bizim için takdir ettiğin vakte eriştik.’ Şöyle buyuracak: ‘Allah’ın dilediği müstesna olmak üzere, içinde ebedi kalıcılar olarak ateş sizin barınağınızdır.’ Şüphesiz Rabbin hikmeti sonsuz olandır, herşeyi bilendir." (el-En’âm, 6/128)

İnsanlardan olanın, cinlerden olandan faydalanması, ihtiyaçlarını karşılaması, emirlerini yerine getirmesi, gaybe dair bir takım hususları kendisine haber vermesi vb. hususlarla olur. Cinlerden olanın, insanlardan faydalanması ise insanın onu ta’zim etmesi, onun yardımını istemesi, ona sığınması ve ona boyun eğip itaat etmesidir.

Bu kabilden iş yapanların bir başka çeşidi de şeytanî halleri, keşifleri söz konusu eden gayb ricali ile konuşan ve Allah’ın velileri olmalarını gerektiren olağanüstü hallerinin bulunduğunu iddia ederler. Bu kimseler arasından müşriklere karşı müslümanlara yardım edenler de vardı. Bunlar şöyle derler: Rasûl kendisine müşriklerin yanında yer alarak, müslümanlarla savaşmayı emretmiştir, çünkü müslümanlar artık isyankardırlar. Böyleleri hakikatte müşriklerin kardeşleridir.

Bunların aralarında bulunan ilim ehli kimseler üç gruba ayrılırlar:

Bir grub gayb rical’inin varlığını yalan kabul ederler. Ancak insanlar da bunları görür yahut görenlerden bunların varlıkları sabit olursa yahut ta bunlara güvendikleri kimseler gördüklerini anlatacak olursa, kendileri de bunları görmeleri halinde, artık varlıklarına kesin inanırlar ve onlara boyun eğerler.

Bir başka kesim bunların varlığını bilip kabul ederler ve kadere raci’dir deyip, batın’da Yüce Allah’ın peygamberlerin yolu dışında bir yolunun da bulunduğuna inanırlar.

Bir başka kesim de rasûlün dairesi dışında bir veli’nin varlığını kabul etmenin mümkün olmadığını gördüklerinden şöyle derler: Her iki kesime de yardımcı olan rasûlün kendisidir. Bunlar rasûl’ü ta’zim eden kimseler olmakla birlikte onun dinini ve şeriatini bilmeyen cahillerdir.

Gerçek şudur: Böyleleri şeytanlara tabi olan kimselerdir. Gayb rical’i denilenler de cin’lerin ta kendileridir ve onlara "rical" diye ad vermişlerdir. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Bir gerçek de şu ki insanlardan bazı kimseler (rical) cinlerden bazı kimselere (rical’e) sığınırlardı. Bununla da onların azgınlıklarını arttırırlardı." (el-Cin, 72/6)

Bu, böyledir. Çünkü insanlar görülür ve müşahede olunurlar. İnsan belki bazı zamanlar görülmeyebilir, ancak her zaman için insanların gözlerinden kaybolması söz konusu değildir. Bunların insan olduklarını zannedenler bu konuda hata ediyorlar ve cahilliklerinden bu kanaate kapılıyorlar. Sapmalarının sebebi de kendilerindedir. Bu üç kesimin böyle bir ayrılık içerisinde olmasının sebebi, şeytan’ın velileri ile Rahman’ın velileri arasındaki farkı bilememektir.

Bazı kimseler: Fakirler kendi hallerine bırakılırlar, demektedirler. Ancak bu batıl bir sözdür, aksine onların fiillerini ve hallerini Muhammed-î Şeriat’e arzetmek gerekir. Ona uygun düşen kabul edilir, muhalif olan da reddedilir. Nitekim Peygamber -Sallallahu aleyhi vesellem- şöyle buyurmuştur: "Her kim bizim bu işimize uygun düşmeyen bir amelde bulunursa, o merduttur."[266] Bir başka rivayette de şöyle denilmektedir: "Kim bizim bu işimizde ondan olmayan bir şeyi ortaya çıkartırsa, o merduttur."

Rasûlullah -Sallallahu aleyhi vesellem-in tarikati dışında tarikat, onun getirdiği hakikatin dışında hakikat, şeriatı dışında şeriat, akidesi dışında akide yoktur. Ondan sonra hiçbir kimse zahiren ve batınen ona tabi olmadıkça Allah’a, Allah’ın rızasına, cennetine, kerâmetine (lütuf ve ihsanına) erişemez.

Onun verdiği haberleri tasdik etmeyen, kalplerle ilgili batınî hususlara dair emirlerinde olsun, bedenlere dair zahirî amellerde olsun ona itaate bağlanmayan bir kimse Yüce Allah’ın velisi olması şöyle dursun, mü’min olması dahi söz konusu değildir. İsterse havada uçsun, suyun üzerinde yürüsün, isterse gaybdan dilediği harcamaları yapsın, cebinden altın çıkarsın ve isterse her türlü harikulade olayı göstersin. Emrolunduğu fiilleri terkediyorsa, o ancak kişiyi Allah’tan uzaklaştıran, O’nun gazabına ve azabına yaklaştıran, şeytanî hallerin sahibi bir kimsedir.

Ancak mükellef olmayan çocuk ve delilerden mesuliyet kaldırılmıştır, onlar cezalandırılmazlar. Zaten onların zahiren de, batınen de kendilerini Allah’ın mukarreb velileri arasına katacak, kurtuluşa eren hizbinden ve galip gelen askerleri arasına katacak iman ve takvaları da olmaz. Ancak bunlar babalarına tabi olarak İslam’a girmiş olarak kabul edilirler. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "İman edenlerin soyları da iman ile kendilerine uyanların, Biz evlatlarını da kendilerine katarız. Amellerinden bir şey eksiltmeyiz. (Çünkü) her kişi kendi kazandıkları karşılığında bir rehinedir." (et-Tur, 52/21)


[265] Müslim 2200; Ebû Dâvûd 3886.

[266] Buhârî 2697; Müslim 1718; Ebû Dâvûd 4606; İbn Mâce 14; Müsned, VI, 270

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Büyünün Hakikati ve Çeşitleri
« Posted on: 23 Nisan 2024, 11:54:46 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Büyünün Hakikati ve Çeşitleri rüya tabiri,Büyünün Hakikati ve Çeşitleri mekke canlı, Büyünün Hakikati ve Çeşitleri kabe canlı yayın, Büyünün Hakikati ve Çeşitleri Üç boyutlu kuran oku Büyünün Hakikati ve Çeşitleri kuran ı kerim, Büyünün Hakikati ve Çeşitleri peygamber kıssaları,Büyünün Hakikati ve Çeşitleri ilitam ders soruları, Büyünün Hakikati ve Çeşitleriönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes