๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Tahavi Şerhi => Konuyu başlatan: Vatan Var Olsun ! üzerinde 07 Ocak 2012, 00:04:04



Konu Başlığı: Ashabdan Bir Kimse Hakkında Haddi Aşmak
Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 07 Ocak 2012, 00:04:04
Ashab’dan Herhangi Bir Kimse Hakkında Haddi Aşmak Caiz Değildir


Tahâvî’nin - Allah ona rahmet etsin-: "Rafızî’lerin yaptıkları gibi onlardan herhangi birisinden beri olduğumuzu da söylemeyiz" sözlerine gelince, çünkü Rafızîlere göre Berâ olmaksızın velâ olmaz. Yani Ebu Bekr ve Ömer -Radıyallahu anh-dan teberri etmedikçe (onlardan uzak olmadıkça) ehl-i beyt tevelli (dost) edinilmez.

Ehl-i sünnet ise onların hepsini veli edinirler ve layık oldukları konumlarında görürler. Bu konuda adalet ve insaf ölçülerini kullanırlar, heva ve taassubla hareket etmezler. Çünkü bütün bunlar haddi aşmanın ta kendisi olan bağy’in bir bölümüdür. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Onlar kendilerine ilim geldikten sonra ancak aralarındaki bağy’den dolayı anlaşmazlığa düştüler." (el-Câsiye, 45/17)

İşte seleften birisinin şu sözünün manası da şudur: Şehadet te bid’attır, beraet te bid’attir. Hatta bu ashab ve tabiîn’den olan bir grub seleften dahi rivayet edilmektir. Ebu Said el-Hudrî, Hasan-ı Basrî, İbrahim en-Nehaî, ed-Dahhak ve başkaları bunlar arasındadır.

Burada sözü geçen şehadet’in anlamı şudur: Müslümanlardan muayyen bir kimse hakkında cehennemliklerden olduğuna yahut kâfir olduğuna -bu hususta Allah’ın onun vefatı halindeki durumuna dair bir bilgisi olmaksızın- şahitlik etmek demektir.

Tahâvî’nin- Allah ona rahmet etsin-: "Onları sevmek din’dir, iman’dır, ihsan’dır" sözlerine gelince, çünkü bu daha önce kaydettiğimiz nass’larda sözü geçen Allah’ın emirlerine uymak demektir.

Tirmizî, Abdullah b. Muğaffel’in şöyle dediğini rivayet etmektedir: Rasûlullah -Sallallahu aleyhi vesellem-i şöyle buyururken dinledim: "Ashab’ım hakkında Allah’tan korkun, Allah’tan. Benden sonra onları (atışlarınıza, saldırılarınıza) hedef edinmeyin. Çünkü onları seven beni sevdiği için onları sever, onlara buğzeden de bana olan buğzundan dolayı onlara buğzeder. Onlara kim eziyet ederse, bana eziyet etmiş olur. Bana eziyet eden de Allah’a eziyet etmiş demektir. Allah’a eziyet edeni de fazla zaman geçmeden Allah yakalar."[193]

Ashab’ı sevmeye iman demek, Tahâvî - Allah ona rahmet etsin- adına izahı zor bir şeydir. Çünkü sevmek kalbin bir amelidir, tasdik ile de aynı şey değildir. Buna göre amel de iman adının kapsamı içerisine girmektedir. Halbuki daha önce onun: "İman dil ile ikrar ve kalb ile tasdiktir" dediğini görmüştük ve o ameli iman kapsamı içerisine sokmamaktadır. Ebu Hanife mezhebinin bilinen görüşü budur. Ancak böyle bir adlandırma mecazi kabul edilirse, izah edilmiş olur.

"Onlara buğzetmek küfür’dür, münafık’lıktır ve tuğyan’dır" sözlerine gelince, bid’at sahibi kimselerin tekfir’i ile ilgili açıklamalar daha önceden geçmiş bulunmaktadır. Burada sözü edilen küfür de Yüce Allah’ın: "Allah’ın indirdikleriyle hükmetmeyenler, onlar kâfirlerin ta kendileridir" (el-Maide, 5/44) buyruğunda sözü edilen küfrü andırmaktadır. Bu hususa dair açıklamalar da daha önceden geçmiş bulunmaktadır.

"Rasûlullah -Sallallahu aleyhi vesellem-den sonra, halifeliği ilk -ve onun faziletinin, bütün ümmetin de önünde oluşunun bir belirtisi olarak- Ebu Bekr es-Sıddîk -Radıyallahu anh- için sabit kabul ederiz."


[193] Tirmizî 3862; Müsned, IV, 87, V, 54, 57.