Konu Başlığı: Yatak Odasına Gîrerken Çocuğun Îzîn İstemesi Gönderen: Ekvan üzerinde 06 Ekim 2010, 02:52:45 IX. Cinsel Terbiye Giriş: İslâm dini, insanın, yaratılışına uygun bir şekilde dengeli ve insicamlı bir yapı kazanmasına, büyüyüp gelişmesine büyük önem vermiştir. Bu yüzden ifrat ve tefrite yer vermeden her şeyde ölçülü ve mutedil davranmak, bu dinin en belirgin özelliklerinden biri olmuştur. İnsandaki cinsel faktörü Yüce Allah yaratmıştır. İçinde insanın da bulunduğu bütün canlı varlıkların beka ve hayatiyeti buna bağlıdır. Allah, çocuk yapmaya imkan verecek bu güç ve arzunun insanda fonksiyon icra edebilmesi için muayyen bir zaman koymuştur. Şeriat bu "zaman" için "mükellefiyet yaşı" adını vermiştir. Artık çocuk o yaşa girmekle yaptığı tasarruflardan sorumlu hale gelmekte ve işlediği amellerden hesaba çekilmektedir. Mevcut cinsel potansiyelin, tahrik edici dış etkenlerden uzak ve sakin bir şekilde devam edebilmesi için İslâm, çocuk psikolojisini dikkate almış, onun birtakım emir ve yasaklara uymasını istemiştir. Bununla o, cinsel faktörün terbiye edilmesini; sapmadan ve kirlenmeden dengeli ve tertemiz bir şekilde kalmasını hedeflemiştir. Bu girişten sonra, çocuğun cinsel terbiyesi konusunda ana babanın uygulaması gereken ve Rasûlüllah (s.a.v.) tarafından belirlenen kaide ve esaslara geçebiliriz.[561] 1. Yatak Odasına Gîrerken Çocuğun Îzîn İstemesi: Çocuk, günün büyük bölümünü evde geçirir ve evin her tarafını hızlıca dolaşır. Her zaman onun için izin istemek güç ve zor bir iştir. Bundan dolayı Kur'ari-ı Kerim, üstün tedrici metodu ile küçük çocuklar için izin isteme usulü getirmiş, dinlenmek üzere ana babanın yatak odasında bulundukları sabah namazından önce, (kaylûle uykusu için) öğle vakti ve yatsı namazından sonra hassas üç vakitte onların izin istemelerini prensip kabul etmiştir. Nihayet buluğ çağına yaklaştığında çocuğun, kapısı kapalı olan bir odada bulunan ana babasının yanma girebilmesi için artık izin istemesi vacip olur. Bu hüküm büyük önem taşıdığından, bizzat Kur'an şu detaylı açıklamayı yapmıştır: "Ey mü'minler! Ellerinizin altında bulunan (köle ve hizmetçileriniz) ve içinizden henüz bulûğa ermemiş olanlar, sabah namazından önce, öğleyin soyunduğunuz vakit ve yatsı namazından sonra (yanınıza gireceklerinde) sizden üç defa izin istesinler. Bunlar, üstünüzün açılabileceği üç vakittir. Bu vakitlerin dışında ne sizin için, ne de onlar için bir sakınca yoktur. Birbirinizin yanına girip çıkabilirsiniz, işte Allah, ayetleri size böyle açıklar. Allah (herşeyi) bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir."[562] "Henüz bulûğa ermemiş mümeyyiz çocukların ve hizmetçilerin sözkonusu üç vakitte izin istemeleri, ev hayatlarında birçok kimsenin gaflet ettiği bir edeptir. Bu tavırlarıyla onlar, hizmetçilerin hanımefendilerinin açık yerlerine bakmayacaklarını sanmakta ve bunun, doğuracağı psikolojik, sinirsel ve ahlâki etkilerini küçümsemektedirler. Bugün psikologlar, Çocukların küçükken gözlerinin iliştiği açık sahnelerin tüm hayatlarında etkili olduğunu, bunun tedavisi güç birtakım psikolojik ve sinirsel hastalıklar doğurduğunu açıkladıkları halde yine ihmalkâr ana bablar, bulûğ öncesi çocukların bundan etkilenmediklerini ve duygulanmadıklarını iddia etmektedirler."[563] Hangi ana baba, yavrusunun tedavisi güç psikolojik ve sinirsel rahatsızlıklara duçar olmasını ister? Şüphesiz bu rahatsızlıkların temel sebebi, sözkonusu üç vakitte çocuğa izin istemeyi alıştırma noktasında ana babanın gösterdiği gevşekliktir. Bundan dolayı Rasûlüllah'ın (s.a.v.) izin isteme edebini Enes'e öğrettiğini görüyoruz: Enes diyor ki: Ben, Peygamber'in (s.a.v.) hizmetçisi idim. izin istemeksizin yanına giriyordum. Yine birgün geldiğimde Peygamber (s.a.v.) "Olduğun gibi dur, yavrucuğum! Çünkü senden sonra birşey oldu. Bundan böyle asla izinsiz girme!"[564] Ana baba, çocuğun cinsel içgüdüsünün tabii seyrine destek olabilmek için onun önünde her zaman avret bölgesini kapalı tutmalıdır. Bu konuda yukarıda zikrettiğimiz Allah ve Rasûlü'nün hayat veren mesajı, herkes için vazgeçilmez prensip olmalıdır. Mümeyyiz olmayan çocuğun hükmü: Güzel ile çirkin, iyi ile kötüyü seçemeyen ve kadm-erkek münasebetine akıl ermeyen küçük çocuğun özel bir hükmü vardır. "... veya kadınların mahrem yerlerini henüz anlamayan çocuklardan başkasına zinetlerini göstermesinler..."[565] ayeti bunu açık olarak ifade etmektedir. Küçük çocuklar bazan Hz. Aişe'nin yanına gelirler ve onun elbisesini görürlerdi. Atâ diyorki: Ben, Ubeyd b. Umeyr ile beraber, (Müzdelife'deki) Sebîr vadisinde (hac esnasında) ikâmet etmekte olan Aişe'nin yanına giderdim. Aişe o gün keçeden yapılmış bir Türk cadın içinde idi. Çadırın bir perdesi vardı. Aişe ile bizim aramızda bundan başka bir şey yoktu. Ben Aişe'nin üzerinde gül rengi ile boyanmış bir elbise gördüm.[566 |