๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Süneni İbni Mace => Konuyu başlatan: Ekvan üzerinde 10 Aralık 2011, 08:02:54



Konu Başlığı: Peygamberler Günah İşlemişler mi? İşlemeleri Mümkün mü?
Gönderen: Ekvan üzerinde 10 Aralık 2011, 08:02:54
Peygamberler Günah İşlemişler mi? İşlemeleri Mümkün mü?


Nevevî, Müslim'in şerhinde bu hadisi izah ederken bu konuda Kadı Iyâz' dan naklen şu bilgiyi verir. Biz biraz özetleyerek önemine binaen buraya aktaralım:

Âlimler bütün peygamberlerin peygamberlik dönemlerinden ön­ceki hayatlarında küfür üzerinde bir an bile bulunmadıkları husu­sunda ittifak halindedir. Küfür dışında kalan günahlara gelince, yi­ne bütün âlimler tüm peygamberlerin büyük günahlardan masum ve pak oldukları noktası üzerinde ittifak etmişlerdir. Ancak günah­sızlıkları akıl yönünden mi din ve şeriat yönünden mi sabit olduğu noktasında görüş ayrılığı olmuştur ki bu farklı görüş, neticeyi değiş­tirmez.

Peygamberlerden küçük günahların meydana gelip gelmemesi meselesi ise bu husustaki görüşler şöyledir:

Bütün peygamberler mertebelerine gölge düşürücü, Onları küçül­tücü ve mürüvvetlerini zedeleyici en ufak günahlardan bile pak ve münezzeh oldukları hususunda âlimler arasmda bir ihtilâf yoktur. Hepsi bu noktada da ittifak halindedir.

Yukarda sıraladığımız günahlar dışında kalan basit hatâlara ve önemsiz isabetsizliklere gelince fıkıhçıların, hadîsçilerin ve kelâmcı-ların selef ve halef sayılan âlimlerinin büyük çoğunluğuna göre bu tür hatâları işlemeleri de caizdir. Yâni mümkündür. Bunların delil­leri ise bâzı âyetlerin ve hadislerin zahiri mânâlarıdır. Fakat imam­larımız durumundaki muhakkik fıkıhçılar ve kelâmcılar tüm peygam­berlerin büyük günahlardan olduğu gibi her nevi küçük günahlardan da masum olduklarına hükmetmişler ve bâzı âyetler ile bâzı hadisler­de görülen durumu inceleyerek: Peygamberlerden görülen bu hâl ya bir te'vil neticesinde veya yanılma eseri yahut Allah'tan aldıkları izinle meydana gelmiş, bir kısmı da peygamberlik döneminden önce vuku bulmuş, demişlerdir. Hak olan mezheb de budur.

Birlikte bakalım: Peygamberlere isnad edilen hatâlar nelerdir: Bunlar, Adem (Aleyhisselâm) 'm unutarak cennetteki ağaç­tan yemesi, N û h (Aleyhisselâm) 'm kâfir olan kavmi aleyhinde bedduada bulunması, M û s â (Aleyhisselâm) 'in izinsiz olarak bir kâfiri öldürmesi ve î b r â h î m (Aleyhisselâm) 'in kendi kavminin şerrinden korunması için tevriye yollu olup aslında doğru olan söz söylemesidir.

Şu saydığım hangisi başka insanlar için günah sayılır. Aslında hiç birisi günah sayılmaz. Bununla beraber onlar bu işleri Allah'tan izin almadan işledikleri için üzülüp korkmuşlar, haya etmişler ve yü­ce mertebeleri ile bağdaşmadığı için bâzılarından dolayı Allah tara­fından kınanmışlar. Hepsi bu kadardır.

Bu hadîse göre, yer yüzündeki insanlara gönderilen ilk resul, yâ­ni elçi durumundaki peygamber N û h (Aleyhisselâm)'dır. On­dan önce Âdem (Aleyhisselâm) ve Ş i t (Aleyhisselâm) gel­mişler ise de bu iki resulden Âdem (Aleyhisselâm), yalnız kendi ev­lâdının irşadı için gönderilmişti. Evlâdı içinde küfür üzerinde olan yoktur. Onun halefi durumundaki Ş î t (Aleyhisselâm) da öyle idi. Yâni sâdece o günkü mü'minlere Allah'a itaat yolunu göstermek ve imân esaslarını öğretmekle görevli idi. Fakat N û h (Aleyhisse­lâm)'a gelince o, yer yüzündeki kâfirleri imâna davet etmek üzere gönderilmiş bir resul ve elçi idi: Bu bilgi de Kadı I y â z' dan naklen verilmiştir.

"Resûl-i Ekrem (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm) 'in geçmiş ve gelecek günahlarının bağışlanmış olması" meselesine gelince bu ifâdenin ben­zeri Fe t i h sûresinin ikinci âyetinde de bulunur. Âlimler bu ifâ­denin mânâsı hususunda müteaddid yorumlar ve beyanlarda bulun­muşlar. Kadı Iyâz: Bir kavle göre geçmiş günahlardan maksad, peygamberlik döneminden önceki dönemde faraza olabilen ku­sur, gelecek günahlardan maksad da peygamberlik dönemindeki gü­nahsızlık hâlidir. Diğer bir kavle göre bundan maksad O'nun ümme­tinin günahlarıdır. Bu ifâde böyle yorumlamrsa günahların bağışlan­masından maksad ümmetin bir kısmının bağışlanması veya tümü­nün cehennemde ebedî kalmaktan muaf tutulmasıdır. Bir başka kavle göre bundan maksad Resûl-i Ekrem (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm) 'dan bir yanılma veya te'vil yoluyla meydana gelen hallerdir. T a b e r I bu kavli nakletmiş ve Kuşeyrî de bunu tercih etmiştir. Bir di­ğer görüşe göre bundan maksad O'nun babası Âdem (Aleyhis­selâm) 'm geçmişte işlemiş olduğu hatâ ve gelecekte ümmetinin işle­yeceği günahlardır. Bâzılarına göre maksad şudur: Faraza O'ndan bir kusur veya hatâ meydana gelse bile bundan dolayı bir muahaza edil­memesidir. Başka bir görüşe göre maksad O'nun her türlü kusur ve hatâdan pak ve nezih olduğunu ifâde etmekdir. Allah en iyi bilen­dir, demiştir.

Hadîse göre Resûl-i Ekrem (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm) şefaat için dördüncü defa Allah'ın huzuruna çıktığında: Yâ Rabbil Kur'ân'ın hapsettiği kimselerden başkası (cehennemde) kalmadı, diyecek. Buh â r i ve Müslim deki bir rivayete göre hadisin râvisi Katâ-d e; "Kur'ân'ın hapsettiği" ifâdesinden maksad cehennemde ebedi kalması vâcib olan kimselerdir, demiştir.

Bu ifâdeden maksad haklarında hiç bir kimsenin şefaatinin kabul edilmemesi Kur'ân veya O'nun açıklaması hükmünde olan sünnetle sabit olan kimseler de olabilir. Yâni bâzı günahkâr mü'minler olabi­lir ki Allah hiç bir şefaatçi ve aracı olmaksızın sırf lütuf ve keremiyle azad eder, cehennemden çıkarıp cennetlik eder.

Hadisin sonlarında yine K a t â d e' nin Enes bin Mâlik (Radıyallâhü anh) 'den rivayet ettiği paragraf Buhâri ve M ü s l i m' de İman kitabı bölümlerinde ayn olarak rivayet edilmiştir. A h m e d' in   rivayeti buradaki gibidir.

Hadisin bu paragrafında Tevhîd kelimesini diliyle söyleyip de kal­binde bir arpa veya bir buğday ya da bir zerre ağırlığı kadar hayır bulunan kimselerin netice itibariyle cehennemden çıkacakları müj­deleniyor. Buradaki hayırdan maksad imândır. Sindi' nin belirt­tiği gibi bazı rivayetlerde hayır kelimesi yerine imân kelimesi bulu­nur. Yâni Tevhîd kelimesini diliyle söyleyen kişinin kalben de inan­ması gerekir. Şayet münafıklıkla Tevhid kelimesini getirir, fakat kal­binde zerre miktarı imân yoksa böyle bir kimse mü'min sayılmaz ve kâfirdir. Haliyle cehennemde ebedi kahr.

Tevhîd kelimesi yanında Hz. Muhammed (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm) 'in peygamberliğine imân etmek ve şehâdet kelimesini getirmek de gerekir. Sâdece Allah'ın varlığını bildiğini kabul ve ikrar etmek bilindiği gibi mü'min sayılmak için yeterli değildir. Bu husus­ta bir çok hadîs ve âyet mevcuttur. Maksadın böyle olduğunu hatır­latma kabilinden belirtmekte fayda mülâhaza ettiğim için bu nokta­ya işaret ettim.

 



Konu Başlığı: Ynt: Peygamberler Günah İşlemişler mi? İşlemeleri Mümkün mü?
Gönderen: Ceren üzerinde 21 Ocak 2018, 20:51:30
Esselamu aleyküm. Rabbim razı olsun bilgilerden kardeşim. ...


Konu Başlığı: Ynt: Peygamberler Günah İşlemişler mi? İşlemeleri Mümkün mü?
Gönderen: Mehmed. üzerinde 22 Ocak 2018, 00:20:19
Ve aleykümüsselam Peygamberlerin İsmet sıfatları vardır günah islemezler Rabbim paylaşım için razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Peygamberler Günah İşlemişler mi? İşlemeleri Mümkün mü?
Gönderen: Sevgi. üzerinde 22 Ocak 2018, 00:58:55
Aleyküm Selam. Peygamberler ümmetlerine örnek olduklarından, Allah onları günah işlemekten korumuştur.