> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Hadis Eserleri > Sünnetin Delil Oluşu > Kitab (Kur'ân)'ın Karşısında Sünnetin Derecesi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Kitab (Kur'ân)'ın Karşısında Sünnetin Derecesi  (Okunma Sayısı 709 defa)
25 Mayıs 2011, 19:19:49
Vatan Var Olsun !
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.940


« : 25 Mayıs 2011, 19:19:49 »



KİTAB (KURAN)'IN KARŞISINDA SÜNNETİN DERECESİ

Sünnet, şer'î hükümlere delil olma ve nazar-ı itibara alınma yö­nüyle Kur'ân'la aynı derecededir. Bunu, şöyle açıklayabiliriz: Malumdur ki, Kitab (Kur'ân)'ın lafzen Allah katından indirilmesi, tilâvetiyle ibâdet yapılması ve benzerini getirmekten beşeri âciz bı­rakması yönleriyle sünnetten farklı ve üstün olduğunda herhangi bir çekişme ve itiraz yoktur. Sünnet, bu açılardan bakıldığında Kur'ân'la aynı derecede değildir.

Fakat bu, delil olma yönünden aralarında bir üstünlüğün olma­sını gerektirmez. Şöyle ki: "Sünnet, hükümlerde nazar-ı itibara alınma ve delil olarak kullanılma yönüyle Kitab'dan sonra gelir; öyleyse aralarında bir taâruz (çelişme) bulunduğunda sünnet devredışı bıra­kılıp sadece Kur'ân'la amel edilir," denemez.

Durum şudur: Kitab'ın delil oluşu, Allah katından vahiy olduğu cihetiyledir. Onda zikredilenlere, kimsenin herhangi bir dahli, etkisi ve katkısı yoktur. Şayet Kitab, mu'ciz ve tilâvetiyle ibâdet yapılır ol­masaydı ve peygamberlik de Kur'ân'm dışındaki mucizelerle sabit ol­saydı bile yine onun delil olduğunu söylememiz gerekirdi. Nitekim daha önceki kitaplarda durum budur. Tahrif olmamış, aslî hâlde kal­mış fakat mu'ciz olmayan daha önceki kitapları bir delil kabul edebi­liriz. Bu açıdan sünnet, Kur'ân'la aynıdır. Çünkü o da Kur'ân gibi va­hiydir. Öyleyse sünnetin, hükümlerde nazar-ı itibara alınma konu­sunda, Kur'ân'dan geri olmadığını söylememiz gerekir.

Eğer, "Rasûlullah (s.a.v)'tan hata ihtimali olan bazı içtihadlar ve zelle cinsinden birtakım hatalar meydana gelmiştir. Bu durumda o, tamamı hiç şüphesiz vahiy olan Kur'ân'la bir değildir" denirse, de­riz ki: Biz, bu şekil hata ihtimali olan şeyleri ancak Hz. Peygamber (s.a.v)'in bütün fiil ve sözlerine muttali olan Allah'ın onları tasvip et­mesinden sonra delil olarak kullanıyoruz. Cenâb-ı Hakk'ın bu takrir ve tasvibi, hiç şüphesiz Efendimiz (s.a.v)'den ortaya çıkan fiilin hak ve doğru olduğunu gösterir ve zahir vahyin delâleti gibi kesinlik kazanır.

Yine malumdur ki, Kur'ân-ı Kerîm'de, sünnetin delil oluşu hak­kında pek çok âyetin bulunduğundan kimsenin bir şüphesi yoktur. Bu açıdan sünnetin delil oluşu, Kitab'a bağlı olmaktadır. Fakat bu, hükümlerde nazar-ı itibara alınma ve delil olarak kullanılma husu­sunda, Kitab'dan geri olmasını gerektirmez; aksine, bir olmalarını gerektirir.

Çünkü zahiren kendisine ters düştüğünü sandığımız âyetin ko­runması için sünneti devre dışı bırakmak, onun delil olduğunu ifade eden âyetleri iptal etmek olur. Bu durumda biz, bir âyetin iptalinden kaçıyoruz derken, Rasûlullah'tan sâdır olan bütün şeylerin delil oldu­ğunu kesin olarak ortaya koyan diğer pek çok âyeti iptal etmiş olaca­ğız. Halbuki böyle bir durumda yapılması gereken; önceki âyetin zahirine göre hüküm vermemektir.

Şayet biz, bir asla dayanan fer'î kaynağın, hüküm verirken na­zar-ı itibara alınma konusunda asıldan sonra geldiğini kabul etsek bile, bunun genellikle böyle olduğunu söyleyemeyiz. Ancak bu ikinci kaynağın şu asıldan başka dayanağı yoksa, o zaman bu, ondan geri­dedir, sırası ve seviyesi bir değildir, diyebiliriz. Fakat bu ikinci kay­nağın başka bir dayanağı varsa, o zaman delil olmada müstakil olur ve herhangi bir şeye bağımlılığı kalmaz.

Hem sünnetin delil oluşu, sadece Kitab'a bağlı değildir. Bilakis, Hz.Peygamber (s.a.v)'den meydana gelen bütün fiillerin delil olduğu­nu isbat için onun Kur'ân'ın dışında, Sahâbe'nin şahid olduğu ve bize tevâtüren gelmiş olan mucizeleriyle sabit olan ismeti (yalan ve hata­dan korunması) kâfidir. Sonra, kelâm âlimlerince ortaya konduğu gi­bi; bir peygamberin peygamberliği için kendisine bir kitab inmesi şart değildir. Bunun için aranan şart, ümmetine tebliğ edeceği bir şe­riatın indirilmesi ve mucize göstermesidir. Akâidü'n-Nesefı şerhinde ve haşiyelerinde böyle açıklanmıştır.[733]

Bunu, şu hadise de göstermektedir, Allah Teâlâ, Mûsâ aieyhis-selâmı, Firavun'a gönderip onun iman ve hidâyete gelmesini ve İs-railoğullarını kendisiyle göndermesini emretti. Halbuki o zaman Tevrat nazil olmamıştı. Çünkü Tevrat, Firavun'un helakinden ve İs-railoğullarınm Mısır'dan çıkmasından sonra nazil olmuştur. Bu malumdur. Bununla birlikte bu emir, Firavun'a karşı bir delil ol­muş; Hz. Mûsâ (a.s) kendisine mucize gösterdikten sonra ona muhalefet ettiği için Rabbine âsi kabul edilip azab ve lanete müste-hak olmuştur. Şu halde gayr-i metlûv olan vahyin (yani sünnetin) de­lil oluşu, hakkında âyet gelmesine bağlı değildir. Çünkü her ikisi de Allah katından gelmektedir ve her birisi delil olmada müstakildir. Bunun için mühim olan, her birinin Allah katından geldiğinin sabit olmasıdır. Sünnetin, Allah tarafından vahyedildiğini, Hz. Peygamber'in Allah Teâlâ'dan kendisine gelenleri tebliğde masum olduğunu gösteren Kur'ân veya diğer mucizeler isbat etmektedir.

Şayet biz, asla dayanan bir fer'î kaynağın, asıldan sonra geldiği­ni mutlak olarak kabul etsek, diyebiliriz ki: Sünnette de Kitab (Kur'ân)'m delil olduğunu ifade eden haberler gelmiştir. Hz. Peygam­ber (s.a.v)'in Kur'ân'a yapışmakla ilgili emir ve teşvikleri, şüphe gö­türmeyecek netlikte ve manevî tevatürdeki niteliktedir. Nitekim bir hadîs-i şerifte şöyle buyurulmuştur: "Size, kendilerine yapıştıktan sonra asla sapıtmayacağınız iki şey bırakıyorum: Onlar, Allah'ın Ki-tabı ve benim sünnetimdir. Havza gelinceye kadar ikisi birbirinden ayrılmayacaktır. "[734]

Hatta diyebiliriz ki: Kur'ân'ın en kısa bir sûresinin Kur'ân'a ait olduğu ancak Hz. Peygamber (s.a.v)'in: "Bu, Allah'ın kelâmıdır," de­mesiyle sabit olur. Nitekim bunun açıklaması, sünnetin delil oluşu­nun zaruretinden bahsederken geçmişti.

Bu açıklamaya göre Kitab'ın nazar-ı itibara alınmada ve tanın­mada, sünnetten sonra olduğu söylenebilir. Fakat gerçek olan şudur: Kitab'la sünnet birbirini destekler. Delil olarak kuvvet derecesinde ikisi aynı seviyededir. Bu konuda, Kitab'ın lafzının vahiyle inmesi­nin, i'câzının, tilâvetiyle ibâdet edilmesinin ve içinde sünnetin delil oluşunu ifade eden âyetlerin bulunmasının bir tesiri ve tercih sebebi yoktur. Her ikisi de Allah tarafından vahyedildiği için vakıada arala­rında bir ihtilâfın olması mümkün değildir. Sübût ve delâleti kat'î ve kesin olan Kitab ve sünnet arasında, vakıada taâruzun (çekişmenin) gerçekleşmesi için şart koşulan, aynı zamana ait olmak ve diğer şart­ların bulunmasıdır. Bu durumda böyle bir taâruzun olması imkân dı­şıdır.

Fakat birinin delâleti kat'î, diğerinin zannî olduğu veya her iki­sinin delâletleri de kat'î olup, zamanları aynı olmadığından, araların­da zahiren taâruzun bulunması ise caiz ve çokça vâkidir. Bu durum­da müçtehide düşen, her ikisini sanki birbiriyle aynı seviyede iki âyet veya iki sünnet gibi değerlendirmeye almaktır. Zaman olarak öncelik ve sonralık sırası belli ise önce gelen, sonraki tarafından nes-hedilir. Tercih şartları oluşmuşsa biri, diğerine tercih edilir. İmkân varsa her ikisi birleştirilip amel edilir; yoksa, başka bir delil ortaya çıkıncaya kadar beklenir, aralarında bir değerlendirme yapılmaz.

Birleştirme, tercih ve nesh delillerine bakmaksızın direkt olarak birinin iptal edilmesine gelince; bu hiçbir halde sahih değildir, Bu­nun için usûl ve fıkıh âlimlerinin: "Sünnet, Kitab'ın umumunu tah­sis, mutlakını takyid, bazı hükümlerini nesh, mücmelini tafsil ve zahirinin tersine kapalı murâdını beyân eder," sözlerine rastlarız. Kitab'la sünnet arasında olduğu gibi.

Evet, bazı meselelerde pek çok ihtilâf vardır. Fakat bunun, baş­ka kaynak ve sebeplere dayandığı bilinmelidir. Meselâ, Kur'ân kesin­ken, haber-i vâhidde isnadın zannî ve zayıf olması gibi. Yoksa bu taâruz, bizatihi sünnete ve onun Kitab'dan sonra gelmesine bağlı de­ğildir. Bunu, şundan çıkarıyoruz: Meselâ, Kur'ân'ın haber-i vâhid ile neshedilmesini kabul etmeyenler, mütevâtir sünnetin de haber-i vâhidle neshedilmesini kabul etmemektedirler. Halbuki bu kimseler, Kur'ân'ın mütevâtir sünnetle ve sünnetin Kur'ânla neshedilmesini caiz görmektedirler. Eğer sünnetin Kur'ân'dan geride olduğu düşü-nülseydi, "Ancak Kur'ân, sünneti nesheder," denmesi gerekirdi.

Bütün bunlardan sonra Şâtibî'nin, el-Muvâfakât adlı eserinde zikretmiş olduğu: "Sünnet, hükümlerde nazar-ı itibara alınmada Kur'ân'dan geridedir," görüşünün bâtıl ve yanlış olduğu ortaya çık­mış oldu.

Daha sonra gelen bazı müellifler, bu konuda Şâtibî'yi taklid ve takip etmişlerdir. Bu taklid yüzünden niceleri aldanmış ve yanılmış­tır.

Şâtibî'nin bu konuda ileri sürdüğü bazı şüpheler vardır. Biz şimdi onları zikredip cevaplarını vereceğiz. Tevfik Allah'tandır.

1. Şüphe:

Kitab kat'î, sünnet ise zannîdir. Sünnette kat'îlik, sa­dece toptan düşündüğümüzde olur; ayrı ayrı ele alındığında değil. Ki­tab ise böyle değildir. O, bütünüyle ve tafsilatıyla (tek tek âyetleriyle) Kur'ân olduğu kesindir. Kesin olan, zannî olanın önüne geçer. Buna göre Kitab'ın sünnete takdimi lâzımdır.[735]

Cevap: Sünnete sünnet olarak baktığımızda, onun bütünüyle kesinlik arzettiğini gördüğümüz gibi, ayrı ayrı da kesinlik arzettiğini anlarız. Bu, Hz. Peygamber (s.a.v)'i gören ve dinleyen Sahâbe'ye nis-betle böyledir. Böylece şüphe kökünden defedilir. Ve her müçtehidin, kaidesine uygun olarak sünneti değerlendirmesi gerekir. Her ne ka­dar bugün müçtehid yoksa da yapılacak iş budur.

Sünnetin bize geliş yolunu incelediğimizde, deriz ki: Âyete muarız olan haber mütevâtir ise onun hakkında yukarıdaki sözü söy­lemek yine doğru değildir. Bir hüküm nazarı itibara alınırken mütevâtir haber, nasıl âyetten ayrı ve geri düşünülebilir ki? Halbuki, bazen sünnetin delâleti kat'î, âyetinki zannî olabilir. Yine sünnet ba­zen âyetten sonra gelip onu ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Kitab (Kur'ân)'ın Karşısında Sünnetin Derecesi
« Posted on: 24 Nisan 2024, 06:01:30 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Kitab (Kur'ân)'ın Karşısında Sünnetin Derecesi rüya tabiri,Kitab (Kur'ân)'ın Karşısında Sünnetin Derecesi mekke canlı, Kitab (Kur'ân)'ın Karşısında Sünnetin Derecesi kabe canlı yayın, Kitab (Kur'ân)'ın Karşısında Sünnetin Derecesi Üç boyutlu kuran oku Kitab (Kur'ân)'ın Karşısında Sünnetin Derecesi kuran ı kerim, Kitab (Kur'ân)'ın Karşısında Sünnetin Derecesi peygamber kıssaları,Kitab (Kur'ân)'ın Karşısında Sünnetin Derecesi ilitam ders soruları, Kitab (Kur'ân)'ın Karşısında Sünnetin Derecesiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes