Konu Başlığı: Çocuğa Anlayacağı Şekilde Konuşmak Gönderen: Ekvan üzerinde 04 Ekim 2010, 01:48:34 C. Çocuğa Anlayacağı Şekilde Konuşmak: Diğer canlı varlıklar gibi çocuğun da aşamayacağı belli bir sınır ve kapasitesi vardır. Onun akıl ve düşünce melekesi, devamlı bir gelişme içindedir. Ana baba ve eğitimcilerin, çocuğun bu gelişimini nazarı itibara alarak hareket etmeleri, birçok problemin çözümünü onlara kolaylaştıracaktır. Çünkü bunu dikkate almakla onlar, çocuğa ne zaman ve nasıl konuşacaklarını, kullanacakları kelimeleri ve sunmak istedikleri fikirleri tanımış olacaklardır. Bu hareket noktasının örneklerini asr-ı saadette görmekteyiz. Bedir savaşından önce sahabe, çobanlık yapmakta olan Kureyşli bir çocuğu yakalayarak ona Kureyş müşriklerinin asker sayısını sormuşlardı. Onlar çocuğun güzel cevap vermediğini görünce dövmeye başladılar. Nihayet Peygamber (s.a.v.) -ki hiç tartışmasız O, gerçek bir psikologtur- gelerek çocuğa: "Kureyş ordusu kaç deve kesiyor? " diye sordu. Çocuk: "Dokuz ile on arasında, " cevabını verdi. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.): "Onlar dokuzyüz ile bin arasında" buyurdu ve çocuğun matematik olarak binler basamağını bilmediğini, fakat onun zihinsel gücünün her zaman seyrettiği develer yüzünden onlar basamağını kavradığını gördü. Peygamber (s.a.v.), küçük bir kız çocuğuna anlayacağı Habeş lehçesiyle seslenmiştir. Eğer çocuğa başka bir şekilde konuşacak olsaydı, Peygamber'm (s.a.v.) ne dediğini anlayamayacaktı. Hâlid b. Saîd'in kızı Ümmü Hâlid, babası Habeşistan'a[68] hicret ettiğinde orada dünyaya gelmişti. Rasûlüllah (s.a.v.) henüz küçük yaşta olan bu kız çocuğuna bir gömlek giydirerek ona: "Ey Ümmü Hâlid! Bu senadır (güzeldir)" demişti. "Sena" kelimesi Habeş dilinde "güzel" mânâsına gelmekteydi.[69] Hz. Âişe anlatıyor: Habeşliler mescidde oynuyorlardı. Rasûlüllah (s.a.v.) elbisesiyle bana perde oluyordu da onların oyunlarına bakıp seyrediyordum. Böylece seyretmeye devam ettim. Nihayet onlara bakmaktan usanan ve oradan ayrılan ben oldum. Oyun ve eğlenceye düşkün genç yaştaki bir kızın bunu ne ölçüde arzu edeceğini artık siz takdir edin."[70] Enes (r.a.), Peygamber'e (s.a.v.) hizmet ederken bir kusur işlediğinde veya bir işi unuttuğunda, Peygamberimizin ailesinden onu cezalandırmak isteyenler olurdu. Çocuğun güç ve kapasitesini bilen Rasûlüllah (s.a.v.), sözkonusu müdahaleyi hemen farkeder ve "Bırakın onu, eğer olması takdir edilseydi, mutlaka o iş olurdu" buyururdu. Bu demektir ki çocuk, sınırlı bir düşünce ve fizik gücüne sahiptir. Güç ve takatinin üzerinde ondan iş beklemek, havaya tohum ekilmesini istemek demektir. Rasûlüllah'ın (s.a.v.), çocuklarla şakalaşırken bile onlara anlayacağı şekilde kendi dillerinden konuştuğunu görüyoruz. Önceki bölümlerde geçtiği üzere, Rasûlüllah'ın (s.a.v.) "Ey Ebû Umeyr, ne yaptı Nuğayr (kuşcağız)!" diyerek Enes'in kardeşine latife yapması, bunun açık bir delilidir. Bu üslûbun ihmal edilmesi halinde, yani aklî ve fikrî seviyesini aşarak çocuğa konuşulması durumunda, onda aksilik, inat ve serkeşlik hattâ bazan bönlük görülür. Birisi size bilmediğiniz bir dille birşey emretse, siz de ona cevâp veremediğinizde dövmek için üzerinize gelse, bu haksızlık olmaz mı? İşte çocuk da böyledir.[71 |