> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Hadis Eserleri > Sünnetin Delil Oluşu > Muhaliflerin Şüpheleri
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Muhaliflerin Şüpheleri  (Okunma Sayısı 793 defa)
23 Mayıs 2011, 17:21:04
Vatan Var Olsun !
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.940


« : 23 Mayıs 2011, 17:21:04 »



MUHALİFLERİN ŞÜPHELERİ

Şâtibî (r.h), demiştir ki:[791]  "Sünnet, mânâsı itibariyle Kitab'a râcidir; sonuçta ona dayanır. Çünkü sünnet ya Kur'ân'ın mücmelini açıklar, ya müşkilini beyân eder veya öz ve özet hü-kümlerinin tafsilâtını yapar." Sonuçta sünnet, Kitab'ın bir açıklamasıdır. Bunu şu âyet-i kerîmeden anlıyoruz: "Sana da kendilerine indirileni in­sanlara açıklaman için Zikri (Kur'ân'ı) indirdik."[792]

Buna göre Kur'ân'ın, icmâlen veya tafsilâtla, sünnette mânâsına delâlet etmediği hiçbir uygulama göremezsin. Kur'ân'm, şeriatın te­meli ve bütün hükümlerinin kaynağı olduğunu gösteren bütün delil­ler, aynı zamanda sünnet için de bir delil olmaktadır. Çünkü ALLAH Teâlâ: "Rasûlüm! Şüphesiz sen, büyük bir ahlâk üzeresin,"[793]  buyur­muştur.yy

Hz. Aişe (r.h), bu âyeti: "Çünkü O'nun ahlâkı ancak Kur'ân idi," şeklinde tefsir etmiş,[794]  ahlâkının sadece Kur'ân'dan ibaret ol­duğunu bildirmiştir. Bu da O'nun bütün söz, fiil ve tasviplerinin Kur'ân'a dayandığını göstermektedir. Çünkü ahlâk; söz, fiil ve tas­viplerden oluşur. Hem ALLAH Teâlâ, Kur'ân'ı herşey için bir açıklama yapmıştır. Bundan dolayı sünnetin de herşeye dahil olarak tamamıy­la Kitab'da bulunması gerekmektedir. Çünkü Kitab'da bulunan ilk ve öncelikli hükümler, emir ve nehiylerdir.

Şu âyet de yukarıdaki görüşü ifade etmektedir: "Biz, Kitab'da hiçbir şeyi bırakmadık, açıkladık."[795]

"Bugün sizin dininizi tamamladım,"[796]  âyetini de konumuza bir delil olarak gösterebiliriz. Ayette, dinin tamamlanmasıyla Kur'ân'ın nazil oluşu kasdediliyor, O halde sünnet, Kur'ân'ın içindekiler için bir açıklama olmakta ve manen Kur'ân'a katılmaktadır. ALLAH'ın izniyle, bundan sonra açıklayacağımız dördüncü meselede de bu kesin sonuç ortaya çıkacaktır. Yukarıdaki deliller bölümünün evvelinde: "Sünnet, Kitab'a râcidir; sonuçta ona dayanır, " demiştik. Böyle ol­mazsa, onu kabul etmemek gerekir. Bu, temel bir esastır". Şâtibî'nin sözleri burada bitti. Şimdi, bu görüş ve açıklamaların bir değerlen­dirmesini yapacağız.

Cevap:

Şâtibî'nin: "Sonuçta sünnet, Kitab'ın bir açıklamasıdır," sözü­nü ele alalım. O, bununla bütün sünnetin ancak bir açıklama olduğu­nu, müstakil hüküm koyan hiçbir sünnetin bulunmadığım anlatmak istiyor. Bu anlayışını, "Kur'ân'ın, icmâlen veya tafsilâtla, sünnetle mânâsına delâlet etmediği hiçbir uygulama bulamazsın," sözü de destekliyor.

Onun asıl iddiası da budur. Nitekim son sözünde de: "Sünnet, sonuçta Kitab'a dayanmakta ve ona dahil olmaktadır," diyerek bunu itiraf etmiştir. Bu, onun ortaya attığı bir iddia ve değerlendirmedir; açık ve direkt olarak bunu gösteren bir âyetle iddiasını isbat etmek kendisine düşer. Biz, kendisine katılmıyoruz ve yanıldığını söylüyo­ruz.

Şâtibî'nin, sözüne delil olarak gösterdiği: "Ey Rasûlüm, sana da kendilerine indirileni insanlara açıklaman için Kur'ân'ı indir­dik"[797]  âyetine gelince; onda, Kur'ân'm sadece açıklamak için indi­rildiğini gösteren bir delil yoktur.

Bunu ancak: "Bu söz, hassaten açıklama konusunda söylendi ise hasr ifade eder," diyenin tarifine göre kabul edebiliriz. Buna göre âyetin mânâsı: "Biz, sana Kitab'ı ancak kendilerine indirdiğimiz hü­kümleri insanlara açıklayasın diye indirdik," olur. Fakat bundan, sünnetin görevinin sadece Kitab'da olanları açıklamak olup, müsta­kil bir hüküm koyma yetkisinin bulunmadığı sonucuna varılamaz.

Çünkü âyetten anlaşılması gereken şudur: ALLAH (c.c), Rasûlullah (s.a.v)'a Kitab'ı ancak onu insanlara açıklaması için indir­di; yoksa açıklamasını ihmal ederek içindeki hükümlerden insanları câhil bırakmak için indirmedi. Bu, Hz. Peygamber (s.a.vyin, hakkın­da Kitab'da nass bulunmayan bazı konularda tek başına birtakım hükümler koymasını ortadan kaldırmaz.

Meselâ sen, bir âlime iki kitap versen ve: "Bu birinci kitabı sa­na ancak talebelerine açıklaman ve şerh etmen için verdim," desen bu sözle, senin ikinci kitabı da ancak onunla birinciyi açıklaması için verdiğini ve ikinci kitapta, birinci kitaptaki mevcut kaidelerden fark­lı ve fazla bir şeyin bulunmadığını anlatmak mı istemiş olursun? El­bette ki hayır. İşte, bizim içinde bulunduğumuz konu da aynı şekil­dedir. ALLAH Teâlâ, Rasûlü'ne (s.a.v) iki türlü vahiy indirdi. Birisi, vahy-i metlûv (Kur'ân), diğeri de gayr-i metlûv vahiy (sünnet). Ve kendisine: "Sana şu metlûv vahyi ancak içindeki hükümleri insanla­ra açıklaman için indirdim," buyurdu. Bu, gayr-i mevlûv olan vah­yin yani sünnetin, mevlûv vahiy (Kur'ân) için sadece bir açıklama ol­duğunu, Kur'ân'da bulunmayan hiçbir şeyin onda mevcut olmadığını gerektirmez.

Şayet âyetin, sünnetin kendisi için sadece bir açıklama olduğu­nu ifade ettiğini kabul etsek bile, Kitab'ın kapalı hükümlerini açıkla­masının mânâsı, insanlara hükmü açıklamak ve tanıtmaktadır. Bu hüküm, daha önce Kitab ve sünnette kapalı olarak zikredilmiş veya edilmiştir; değişen bir şey yoktur.

Ayette geçen, "kendilerine indirilenleri" ifadesi, Kitab'ı ve onun dışındaki vahiy çeşitlerini içine almaktadır. Bu âyette geçen zikir, meşhur görüşe göre sadece Kitab (Kur'ân)'dır. O zaman âyetin mânâsı şöyle olur: "Biz sana (fesahat, belagat ve hikmetiyle) beşeri benzerini getirmekten âciz bırakan Kitab'ı, ancak senin peygamberli­ğinin hak olduğuna bir delil ve ALLAH'ın ahkâmına muhalefet edildi­ğinde hak edecekleri cezayı, ona yapıştıklarında da elde edecekleri se­vabı bir hatırlatıcı olarak indirdik. Böylece kendilerine indirdiğimiz bütün vahiy çeşitlerini müstakilen veya bir açıklama olarak insanla­ra açıklaman senin için mümkün olur. Ve bu açıklaman, onları bağ­layan ve sorumluluğa sokan bir delil olur. Çünkü biz, bu Kitab'la se­nin hak peygamber olduğunu ortaya koyduk; ona uyanları Cennetle müjdeledik ve muhalefet edenleri azapla korkuttuk."

Eğer zikirle Kitab kasdedilmiş ise âyete verilecek mânâ budur. Yok eğer bazı müfessirlerin dediği gibi[798] zikirle ilim kasdedilirse, o zaman durum açıktır. Çünkü zikir^ilim mânâsında kullanılınca sa­dece Kitab'la sınırlandırılmaz. Bu izaha göre âyetin mânâsı: "Biz, sana bütün vahiy türlerini içlerindeki hükümleri insanlara açıklayıp ortaya koy asın diye indirdik," olur.

Beyân, Kur'ân'da "mutlak açıklama" mânâsında kullanılmıştır.

Kur'ân, pek çok âyette kendisini bu sıfatla anlatır. Meselâ şu âyetlerde, Kitab'ın beyân sıfatıyla birlikte zikredildiğini görüyoruz:

"Bunlar, helâl ile haramı beyân eden Kitab'ın âyetleridir."[799] "Sana bu Kitab'ı, herşeyi beyân eden bir vahiy olarak indirdik."[800]

Görüldüğü gibi açıklamaya çalıştığımız âyette, Şâtibî'nin sahip olduğu ve savunduğu görüşe delâlet edecek bir şey yoktur.

Muhâtabla meseleyi tartışmak için âyette onun görüşünü ifade eden ve bizim ulaşamadığımız başka bir ihtimalin varlığı kabul edil­diğinde bu ihtimali ortaya koyan delilin ne olduğu sorusu akla gele­cektir. Bu delil, tercihe veya terke lâyık olsa da aynı mıdır?

Şâtibî'nin: . "Kur'ân, şeriatın temeli ve tamamıdır, bütün ahkâmın kaynağıdır," sözünü ele alalım: Eğer bununla, Kur'ân'da bütün temel İslâmî kaidelerin ve müçtehidlerin fer'î hükümleri istin-bat ederken dayandığı delillerin -bu deliller, ister Kur'ân'ın hüküm bildirmediği konularda müstakil hüküm koysun, isterse Kur'ân'ın kapalı olarak ifade ettiği hükümleri açıklasın- zikredildiğini kasdedi-yorsa, buna katılamayız. Gerçi biz de Kur'ân'm dinin esası olduğunu söylüyor ve ona iman ediyoruz. Hem bu, dinin kesin olarak bilinen bir gerçeğidir. Fakat burada sözkonusu olan durum nedir? Onun id­diası kabul edilebilir mi? Elbette hayır. Onu, bu hükme: "Sana Ki­tab'ı, herşeyin açıklayıcısı olarak indirdik,"[801]  âyetiyle, "Biz Ki-tab'da hiçbir şeyi eksik bırakmayıp tesbit ettik,"[802]  âyeti sevketmiş-tir. Bu da ancak âyet-i kerîmedeki Kitab'la, levh-i mahfuz'un kasde-dilmediği görüşü kabul edildiği takdirde böyledir. Aslında o da iddia­sına delil olmamaktadır,

Eğer Şâtibî, yukarıdaki sözüyle bütün hükümlerin Kur'ân'da kapalı olarak zikir ve ifade edildiğini söylemek istiyorsa, bunu da kabul edemeyiz. Çünkü vakıa, kendisini yalanlamaktadır. Onun bu. konuda zikrettiği âyetlerin, böyle bir görüşün aksine tefsir edilmesi gerekmektedir. Yoksa âyetler, yalan söylemiş olacaktır. Şöyle ki: Eğer, âyetleri zahirine göre ele alsak ve muhatabımızla tartışalım di­ye bunun doğru olduğunu kabul etsek, o zaman bu âyetler, Kur'ân'ın, şeriatın tamamı olduğuna bir delil olurdu. Bunun mânası: "Kur'ân, bütün hükümleri icmali ve tafsili olarak ihtiva ve ifade etmektedir.

Hz. Peygamber'in sünneti, Kur'ân'ı açıklama ve müstakil hüküm koy­ma durumunda değildir," demektir. Sen, bunları söyleyebilir misin? Elbette hayır! Öyleyse bu müşkilâttan kurtulmak için söyleyeceğin nedir? Bunun için: "Kur'ân, pek çok açıklamaları ihtiva etmektedir. Öyle ki, açık ve kesin bir şekilde sünnetin bunlarda bir delil olduğu­nu da açıklamıştır," diyecek değil misin? Senin tafsilâtlar hakkında söylediklerini, biz başka hükümler hakkında söyledik.

Eğer sen: "Kur'ân, bu tafsilâtların esaslarını ihtiva eder, diye­rek bu müşkilâttan kurtulurum," dersen deriz ki: Tartışma gereği olarak, Kur'ân'ın bu esasları ihtiva ettiğini ve gerçekte tafsilâtın da onlara dahil olduğunu kabul edelim. Fakat sana ve senden başka akıl, anlayış ve Kur'ân'ın mânâlarını idrak bakımından daha üstün olan kimselere bu temel esaslardan şu tafsilâtın hepsini çıkarmamız mümkün müdür? Eğer "evet" dersen, bu durumda sen, büyüklenen bir kimsesin! Seninle konuşmak doğru değildir. Eğer "hayır" dersen, sana deriz ki: O zaman Kur'ân, bu ümmetten herhangi bir müçtehi-din kendisinden çıkaramadığı tafsilâtları açıklar. Hem Kitab'ın sıfatı olarak gelen "tibyânen" kelimesi, bir şeyi en son noktasına kadar açıp izah etmektir. İşte Kur'ân da bunu yapmıştır ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
« Son Düzenleme: 23 Mayıs 2011, 17:39:24 Gönderen: saniyenur »
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Muhaliflerin Şüpheleri
« Posted on: 27 Nisan 2024, 06:55:42 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Muhaliflerin Şüpheleri rüya tabiri,Muhaliflerin Şüpheleri mekke canlı, Muhaliflerin Şüpheleri kabe canlı yayın, Muhaliflerin Şüpheleri Üç boyutlu kuran oku Muhaliflerin Şüpheleri kuran ı kerim, Muhaliflerin Şüpheleri peygamber kıssaları,Muhaliflerin Şüpheleri ilitam ders soruları, Muhaliflerin Şüpheleriönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes