๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Süneni İbni Mace => Konuyu başlatan: Ekvan üzerinde 10 Aralık 2011, 06:52:54



Konu Başlığı: 39 Cennetin Sıfatı Babı
Gönderen: Ekvan üzerinde 10 Aralık 2011, 06:52:54
39- Cennetin Sıfatı Babı



4328) "... Ebû Hüreyre (Radtyallâhü anh)'âen rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:

Allah (Azze ve Celle) : Ben sâlih (yâni ibâdete düşkün, yasak şeylerden çekingen, ahlaken faziletli mü'min) kullarım için hiç bir gözün görmediği, hiç bir kulağın işitmediği ve hiç bir insanın kal­binden geçmeyen bir takım nimetler hazırladım, buyurur.

Ebû Hûreyre de demiş ki ı Ve (bu nimetler) Allah'ın size (Kur'-ân'da) bildirdiği nimetlerden başkadır. İsterseniz;

"İşledikleri İbâdetlere mükafat olarak mü'minler için — Allah ka­tında saklanmış gözler aydınlığı nimetleri hiç kimse bilemez" (32 - Sec­de - 17. âyet) İ okuyunuz.

RâvI demiştir ki i Ebû Hûreyre bu âyeti= "Göz­ler aydınlıkları" diye okurdu.[187]

 

İzahı
 

Bu hadisi Buharl ve Tirmizl, Secde sûresinin tefsiri bölümünde, Müslim de Cennet kitabının başlarında ri­vayet etmişler. Tuhfe yazarının beyânına göre A h m e d de riva­yet etmiştir.   

Müellifimizin rivayetinde Ebû Hûreyre (Radıyallahü anhl'ın sözü olarak geçen "Belhe*1 kelimesi bir kavle göre "Bırak" demektir. Bu takdirde cümleden kasdedilen mânâ şöyle olur: Al­lah'ın size bildirdiği cennet nimetlerini bir tarafa bırakınız. (Çünkü onlar Allah'ın mü'minler için katında sakladığı nimetler yanında çok hafif gelir).

Sindi' nin de beyân ettiği gibi Hattâbi; Bütün nüsha­lar "Min belhe" biçiminde rivayet bakımından ittifak halindedir. Yâ­ni bütün kitablarda bu cümlenin başında "Min" harfi vardır. Doğru­su ise "Min" harfinin düşürülmesidir, demiştir. H a t t â b î' nin böyle söylemesinin sebebi Arapça dil bilgisi açısından "Min" harfinin fazlalığıdır. Çünkü Arapça dilini bilenlerce malum olduğu üzere "Belhe" kelimesi Îsm-İ fiil sayılır ve başında "Min" harfinin kullanıl­masına gerek yoktur.

Bir kavle göre "Belhe" kelimesi başka sözcüğünün anlamını ifâ­de eden bir isimdir. Bu takdirde cümlenin mânâsı şöyle olur: Bu ha­diste haber verilen nimetler, Allah'ın Kur'ân'da size bildirdiği nimet­lerden başkadır.

Bu yoruma göre "Min" harfi fazla sayılmaz.

Bu hadîs, iyi mü'minler için her türlü takdirin fevkinde büyük nimetlerin Allah katında saklı bulunduğuna delâlet eder. Allah bizi de bunlara erişenlerden eylesin.

 

4329) "... Ebû Saîd-i Hudri (Radıyallâhü anh)'den rivayet edildiğine gö­re ; Peygamber (Sallaîlahü Aleyhi ve Selletn) şöyle buyurmuştur:

Şüphesiz cennetteki bir karış (hk saha) yer (küresin) den ve üze­rinde bulunan şeylerden (yâni dünya ve içindeki bütün nimetlerden) hayırlıdır."

Not: Zevâİd'de şöyle denilmiştir: Bunun senedinde Haccâc bin Ertât ve Atİyye el-Avfİ vardır. Bu İki râvi de zayıftır.

 

4330) "... Sehl bin Sa'd (es-Sâidî) (Radtyallâhü ankyden rivayet edildi­ğine göre; Resûlullah (Sollallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:

Cennette bir kamçının (azıcık) yeri (bile) dünyadan ve dünyada bulunan her şeyden hayırlıdır."

Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedinde bulunan Zekeriyyâ za­yıftır.[188]

 

İzahı
 

Sehl bin Sa'd (Radıyallâhü anh) 'm hadîsini Buhar i, "Bedü'1-Halk" kitabının 7. ve "Rıkak" kitabının 1. bâblannda rivayet etmiştir. Câmiü's-Sağir'de beyân edildiğine göre T i r m i z i de bunu rivayet etmiştir. Bu itibarla bu hadîs Zevâid nevinden değildir. Zevâd yazarının bunu ne sebeble Zevâid nevinden saydığını anlamak-

ta güçlük çekilir. Bu iki hadîs, cennetteki bir kanşlık veya bir kam-çılık yer gibi en az bir sahanın bile bütün dünya ve üstündeki şey­lerden hayırlı olduğuna delâlet eder.

Cennette bir karış gibi az bir yerin dünyadan ve dünyadaki şey­lerden hayırlı ve üstün olduğunu ifâde eden bu ve benzeri hadisler iki şekilde yorumlanabilir.

îbn-i Hacer, Buharı' nin şerhinde Cihad kitabının 5. babında rivayet olunan E n e s bin Mâlik (Radıyallâhü anh) 'in benzer hadîsini izah ederken İbn-i Dakİki'l-îyd'in şöyle dediğini nakleder:

Dünya ve ondaki nimetler bilinip görülen nimetlerdir. İnsanla­rın gözünde çok değerli şeylerdir. Cennet ve ondaki nimetler ise gö­rülmeyen ve duyu organları ile hissedilmeyen nimetlerdir. Cennet ve nimetlerinin değerinin insanlarca gereği gibi takdir edilebilmesi için cennetin bir kanşlık veya bir kamçının işgal ettiği azıcık yeri dünya ve ondaki nimetlerle mukayese edilmiş ve daha üstün olduğu belir­tilmiştir. Eğer bu maksad güdülmemiş olsaydı, bunu belirtmeye ge­rek yoktu. Çünkü dünyada bulunan bütün nimetlerin cennetin bir zerresine bile denk olmadığı malumdur.

ikinci yorum: Yarım gün Allah yolunda cihad etmenin sevabı, bütün dünya varlığını elde edip hepsini Allah yolunda harcama se­vabından üstündür.

Tabii bu ikinci yorum bizim buradaki hadislerin izahına ve yoru­muna uygun değildir. Bu yorum E n e s (Radıyallâhü anh) 'in ci­hadın faziletine dâir hadisle ilgili bir yorum şeklidir.

Hulasa,: Cennetteki en az bir yerin bile bütün dünyadan ve dün­yadaki bütün nimetlerden daha üstün olması sebebi acıktır. Çünkü cennet ebedidir. Dünya ise fânidir.

 

4331) "... Muâz bin Cebel (Radtyallâhü anh)'âen rivayet edildiğine gö­re kendisi: Ben, Resûlullah (SaÜallahü Aleyhi ve Sdlem)% şöyle buyururken işittim, demiştir:

Muhakkak cennet yüz derecedir. Onlardan her bir derece (nin yüksekliği) gök İle yer arasındaki mesafe kadardır. Şüphesiz o dere­celerin en yücesi Firdevs'tir, en fazîletliside Firdevs'tir. Arş, muhak­kak Firdevs'in üstündedir. Cennetin ırmakları da Firdevs'ten çıkıp akar. Bu itibarla siz Allah'tan (cennet) dilemek istediğiniz zaman O'ndan Firdevs'İ isteyiniz."[189]

 

İzahı
 

Bu hadisi Tirmizî de Ebvâbu Sıfati'l-Cenne" bölümünde ri­vayet etmiştir.

E1 - K a r i' nin dediği gibi derecelerden maksat yüce mertebeler ve makamlardır. Hadîste her derecenin gök ile yer arası kadar ol­duğu belirtilir. Sindi: En açık olan mânâ her derecenin yüksek­liğinin bu kadar oluşudur. Uzak bir ihtimâle göre maksad her dere­cenin genişliğinin bu kadar olmasıdır, der.

Tuhfe yazarının beyânına göre el-Kari: "Cennet yüz dere­cedir" ifâdesinden maksad tahdid ve sınırlama değil de çokluk ola­bilir. Çünkü B e y h a k î' nin  i ş e (Radıyallâhü anhâ) 'dan merfû olarak rivayet ettiği bir hadîste meâlen şöyle buyurulur:

"Cennetin derecelerinin sayısı Kur'ân âyetlerinin sayısı kadardır. Kim cennete girip de Kur'ân ehlinden olursa onun fevkinde derece yoktur, buyurulmuştur." Şu mânâ da kasdedilmiş olabilir: Cennete giren herkes için yüz derece vardır. Bu takdirde hadîs, cennetteki ni­met çeşitlerinin en azmi ve cennetlik olan bir kimsenin işgal edeceği en az yerin miktarım beyân etmiş olur, demiştir.

Hadiste geçen "Evsaf kelimesi efdal ve en iyi diye yorumlandığı gibi en geniş diye de yorumlanabilir.

Firdevs'ten çıkıp aktığı haber verilen cennet nehirleri Kur'ân-ı Kerim'de belirtildiği gibi su, süt, şarab ve bal ırmaklarıdır ki çeşit bakımından dörde ayrılar. F i r d e v s' ten akan nehirlerin dört olduğu   T i r m i z İ' nin   rivayetinde belirtilmiştir.

 

4332) "... Üsâme bin Zeyd (Radtyallâkü anhümâydan rivayet edildiği­ne göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Setlem) bir gün sahâbîlerİne şöyle buyurdu, demiştir:

(İçinizde) cennet için çabalayıp gayret edecek kimse yok mu? Şüphesiz, cennete denk hiç bir şey yoktur. Kâ'be'nin Rabbine yemin ederim ki, cennet, güzel, sağlam ve yüksek saraylarda, yüz parlaklığı ve mutluluk - refah içinde sonsuza dek devamlı kalınacak, parlayan nur, (rüzgâr esintisiyle) sallanıp dalgalanan güzel kokulu yeşillik, sağlam köşk, akan nehir, olgunlaşmış bol meyve, (huyu) beğenilen ve (şeklen) güzel hanım ve çok giysiden ibarettir. Sahâbîler:

Cennet için çabalayıp gayret edenler bizleriz, yâ Resûlallah, de­diler. O:

İnşâallah deyiniz, buyurdu. Sonra cihad etmeyi anlatarak (sahâ-bileri) ona teşvik etti."

Not: Zevaid'de şöyle denmiştir: Bunun senedi söz götürür. Râvl Dahhak el-Meâfiri ed-Dımışkt'yi lbn-i Hibban güvenilir zâtlar arasında anmıştır. Zehebl de Tabakâtü't-Tehzlb'te O'nun meçhul olduğunu söylemiştir. Râvi Süleyman bin Mû-sâ hakkında da ihtilaf vardır. Senedin kalan râvileri güvenilir zâtlardır, tbn-i Hib-b&n da bu hadisi kendi Sahihinde rivayet etmiştir.

 

4333) "... Ebû Hüreyre (Radıyallâhü ank)'den rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:

Cennete giren ilk zümre ayın on dördüncü gecesindeki suretinde (parlak) dır. Onların ardından girenler de gökteki en şiddetli ışık sa­çan yıldız parlakhğındadır. Küçük abdest yapmazlar, büyük abdest yapmazlar, sümkürmezler ve tükürmezler. Tarakları altındır. Terleri de misk (gibi)dir ve (buhurdanhklarındaki) buhurları öd ağacıdır. Zevceleri (yâni hanımları) büyük gözlü hurilerdir. Huyları bir ada­mın huyu üzerinde (yâni huyları aynı) dır. Onlar, babaları Âdem (Aleyhisselâm) 'm suretinde (boylan da) altmış arşındır. .

Ebû Bekir bin Ebî Şeybe bize İbn-i Fudayl'ın Umâre'den rivayet ettiği (şu) hadisin mislini ... senediyle de yine Ebû Hüreyre'den mer-fû olarak rivayet etmiştir.[190]

 

İzahı
 

Z e y d (Radıyallâhü anh) 'in hadîsi Zevâid nevindendir, cenne­tin güzelliğini ve nimetlerini beyân eder. Bu hadiste geçen bâzı ke­limeleri açıkhyayım:

Hatar: Misil demektir. Yâni cennetin misli ve benzeri güzel me­kân, makam ve nimet yoktur.

Reyhâne: Fesleğen denilen güzel kokulu bitkiye denildiği gibi gü­zel kokulu bitki anlamına da gelir. Burada genel mânâyı tercih et­tim.

Habre: Nîmet, bolluk içinde yaşamak ve refah demektir.

Nadra: Yüz güzelliğidir ki memnuniyet ve mutluluğu ifâde eder.

Resûl-i Ekrem (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm) cennetin güzelliğini beyân ederek buna kavuşmak isteyip de gayret gösterecek, çabalıya-cak kimse yok mu? buyurunca sahâbîler: Biz varız, şeklinde cevab vermişler. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm) : înşâallah deyiniz, buyurmuştur. Çünkü önemli olan bu güzel hâl üze­rine ölmektir. Allah cümlemize Hüsn-i Hatime, yâni İslâm ölçülerine göre en iyi hâl üzerine ölmeyi nasib eylesin. Âmin.

Resûl-i Ekrem (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm) 'm bu buyruktan mak­sadı şu da olabilir: Cennete hazırlanmak, büyük gayret ve fazla ça­lışmak ister. İnşâallah buna muvaffak olursunuz.

Ebû Hüreyre (Radıyallâhü anh) 'm hadîsini B u h â r î, Enbiyâ kitabında ve Müslim, Cennet kitâbmda rivayet etmiş­ler.

Bilindiği gibi hilâl ayın on dördüncü gecesinde dolunay hâline gelir. O gece tam dâire biçimini alıp en çok nurlu olur. Cennete giren ilk zümre dolunaya benzetilmiştir. Yâni bu zümre dolunay gibi nur­lu olurlar. Tuhfe yazarı bu zümrenin peygamberler zümresi olduğu­nu beyân etmiştir. Gökteki en parlak yıldız gibi olan zümre de Al­lah'ın veli kulları ve sâlihlerdir. Yâni ibâdetlerine düşkün, haram­lardan ve mekruhlardan kaçınan ve güzel huylu mü'minlerdir.

Hadîste cennetlik olan bu zümrelerin bedenlerinden küçük ve bü­yük abdest, sümkürük ve tükürüğün çıkmıyacağı ifâde edilmiştir. Yâni bedenlerinde bu gibi işe yaramayan fâsid maddeler bulunma­yacaktır. Çünkü cennet güzel yerdir ve her bakımdan temiz olan mü­bareklerin mekânıdır. Bu itibarla pisliklere ve necasetlere orada yer yoktur.

Tuhfe yazarının beyânına göre İbnü'l-Cevzî: Cennet halkının gıda maddeleri çok nefis ve değerli olduğu için artıkları ve vücûda yaramıyacak kısmı yoktur ki abdest yollan gibi organlarla dışarı atılsın. O gıda maddeleri vücudda hazmedilince bundan sâde­ce en güzel ve en zevkli koku meydana gelir, demiştir.

Emşât i Muşt'un çoğuludur. Muşt: Saç tarağıdır. Buna Maşt ve Mışt denilir.

Mec&mir: Mücmer'in çoğuludur.

Mücmer i Buhurdanlıkta yakılan nesne demektir. Micmer ise bu­hurdanlık demektir. Bunun da çoğulu Mecâmir'dir.

Eluvve t Öd ağacıdır. Nevevi, Hindistan'da çıkan öd ağacının ismi olduğunu söylemiştir.

K u r t u b î şöyle demiştir: Şöyle bir şey hatıra gelebilir: Cen­net halkının hepsi tertemiz, güzel kokulu gencecik olacaklardır. Ar­tık onların saçlarını taramaya, buhur gibi güzel kokulara ne ihtiyaç­ları vardır? Buna şöyle cevab verilir: Cennet halkına ikram edilen yiyecek, içecek, giyecek ve güzel kokular gibi nimetler, duydukları açlığı, susuzluğu, gidermek, çıplaklığı önlemek veya duyulan pis bir kokuyu defetmek için değildir. Bu nimetler sırf cennet halkını devam­lı zevk, safa ve mutluluk içinde yaşatmak içindir. Cennet halkını bu tür nimetlerle nîmetlendirmenin hikmeti ise onları dünya hayatında görülen nimet çeşitleri ile nimetlendirmektir. Nevevi de:Ehl-i Sünnet mezhebine göre cennet halkının nîmetlenişleri, dünya halkının nîmetlenişleri biçimindedir. Şu farkla ki cennet halkının ni­metlerinin lezzet ve zevki çok üstündür. Kur'ân-ı Kerim ve hadîsler, cennet halkının nimetlerinin kesintisiz ve sonsuza dek olduğuna de­lâlet eder, demiştir.

Tuhfe yazan yukardaki bilgileri el-Fetih'ten naklettiğini beyân eder.

 

4334) "... tbn-i Ömer (Radtyallâhü anhümâyd&n rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:

Kevser, cennette bir ırmaktır. Irmağın iki kenarı altındır. Yakut ve büyük inciler üzerinde akar. Toprağı miskten daha güzel kokulu­dur. Suyu baldan tatlı ve kardan daha beyazdır."



Konu Başlığı: Ynt: 39 Cennetin Sıfatı Babı
Gönderen: Mehmed. üzerinde 25 Mart 2018, 16:18:27
Esselamu aleyküm Rabbim bizleri bu nimetlere ulaşanlardan eylesin Rabbim paylaşım için razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: 39 Cennetin Sıfatı Babı
Gönderen: Sevgi. üzerinde 31 Mart 2018, 02:41:54
Aleyküm Selam. Mevlam bizlere bu güzellikleri yaşıyabilmeyi nasip etsin inşaAllah