๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Süneni Ebu Davud => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 30 Ocak 2012, 20:40:56



Konu Başlığı: Yemen Topraklarının Durumu
Gönderen: Zehibe üzerinde 30 Ocak 2012, 20:40:56
26-27. Yemen Topraklarının Durumu

 

3027... Amir b. Şehr'den demiştir ki:

Rasûluliah (s.a) (bir Peygamber olarak ortaya çıkınca (benim men­sup olduğum, Yemen'deki) Hemdân (kavmi) bana:

"Sen bize bir öncü olarak şu (Peygamber olduğu söylenen) adama gider misin? Eğer sen bizim için ondan hoşlanacak bir durum görürsen (gelip bize haber verirsin) onu(n peygamberliğini) biz de kabul ede­riz. Fakat (onda) hoşlanmadığın bir durum görürsen, ondan bizde hoş­lanmayız!" dedi(ler). Ben de:

"Evet giderim" dedim ve Rasûlullah (s.a)'in huzuruna vardım. Ve (onun) dinini beğendim (gelip kavmime haber verdim) kavmim de müslüman oldu. (Bunun üzerine) Rasûlullah (s.a) (orada bulunan) Umeyr Zû Merrân'a şu mektubu yazdı... Malik b. Merare er-Rehavî'yi de tüm (Yemen halkına elçi olmak üzere) Yemen'e gönderdi, (onu gön-derince) Akk Zû- Hayvan (isimli şahıs) da müslüman olurdu. Akk (is­mindeki bu zat)a "Rasûlullah (s.a)'e git de köyün ve malın için ondan bir emân al!" denildi. (O da) bunun üzerine (yola çıkıp Hz. Peygamber'e) vardı. Rasûlullah (s.a) de (şu mektubun) ona yazıl(ıp verilme­sini emretti:

"Rahman ve Rahim olan Allah'ın ismiyle (başlarım) Allah'ın Rasûlii Muhammed'den Akk Zû Hayvan'a. Eğer (Akk Zû Hayvan isimli bu adam) toprağı, malı ve kölesi üzerindeki (hak iddiasında ger­çekten) doğru söylüyorsa, emân ve Allah'ın zimmetiyle Rasûlü Muhammed'in zimmeti ona aittir." ve (bu mektubu) Halid b. Said b. el-As yazdı.[324]

 

Açıklama
 

Tercümede parantez içerisinde de işaret ettiğimiz gibi bu hadisin Râvisi Amir b. Şehr, Yemen'den ve Hemdan kabilesin-dendir. Hadis-i şeriften anlaşıldığına göre, kabilesinin onu Hz. Peygamber'e bir temsilci olarak göndermesiyle, önce kendisi sonra da kabilesi müslüman ol­muştur. Hemdan kabilesi müslümanlığa girince Hz. Peygamber onlara teb­rik mahiyetinde bir mektup göndermiştir.

Bu mektubun metni hadiste geçmiyor. Taberani'nin Umeyr Zû Merran'dan naklettiği bir hadis-i şerifte bu mektubun şu lafızlardan ibaret olduğu ifade ediliyor:

"Umeyr Zû Merrân'a ve Hemdan'dan İslâm'a girenlerin hepsine! Ge­lelim sadede selam sizin üzerinize olsun. Kendisinden başka gerçek ilah bu­lunmayan Allah'a olan hamdini size (bildirerek sözlerime başlıyorum) Biz rum topraklarından gelince sizin İslâm'a girdiğiniz haberi bize ulaşmış ol­du. Sizlere müjdeler olsun ki, Allah sizi doğru yola iletmiştir.”

Rasûlullah (s.a) tüm Yemen halkına elçi olarak da Malik b. Merare er-Rehavi isimli sahabiyi göndermiş ve eline bir de Akk zû Hayvan isimli şahsa hitaben yazılmış bir mektup vermiş mektupda

“Ey Akk (sana gelen bu Malik isimli zât) gerçekten (kendisine verilen) sırlan muhafaza etti. Emaneti yerine getirdi. Elçilik görevini yaptı. Seni onun vasıtasıyla hayra davet ediyorum,." anlamında ibareler varmış. Bu mektu­bu okuyan Akk da müslüman olmuş, bunu işiten Yemen'liler O'na "Ma­dem müslüman oldun, git de Hz. Peygamber'den köyünün ve mallarının emniyette olacağına dair bir yazı al" demişler. Onun müracaatı üzerine Hz. Peygamber kendisine "Gerçekten bu mallar ve köyde çalışan köleler kendi-sininse ve bu şahıs bu malların kendisinin olduğuna dair yaptığı beyanatın­da doğru ise, bu mallar Allah'ın ve Rasûlünün teminatı altındadır. Onlara bu zattan gayrisi dokunamaz" mealinde bir yazı vermiştir.

Bu durumda Yemen arazisi mülk arazisidir ve öşre tabidir. Çünkü bu­rası harpsiz alındığından, toprakları olduğu gibi sahiplerine bırakılmıştır.[325]

 

3028... Ebyaz b. Hammal'dan (rivayet olunduğuna göre) Kendi­si elçi olarak vardığı zaman Rasûlullah (s.a)'le zekat hakkında konuşmuş da (Hz. Peygamber):

"Ey Seba'mn kardeşi zekât (vermek) elbette lazımdır" buyur­muş. Bunun üzerine Ebyaz:

"Ey Allah'ın Rasûlü! Biz pamuğu ektik. (Fakat bir süre sonra) Sebe (halkından herbiri bir tarafa) dağıldı gitti. Onlardan Mearibde bulunan az bir cemaatın dışında kimse kalmadı." demiş. Bunun üze­rine Peygamber (s.a) Mearib'de Seba' (halkın)dan kalanlarla her sene (öşür olarak) meafir kumaşı kıymetinde bir kumaştan yetmiş takım elbise üzerinde anlaşma yaptı. Seba (halkı) Rasûlüllah (s.a) vefat edin­ceye kadar (bu elbiseleri vermeye) devam ettiler. Rasûlüllah'ın vefa­tından sonra tahsildarlar Ebyaz b. Hammal'la Rasûlüllah (s.a) in yapmış oldukları (öşür olarak senelik) yetmiş elbise üzerindeki anlaş­mayı (Yemen halkının) aleyhine (olacak şekilde) bozdular. Ebû Bekir (r.a) bunu (tekrar) Rasûlüllah (s.a)in koymuş olduğu hâle çevirdi. (Bu hal) Ebû Bekir vefat edinceye kadar (devam etti) ölünce bu anlaşma bozuldu (ödenmesi gereken kıymet kitap ve sünnetle belirlenmiş olan) zekat (mikdarı) üzerinden (tesbit edilmiş) oldu.[326]

 

Açıklama
 

Bezlü'l-Mechûd yazarının açıklamasına göre, Hz. Peygamberin Seba' halkıyla her sene zekat olarak meafir kumaşı de­ğerindeki bir kumaştan, yetmiş kumaş verilmesi esası üzerindeki anlaşması zekat olarak verilecek mikdarın meçhul kalmaması ve kesinlikle belirlenmiş olması içindir. Eğer bu anlaşma sadece "yetmiş kumaş" sözüyle neticelen­dirilmiş olsaydı, muhakkak ki ileride bir takım anlaşmazlıklar ortaya çıka­bilirdi.

Ancak burada şöyle bir müşkil vardır. Zekatın mikdarı Allah tarafın­dan belirlendiği halde, bir maslahata mebni olarak devlet reisinin onun mik-darım bir sulh mevzusu yapmaya ve bu mikdarı düşürmeye hakkı var mıdır. Yoksa zekatın mikdarı üzerinde bir anlaşma müzakeresine girmek sadece Hz. Peygambere ait özel bir durum mudur? Eğer bunun bütün müslüman devlet reislerinin salahiyeti dahilinde olduğu kabul edilirse Hz. Peygamberin bir dev­let başkanı öıarak bu hakkını kullandığı, Hz. Ebû Bekir de bir maslahata mebni olarak bu anlaşmanın devamına karar verdiği, ancak Hz. Ömer dev­rinde onun devamında bir maslahat görülmediği için Seba' halkının zekatla­rını meafir kumaşı değerinde bir kumaştan yapılmış yetmiş takım elbise yerine, zekatın asli mi'.vdarı üzerinden ödemeleri uygun görüldüğü ve bu sebebden de daha önceki anlaşmanın yürürlükten kaldırıldığı anlaşılır.

Ancak hadisin zahirinden anlaşılan, yapılan bu anlaşmanın zekatın mik­darı üzerinde olduğu anlaşılıyor. Bunun Hz. Peygamberin hususiyetinden olması gerekir. Fakat anlaşma mevzuu olan şeyin zekatın mikdarı değil, öşür mikdarı olduğu kabul edilirse o zaman bu hakkın tüm devlet başkanları için de mevcut olduğu muhakkaktır.

Yemen halkı kendiliklerinden müslüman oldukları için toprakları sahip­lerinin elinde bırakılmıştır. Bu durum Yemen topraklarının mülk arazi ol­masını gerektirir.[327]

[324] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 11/336-337.

[325] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 11/337-338.

[326] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 11/338-339.

[327] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 11/339-340.