๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Sünnette Çocuk Eğitimi => Konuyu başlatan: Ekvan üzerinde 04 Ekim 2010, 02:04:14



Konu Başlığı: Çocuklar Arasında Âdil Ve Eşît Davranmak
Gönderen: Ekvan üzerinde 04 Ekim 2010, 02:04:14
C. Çocuklar Arasında Âdil Ve Eşît Davranmak:


Herşeyin istedikleri gibi olabilmesi için ana babanın dikkat etmesi gereken esaslardan birisi de, çocuklar arasında âdil ve eşit muamelede bulunmaktır. Çünkü çocukların iyilik ve tâata süratle yönelmelerinde ana babanın büyük tesiri olduğu gibi, yanlış davranmaları sonucu çocukların huysuz yetişmelerine de sebep olabilirler. Bu hususta şu ka­darını bilmek yeterlidir: Çocuğun, ana veya babasının kardeşine daha çok ilgi ve ihtimam gösterdiğinin farkına varması -Allah göstermesin- kendisinde artık, ana babanın önüne geçemeyeceği bir hırçınlık ve bir kıskançlık meydana getirecektir. İşte Hz. Yûsufun kardeşleri... Onlar, babalarının Yûsuf u daha çok sevdiğini hissedince, onun yanlış yaptığını söylediler: "Onlar dediler ki: Yûsuf ile kardeşi (Bünyamin) babamıza bizden daha sevgilidir. Halbuki biz kalabalık bir topluluğuz. Gerçekten babamız apaçık bir yanlışlık içindedir."[14]

Bu kanaatleri neticesinde onlar, babalık ve kardeşlik hukukunu çiğneyerek onlar hakkında çirkin bir eyleme teşebbüs ettiler: "Yûsuf u öldürün veya onu bir yere atın ki babanızın teveccüh ve sevgisi yalnız size kalsın! Ondan sonra da (tevbe ederek) sâlih insanlar olursunuz! İçlerinden biri: Yûsufu öldürmeyin, eğer mutlaka yapacaksanız onu kuyunun dibine atın da geçen kervanlardan birisi onu alsın, dedi."[15] İşte onlar, henüz buluğa ermemiş küçük kardeşlerine bu şekilde bir komplo kurmuşlardı. Bu olayda, Yûsufun tek suçu (!), babasının onu diğer kardeşlerinden daha çok sevmesiydi. Sonunda işte bilinen kıskançlık, tuzak ve komplo meydana geldi. İşte bundan dolayı ana baba, çocuklarına yaptıkları her bağışta, onlara karşı takındıkları her tavırda, maddi-manevi olarak eşitlik ve adalet ölçülerine göre hareket etmek durumundadır. Bu konuda Peygamber'in (s.a.v.) uyarıcı nitelikte açık beyanları bulunmaktadır.

Numan b. Beşîr (r.a) anlatıyor: Babam beni Rasûlüllah'a (s.a.v.) götürerek:

"Ben şu oğluma bir kölemi bağışladım, " dedi. Rasûlüllah (s.a.v.):

"Her çocuğuna aynı bağışı yaptın mı? " diye sordu. Babam:

"Hayır, cevabım verince, " Rasûlüllah (s.a.v.):

"Beni zulüm ve adaletsizliğe şahit tutma! iyilik konusunda çocuklarının sana eşit ye âdil davranmalarına sevinmez misin? " dedi. Babam:

"Evet, orası öyle! " cevabını verdi. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.):

"O halde olmaz, " buyurdu.[16]

Bu hadis üzerine Abdulğanî Nâblusî şu açıklamayı yapmaktadır: "Bu ve benzeri hadisler, çocuklar arasında eşit ve âdil davranmamanın haram olduğunu gösterir. Onlar arasında fark gözetmek, düşmanlık, kin ve buğuz doğurur, sıla-i rahmin inkitâa uğramasına sebep olur."[17]

Çocuklar arasında adaleti gözetme hattâ onları öpme konusunda selef-i sâlih büyük bir hassasiyet göstermiş, kız-oğlan ayırımı yapma­dan hepsine eşit davranma hususunda Hz. Peygamber'in (s.a.v.) sözlerini hayata geçirerek pratize etmişlerdir.

Enes (r.a) anlatıyor: Bir adam Peygamber ile beraber oturuyordu. Derken adamın küçük oğlu geldi. Adam onu öptü ve kucağına oturttu. Sonra adamın küçük kızı geldi. Onu da alarak yanına oturttu. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.) "Sen kız çocuğu ile oğlan arasında adaleti gözetmedin!" buyurdu.[18]

Tavus diyor ki: "Yanmış bir simitle da olsa çocuklar arasında eşitsizlik caiz değildir. "

Urve, Mücahid ve Îbnu'l-Mübarek gibi büyük alimlerden da aynı manada sözler nakledilmiştir.[19] Acaba yeryüzünde hangi eğitim sis­temi çocuklar arasında bu ölçüde adalet ve eşitliğe dikkat edebilir? Bu, ancak nübüvvet nurunun aydınlattığı eğitim nizamında mümkündür.

Çok defa çocuklar arasında anlaşmazlık ve kavga olur. Böyle du­rumlarda aralarını ayırmak, haklı ve haksızı ortaya çıkarmak ve bunu yaparken de adalet ve eşitlik esaslarına riâyet etmek gerekir. Rasûlüllah (s.a.v.) kavga etmekte olan iki çocuğun arasını ayırmış, on­ların yanlışlarını düzeltmiş ve büyükleri her halükarda zulmü bertaraf etmeye çağırmıştır. Çünkü zulüm ortadan kaldırıldığında yerine adalet gelir.

Câbir b. Abdillah (r.a) anlatıyor: Biri muhacirlerden, diğeri (Medine'nin yerli halkı) ensardan iki çocuk kavga etmişti. Bunun üzerine muhacir çocuk veya muhacirler:

"Yetişin ey muhacirler! " diye, ensarî çocuk da:

"Yetişin ey ensar! " diye bağırdı. Derken Rasûlüllah (s.a.v.) çıkarak:

"Ne bu cahiliyye insanlarının dâvası? " diye sordu. Sahabe:

"Hayır, birşey yok, ya Rasûlallah! Yalnız iki çocuk kavga etmiş, biri ötekinin kıçına vurmuştu, " dediler. Rasûlüllah (s.a.v.):

"O halde birşey yok. Kişi, zalim olsun mazlum olsun kardeşine yardım etsin. Eğer zalim ise onu engellesin. Çünkü bu onun için bir yardımdır. Şayet mazlum ise, ona destek ve yardımda bulunsun! " buyur­du.[20]

Kavga yapmakta olan çocukları ayırmak, bir adalet gereğidir. Çünkü bu durumda zalim ve mazlum olan ortaya çıkar. Bundan dolayı meşhur hadis âlimi Tirmizî diyor ki: "Ben, Ahmed b. Hanbel'in kavga yapmakta olan mektep çocuklarına uğradığım ve onların arasını ayırdığını gördüm."[21]

Bu konuyu bitirirken, adaletle davranan ana baba ve eğitimcileri müjdeleyen bir hadisi hatırlatmak istiyoruz. Böylece, dünyadaki seme­resinin yanısıra ahirette verilecek mükâfat da görülmüş olacaktır.

Abdullah b. Amr'dan (r.a.), rivayet edildiğine göre Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

"Şüphesiz adaletle hareket edenler, Allah nezdinde nurdan minberler üzerinde olacaklardır. Bunlar, hükümlerinde ve aile fertleri ile mütevellisi oldukları kim­seler hakkında âdil davrananlardır."[22]

Çocuklardan birisini diğerine üstün tutmak ne zaman caiz olur? Ana baba için önemi olan bu suale verilecek cevap şudur: "İmam Ahmed b. Hanbel, zaruri bir sebep olmadıkça çocuklardan birisini diğerine üstün tutmayı haram saymıştır. Zaruri bir sebep ve gerekçenin olması halinde ise buna bir mani yoktur.

Hanbelî fukahasından İbn Kudâme[23] diyor ki: Fakirlik, yata­lak/kronik hastalık, körlük, aile nüfusunun kalabalık olması, ilimle meşgul olmak gibi normal sebeplerle, çocuklardan birine özel muamele yapılarak ona fazla bağışta bulunmak caizdir. Aynı şekilde İslâm'ın amel ve ahlâkından uzak olan ve aldığını gayr-i meşru yollarda harcay­acak olan bir çocuğa bağış konusunda ambargo uygulamak (kısıtlama getirmek) da sözkonusudur. Bütün bunların yapılabileceği hususunda, Ahmed b. Hanbel'den rivayetler bulunmaktadır. O, zaruri bir ihtiyaçtan dolayı bağışta farklı muamele yapılmasında bir sakınca görmediğini fa­kat böyle bir mazeret yokken ayırım yapılmasını kerih gördüğünü ifade etmektedir."[24]