Konu Başlığı: Çocuğa Kelime-i Tevhidi Telkin Etmek Gönderen: Ekvan üzerinde 16 Ekim 2010, 15:10:54 A. Çocuğa Kelime-i Tevhidi Telkin Etmek: İbn Abbas'dan (r.a.) rivayet edildiğine göre Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Çocuklarınızı (n ağzını) ilk olarak kelime-i tev-hid; "lâ ilahe illallah" sözüyle açınız, ölüm anında onlara "la ilahe illallah" sözünü telkin ediniz."[13] Selef de çocuğa ilk olarak kelime-i tevhidi öğretmeyi ve bunu yedi kez söyletmeyi müstehap görürdü. Bu durumda çocuğun konuştuğu ilk şey "lâ ilahe illallah" sözü olurdu.[14] İbnu'l-Kayyim (r.a.), "Ahkâmu'l-Mevlûd" adlı eserinde şöyle demektedir: Çocukların konuşma zamanı geldiği zaman onlara "lâ ilahe illallah Muhammedun rasûlullah" sözü telkin edilmeli, ilk öğretilen ve duyurulan şeyler şu hususlar olmalıdır: Yüce Allah'ı tanımak ve birlemek (ma'rifet ve tevhid), Arş üzerinde bulunan Allah'ın kendilerini görmesi ve sözlerini işitmesi, nerede olurlarsa olsunlar Allah'ın kendileriyle beraber olduğu İsrail oğulları çoğu zaman çocuklarına "ilahımız bizimle beraberdir" mânâsına gelen bir tabir öğretiyorlardı. Bundan dolayı isimlerin Allah'a en sevimli olanı Abdullah ve Abdurrahman olmuştur. Böylece çocuk bu ismi öğrenir ve kendisinin Allah'ın kulu, Allah'ın da kendisinin rabbi olduğunu düşünür." Abdulkefim Ebu Ümeyye der ki: Rasûlüllah (s.a.v.) Haşim oğullarından konuşmaya başlayan çocuğa yedi kez şu ayeti öğretir ve okuturdu: "Çocuk edinmeyen, yönetim ve hakimiyette ortağı olmayan, acizlikten ötürü bir dosta da ihtiyaç duymayan Allah'a hamd olsun! de ve tekbir getirerek O'nu yücelt."[15] İbn Zafer el-Mekkî, çocuğun sıkça kelime-i şehadet getirmesiyle ilgili güzel bir kıssa nakleder: Bana ulaştığına göre, Süleyman'ın babası Davud b. Nusayr et-Tâî, beş yaşına gelince babası onu eğitici bir hocaya teslim etti. Hocası hemen Kur'an telkin etmeye yani, ezberlemesi için çocuğa dilden Kur'an öğretmeye başladı. Hocası da bu hususta çok başarılı idi. Çocuk İnsan Sûresini öğrenip ezberleyince, cuma günü anası onu bahçeye yönelmiş, düşünceli ve eliyle işaret ederken gördü. Anası çocuğun aklını yitirmesinden korktu ve (kocasına): "Ey Davud! Kalk, çocuklarla oyna!" diye seslendi ama kocası ona cevap vermedi. Bunun üzerine anası çocuğunu kucakladı ve "vay" oğlum!" diye sızlanınca oğlu: "Anacığım! Sana ne oluyor, bir şeyin mi var?" dedi. Anası: "Aklım nerede?" dedi. Çocuk: "Allah'ın kullanyla beraberdir" deyince, anası onların nerede olduğunu sordu. Çocuk: "Cennette" cevabını verince anası, onların ne yaptıklarını sordu. Çocuk: "Orada koltuklara yaslanmış olarak bulunurlar. Orada ne yakıcı sıcak, ne de dondurucu soğuk görürler"[16] cevabını verdi. Sonra sanki bir şey düşünüyor gibi gözlerini dikerek sûreye devam etti, hattâ "sizin gayret ve çalışmanız karşılığını bulmuştur" ayetine kadar geldi. Sonra da: "Ey anacığım! Onların gayret ve çalışması neydi?" dedi. Anası ne cevap vereceğini bilemedi. Bunun üzerine anasına şöyle dedi: 'Yanımdan kalk da onların yanında biraz gezineyim." Anası da hemen kalktı, babasına haber gönderdi ve ona çocuğunun durumunu bildirdi. Babası oğlu için şunları söyledi: "Ey Davud! Onların gayret ve çalışması kelime-i şehadet yani, "la ilahe illallah Muhammedün rasûlüllah" sözünü söylemeleriydi" dedi. Çocuk, zamanının büyük bölümünde bunu söylerdi. Rasûlüllah (s.a.v.), kendisine peygamberlik geldiğinde, davetiyle Çocukları imandan uzaklaştırmadı aksine, grup ve hizip davetlerindeki dar görüşlülüğü aşarak Ebu Talih'in oğlu Ali'ye gitti. O zaman Ali on yaşını geçmemişti. Peygamber (s.a.v.) onu imana davet etti. O da iman etti ve Mekke yollarında babasından ve yakınlarından gizli olarak namaza çıkarken Rasûhıllah'tan (s.a.v.) ayrılmadı. Bir gün Ebu Talib, Peygamber (s.a.v.) ile oğlu Ali'yi namaz kılarlarken görünce Rasûlullah'a (s.a.v.) şöyle konuştu: "Ey kardeşimin oğlu! Tatbik ettiğini gördüğüm bu dinin mahiyeti nedir?" Rasûlüllah da (s.a.v.) ona şu cevabı verdi: "Ey amcam! Bu Allah'ın dinidir, meleklerinin, peygamberlerinin ve babamız ibrahim'in dinidir. Allah beni kullanna elçi olarak gönderdi. Sen, hidayete davet ettiklerim ve öğüt verdiklerimin en uygun olanısın. Ayrıca sen, bana icabet eden ve bana yardım edenlerin en layık olanısın." [17] Mevâlî (azatlı köleler) den ilk müsluman olan Zeyd b. Harise'dir. [18]Zeyd, Hz. Hatice'nin amcası Hakîm b. Hızâm tarafından Şam'dan getirilen esirler içinde bulunuyordu. Hz. Hatice onu kendisine hizmetçi olarak seçti. Rasûlullah da (s.a.v.) Hz. Hatice'den onu istedi. Hemen onu azad etti ve evlatlık edinerek terbiye etti. işte Rasûlullah (s.a.v.) yeni islam toplumunun temelini atarken çocuklara gereken ihtimamı göstererek bu yeni davetine başladı. Hattâ öyle oldu ki Hz. Ali, hicret gecesinde Rasûlullah'm (s.a.v.) evinde uyumak suretiyle O'nu savunma şerefine nail oldu. Doğacak olan yeni islam toplumunun kurucuları ve istikbalin komutanları olmaları için gelişmekte olan çocuklara uyguia-nan peygamberi eğitim işte budur. Hicrî 15. asrın çağdaş islamî hareketinde de, islamın ilk döneminde uygulanan metodun farkına bir varabilsek![19] |