๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Sünnette Çocuk Eğitimi => Konuyu başlatan: Ekvan üzerinde 14 Ekim 2010, 08:38:18



Konu Başlığı: Çocuklara Kur'an-ı Kerîmi Öğretmek
Gönderen: Ekvan üzerinde 14 Ekim 2010, 08:38:18
D. Çocuklara Kur'an-ı Kerîmi Öğretmek:

Velî, oğlan ve kız çocuğuna küçüklükten itibaren Kur'an'i öğreterek işe başlamalıdır. Bu durumda Allah'ın, rabbı olduğu ve Kur'an'ın da O'nun sözü olduğu inancı çocuklara verilmiş olur. Gönüllerine Kur'an'ın ruhu işler, düşünce, idrak ve duygu sistemlerine de Kur'an'ın nuru sirayet eder. Kur'an'daki inanç esaslannı ilk yıllardan itibaren almış olurlar. Kur'an sevgisiyle, Kur'an'ın emir ve ya-saklanna uyarak, Kur'an ahlakıyla ahlaklanarak ve onun metodunu takip ederek büyürler ve gelişirler.

imam Suyûtî şöyle demektedir:

"Çocuklara Kur'an'ı öğretmek, İslam'ın temel bir kaidesidir. Böylece fıtrat üzere büyürlerken, günahlarla kirlenmeden, nefsî ve şehevî duygular yerleşmeden önce kalplerine hikmet nurlan yerleşir."[67]

İbn Haldun da şu sözüyle bu noktayı vurgulamaktadır:

"Çocuklara Kur'an'ı öğretmek dinin bir şianıdır. Bütün memleket­lerinde müslümanlar bu şiara sahip çıkmışlar ve bunu uygulamışlardır. Çünkü Kur'an ayetleri ve hadis metinleri, iman esaslannın gönüllere yerleşmesini sağlamaktadır."[68]

İbn Sînâ'nın da Siyaset adlı kitabında şöyle dediğini görmekteyiz:

"Çocuk telkine ve duyduğunu ezberlemeye hazır hale geldiği vakit, Kur'an öğretimine başlanır, alfabe harfleri gösterilir ve dinin prensibleri söylenir."                                                                                     

1- Çocuklara Kur'an öğretme hakkında gelen hadisler:

Hz. Ali'den (k.v.) rivayet edildiğine göre Peygamber (s.a.u.) şöyle buyurmuştur: "Çocuklarınızı üç haslet üzerine yetiştiriniz: Pey­gamberinizin sevgisi, ehl-i beytinin sevgisi ve Kur'an tilaveti. Zira Kur'an'ı nakledenler ve ezberleyenler, peygamberler ve seçkin kullarıyla beraber hiçbir gölgenin olmadığı günde Allah'ın arşının gölgesinde olacaklardır."[69]

Ebu Zabye der ki: Abdullah (r.a.) ölümüne sebep plan hastalığına yakalanmıştı. Hz. Osman onu ziyaret ederek; "Neden şikayet ediyorsun, rahatsız eden birşeyin var mı?" dedi. Abdullah,, "günahlarım" cevabım yerdi, Hz. Osman "Peki ne arzu ediyorsun?" deyince, Abdullah: "Rabbimin rahmetini" cevabını verdi. Hz. Osman: "Senin için bir doktor gelmesini istesem?" deyince de Abdullah: "Beni doktor hasta etti" cev­abım verdi. Hz. Osman: "Peki sana birşeyler getirilmesini emretsem?" deyince Abdullah: "Ona ihtiyacım yok!" dedi. Hz. Osman: "Senden sonra o mal kızlarına kalır" diyerek sözüne devam edince, Abdullah ona şu cevabı verdi: "Kızlarımın fakir olmasından endişe duyuyorsun, öyle mi? Ben kızlarıma her gece Vâkıa sûresini okumalarını emrettim. Rasûlüllah'ın (s.a.v.) şöyle buyurduğunu işittim:

"Kim her gece Vâkıa sûresini okursa, hiçbir zaman ona fa­kirlik gelmez."[70]

Sahabe, çocuklarının fiil ve hareketlerini kontrol ederken Kur'an'ı ölçü alırlar ve onlara fayda verecek şeyi öğrenmek için yapılanı Peygamber'e (s.a.v.) aktarırlardı. Onların bu tutumu çocuklarını yönlendirmede gösterdikleri hırs ve gayreti ortaya koymaktadır.

Abdullah b. Amr'dan gelen rivayete göre, bir adam oğlunu getire­rek: Ta Rasûlallah! Benim oğlum gündüz Mushaf okur, gece de yatar uyur" dedi. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Senin oğlun gündüzü zikrullah ile geceyi de selametle (kimseye zarar vermeden) geçirmektedir (nesini ayıplıyorsun)."[71]

Sahabe, Peygamber'in (s.a.v.) talimatına uyarak çocuklarına Kur'an öğretmeye başlamıştır. Sa'd b. Ebî Vakkas'ın oğlu Mus'ab (r.a.) babasının Rasûlüllah'dan (s.a.v.) şu hadisi rivayet ettiğini söylemiştir: "Sizin hayırlınız Kur'an'ı öğrenen ve öğretendir." Mus'ab der ki: Babam elimden tuttu ve şu okuduğum yere beni oturttu."[72]

Sahabenin, halka bu Kur'an ile nasihat ettiklerini, Kur'an sevgisi ve tilavetiyle çocuklarını büyüttüklerini görüyoruz. İbn Kesir, Tef-sir'inde şu rivayete yer verir: İbn Abbas (r.a.) bir adama:

"Sana sevineceğin bir hadis hediye edeyim mi?" dedi. Adam;

"Evet" deyince, İbn Abbas;

"Tebarekellezî bi yedihi'1-mülk (Mülk sûresini) oku. Onu aile fer­tlerine ve komşularına öğret! Zira o kurtarıcı ve savunucudur; Kıyamet gününde Rabbinin huzurunda okuyucusu için mücadele eder, savun­maya geçer ve cehennem azabından onu kurtarmayı talep eder. Bu sûreyi okuyan kabir azabından da kurtulur. Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Bu sûrenin ümmetimden her insanın kalbinde olmasını isterdim."[73]

Sahabe, çocuklarına Kur'an'ın ruh ve bereketini kazandırmak için Kur'an'ın bereket ortamının oluştuğu zamanları gözleme ve değerlendirmede çok hırslı davranmıştır. Enes b. Malik Kur'an'ı hat­mettiği zaman aile fertlerini toplar, onlar için dua ederdi.[74]

İşte İbn Abbas... O, Rasûlüllah'ın (s.a.v.) sağlığında henüz küçük bir çocukken Kur'an'ı okumaktan büyük mutluluk duyar ve onunla ifti­har ederdi. îbn Kesir, "Fedâilu"l-Kur'an" adlı eserinde İbn Abbas'ın (r.a.) şöyle dediğini nakleder: "Ben on yaşımda iken Rasûlüllah (s.a.v.) vefat etmişti. O zaman ben Kur'an'ı okuyordum."

Çocukların Kur'an okuması, aile ve toplumdan musibet ve felaket­lerin kaldırılmasına bir sebep teşkil eder.

Huzeyfe b. el-Yeman'ın rivayetine göre Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz Allah, önceden kararlaştırılmış bir hüküm olarak azabı bir kavme gönderir. Derken mektebinde "el-hamdü li'llâbi rabbi'l-âlemin" ayetini okuyan bir çocuğu Allah işitir. Bunun üzerine azabı onlardan kırk sene kaldırır."[75]

Sahabeden sonra gelen seçkin insanlar da aynı yolu ve metodu takip etmişlerdir. İbn Sahnûn'un Kitabu'l-Muallimîn mukaddimesinde geçtiğine göre, dindar kadı İsâ b. Miskîn kızlarına ve torunlarına Kur’an okuturdu... Iyaz der ki: ikindiden sonra iki kızını ve biraderinin kızlarını çağırarak onlara Kur'an ve ilim (hadis) öğretirdi.[76] Ondan önce Sicilya fatihi Esed b. el-Furât da aynı şekilde ilimde üstün bir se­viye elde eden kızı Esma için aynı eğitimi uygulamıştı."

2- Çocuğa Kur'an öğretiminde ana babaya verilecek ecir ve mükâfat:

Büreyde'nin rivayetine göre Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Kim Kur'an okur, öğrenir ve onunla amel ederse, kıyamet gününde ana ve babasına güneşin aydınlığı gibi nurdan bir taç giydirilir. Ayrıca onla­ra değeri dünyaya değişilmez iki elbise giydirilir. Onlar: "Bunu ne ile kazandık?" deyince, onlara: "Çocuklarınıza Kur'an'ı öğretmekle ka­zandınız" cevabı verilir.[77]

Seki b. Muaz'dan (r.a.) gelen rivayette de Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Kim Kur'an'ı okur ve onunla amel ederse, kıyamet gününde Allah onun ana babasına güneş ışığından daha parlak bir taç giydirir."[78] Allah bizi ve sizleri bu tacı giyenlerden eylesin!

3- Çocuğun Kur'an'ı Anlaması:

Ana baba veya eğitimci, çocuğa Kur'an okuturken, Kur'an'ın mânâ ve muhtevasının çocuğun aklını ve kalbini açması; okunan ayetlerin ona ruh ve istikamet kazandırması için kolay ve kısa açıklamalar yap­malıdır. Hiçbir kimse çocuğun küçük olduğu zannıma kapılmasın. Çocuk ve küçük olduğu gerekçesiyle çocuğun aklına ihtimam göstermeyi ve ona açıklama yapmayı birçok insanın gereksiz bulduğu bu harika çocuk, modern bilgisayar gibi bilgileri hafiza ve dağarcığına koyabilir. Şu ha­disler bunun açık delilidir:

Henüz bir çocuk olan İbn Abbas (r.a.) der ki: "Bana Nisa sûresini sorun!"

İbn Cerîr der ki: "Kureyş'ten bir genç Said b. Cübeyr'e şöyle dedi:

Ey Ebu Abdillah! Şu harf (kıraat) nasıldır? Ben oraya gel­diğimde, bu sûreyi okumamayı temenni ediyordum. "Nihayet peygam­berler ümitsizliğe düşüp kendilerinin yalanlandıklarını sandıklarında onlara bizim yardımımız gelmiştir." Said b. Cübeyr ona:

Evet! Nihayet peygamberler kavimlerinin kendilerini tasdik et­melerinden ümitlerini kestiklerinde ve kendilerine gönderildikleri kim­seler de peygamberlerin yalan söylediklerini sandıklarında... demektir, cevabını verdi.[79]

Muaviye (r.a.) der ki: "Bir insan için en çok şaşılacak dalâlet Kur'an'ı anlamadan okuyarak aile fertlerine onu öğretmesi ve ulema ile onu tartışmalarıdır."[80]

Sa'd b. Ebî Vakkas'ın oğlu Mus'ab der ki: Babama:

"Ey babacığım "Onlar kıldıkları namazdan gafildirler"[81] aye­ti hakkında ne dersin? Hangimiz gaflet etmez ve hangimiz iç dünyasına dalarak düşünmez ki?" dedim. Babam bu suâlime şu cevabı verdi:

"öyle değil. Bu, namaz vaktini zayi etmek demektir, insan oyun ve eğlenceye dalar ve nihayet namaz vakti geçer."[82]

4- Kur'an çocuğun ruhuna nasıl tesir eder?

Kur'an'ın genel olarak beşeriyetin gönül ve ruhunda büyük bir te­siri vardır. Kur'an insan ruhunu sarsar, onu cezbeder ve can damarından/püf noktasından yakalar. Ruh arındıkca Kur'an'dan daha çok etkilenir. Duruluk ve temizlik itibariyle çocuk insanların en kuvvetlisidir. Onun fitratı sürekli temizdir. Onun temiz fitratı karşısında şeytan, devamlı sürme/tuzağına düşürme çabası içindedir. Mekke'de inen ayet­leri düşündüğümüz zaman, onların, çocuğun minik soluğu ile uyum arz-eden kısa sûreler olduğunu, ayrıca bunların az satırlarla tamamlanmış bir konu, ezberlemesinin kolay ve etkisinin çok olduğunu görüyoruz. Allah rahmet eylesin, edebiyatçı yazar Mustafa Sâdık er-Râfiî[83] bu noktayı çok geniş bir şekilde açıklamış bulunmaktadır:

Kur'an'daki kısa sûrelerin elbette bir sebep ve hikmeti vardır. Kısa sûreler, derin düşünce ve hassas planın ortaya koyduğu en ilginç örneklerdendir. Bunların ilahi mu'cize delillerinden başka bir şey olduğu düşünülemez. Bunlar, Mushaf daki tertip üzere peşpeşe inme­miştir. Çünkü "Kul Eûzü bi Rabbi'n-Nas" Kur'an'ın ne ilk ne de son inen süresidir. Bu kısa sûrelerin hepsi topu topu bir cüzü geçmez. Kur'an'ın tamamı otuz cüzdür. Kısa sûrelerden sonra artık uzun sûreler gelir. Şüphesiz Allah, yüce kitab'ınm asırlar boyunca elimizdeki tertip üzere devam edeceğini biliyordu. Yüce Allah, kolaylık ve fayda bakımından en belirgin, iniş sırası itibariyle de ilkleri olması gibi bir takım faktör ve sebeplerle kitabının korunması ve ezberlenmesi için bunu böyle plan­lamıştı. Sayılı kelimelerden az sayıdaki ayetlere kadar bu kısa sûrelerin ayetleri genellikle az fasıla ile gelmektedir. Ayrıca iki fasıla arası da kısadır.

Kendi özellik ve bünyesinde her ayet, adeta az kelimelerden oluşan bir sûre durumundadır:

Söz konusu sûreleri okurken çocukların nefesi daralmaz.

Bir, iki veya birbirine yakın az sayıdaki harflerden meydana gelen bu fasılalarla küçük sûreler, birbirine benzer ve çocuğun hafızasına ko­lay yerleşir.

Kur'an'ın metni çocuğun dilinde ve kalbinde yer etmek suretiyle bazı sûreleri adeta ezberlemiş olur. Artık ondan sonra o yerleri hemen geçiverir.

Çocuk ne zaman baştan alıp devam edecek olsa, onu daha kolay bulur, ezbere ve ezberlediğini muhafaza etmeye destek olacak ipuçları görür. Şu ayetten anlaşılan mânâ da budur: "Biz, Kur'an'dan mü'minler için şifa ve rahmet olan şeyi indiriyoruz. Zalimlerin ise yalnızca ziyanını artırır."[84]

Netice itibariyle küçük sûreler -Allah'a yemin ederim ki- bir rah­mettir, hem de ne rahmet! Bu mevzuda enteresan bir nokta yakalamak istersen Kur'an'daki bir sûreyi derin ve ciddi olarak düşün! Çocukların ezberlediği ilk sûre "Kul Eûzü bi Rabbi'n-Nas" süresidir. Bu sûrenin nazım ve metni; harf, kelime ve cümle yapılan nasıl gelmiş, fasılası, yani "nas" kelimesi nasıl tekrar edilmiş bir bak! Ayetlerin sonlannda sadece "Sin" harfinin bulunduğunu nasîl görmezsin? bu "Sin" harfi, har­fler içinde en sesli olanıdır; ıslık sesine benzer.[85] Çocuğun kulağına en hoş gelen, onun neşe ve canlılığına, severek tekrar etmesine en çok sebep olan harftir. Telaffuz ederken sûrenin hece ve kelimeleri birbirleriyle nasıl da uyum arzediyor? Küçük yavrunun sık alıp verdiği minik nefesi okumasına güç ve kuvvet kazandırıyor. Hatta öyle oluyor ki, ade­ta sûrenin hece ve ayetleri ona göre bölünmüş ve onunla birlikte yağ gibi akıyor. Bütün bunlar; harfleriyle, nazım ve tertibleriyle, manâsıyla birbirleriyle nasıl uyuşuyor? Bir üzerindeki "Felak" sûresi de aynı şekil ve üslupta nasıl gelmektedir, bir bak!? Bu ilginç tertipte hikmet nasıl yerini bulmuş ve nasıl tamamlanmıştır?

Çocukların Kur'an'dan etkilendiklerini gösteren işte canlı ve pratik bir örnek:

İbn Abbas (r.a.) anlatıyor: Yüce Allah Peygamber'ine (s.a.v.): "Ey iman edenler! Kendinizi ve aile fertlerinizi ateşten koruyunuz" ayetini indirince, bunu bir gece (veya birgün) ashabına okudu. Hemen bir delik­anlı bayılarak yere düştü. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.) elini kalbi­nin üzerine koydu. Kalbinin çalıştığını görünce şöyle buyurdu: "Ey de­likanlı! Lâ ilahe illa'llah de!" Delikanlı bunu söyleyince, Peygamber (s.a.v.) onu cennetle müjdeledi. O esnada ashab-ı kiram: "Ya Rasûlallah! Bizim aramızdan da var mı?" deyince Peygamber (s.a.v.): "Siz Allah'ın (e.c.) "îşte bu makamımdan korkan ve tehdidimden korkan için (verdiğim söz) dür" ayetini duymadınız mı?" buyurdu.[86]

Düşünerek ve anlayarak okuması durumunda Kur'an, çocuğun ruh ve yapısını etkiler. Birçok ruh ve inanç problemini çözebilir, tutum, davranış ve gidişatını düzeltebilir. Sinirsel tepkilerini sakinleştirebilir ve hafıza kapasitesini genişletebilir. Misal olması bakımından, Abdulvehhâb eş-Şa'rânî'nin (rh.a.) el-Mîzan el-Kübra'sında anlattığı başından geçen bir hadiseyi burada zikretmek istiyoruz: Diyor ki: "Çocukluğumda nasılsa birgün aklıma takıldı, Allah'ın zâtı, şekil ve ma­hiyeti hakkında düşündüm. Aklımdan geçenlerle O'nu kıyasladım. Ama sonra bunu "O'na benzer hiçbir şey yoktur. O, işitendir, görendir"[87] ayetiyle bertaraf ettim.

5- Kur'an hafızı olan çocuklardan Örnekler:

Bu örnekleri ana babanın önüne koyuyor ve onlara hatırlatıyoruz. Umarız bunlar, Kur'an ezberine gereken ihtimamı göstermede nefis ve himmetlerin harekete geçirilmesinde bir vesile, bu tatlı su kaynağından beslenmek için akıllara gayret ve canlılık kazandırılmasında etkili bir vasıta olur.

a) İmam Şafiî der ki: "Ben yedi yaşımda iken Kur'an'ı, on yaşımda iken de Muvatta'ı ezberledim."[88]                                       

b) Sehl b. Abdülah et-Tüsterî der ki: "Mektebe gittim; altı veya yedi yaşımda iken Kur'an'ı öğrendim ve ezberledim."[89]

c) İbn Sînâ on yaşına girdiği zaman Kur'an'ı çok mükemmel bili­yordu.[90]

d) Yâsîn b. Yûsuf el-Merâkeşî, İmam Nevevî'den bahsederken der ki: Nevevî'yi on yaşında iken Nevâ'da gördüm. Çocuklar onun kendile­riyle beraber oyun oynamasından hoşlanmıyorlardı. Bu yüzden dp Ne-vevî onlardan kaçar ve ağlardı. O halde de Kur'an okurdu. Derken onun sevgisi kalbime girdi. Babası Nevevî'yi dükkanda bırakırdı. Alış-veriş sebebiyle Kur'an okumayı ihmal etmeye başladı. Vakit kaybetmeden öğretmenine gittim ona tavsiyede bulundum ve dedim ki: "Bu çocuğun, zamanının en büyük âlimi ve zahidi olması ve halkın ondan faydalan­ması umulur." Hocası bana: "Müneccim misin sen?" dedi. Ben de ona: "Hayır, ancak bunu bana Allah söyletti" dedim. Bu hadiseyi babasına anlatı. O günden   sonra babası, Kur'an'ı hatmedene kadar oğlunun üzerine çok düştü. O sırada Nevevî bulûğa yaklaşmış bulunuyordu.[91]

e) Onyedi yaşında iken yedi kıraati ezberleyen örnek bir genç:                                                     

Dr. Abdulhayy el-Fermâvî, edisyon kritiğini yaptığı Muhammed b. el-Cezerî'nin "Müncidü'l-Mukriîn ve Mürşidü't-Talibîn" adlı kitabının önsözünde müellifin hayatından sözederken diyor ki: Tarih bize onun babasının tüccar olduğunu bildirmektedir. Allah babasının duasını ka­bul buyurmuş, oğluna'dinî eğitim alması ve iyi bir şekilde yetişmesi için fevkalade gayret göstermişti. Bundan dolayı Ibnu'l-Cezerî ilim ve ilim erbabının takdir edildiği bir evde büyüdü. Onüç yaşında iken babası onun Kur'an'ı ezberlemesine, hadis dinlemesine, kıraat dersi almasına hatta yedi imamın kıraatini tahsil etmesine, ayrıca Şam'ın kırâatta en büyük âlimi Îbnu'l-Lebbân'dan kıraatleri almasına yardım etti. Bütün bunları gerçekleştirdiğinde henüz onyedi yaşında idi.[92]

Çocukların, son devir alimlerinden kıraat dersi istemeleri konusunda ikinci bir örnek: Muhammed Alâuddin Âbidîn, babası meşhur Hanefi fakihi Ibn Âbidîn'in hayatından bahsederken der ki: Çok küçük yaşta Kur'an'ı ezberledi. Ticarete ısınıp alım satımı öğrenmek için babasının dükkanında otururdu. Birgün yine oturmuş Kur'an okuyordu. Tam okurken tanımadığı bir adam geldi onu bundan menetti ve şu sözleriyle de onun okuyuşunu yadırgadı: "Senin bu şekilde oku­man caiz değildir. Evvela burası bir ticaret yeridir, insanlar senin kıraatini dinlemedikleri için senin yüzünden günahkar olurlar. Ayrıca sen de günahkar olursun. İkinci olarak da, senin kıraatin hatalıdır." Bunun üzerine babam derhal kalkarak zamanın en büyük kıraat ho­casını sordu ve araştırdı. Birisi ona asrının şeyhu'l-kurrâsı Saîd el-Hamevî'yi gösterdi. O da hemen onun bulunduğu yere giderek kendisine kıraat ve tecvidin hüküm ve kaidelerini öğretmesini istedi. O sırada babam bulûğ dönemine ulaşmamıştı. Kıraat ve tecvidle ilgili Meydâniyye, Cezeriyye ve Şâtıbiyye metinlerini ezberledi ve kıraat ilmi­ni bütün tarik ve vecihleriyle en mükemmel şekilde okudu.[93]

f) Kur'an ezberinde ilginç bir örnek:


İbrahim b. Said el-Cevherî der ki: "Me'mûn'un huzuruna getirilmiş dört yaşında bir çocuk gördüm. Kur'an okuyor, konuşulanlara bakıyor ve düşünüyordu. Ama acıktığı zaman da ağlıyordu."[94]

Ebu Muhammed Abdullah b. Muhammed b. Abdirrahman el-Isbehânî de şöyle der: Beş yaşımda iken Kur'an'ı ezberledim. Dört yaşımda iken dinlemek Üzere Ebu Bekir el-Mukri'e götürülmüştüm. Orada bulunan kimi insanlar "Okuduğu şeylerde ona kulak vermeyin! Çünkü o küçüktür" demişti. Bunun üzerine İbnu'l-Mukri1 bana: "Tekvir sûresini oku!" dedi okudum, başka birisi bana "ve'l-Mürselât sûresini oku" dedi. Okudum ve hiç de hata yapmadım. Bunun üzerine İbnü'l-Mukri': "Onu dinleyin, sorumluluk bana aittir" dedi.[95]

g) Çocuk Kur'an Öğrenmeye ne zaman başlar?

Ebu Âsim der ki: "Oğlumu İbn Cüreyc'e götürmüştüm. O esnada üç yaşını bitirmemişti. Ona hadis ve Kur'an dersi veriyordu. Bu yaşlarda çocuğa hadis ve Kur'an Öğretmekte bir sakınca yoktur."[96]

h) Çocuk ve hocasına hediye takdim etmek:

İmam Ebu Hanife, oğlu Hammâd Fatiha sûresini öğrendiğinde, ona beşyüz  dirhem  verdi.  O  zaman bir koç bir dirheme  satın alınabiliyordu. Öğretmeni bu cömertliği çok buldu. Çünkü çocuk yalnızca Fâtiha'yı öğrenmişti. Bunun üzerine Ebu Hanife şöyle dedi: "Yavruma öğrettiğini küçük görme! Eğer yanımızda bundan daha fazla para olsaydı, Kur'an'a hürmet için onu sana verirdik."[97]

İşte Salâhaddin Eyyûbî... Kışlada dolaşırken babasının önünde Kur'an okuyan bir çocuğa uğradı. Çocuğun okuyuşunu beğendi ve ona yaklaşarak kendi yiyeceğinden bir miktar verdi. Ayrıca çocuğa ve ba­basına tarlasının bir parçasını da vakfetti.[98]

ı) İslâm ülkelerinde Kur'an mektepleri:

aa) Çocukların Kur'an mekteplerine yönelmesi:


Mescitler çocuklara dar geldiği için hocalan Dahhâk b. Müzâhim, mevcudu üç bine varan mektebinin öğrencilerini kontrol edebilmek için bir eşek üzerinde dolaşmak zorunda kalmıştı. Hoca yaptığı bu görevden de bir ücret almıyordu.[99]

bb) Çocuk Kur'an'la birlikte başka bir ilim öğrenebilir mi?


İbn Haldun'un da dediği gibi[100] bu konuda islâm ülkelerinin görüş ve uygulamaları farklıdır. Bunlar içerisinde, Kur'an öğretiminin yanında başka bir ilme yer vermeyenler, ikinci derecede başka ilimleri dikkate alanlar ve eşit oranda her ikisini de birlikte yürütenler bulun­maktadır.

1-  Batı Afrika (Mağrib) halkı: Bunların metodu, çocuklara yalnız Kur'an'ı öğretmektir. Okuturken de, yazılış şeklini, hâfizların ve kıraat alimlerinin bu husustaki farklı görüşleri anlatılır. Öğretim esnasında hadis, fıkıh, şiir, Arap dili ve edebiyatı gibi diğer ilimleri buna karıştırmazlar.

2- Kuzey Afrika (îfrîkiyye) halkı: Bunlar Kur'an'in yanında genel­likle hadis de öğretirler. Ayrıca dini ilimlerin kanunlarını, genel prensiblerini ve bazı meselelerini telkin ederler. Ama çocuklara Kur'an öğretmeye, onu ezberlemelerine, Kur'an'la ilgili rivayet ve kıraat ihtila­flarına daha çok önem verirler. Kur'an hattı bunlardan sonra gelir.

3-  Endülüs halkı: Bunların metodu, Kur'an'ı ve kitabı bizzat öğretmektir, öğretimde onların takib ettikleri usûl budur. Bunlar Kur'an öğretiminin yanısıra şiir, nesir, Arap dilinin kanun ve kaideleri­ni, güzel yazı (hat) yazmayı da öğretirler. Bunları ihmal ederek sadece Kur'an öğretimine önem vermezler aksine, bunlar içinde yazıya daha çok önem verirler.

4- Doğu Afrika (Meşrik) halkı: Bunlar da yukarıda anlatıldığı gibi Kur'an'la birlikte diğer bilgileri öğretirler.

Bugün içinde bulunduğumuz pratik hayatı ve gördüğümüz reali­teyi dikkate alacak olursak, -Allahu a'lem- Kur'an'la beraber diğer ilim­leri öğretmekte bir sakınca yoktur kanaatindeyiz. Çünkü hafıza tüm bilgileri toplar, çözüm ve anlama noktasında onlara destek ve yardımcı olur.

Tabii bu, şer'î ilimlerin dışındaki öğrenciler için sözkonusudur. Şer'î ilimlerin öğrencisi ise önce Allah'ın kitabı Kur'an'ı ezberlemekle öğrenime başlar. Çünkü Kur'an, öğrencinin ruh, akıl ve basiretini bes­ler.[101]

 


Konu Başlığı: Ynt: Çocuklara Kur'an-ı Kerîmi Öğretmek
Gönderen: Rüveyha üzerinde 07 Kasım 2014, 19:18:18
Esselamu Aleyküm ve Rahmetullah..Çocuklara anne ve babaların daha sözü geçiyorken,çok küçük yaşlarda, Kur'an eğitimi almaları sağlanmalıdır inşaAllah.İnşaAllah hayırlı anne ve babalardan olur, İslamı evlatlarımıza hakkıla anlatanlardan , yaşayanlardan oluruz.


Konu Başlığı: Ynt: Çocuklara Kur'an-ı Kerîmi Öğretmek
Gönderen: Ceren üzerinde 25 Mayıs 2015, 20:56:37
Aleykümselam.Rabbim razı olsun paylaşımdan kardeşim.Çocuklara küçük yaşta kur an öğretmek ve kur ana göre yaşamaları konusun da bilgilendirmek çocukların yaşamların da önemli bir yer tutar.Ve çocuk kur anın ahlakı ile yetişmiş olur...


Konu Başlığı: Ynt: Çocuklara Kur'an-ı Kerîmi Öğretmek
Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 25 Mayıs 2015, 21:05:40
Ve aleykumusselam. Ağaç yaşken eğilir. Küçük yaşlarda dini eğitimi çocuklara vermeliyiz her şeyden önemlisi bir örnek olarak önce biz dini yaşamalıyız. Rabbim Kur-an ile dirilişe geçenlerden eylesin bizleri.


Konu Başlığı: Ynt: Çocuklara Kur'an-ı Kerîmi Öğretmek
Gönderen: Sevgi. üzerinde 02 Haziran 2023, 02:13:31
Esselâmu Aleyküm biliriz ki ağaç yaşken eğilir oyüzden çocuğa küçük yaşlarda Kur'an-ı Kerim'i ve diğer ibadet konuları öğretilmesi gerekir. Rabbim bizleri hayırlı ebeveyn olabilmeyi nasip etsin...