๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Sünnette Çocuk Eğitimi => Konuyu başlatan: Ekvan üzerinde 17 Ekim 2010, 18:07:29



Konu Başlığı: Çocuğun Adını Koymak
Gönderen: Ekvan üzerinde 17 Ekim 2010, 18:07:29
II- Doğumun Yedinci Günü Yapılacak İşler:

Çocuğun Adını Koymak
 

Dünyaya gelen çocuğa yapılacak ilk iyilik ve ikram, onu güzel bir isim ve künye ile süslemektir. Çünkü ilk duyulduğunda güzel isim, in­san psikolojisi üzerinde belli bir etki bırakır. Nitekim Allah, kullarının kendisine en güzel isimler (el-Esmâü'1-Husnâ) ile dua etmelerini emret­mektedir:

"En güzel isimler Allah'ındır. O halde bunlarla O'na dua edin. O'nun isimleri hakkında doğrudan sapanları bırakın. On­lar, yapmakta olduklarının cezasını çekeceklerdir."[31],

Ayrıca Cenab-ı Hak, kullarının kendisini en yüce sıfatlarla nitele­melerini emretmektedir:

"De ki: İster Allah deyin, ister Rahman deyin. Hangisini derseniz deyin, en güzel isimler O'nundur." [32]

Peygamber (s.a.v.) çocuklarının isimlerini seçerek koymuştur. Kendisinden sonra torunlarından Muhammed b. el-Hanefiyye'ye hürmet ve ta'zim için Muhammed adı verilmiştir. [33]Çünkü Mu­hammed b. el-Hanefiyye'den gelen rivayete göre Hz. Ali, Rasûlullah'tan (s.a.v.), vefatından sonra bir oğlu olduğu takdirde kendisinin isim ve künyesini vermek için izin istedi. Rasûlullah'tan (s.a.v.) izin çıkmıştı. Doğan çocuğun adı Muhammed, künyesi de Ebu'l-Kasım oldu. [34]

Ebu Vehb el-Cûşemî'den rivayet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Peygamberlerin isimleriyle isimleniniz. İsimlerin Allah'a en sevimli olanı Abdullah ve Abdurrahman, en sadık olanı Haris ve Hemmam, en çirkin olanı ise Harb ve Murra'dır."[35]

'4

Ebu'd-Derda'dan (r.a.) gelen hadiste de Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

"Kıyamet gününde siz, kendi isimlerinizle ve babalarınızın isimleriyle çağrılacaksınız. O halde isimlerinizi güzel koyunuz."[36]

Sahabe, güzel isim koymakla alâkalı hadisleri o kadar tatbik et­meye başladılar ki; İbnu's-Salâh'ın tesbitine göre Abdullah adını alan sahabenin sayısı ikiyüz yirmi, el-Irakî'nin tesbitine göre ise üçyüzü bul­maktadır. [37]

Hz. Peygamber'in güzel ve hikmetli davranışlarından birisi de, doğduğu gün İbn Abbas'a "Abdullah" adını vermesidir. İbn Abbas şöyle der: el-Haris'in kızı Ümmül-Fadl bana şunları anlattı: Ben yürürken, Hıcır'da bulunan Peygamber (s.a.v.): "Ey Ümmü'l-Fadl!" diye seslendi. Ben de: "Buyur ya Rasulallah!" dedim. Dedi ki: "Sen bir oğlan çocuğuna hamilesin." Ben: "Nasıl olur? Kureyş kabilesi kadınlarına doğum yaptırmayacakları hususunda andlaşma yaptılar" dedim. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle dedi: "(Her neyse) ben sana bunu söylüyorum! Çocuğu doğurduğun zaman bana getir! Ben de çocuğu doğurduğumda Peygamber'e (s.a.v.) geldim ve çocuğa "Abdullah" adını verdikten sonra şöyle dedi: "Çocuğu al götür! Bunun akıllı ve zeki olduğunu göreceksin." Hemen Abbas'a geldim ve olup-bitenleri söyledim. Abbas tebessüm etti ve sonra Peygamber'e (s.a.v.) geldi. Ab­bas uzun boylu ve yakışıklı bir adamdı. Peygamber (s.a.v.) onu görünce ayağa kalktı, alnından onu öptü ve sağ yanına oturttu. Sonra da şöyle dedi: Bu benim amcamdır. Dileyen amcasıyla iftihar etsin." Abbas: "Estağfirullah, ya Rasulallah" deyince, Peygamber (s.a.v.) şöyle buyur­du: "Niçin söylemeyim? Sen benim amcamsın ve hayatta kalan bab­amsın. Amca bir babadır." [38]

Enes'den rivayet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyur­muştur: "Geceleyin bir oğlan çocuğum doğdu. Ona babam İbrahim'in adını verdim." [39]

Konuyla alâkalı şu iki hadis de Cabir'den (s.a.v.) nakledilmektedir;

"Bizden bir adamın oğlan çocuğu dünyaya geldi, ona Kasım adını verdi. Dedik ki: Sana Ebu'l-Kasım künyesini vermeyiz ve "gözün aydın" demeyiz. Adam Peygamber'e (s.a.v.) gelerek duru­mu haber verdi. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.) şöyle buyur­du: "Oğlunun adını Abdurrahman koy." [40]

"Bizden bir adamın oğlan çocuğu doğdu ve adını da Muhammed koydu. Kavmi adama "Rasûlullah'ın (s.a.v.) ismini koymana müsaade etmeyiz" dediler. Adam da oğlunu sırtına alarak Rasûlullah'a götürdü ve şöyle dedi: "Ya Rasulallah! Bir oğlan çocuğum doğdu, ona Mu­hammed adım vermiştim ama kavmim bana "Rasûlullah'ın ismini koy­mana müsaade etmeyiz" dediler. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Benim ismimle isimleniniz ama künyemi takınmayınız. Ancak ben Kasım'ım, aranızda (adaletle) taksim ederim." [41]

Rasûlullah (s.a.v.), geçmiş mü'min nesillerin, çocuklarına peygam­berlerinin ve salihlerinin isimlerini koyduklarını ifade etmektedir. Muğire b. Şu’be anlatıyor: Necran'a geldiğimde bana sordular, dediler ki: Siz, Ey Harun'un kız kardeşi.. (Ya Uhte Harun) [42]diye okuyorsu­nuz. Halbuki Musa, İsa'dan şu kadar sene öncedir! Ben de Rasûlullah'ın (s.a.v.) yannına gelince bunu sordum. O da şu cevabı verdi: "Onlar, ken­dilerinden önceki peygamberlerinin ve salihlerinin isimlerini koyarlardı." [43]

Büyük sahâbi Zübeyr b. Avvam, çocukları için şehit sahâbilerin isimlerini seçmiştir. Böyle yapmakla o, çocukların onların yolunu takip ederek Allah yolunda şehitlik derecesine ulaşmalarını arzu etmiştir. Zübeyr (r.a.) der ki: Talha b. Ubeydillah et-Teymi, oğullarına peygam­berlerin isimlerini koyuyor. O da bilmektedir ki Muhammed (s.a.v.)'den sonra hiçbir peygamber gelmeyecektir. Ben ise çocuklarıma şehitlerin isimlerini veriyor, bu vesileyle de onların şehit olmalarını umuyorum. Hakikaten Zübeyr (r.a.) çocuklarına isim verirken bu prensibi dikkate almış ve şu şehit sahâbilerin isimlerini seçmiştir:

- Abdullah b. Cahş (Uhud şehidi),

- el-Münzir b. Amr el-Ensari,

- Urve b. Mes'ud"es-Sekafi,       

- Hamza b. Abdilmuttalib (Uhud şehidi)

- Cafer b. Ebi Talib (Mu'te şehidi)

- Mus'ab b. Umeyr (Sancaktar ve Uhud şehidi)

- Ubeyde b. el-Hâris (Bedir şehidi),

- Hâlid b. Said (Mercü's-Suffer şehidi)

- Ömer b. Said (Yermük şehidi, Hâlid'in kardeşi).

Bu durumda Zübeyr (r.a.), verilen listeye göre Abdullah, el-Münzir, Urve, Hamza, Ca'fer, Mus'ab, Ubeyde, Halid ve Ömer olmak üzere dokuz şehidin isimlerini çocuklarına vermiş bulunmaktadır.[44]

İlk doğan çocuğun adı konulduktan sonra, ana baba onun adıyla künyelersin

Ebu Şurayh'ın "Ebu'l- Hakem" diye adlandırılması üzerine Pey­gamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Şüphesiz Allah hakemdir ve hüküm an­cak onadır." Ebu Şurayh, "Kavmim bir meselede ihtilaf ettiklerinde bana gelirler, ben de aralarında hüküm verirdim. Bundan her iki taraf da razı olurlardı" diyerek bir açıklama yapınca Rasûlullah (s.a.v.) ona şöyle dedi: "Ne kadar güzel! Çocuğun yok mu?" Bu soru üzerine Ebu Şurayh, "Şurayh, Müslim ve Abdullah adında çocuklarım var" cevabını verdi. Rasûlüllah'ın (s.a.v.) "En büyükleri hangisidir?" sorusuna "Şurayh'tır" cevabını vermesi üzerine de Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyur­du: "Sen Ebû Şurayh (Şurayh'ın babası) sın."[45] "Hakem, verdiği hüküm bozulmayacak olan hâkimdir. Bu sıfat, Al­lah'tan başkasına uygun düşmez. Nitekim yüce Allah şöyle buyurur: "Allah hükmeder, O'nun hükmünü bozacak kimse yoktur."[46]

Hadis, kişinin, en büyük oğlunun ismiyle künye takınabileceğini göstermektedir. Oğlu olmayan ise en büyük kızının ismiyle künyelenir. Künye takma konusunda kadın da aynı sırayı takip eder."[47] Küçük çocuklara da künye takılabilir. Peygamber (s.a.v.) küçük çocuğa öyle ol­madığı halde şakalaşmak için künyesiyle seslenir ve "Ey Ebû Umeyr! Ne yaptı nuğayr?" dedi.[48]

Şeytan, çirkin ve gayr-i islâmî isimleri telkin eder:

Semura fe. Cündeb'den (r.a.) rivayet edildiğine göre Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Havva hamile kalınca, İblis onun etrafında dolaştı. Havva'nın da çocuğu yaşamıyordu, İblis "O doğacak çocuğa Abdulharis adını ver! Zira o yaşar" dedi. Havva da ona Abdulhâris adını verdi ve çocuk yaşadı. Bu, şeytanın tel­kin ve işlerinden idi."[49]

Şu hadisler, konulması çirkin bazı isimleri açıklamaktadır: "Oğlan çocuğuna Yesâr, Rabâh, Necîh ve Eflah isimlerini koyma![50]

"Râfi1, Bereket ve Yesâr isimlerinin konulmasını ben ya­saklıyorum." [51]

Çirkin isimleri değiştirme konusunda,

Hz. Peygamber'in hassas olduğunu görmekteyiz:

Hz. Aişe, Rasûlüllah'ın (s.a.v.) çirkin isimleri değiştirdiğini söylemektedir. [52]

a) "Berre" adını "Zeyneb" ile değiştirmiştir:

Muhammed b. Amr b. Atâ (r.a.) der ki: Kızıma (iyi olan kadın an­lamında) "Berre" adını vermiştim. Sonra Ebu Seleme'nin kızı Zeyneb bana "Benim adım da Berre idi ama Rasûlüllah (s.a.v.) şu sözüyle bu ismi yasakladı: "Kendinizi temize çıkarmayın! Allah, sizden iyi olanları daha iyi bilir." Bunun üzerine orada bulunanlar "Peki adını ne koy­alım?" sualini sorunca Rasûlüllah (s.a.v.) "Ona Zeyneb adını verin!" buy­urdu. [53]

b) "Âsiye"[54] adını "Cemile" ile[55]

c) "Asram" adını "Zür'a" ile değiştirmiştir:

Üsame b. Ahderî der ki: Asram adında bir adam vardı. Rasûlüllah'a (s.a.v.) gelen bir grup insan içinde bulunuyordu". Rasûlüllah (s.a.v.) ona "Adın nedir?" dedi, O da "Asram" deyince, Rasûlüllah (s.a.v.) "Hayır, sen Zür'a'sın" buyurdu.[56]

Çocuklar için güzel bir ismi nasıl seçeriz? Bu konuda üç tercih hakkı doğmaktadır:

a) Peygamberlerin ve salih kulların isimleri seçilir. Tabiî, bu güzel isimleri seçerken insan, peygamberleri ve salih kulları sevmek, onların isimlerini ihya etmek ve Allah'a iktida etmek suretiyle O'na yak­laşmaya niyet eder. Nitekim -daha önce temas edildiği gibi- Allah'a en sevimli gelen isim, Abdullah ve Abdurrahman gibi isimlerdir.

Dihlevî, Huccetullâhi'l-Bâliğa'sında şöyle demektedir: "Şüphesiz dinin en büyük hedefi, insanların zorunlu beraberlik ve ilişkileri arasına Allah isminin sokulmasıdır. Çünkü bu, hakka çağıran dil mesabesindendir; davet ve tebliğ fonksiyonu icra eder. Çocuğa bu nevi isimleri vermek, onda tevhid şuurunu geliştirir. Aynı şekilde Araplar ve diğer milletler, taptıkları kimselerin adlarını çocuklarına veriyorlardı. Peygamberimiz (s.a.v,) tevhidi yerleştirmek üzere gönderilince, artık teamül olarak bu nevi isimlerin konulması gerekiyordu. Abdullah ve Abdurrahman isimlerinin, (kul manasına gelen) "Abd" kelimesiyle bir­likte kullanılan diğer "esmâ-i hüsnâ" ya nisbetle[57] Allah'a daha se­vimli gelmesi, bunların en meşhur isimler olmasından dolayıdır. Bu iki isim (Allah ve Rahman) Allah'tan başkası için kullanılamaz. Ama diğer isimler böyle değildir. İşte bu durumda sen, çocuklara Muhammed ve Ahmed adı verilmesinin müstehab oluşunun sır ve hikmetini öğrenmiş olmalısın. Zira bazı insanlar, kendilerine göre ulu/büyük olan geçmişlerinin adlarını çocuklarına vermeye çok meraklıdır. Halbuki bu neredeyse (bâtıl) dini yüceltmek ve kendisinin de o dinin bir mensubu olduğunu kabullenmek demek olur."

b)  Konulan isimler, harf sayısı az, telaffuzu kolay ve çabuk öğrenilen isimler olmalıdır.

c)  Çocuğun haline uygun, manası güzel, akranı arasında ve yaşadığı toplum içinde kullanılan isimler olmalıdır.[