๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ => Sunuş => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 22 Ağustos 2011, 15:29:23



Konu Başlığı: Zor zamanda konuşmak
Gönderen: Zehibe üzerinde 22 Ağustos 2011, 15:29:23
Zor zamanda konuşmak


Şubat 2009 122.SAYI
 

Sabahattin AYDIN kaleme aldı, SUNUŞ bölümünde yayınlandı.

Konuşmanın zor olduğu bir dönemden daha geçiyoruz. Müslümanlar olarak zahirde ve batında yaşadığımız dağınıklığın, o hep yüz yüze geldiğimiz acı tezahürlerinden biriyle daha karşılaştık. Gazze’de bütün insanlığın gözü önünde büyük bir katliam yaşandı. Orada, yıllardır açık hapishaneye dönüştürülmüş ufacık bir bölgede mahsur yaşayan 1.5 milyon kardeşimizin üzerine ölüm teknolojisinin en son makinalarıyla içindeki karanlığı, vahşeti kustu peygamber katilleri. Pek çoğu kadın ve çocuk yaklaşık 1500 kardeşimiz şehit oldu.  Binlercesi bu vahşetin izlerini taşımak üzere yaralandı.

Her şey insanlığın gözü önünde oldu bitti. Bütün dünyaya haber ajanslarınca servis edilen görüntüler zerre kadar vicdan taşıyanların kanını dondurdu. Ama bu zulmü bitirecek, bir daha tekrarlanmamasını sağlayacak hiçbir şey yapılmadı. Sürü kurda emanet olduğu sürece de asla yapılamayacak. Gösterilerden, yardım kampanyalarından, duadan başka bir şey gelmedi elimizden. Yeryüzünde bu şeytanî vahşet düzeni egemen olduğu sürece de gelmeyecek. Bosna’da, Kosova’da, Irak’ta, Afganistan’da, Kafkasya’da, Afrika’da, Uzakdoğu’da ve dünyanın gözden ırak daha nice köşesinde maruz kaldığımız bu zulüm, iplerimiz zalimlerin elinde olduğu sürece devam edecek. Yurtlarımız ve kalplerimiz yangın yeri olmaya devam edecek.

Hem tek tek fertler olarak, hem topyekûn Ümmet-i Muhammed olarak kendi köklerimiz ve kimliğimiz üzerine bir dünya inşa etmek zorundayız. Aklımızla, kalbimizle, bilgimizle, maddi manevi bütün donanımızla buna çaba göstermeye mecbur ve mahkûmuz. Tarihin kırılma noktasında bulunduğumuzu ve başkalarının yazdığı siyasi ve ekonomik senaryolarda figüran rolü oynama zilletinden artık kurtulmamız gerektiğini fark etmek zorundayız. Çocuklarımızı eğitirken, onlara hedef gösterirken bu vizyona göre hareket etmek, kaçamayacağımız bir sorumluluk.
Bu ayki dergimizin kapak konusunu belirlerken henüz Gazze’deki vahşet başlamamıştı. Fakat tam da yukarıda söylediğimiz vizyonun tarihî referanslarını ortaya koyan bir konu seçmişiz. Tasavvuf ehlinin her dönemde nasıl etkin bir rol oynadığını anlattık. “Sufilik ve Mücadele” başlıklı dosyamız, sufiliğin bugünkü dünya için taşıdığı imkan ve potansiyeli fark etmek açısından dikkatle ve düşünerek okunmalı.

Dergimizde kaçınılmaz olarak Filistin’de olup bitenlere dair yazılar var. Özellikle Halil Akgün’ün meseleyi küresel düzen üzerinden okuyan yazısına dikkatinizi çekmek isteriz. Ahmet Birler de vahşetin “seyircileri” olarak hislerimize tercüman oluyor. Fakat bu yazılara eşlik eden fotoğraflarda medyada sıkça kullanılan şehit ya da o anın çaresizliği içindeki kardeşlerimizin görüntülerini kullanmaktan kaçındık. Bu tarz görüntülerin yenilmişliği ve çaresizliği kanıksatma riskinin olduğunu, psikolojik savaşta düşmanın işine yarayacağını düşünüyoruz.

Abone kampanyamızın devam ettiğini hatırlatarak nokta koyalım. Cenab-ı Mevlâ müminlerin yar ve yardımcısı olsun.

Mart sayımızda buluşmak üzere inşallah.