Ne Yapmalı?

Sabahattin Aydın | Eylül 2013 | SUNUŞ

Her ay kapak konumuzu belirlerken ön araştırma yapar, genellikle bir eksiği tamamlamak, önemli olmakla birlikte göz ardı edilen bir hususun altını çizmek, sizden gelen bir talebe cevap vermek gibi kriterler üzerinden hareket ederiz. Bu bizim için de öğretici bir süreçtir. Gerek burada meseleyi müzakere ederken, gerekse gelen yazı üzerinde çalışırken yeni şeyler öğrenir, hafızamızı tazeleriz. Bu da işimizin zevkli yanlarından biridir.

Fakat bazı aylar kendimizi mecbur hissettiğimiz ama şevk hali içinde değil, aksine iç sıkıntısıyla ele aldığımız, hazırlamak zorunda kaldığımız konular çıkıyor karşımıza. İşte bu ayki konumuz da onlardan biri. Zulüm kelime olarak dahi yeterince iç karartıcıyken, kardeşlerimiz üzerinde zulmün tırpan gibi işlediği böyle bir dönemde böyle bir konuyu çalışmak yakıcı.

Zulüm başlığı altında ilk akla geleceği üzere Mısır ve Suriye gündemi üzerinden konuşmuyoruz. Çünkü Cumhurbaşkanı’ndan gazetecilere kadar herkesin sözün tükendiğini vurguladığı katliamlar karşısında hakikaten artık söylenecek bir şey var mıdır. Bize öyle geliyor ki tek başına bireyin bir şey yapma sınırlarını aşan böyle durumlar bütün kalbimizle rahmet-i ilahîye sığınma ve yalvarma zamanları. Bir vazife görebilir miyim hassasiyeti içinde kalplerimizi yoklama zamanları.

Çeşitli vesilelerle vurguladığımız üzere insanın dünya üzerinde yapıp ettikleri Cenab-ı Hak’la irtibatı üzerinden şekilleniyor. İnsan, Allah’ın hukukuna riayetkâr olduğu ölçüde yaratılmışın haklarını tanıyor, saygılı olabiliyor. Mesele bu çerçevede değerlendirilmediğinde, görüyorsunuz, küresel ya da yerel hiçbir müessese, düzen ve düzenleme deva değil. Bu nedenle biz bütüncül bir yaklaşımla Allah’a karşı zulüm, kendine zulüm ve başkalarına zulüm ana başlıkları altında konuyu ele aldık.

Ekim sayımızda buluşmak üzere inşAllah…
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın