> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Hadis Eserleri > Sünnetin Delil Oluşu > Sahâbe'nin Sünnetin Yazımı Konusundaki Tutumlarının Değerlendirilmesi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Sahâbe'nin Sünnetin Yazımı Konusundaki Tutumlarının Değerlendirilmesi  (Okunma Sayısı 777 defa)
28 Mayıs 2011, 11:08:22
Vatan Var Olsun !
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.940


« : 28 Mayıs 2011, 11:08:22 »



SAHABE'NİN SÜNNETİN YAZIMI KONUSUNDAKİ TUTUMLARININ DEĞERLENDİRMESİ
Bazı sahabelerin hadislerin yazımı konusundaki uygulamasını bir delil kabul etsek bile bu, asla sünnetin hüccet olamayacağı anla­mına gelmez. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v)'in sünnetin yazılmasını nehyetmesiyle ilgili hadisi değerlendirirken ifade ve izah ettiğimiz gibi o emrin mecrası ve mânâsı, muhaliflerin anladığı gibi değildir. Bu nehiy, sünnetin delil olmadığını göstermez ve yazı, hüccet olma­nın zarurî bir şartı değildir. Burada Sahâbe'yi sünneti yazmaktan alıkoyan başka sebepler de vardır. Bunları şöyle sıralayabiliriz:

Önce şunu hatırlatalım: Bazı sahabelerin hadisleri yazmaktan kaçınması, yasaklamanın izinden sonra olduğuna ve onu neshettiği-ne dair bir delil olamaz. Çünkü Ibn Kuteybe ve Hattâbî'nin belirt­tiği gibi yasağın ve iznin bütün şahıs ve durumları kapsadığını söyle­yecek olursak, o takdirde Sahâbe'nin, Hz. Peygamber (s.a.v)'in vefa­tından sonra da önceki hâl üzere devam ettiklerini belirtmemiz gere­kir. Onlar, Rasûlullah (s.a.v)'m müsaadesine muttali olamamış, ön­ceki hükmün nesholunmayıp devam ettiğini zannetmişlerdir. Yoksa, yasağın izinden sonra olup, onu neshettiği şeklinde bir anlayışa sa­hip olmamışlardır. Böyle olsaydı onlardan sonraki neslin, yazmaya izin verildiği ve bunun mübâh olduğu konusunda icmâ etmemeleri gerekirdi.

Eğer yasak ve iznin herbirini, daha önce zikredilen hususlarla tahsis edenlerin görüşünü benimsersek, o takdirde yazmaktan kaçı­nan, başkalarını bundan meneden ve yazılı olan sahifeleri imha eden Sahabe ve Tabiîlerin, yazmaya engel teşkil eden unsurlardan her­hangi birisi sebebiyle böyle yaptıklarını söylememiz gerekecektir. Bu sebepler, Kur'ân ve sünnetin yazılmasının karışıklığa yol açması, ya­zıya güvenilerek gevşekliğe düşülmesi, bunun sonucu olarak da ilim, fıkıh ve anlayışın kaybolması gibi nedenler olabilir.

Aynı şeyleri, sünnetin tedvin edilip tıpkı Kur'ân gibi bir kitapta toplanması konusunda da söyleyebiliriz. Kaldı ki tedvinin, hücciyye-tin şartlarından olduğu yolundaki görüş tamamen yanlıştır. Buna gö­re deriz ki: Eğer tedvin edilmeyiş, hücciyyete mâni bir unsur olsaydı Hz. Ebû Bekir ve Zeyd b. Sabit (r.h), ilk anda, Kur'ân'm cem edil­mesinden kaçındıklarında, Kur'ân'ın hüccet olmadığı anlayışıyla böy­le yapmışlardır, demek de doğru olurdu. Bu durum, her ikisi için de düşünülemez. Fakat durum şudur: Onlar, ilk anda Kur'ân'ın cem edilmesi fikrine yanaşmadılar. Çünkü Rasûlullah (s.a.v), bunu yap­mamış; yapılmasını da emretmemişti. Sonradan, maslahat ve hayrın Kur'ân'ın toplanıp yazılmasında olduğunu görünce, derhal onu ger­çekleş tirmişlerdir.

Buhârî, İbn Şihab tarikiyle şunu nakleder: Zeyd b. Sabit

(r.a), demiştir ki: Yemâme savaşında pek çok hafız sahabenin şehid edilmesi üzerine Hz. Ebû Bekir (r.a), beni çağırttı. Vardığımda Ömer (r.a) de oradaydı. Ebû Bekir (r.a), bana: "Ömer geldi ve: 'Yemâme sa­vaşında çok sayıda Kur'ân hafızı şehid oldu. Ben, diğer bölgelerde de hafızların yok olmasından ve bu sebeple, Kur'ân'ın ekseriyetinin kay­bolmasından endişe ediyorum. Ben, Kur'ân'ın biraraya getirilmesini emretmenizi uygun görüyorum,' dedi. Ben de ona: 'Rasûlullah (s.a.v)'m yapmadığı bir işi biz nasıl yaparız ki?' dedim. Ömer: 'Al­lah'a yemin olsun ki, bu hayırlı bir iştir,3 diyerek ısrarla bana müra­caatta bulundu. Sonunda Allah, benim de kalbimi Ömer'in görüşü­ne ısındırdı. Ben de onun gibi düşünmeye başladım," dedi.

Zeyd (r.a). diyor ki: Hz. Ebû Bekir (r.a), bana: "Sen genç ve akıllı birisisin. Hakkında kötü bir şey bilmiyoruz. Hem sen, daha ön­ce Rasûlullah (s.a.v)'ın vahiy kâtipliğinde de bulunmuştun. Üzerinde Kur'ân yazılı olan parçaları araştır, onları biraraya getir," dedi. Al­lah'a yemin olsun ki; eğer bana, bir dağın yerini değiştirmek gibi bir görev verselerdi bu, Ebû Bekir'in (r.a), Kur'ân'ın toplama işini em­retmesinden daha ağır gelmezdi.

Onlara: "RasûiuUah (s.a.v)'ın yapmadığı bir şeyi, nasıl olur da sizler yapmaya kalkışırsınız," dedim. Hz. Ebû Bekir: "Allah'a ye­min olsun ki, bu çok hayırlı bir iştir," dedi ve bana bu konuda çok ıs­rar etti. Sonunda Allah, benim de kalbimi, o ikisinin kanaatine açtı ve yatıştırdı. Artık Kur'ân'ı cem edebilmek için üzerine âyet yazılmış hurma yaprağı, kemik, ince beyaz taş gibi yazı maddeleriyle, Kur'ân'ı ezbere bilenleri araştırıp âyetleri toplamaya başladım. Tevbe Sûresi'nin "Andolsun, içinizden öyle bir peygamber geldi ki, sıkıntıya uğramanız O'na ağır gelir."[644]  âyetini yalnızca, Ebû Huzeyme el-Ensârî'nin yanında bulabildim; başka kimsede bulamadım. Biraraya getirdiğim Mushaf, (tamamlandıktan sonra) ölünceye kadar, Hz. Ebû Bekir'in yanında kaldı. Sonra, hayatı boyunca Hz. Ömer'in ya­nında kaldı. Şehid edildikten sonra Mushaf, kızı Hz. Hafsa'ya inti­kal etti.[645] Bu rivayet, bir nassın tedvin edilmeyişinin onun hücciy-yetine olumsuz bir tesir etmediğinin en açık delilidir. Sünnetin ted­vin edilmeyişinin daha başka sebepleri de vardır. Bunlara ileride de­ğineceğiz.

Ayrıca Hz. Ömer'in, sünnetin tedvini ve onu bir kitapta topla­ma konusunda mütereddid olduğunu ve bu konuda ashâb ile istişarede bulunduğunu görüyoruz. Nitekim içlerinden bir kısmı, ted­vin edilmesi yolunda fikir beyân etmişlerdir. Eğer tedvin edilmiş ol­mak, hücciyyetin bir şartı olsaydı, o takdirde Hz. Ömer'in tedvin ko­nusundaki tereddüdünün, sünnetin hüccet olup olmadığı tereddü­dünden kaynaklandığını söylemek gerekir. Bunu kim söyleyebilir?

Hz. Ömer'in, müslüman oluşundan itibaren, hilâfeti zamanında tedvin konusu ortaya çıkıncaya kadar geçen uzun zaman boyunca, sünnetin hücciyyetinden tereddüt ettiğini söylemek asla mümkün değildir. Çünkü o, çok daha basit meselelerde Rasûlullah'ın hükmü­nün ne olduğunu öğrenmeye büyük özen gösterirdi. Bu durumda, onunla ilgili olarak iki şey söylenebilir: O, ya sünnetin hüccet olduğu görüşündeydi yahut bu kanaatte değildi. Ama her halükârda, tedvin konusundaki tereddüdü, sünnetin hüccet oluşundaki tereddüdünden kaynaklanmış olamaz. Ancak bu tereddüt, sünnet konusunda araş­tırmaya sevkeden diğer sebeplerden ortaya çıkmış olabilir.

Bazı sahabelerin tedvinden kaçınmaları veya tedvin edilmiş bu­lunan sahifeleri yakmaları konusunda ise iki sebep zikredilebilir:

1- Bu kimseler, son derece muttaki ve verâ sahibi kimselerdi.

Bu nedenle, kendilerinden sonra bazı kimselerin, onların tedvin et­miş olduğu hadislerle amel etmesinden endişe etmişlerdir. Bunun se­bebi ise hadisi kendilerine rivayet eden şahsın, zahiren sika görün­mekle beraber, aslında yalancı olması ihtimali veya hafızası kuvvetli gibi görünmekle birlikte, gerçekte zayıf olması yahut da bizzat kendi­lerinin RasûiuUah (s.a.v)'tan işittikleri hadislerde hata yapmaları ih­timalidir.

Nitekim Hz. Ebû Bekir'in (r.a), tedvin ettiği hadis sahifelerini niçin yaktığını, Hz. Aişe'ye izah ederken söyledikleri şu sözler, bunu göstermektedir: "Onlar senin yanındayken ölüp gitmekten korktum. Ola ki, içerisinde kendisine güvenip sika zannettiğim bir zâtın rivayetleri bulunur da aslında rivayet ettiği hadisler, bana naklettiği gibi olmayabilir. Fakat sorumluluğu ben üzerime almış olurum."

Başka bir rivayette ise şöyle söylemiştir: "Size birtakım hadis­ler rivayet ettim. Kimbilir, belki de onları, RasûiuUah (s.a.v)'tan keli­mesi kelimesine işitmemiş olabilirim,"[646]

2- Kur'ân'da olduğu gibi Sahâbe'den bir kişinin yahut iki, on ve­ya yüz tanesinin, RasûiuUah (s.a.v)'tan sâdır olan herşeyi bir kitapta toplama imkânları yoktur. Çünkü bütün risâleti boyunca, her an RasûiuUah (s.a.v)'la beraber olan birini bulmak da mümkün değildir. Bunun bulunabileceği farzedilse bile bu sefer de her işittiğim ezber­lemesi, onları hatırlaması ve tedvin etmesi imkân dahilinde değildir. Yine içlerinden belli sayıda kimsenin, sırayla, nöbetleşe RasûiuUah (s.a.v)'ın yanında bulunmaları, ve O'ndan sâdır olan herşeyi hafızala­rına almaları da mümkün gözükmemektedir. Bazen içlerinden birisi, belli bir vakit Rasûlullah'la yalnız kalmış ve bu arada başkalarının muttali olamadığı bazı şeyleri müşahede etmiş ve işitmiş olabilir.

Bu itibarla, Sahâbe'den her birinin, diğerlerinin sahip olmadığı sünnet bilgisine sahip olduğunu bilmek gerekir. Ne kadar yetki veri­lirse verilsin, hiçbir kimsenin, RasûiuUah (s.a.v)'ın vefatından sonra sayılan yüzhinleri bulan Sahâbe'yi biraraya toplayarak onlardan bil­dikleri ve yazdıkları bütün sünneti Öğrenmeleri mümkün değildir.[647]

Sahabe, buna muktedir olmadıklarını anlayınca kendilerinden sonra gelenlerin, aynen Kur'ân'da olduğu gibi, onların bütün güçleri­ni sarfederek, sünnetin tamamını bir kitap hâline getirdikleri inancı­na düşerler korkusuyla, tedvin işinden kaçınmışlardır. Bu nedenle, daha önce yazılmış olanları da yakmışlardır. Ayrıca sözlü rivâyetlerin sünnet olmadığı inancına kapılıp çelişki hâlinde tedvin edilmiş bulunanları, sözlü rivayetlere tercih ederler endişesini de taşımışlar­dır. Halbuki böyle bir durumda sözlü rivayet, tedvin edileni neshet-miş de olabilir. O zaman, şer'î hükümlerin büyük bir kısmının kay­bolması tehlikesiyle karşı karşıya kalınmış olurdu.

Sünneti tedvin edenlerin, -özellikle de Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer (r.h) gibileri- Rasûlullah (s.a.v) ile uzun müddet beraber yaşa­mış ileri gelen sahabeler olduklarını düşünürsek sonraki müslüman-larm, sözkonusu inanca sahip olacakları aşikârdır. Hz. Ebû Be­kir'in: "Benim bulamadığım hadisler kalmış olabilir. Bu nedenle de insanların: 'Eğer Rasûlullah (a.s) bunları söylemiş olsaydı, Ebû Be­kir'in mutlaka ondan haberdar olması gerekirdi,' demelerinden kor­kuyorum," sözü de bu kanaatimizi kuvvetlendirmektedir.

Fakat tedvin işini, Rasûlullah (s.a.v) ile uzun müddet birarada kalmadığı bilinen birisi yaptığı takdirde böyle...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Sahâbe'nin Sünnetin Yazımı Konusundaki Tutumlarının Değerlendirilmesi
« Posted on: 19 Nisan 2024, 16:10:40 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Sahâbe'nin Sünnetin Yazımı Konusundaki Tutumlarının Değerlendirilmesi rüya tabiri,Sahâbe'nin Sünnetin Yazımı Konusundaki Tutumlarının Değerlendirilmesi mekke canlı, Sahâbe'nin Sünnetin Yazımı Konusundaki Tutumlarının Değerlendirilmesi kabe canlı yayın, Sahâbe'nin Sünnetin Yazımı Konusundaki Tutumlarının Değerlendirilmesi Üç boyutlu kuran oku Sahâbe'nin Sünnetin Yazımı Konusundaki Tutumlarının Değerlendirilmesi kuran ı kerim, Sahâbe'nin Sünnetin Yazımı Konusundaki Tutumlarının Değerlendirilmesi peygamber kıssaları,Sahâbe'nin Sünnetin Yazımı Konusundaki Tutumlarının Değerlendirilmesi ilitam ders soruları, Sahâbe'nin Sünnetin Yazımı Konusundaki Tutumlarının Değerlendirilmesiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes