> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Hadis Eserleri > Sünnet ve Bidat > Bazı İslâm Bilginlerinin Sünnet Hakkındaki Yorumları
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Bazı İslâm Bilginlerinin Sünnet Hakkındaki Yorumları  (Okunma Sayısı 1945 defa)
29 Aralık 2011, 20:56:48
Vatan Var Olsun !
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.940


« : 29 Aralık 2011, 20:56:48 »



A- Bazı İslâm Bilginlerinin Sünnet Hakkındaki Anlayış Ve Yorumları


Muhammed Abduh (1905)

İslâm modernizminin önde gelen simalarından Mu­hammed Abduh (1905)'a göre "hadis, bir otorite tarafından tutarlı bir şekilde nakledilmeli, aklî tecrübeyi ihmal etmemelidir."[67] Öte yandan Muhammed Abduh, sadece müslümanların üzerinde ittifak ettikleri hadislerin kabul edilmesi gerektiğini ve daha önemlisi, eğer gerçekten Hz. Peygamber'den sudur etmiş olabileceği kesin olmayan bir hadisle karşı­laşılırsa, onu temkinli olarak reddetmenin mümkün olacağını öne sürerek aynı sonuca -yani zahiren de olsa modernleş­tirme sürecinin önüne çıkan hadis engelinin kaldırılmasına- varmaktadır.[68] Muhammed Abduh'un programı, kendi ifâdesine göre, şunları ihtiva ediyordu:

1. Eski haline irca edebilmek suretiyle, İslâmiyetin ıslâhı,

2. Arap dilinin yenilenmesi,

3. Halkın haklarının tanınması...

Onun fikirleri, esasını her şeyden önce İbn Teymiyye, İbn Kayyım el-Cevziyye'nin muhafazakar ıslahatçı temayülü ile Gazzâli'nin ahlâkî dini anlayışından almaktadır.[69]

Görüldüğü gibi, Abduh, toplumun içinde bulunduğu taklid hastalığından kurtulması, dinin ihtilaflar çıkmadan ön­ceki saflığında, Selef-i Sâlihin'in anladığı gibi anlaşılması ve gerçek dini bilgilere ulaşılması için yeniden temel kaynaklara dönülmesi ve onların akıl ölçülerinde değerlendirilmesi ve Arap dilinin ıslah edilerek İslâm ülkeleri arasındaki her türlü ilişkide kullanılmasının zorunlu olduğunu savunmaktadır.[70] Akla ve aklın fonksiyonu olarak içtihada büyük önem veren Abduh Kur'an ve Sünnet, ibâbet ve insanlar arası münâsebetler için genel prensipler ortaya koymuştur. Bun­ları bazı esaslar dahilinde, hayatın bütün şartlarına uygulamayı insanın içtihadına bırakmıştır, der.[71] O, düşüncesine temel olarak, İslâm'ın serbest düşünceye davet ettiğini, kişinin buna ulaşabilmesi için de öncelikle sadece Allah'tan korkması ve ulaştığı sonuçları akıl ölçütü ile test etmesi ge­rektiği fikrini almıştır.[72]

Seyyid Ahmed Han (1898)

Yaşadığı dönem itibariyle Abduh'la çağdaş olan Seyyid Ahmed Han (1898) Hindistan'da Aligarh ekolünün kurucusu olup, yenilikçi yaklaşımıyla dikkat çekmektedir. Hatta ilk modernist olarak bilinmektedir. Batıya karşı ılımlı ve müsamahakar tutumu, aşırı hayranlığının bir ifadesidir. Hare­ketinin esasını, "Batının gelişmişliği ve zenginliğinin sırrı modern batı ilimlerinde gizlidir. Eğer müslümanlar batı ülke­leriyle yarışmak istiyorlarsa, modern ilimlerden faydalanarak eğitim alanındaki eksiklikleri giderip dünyanın güçlü ülkele­riyle yanyana yürüyebilirler."[73] ifadeleriyle özetlenen dü­şünce teşkil etmektedir. İşte bu düşüncelerini gerçekleştir­mek için, Cambridge Üniversitesi'nin bir örneğini 1875'de Aligarh'ta Muhammedian Oriental College: Muhammedi Şarkiyat Koleji'ni kurdu. Mutezilî geleneğin akılcı anlayışı ile İslâm'ı yeniden değerlendirmeyi gaye edinen Seyyid Ahmed Han, şöyle demekteydi: "Eğer halk, taklidi bırakmaz, Kur'an ve sahih hadiste mevcut nuru araştırmaz ve din ile günü­müz ilmini uzlaştırma yoluna gitmezse, İslâm Hindistan'da yok olup gidecektir."[74] Fakat bunu yaparken, ondokuzuncu yüzyıl Avrupa'sının akılcılığından ve tabiat felsefesinden büyük ölçüde etkilenmiş olacak ki, inanç sistemlerinin mahiyetlerini değerlendirmek için "Tabiata uyma"  diye adlandırdığı bir ölçü ortaya attı ve İslâm'ın bu ilkeye göre en yüksek derecede doğrulandığı sonucuna vardı. Onca akıl, en önemli standarttır. Böylece o, tabiatın ve tabiat kanunlarının bağımsızlığını ortaya koymak gayesiyle mucizeyi inkar etti. Hareket noktası böyle bir batı akılcılığı olduğundan, vardığı sonuç, özel yorumundan öte geçmedi.[75]

Sünnet konusundaki görüşü ise, şöyledir: Rasûlullah (s.a.)'e her hangi bir şey nisbet edilince şu üç şarta bakılır ve buna göre kabul veya reddedilir:

1. Rivayet edilen hadiste kesinlikle ve yakînen Rasûlüllah'ın sözü olmalıdır.

2. Rivayetin aktarıldığı kelimelerden bizzat Rasûlullah'ın kelimelerinin kendisi olduğuna ilişkin şahit ve kanıt bu­lunmalıdır.

3. Rivayetin aktarıldığı kelimeler için, şarihlerin zikret­tiği anlamlar dışında anlamlar olmamalıdır.

Bu üç şarttan biri gerçekleşmeyince, o sözün Rasûlullah'a nisbet edilmesi doğru olmaz.[76]

Seyyid Ahmed Han'ın ileri sürdüğü bu şartlar ancak lafzan mütevatir hadiste bulunabilmektedir. Seyyid Ahmed Han'ın hadislere karşı bu katı ve sert yaklaşımı, Hind yarı­madasında hadisi inkar hareketi için zemin hazırlamada bü­yük rol oynamıştır. Yine o, Kur'an'da zikredilen mucizeleri, Nuh tufanı, İbrahim (a.s.)'ın ateşe atılması, İsa (a.s.)'ın ba­basız doğması, Yunus (a.s.)'ın balığın karnına girmesini ka­bul etmiyor[77], yine cennet, cehennem, melekler ve nasların tevâtürüyle sabit olan âhiret hallerini inkar ediyordu.[78]

Muhammed İkbal (1938)

Sünnete karşı tenkidçi bir yaklaşım içinde bulunan âlimler arasında Muhammed İkbal (1938) ile Fazlurrahman (1988) da bulunmaktadır. Muhammed İkbal, hadisi İslâm hukukunun ikinci büyük kaynağı olarak kabul etmekle bir­likte, hadisin sıhhati konusunda mübalağayı kabul etme­miştir. Onun bu konudaki görüşlerini Pakistanlı Prof. Muhammed Münevver şöyle belirtir: "O, hadisi inkar etmiyordu. Hadisin faydası ve sıhhati hakkında mübalağayı kabul etmezdi. Ne bütün hadis kaynaklarını kabul eder ne de onların faydalı bir fıkıh kaynağı olduğunu tamamen redde­derdi. Bir denge ve ihtiyat üzere idi."[79]

Hadis anlayışında hadisçiler ve fıkihçılar ilaveten ta­rihçilerin görüşlerine de dikkat ediyordu. Mesela, halifenin Kureyş'ten olması hususunda hadisçiler yerine tarihçi İbn Haldun'un görüşüne katılıyordu.[80]

İbn Haldun'a göre, "İmamlar Kureyştendir" hadisi şöyle anlaşılmalıdır: "Kureyş Araplar arasında siyâsi istik­rarı temin edecek en kudretli kabile idi. Onun için müslümanların işlerini görecek olan adamın arkası kuvvetli olmalı ki, hedefine ulaşabilsin. Şeriat sahibi, ahkâmını her hangi bir boy'a, bir asra, bir millete has kılmış değildir. İslam'a davet işi umumi'dir. Halife kulların işini görmekle vazifelidir. Ve bir işe de ancak ona kudretli olan getirilir.[81]

Fazlurrahman (1988)

Hadis kaynaklarının güvenilir olmadığını söyleyen Fazlurrahman, bu görüşünün gerekçesini şöyle açıklar:

"Gerçekte hadislerin çoğu ilk devirdeki müslümanların Hz. Muhammed (s.a.)'e nisbet ettikleri söylentilerin toplamıdır. Bu söylentileri onlar kendileri düzenlemişlerdir."[82] Fazlur­rahman, hadislerin çoğunun Hz. Muhammed (s.a.)'in sün­neti üzerine bina edilen selef-i sâlihinin sünneti olduğunu kabul eder. Ona göre "Gerçi hadislerin temeli, sonunda Peygamber'in sünnetine dayanmaktadır. Ancak gerçek olan şey, Hz. Muhammed'in sünnetinin kalıbına sokulan selefi sâlihi­nin sünnetidir." Ayrıca "Bunlar selef-i sâlihinin basiret ve hikmetlerinin toplamıdır."[83] Ona göre hadis kitapları yerine siyer kitapları daha fazla güvenilirdir. Onun bu fikri "tarihî tenkit" fikrine dayanır. Ona göre tarihî tenkitten murad "konu olan hadisin Kur'an'ın zahirî şehâdetine veya kabul edilmiş bir tarihi şahitliğe veya başka bir hadise ters (müteârız) olmamasıdır."[84]

Fazlurrahman, hadislerde gelişme fikrini ortaya atar. Onun bu anlayışına göre hadisler ortam ve duruma göre şekillenerek fazlalaştı. O, hadislere yapılan ilâveyi, gelişme olarak tanımlar. Fazlurrahman bu görüşüne dayanarak ha­disleri ikiye ayırır: Tarihî hadisler, Peygamber'in sîret ve tarihi ile ilgili hadisler. Ona göre bu tür hadisler genelde şüp­heden uzaktır. Teknik hadisler, Fıkıh ve Kelam konuları ile ilgili hadisler. O, "Bu tür hadislerin pek çoğunun durumu şüpheli ise de yine de temel anlamda onların hücciyyetini (delil olmasını) kabul etmekteyim" demektedir.[85] Ayrıca J. Schacht'ın Yaşayan gelenek, düşüncesiyle paralellik gösteren Yaşayan Sünnet anlayışını savunur. Yaşayan sünnetle anladığı ise şudur: "Sahabe, Tabiin ve Etbâu't-Tâbiin nesille­rini kapsayan ilk İslâm toplumu, âlimleri ve idarecileri yoluyla, Hz. Peygamber'i ve O'nun sünnetini esas alarak karşı­laştıkları her türlü probleme çözüm üretmişler ve bu faali­yeti sünnet kavramının genel kapsamı içinde mütâlâa etmiş­lerdir."[86]

Yusuf el-Kardâvi

Yusuf el-Kardavî Sünnet'i şöyle tarif eder: "Sünnet, Kur'an'ın yaşanmış bir tefsiri, İslâm'ın ise pratik ve -de örnek- bir tatbikidir. Öyle ki Nebî (s.a.), tefsir olunmuş bir Kur'an ve yaşayan bir İslâm idi."[87] Nitekim müminlerin annesi Aişe (r.a.) fıkhı, basireti ve Rasûlüllah ile yaşamasıyla bu manayı anlamış ve Rasûlüllah'ın ahlakından soruldu­ğunda net ve beliğ bir ifade ile "O'nun ahlakı Kur'an'dı."[88] diye cevap vermiştir.

Öyleyse kim, özellikleriyle, rükünleriyle İslâm'ın pra­tik metodunu öğrenmek isterse, onu tafsil edilmiş ve yaşanmış olarak, kavlî, amelî ve takriri sünnetten öğrensin."[89]

Kardâvî daha sonra "İslâm'ın pratik metodu" diye tarif ettiği sünnetin kapsamını açıklayarak şöyle devam eder: "Bu, uzunluk, genişlik ve derinlik olarak insan hayatının hepsini kaplaması ile temayüz eden bir metoddur. Uzunlukla, insa­nın doğumundan ölümüne dek, hatta ceninlik döneminden, ölüm sonrasına kadar bütün hayatını kapsayan zaman dili­mini kasdediyoruz. Genişlik ile...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Bazı İslâm Bilginlerinin Sünnet Hakkındaki Yorumları
« Posted on: 20 Nisan 2024, 02:48:13 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Bazı İslâm Bilginlerinin Sünnet Hakkındaki Yorumları rüya tabiri,Bazı İslâm Bilginlerinin Sünnet Hakkındaki Yorumları mekke canlı, Bazı İslâm Bilginlerinin Sünnet Hakkındaki Yorumları kabe canlı yayın, Bazı İslâm Bilginlerinin Sünnet Hakkındaki Yorumları Üç boyutlu kuran oku Bazı İslâm Bilginlerinin Sünnet Hakkındaki Yorumları kuran ı kerim, Bazı İslâm Bilginlerinin Sünnet Hakkındaki Yorumları peygamber kıssaları,Bazı İslâm Bilginlerinin Sünnet Hakkındaki Yorumları ilitam ders soruları, Bazı İslâm Bilginlerinin Sünnet Hakkındaki Yorumlarıönlisans arapça,
Logged
15 Eylül 2015, 19:21:06
Ceren

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 26.620


« Yanıtla #1 : 15 Eylül 2015, 19:21:06 »

Esselamu aleykum.İslam alimlerinin sünnet hakkında ki görüş ve düşüncelerini öğrenmiş oldum .Rabbim razı olsun inşallah....
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes