๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Süneni Ebu Davud => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 07 Aralık 2011, 08:17:03



Konu Başlığı: Sünnete Uygun Olan Boşama Şekli
Gönderen: Zehibe üzerinde 07 Aralık 2011, 08:17:03
4. Sünnete Uygun Olan Boşama Şekli

 

2179. ...Abdullah b. Ömer (r.a.)'den rivayet olunduğuna göre kendisi] Rasûlullah (s.a.) zamanında karısını hayızlı iken boşamış bunun üzerine, Ömer b. el-Hattâb bu durumu Rasûlullah (s.a.)'a sormuş, Rasûlullah (s.a.) şöyle cevap vermiştir;

"Ona emret, karısına dönsün. Sonra (hayızından) temizlenip (tekrar) bir hayz (daha) görüp sonra (tekrar) temizleninceye kadar (nikahı altında) tutsun. Bundan sonra isterse tutar, isterse temasta bulunmadan önce boşar. İşte Aziz olan Allah'ın, kadınların içinde boşanmasını emrettiği iddet (dönemi) budur."[18]

 

Açıklama
 

Sünnî talak "kitaba ve sünnete uygun olarak verilen talak"  demektir ki kişinin, hanımını hiç temasta bulunmadığı bir temizlik halinde bir ric'î talak ile boşamasıdır.

Nitekim Abdullah b. Mesud'un rivayet ettiği, "sünnet olan talak, kişinin karısını temiz iken ve onunla cinsî temasta bulunmadan boşamasıdır"[19] anlamındaki hadis bu manâyı ifade etmektedir. Buradaki sünnetin mânâsı "sevap celbeden sünnet" demek değil, "muahazeyi icabetmeyecek şekilde sabit olan" manasınadır. Çünkü talak hadd-i zatında bir ibâdet değildir ki ona sevab verilsin. Burada murad onun mubah ol­masıdır. Evet kadını bid'î talakla boşamaya sebeb varken, kocası sabreder de vakti gelince sünni şekilde boşarsa, günaha girmekten sakındığı için sevaba girer. Yoksa talaktan kaçındığı için bir sevap yoktur. Zina etmek için bütün sebepler mevcut olduğu halde bir adamın kendini zinadan mu­hafaza etmesi gibi ki, sevaba girer, fakat zina etmediği için değil, kendini tuttuğu içindir. Zira sahih kavle göre kulun mükellef olduğu şey, yokluk değil, kendini tutmasıdır.[20]

İmam Mâlik'e göre, "Rasül-i Ekrem’in, Hz. İbn Ömer'e hayız hâlin­de boşamış olduğu kadına dönmesini emretmesi, vücûb ifade eder. Binae­naleyh karısını hayızlı iken boşayan bir kimsenin ona dönmesi icâb eder. Dönmediği takdirde talakı geçerli olmakla beraber bid'at ve haram işlemiş olur.

Hanefî ulemasından Hidâye müellifi Burhaneddin el-Merğinânî de bu görüşü tercih etmiştir. Diğer üç mezheb imamına göre ise, hayız halinde talak vermek caiz ise de bunu temizlik halinde vermek menduptur. Çünkü Rasûl-i Ekrem'in İbn Ömer'e gıyabî olarak verdiği emr vucûb değil, men-dupluk ifâde eder. Ancak dönüşün, talak hakkının üçünü de kullanmamış olana söz konusu olup, talak haklarının üçünü de kullanan kimseler için mümkün olmadığını unutmamak gerekir. Metinde geçen temizlik kelime­siyle kadının hayız kanının kesilmesi mi, yoksa kadının kanın kesilmesini müteakib yıkanması mı, kasd edilmiş olduğu meselesi, ulema arasında ih­tilaflıdır. Bu her iki görüş de imam Ahmed'den rivayet edilmiş olmakla beraber, bu kelimeyle kadının hayzı müteakib yıkanması kasd edildiği gö­rüşü tercih edilmiştir. Nitekim Nâfi'den rivayet edilen şu hadis-i şerif de buna delâlet etmektedir: "Abdullah b. Ömer karısını hayızlı iken bir talak ile boşamıştı. Bunun üzerine (babası) Ömer (r.a.) Rasûlullah (s.a.)'e gide­rek durumu nakletti. Rasûlullah (s.a.) O'na şöyle buyurdu:

"Abdullah, emret de karısına dönsün. Kadın hayızdan kurtulup da yıkanınca ona dokunmasın. Kadın ikinci defa hayızlı olup ondan yıkanın­ca ona yaklaşmadan boşasın. Evliliğin devamını istiyorsa kadım bırakma­sın. İşte bu, kadınları boşamak için Allah'ın takdir ettiği müddettir."[21]

Görüldüğü gibi, Nesâî'nin rivayet ettiği bu hadis, metinde geçen temizlik kelimesinin, kadının hayız kanının kesilmesini müteâkib yıkanması anla­mında kullanıldığına delâlet etmektedir.

Mezheb imamlarından imam Malik (r.a.)'de bu görüştedir. Mevzumuzu teşkil eden Ebu Davud hadisinden anlaşıldığına göre karısını hayız halinde boşayan kimse için müstehab olan hemen karısına dönmektir. Şa­yet karısını boşamak niyetini taşıyorsa, hayızdan sonraki temizlik vaktin­de de kadına dokunmadan ikinci hayızdan sonraki temizlik vaktini bekler ve o zaman talak uygular, veya boşamaz. Hanefi mezhebinde zahir olan kavil budur. Ancak Tahâvî'ye ve imam Ebu Hanife'den gelen bir rivayete göre ise, karısını, talak vermiş olduğu hayız devresinden sonraki temizlik devresi içerisinde boşar.[22] Kadını ikinci hayızdan temizleninceye kadar bek­letmekteki hikmet, onun hâmile olup olmadığını iyice tesbit etmek ve şa­yet hamileliği anlaşılırsa, kocanın düşünmesine bir fırsat vererek evlilik hayatına tekrar dönmelerini sağlamaktır.[23]

 

Bazı Hükümler
 

1. Bir kimsenin karısını hayızlı iken veya cinsî münâsebette bulunduğu temizlik anında boşama­sı haramdır. Bu durumda olan bir kimsenin derhal karısına dönmesi vâcibdir. İmam Mâlik bu görüştedir. İmam Ahmed'in de bu görüşte olduğu­na dair bir rivayet varsa da imam Ahmed'in meşhur olan görüşüne göre bu durumda olan bir kimsenin ailesine dönmesi müstehabtır. Ulemanın büyük çoğunluğunun görüşü de budur. Bu görüşte olan ulemaya göre, nasıl ki bir kimsenin evlenmesi farz değilse, bu nikahı devam ettirmesi de aynı şekilde farz değildir. Hanefî ulemasından Hidâye sahibi mevzu-muzu teşkil eden Ebû Dâvud hadisine dayanarak imam Mâlik'in görüşünü benimsemiştir. Hidâye sahibine göre "mademki hayız içinde talak vermek yasaklanmıştır. O halde hayız müddeti bitmeden kadına dönerek bu süre içerisinde nikahı devam ettirmek de vâcib olur.[24] Mâlikî ulemasının bü­yük çoğunluğu bu durumda olan bir erkeğin hayız içerisinde karısına dön­memesi hâlinde, temizlik halinde dönmesi icabettiğini söylerken yine Mâli­kî ulemasından Eşheb, kadın temizlendikten sonra artık ona dönmesi ge­rekmediğini söylemiştir. Fakat tüm fukaha, karısını hayızlı iken boşayan bir kimsenin, kadının iddeti sona erdikten sonra ona dönmesi gerekmediği görüşünde birleştikleri gibi karısını kendisiyle cima'da bulunduğu temizlik halinde boşayan bir kimsenin de iddet sona erdikten sonra dönmesi gerekti­ğinde görüş birliğine varmışlardır. İbn Battal ise, Şafiî ulemasından Hannatî'nin "Karısını cirfıa'da bulunduğu temizlik halinde boşayan kimsenin iddet bittikten sonra karısına dönmesi gerektiğini" söyleyerek ulemaya muhalefet ettiğini söylemiştir.

Yine tüm ulemanın bu mevzuda görüş birliğine vardığı meselelerden biri de kendisiyle hiç münâsebette bulunmadığı karısının hayizlı iken boşa-yan bir kimsenin ona dönmesi gerekmediği meselesidir. Her ne kadar Ha­nefî ulemasından İmam Züfer aksini iddia etmişse de Hz. İmamın bu gö­rüşüne itibar edilmemiştir.

Şafiî ulemasından imam Nevevî'nin beyânına göre, hayızh iken boşa­nan bir kadın, şayet hâmile olursa, Şafiî mezhebinin sahih olan görüşüne göre bu talak haram değildir. Çünkü hayızh kadını boşamanın yasaklan­ması kadının iddet süresinin uzamasını önlemek içindir. Zira bu durumda kadının hayız süresinin hesabı zorlaşır. Fakat hayızh olan bir kadının id­det süresi, çocuğunu dünyaya getirmekle sona ereceği için onun iddet sü­resinin tesbitinde bir zorluğun çıkması söz konusu değildir.

2. Bir kimsenin hayızh olan karısına hitaben "Sen temizlendiğin vakit boşsun" demesiyle karısı boş düşmez. Çünkü metinde geçen "bundan sonra isterse tutar, isterse temasta bulunmadan önce (onu) boşar" cümlesi o kişinin mutlak olarak o kadına dönüp dönmemekte muhayyer olduğunu ifâde etmektedir. Bu da söz konusu kimsenin bu sözüyle o kadının boş düşmeyeceğini gösterir.

3. İçerisinde kadınla cinsî münâsebette bulunulan temizlik döneminde kadım boşamak haramdır. Ulemanın büyük çoğunluğu bu görüştedir. Çünkü metinde geçen "...temasta bulunmadan önce boşar..." sözü, bunu ifâde etmektedir.

4. "Kuru"' kelimesi temizlik mânâsına gelir.

5. Bir aracı vasıtasıyla verilen emir, âmirin doğrudan doğruya bizzat verdiği emir gibidir.[25]

 

2180. ... Nâfî'den rivayet edildiğine göre İbn Ömer karısını ha­yızh iken bir talakla boşamış. (NâfF rivayetine devam ederek önceki) Mâlik hadisinin mânâsını (nakletmiştir.)[26]

 

Açıklama
 

Önceki hadis-i şerifin kaynaklarını verirken belirttiğimiz gibi bu hadisi Müslim de rivayet etmiştir. Bu hadis-i, Müslim şu mânâya gelen lâfızlarla rivayet etmiştir: "Abdullah (b. Ömer) karılarından birini hayız hâlinde bir talakla boşamış da Rasûlullah (s.a.) karısına ric'at etmesini ve karısı temizlenip de ikinci bir hayız görünceye kadar onu yanına alıkoymasını ve kadına hayızdan temizleninceye kadar da mühlet vermesini kendisine emretmiş. Şayet kadını boşamak isterse ka­dın temizlendiği vakit, onunla cima etmeden boşamasını, Allah'ın emretti­ği iddetin bu olduğunu bildirmiş. Müslim der ki: "Leys bir talak" sözün­de belleyişli davranmıştır. Başka râviler burada hataya düşerek bir talak yerine "üç talak" sözünü rivayet ettikleri için Müslim, Leys'in rivâyetîn-dekİ doğruluğa işaret etmek maksadıyla hadisin sonuna bu ta'likî ilâve etmiştir. Nitekim Müslim'in diğer rivayetleri de Leys'in bu rivayetinin doğ­ruluğunu te'yid etmektedir.[27]

 

Bazı Hükümler
 

Karısını hayızlı iken boşayan kimsenin ona dönmesi ve boşamakta kararlı ise, ikinci bir hayızı takib eden temizlik döneminin beklenmesi farzdır. İmam Mâlik ile Ebu Yusuf ve İmam Muhammed bu görüştedirler. İmam Ahmed ile Şafiî'nin de bu görüşte olduğu rivayet edilmişse de sahih olan rivayete göre sözü geçen bu iki mezhep imamıyla birlikte imam Ebu Hanife hayız hâlinde verilen talakın caiz, fakat talakı temizlik halinde vermenin mendup oldu­ğu görüşündedirler.[28]

 

2181. ...îbn Ömer (r.a.)'den rivayet olunduğuna göre kendisim karısını hay izli iken boşamış da (babası) Ömer, bunu Peygamber (s.a.)'e anlatmış bunun üzerine Rasûlullah (s.a.) "O'na emret karı­sına dönsün, sonra onu ya temizlendiğinde ya da hâmile iken boşasın" buyurmuştur.[29]

 

Açıklama
 

Bu hadis hayızlı iken karısını boşayan bir kimsenin kansma döndükten  sonra,   boşamak  için ikinci  hayızdan sonraki temizlik devresini beklemesinin müstehab olduğunu söyleyen imam Ebu Hanife ile imam Ahmed'in ve taraftarlarının delilidir. Çünkü bu ha­diste söz konusu erkeğin karısını boşamak için ikinci hayızdan sonraki temizlik halini beklemesi isteniyor. Sözü geçen ulema bu hadise bakarak (2179 numaralı hadis) bu durumda olan bir erkeğin karısını boşamak için temizlik halini beklemesine dair emrin istihbab için olduğunu söylemişlerdir.[30]

 

Bazı Hükümler
 

1. Bir kimsenin karısını hayızlı iken boşaması haramdır.Binaenaleyh bu durumda olan bir kim­senin karısına dönmesi icâbeder. Şafiî ulemasından Nevevî'nin beyânına göre "Hayızlı kadını rızası olmadan boşamanın haram olduğunda bütün ulema ittifak etmişlerdir". Ancak bu talak yine de vakidir. Haricilerle Rafizîler bu bâbda ehl-i sünnet imamlarına muhalefet ederek hayız hâlin­de yapılan talakı hükümsüz saymışlardır.

2. Karısını hayızlı iken boşayan bir kimseye, karısına dönmesi ve bo­şamak için, içinde talak verilen hayızdan sonraki ikinci temizlik devresini beklemesi emredilir. İmam Ebu Hânife bu görüştedir. İmam Şafiî ile imam Ahmedin de bu görüşte olduklarına dair bir rivayet vardır. Sözü geçen nıez-heb imamlarının üçü de hayız hâlinde verilen talakın sünnete aykırı oldu­ğu meselesinde ve sünnete uygun olan talakın, içerisinde cima bulunma­yan temizlik hali olduğunda ittifak etmişlerdir. Delilleri ise 'kadınları bo-şadiğımz zaman iddetleri içinde boşayın"[31] âyeti kerimesidir.

Ayrıca karısını hayız hâlinde boşayan bir kimsenin karısına dönmesi­nin hükmü ulema arasında ihtilaflıdır. Şâfiîlerle, Evzâî, imam A'zam, şâir Küfe uleması, imam Ahmed b. Hanbel ve diğer birçok ulemaya göre bu erkeğin karısına dönmesi müstehabtır. Malikilerle Hanelilerden Hidâye sa­hibi ve bir rivayette imam Ahmed vacib olduğu görüşündedirler.[32] An­cak bu dönüşün üç talak hakkını kullanmamış olanlar için söz konusu ol­duğunu unutmamak gerekir. Binaenaleyh üç talak hakkını da kullanmış olan bir kimsenin karısına dönmesi mümkün değildir.

3. Metinde geçen "sonra onu ya temizlendiğinde ya da hâmile iken boşasın" sözü bir kadını hâmile iken boşamanın sünnete aykırı olmadığını bu şekilde verilen bir talakın "sünnî talak” olduğunu ifade etmektedir. Binaenaleyh kişi, böyle bir kadını icabı halinde istediği vakitte boşayabilir. Ulemanın büyük çoğunluğu bu görüştedir.

Hanefi imamlarından imam Ebu Hanife ile Ebu Yusuf hayız görme­yen küçük kız ile hayızdan kesilmiş yaşlı kadını ve hâmile kadını sünnete uygun olarak boşayabilmek için her ayda bir defa olmak üzere üç ric'i talak ile boşamak ve her ayın başında ona ric'at etmek şarttır. Cima'dan sonra boşamakta da bir sakınca yoktur. İmam Muhammed ile İmam Züfer ve Mâlik'e göre ise, hamileyi sünnete uygun olarak boşayabilmek için doğuruncaya kadar verilen talak sayısının birden fazla olmaması gerekir.[33]

4. Karılarını hayızh iken boşamış olan kimseler, karılarına dönmek hususunda kimseden izin almakla mükellef değildirler. Çünkü Hz. Pey­gamber "dön" emrini Hz. îbn Ömer'e yöneltmiştir. Onun velisi olan Hz. Ömer sadece arada bir vasıtadır. Nitekim "kocaları da bu arada barışmak isterlerse onları geri almağa daha çok hak sahibidirler..."[34]

 

2182. ...Abdullah b. Ömer (r.a.)'den rivayet olunduğuna göre kendisi hanımını hayızh iken boşamış (babası) Ömer de bunu Rasü-lullah (s.a.)'e haber verince, Rasûlullah (s.a.) kızmış sonra (şöyle) buyurmuştur: "O'na emret hanımına dönsün onu temizlenip de sonra (tekrar) hayizlamncaya ve (bu hayızdan) sonra (tekrar) temizlenin­ceye kadar (nikâhı altında) tutsun. Sonra isterse temizken (kendisiyle) münâsebette bulunmadan boşasın. tşte zikri yüce olan Allah'ın emrettiği şekilde iddete uygun olan talak budur."[35]

 

Açıklama
 

Bu hadisi râviler içerisinde Sâlim'den başka hiçbir râvi "Rasûl-i Ekrem'in İbn Ömer'in karısını hayızh iken boşadığına kızdığını" nakletmem iştir. Şafiî ulemasından İbn Hacer el-Askalanî bu mevzuda şunları söylüyor: "Ben Salim'in rivayetinde gördü­ğüm bu ilâveyi Salimden başka hiçbir râvinin rivayetinde görmedim. Sa­lim ise, bu hadisin râvilerinin en büyüğüdür. Bu ilâveden anlaşılıyor ki kadını hayızh iken boşama hâdisesi, İbn Ömer'in karısını bu şekilde boşa­masından önce de vuku bulmuştur. Çünkü Rasûl-i Ekrem'in bir kimseye daha önce yasaklamadığı bir işi yaptığından dolayı kızdığı görülmemiştir. Rasûl-i Ekrem, Hz. îbn Ömer'in karısını hayızh iken boşamasına kızdığı­na göre, böyle bir hâdisenin daha önce de vukû'a gelmiş olduğunu ve o zaman Rasûl-i Ekrem'in bu şekilde verilen bir talakı yasakladığını gösterir. Hz. Ömer'in bu boşama hadisesini duyar duymaz hemen Hz. Pey­gambere koşmuş olması, bir kadını hayızh iken boşamanın ilk defa vuku bulduğunu ve Hz. Ömer'in de bu ilk defa karşılaşılan hadise karşımda telaşlandığından dolayı Rasûl-i Ekrem'e koştuğunu ifade etmez. Çünkü Hz. Ömer'in bu telaşı hayızh bir kadını boşamanın yasaklandığını bilme­sinden, fakat nasıl hareket edileceğini kestirememesinden ileri gelmiştir. Nitekim îbn Dakiku'1-îyd de aynı görüşü ileri sürdükten sonra Rasûl-i Ekrem'in kızmasının kendisine talaktan evvel müracaat edilmeyip de ta­laktan sonra müracaat edilmiş olmasından doğmuş olabileceğine de ihti­mal vermektedir.[36]

 

2183. ...Yunus b. Cübeyr'den rivayet edildiğine göre; (Yunus) İbn Ömer'e;

Hanımını kaç defa boşadın? diye sormuş da, (İbn Ömer): Bir defa, diye cevap vermiştir.[37]

 

Açıklama
 

2180 numaralı hadis-i şerîfin şerhinde açıkladığımız gibi bazı râviler bu hadisi naklederken Hz. İbn Ömer'in, hanımını üç defa boşadığını rivayet ederek büyük bir hataya düşmüşler­dir. Nitekim Müslim Sahih'inde bu gerçeği işaret etmek maksadıyla şu ifadeyi kullanmıştır: "Leys, Bir talak sözünü naklederken daha belleyişü davranmıştır"[38] Müslim'in bu ifadesiyle daha Önce tercümesini sunduğu­muz 2180 numaralı hadis, mevzumuzu teşkil eden bu hadisdeki İbn Ömer'in hanımını bir defa boşadığına dâir olan rivayeti te'yid ve takviye etmekte­dirler.

Bu da gösteriyor ki, karısını hayızh iken boşayan bir kimsenin sünne­te uygun olarak talak vermek maksadıyla karısına dönüp 2179 ve 2180 no'îu hadislerde tarif edildiği şekilde talak verebilmesi için üç talak hakkı­nı da kullanmamış olması gerekir. Binaenaleyh bir kimse hayızh olan ka­rısını üç talak ile boşamışsa onun bir daha karısına dönme imkânı yoktur.[39]

 

2184. ...Yunus b. Cübeyr'den; demiştir ki: Abdullah b. Ömer'e bir soru yönelterek;

Karısını hayızh iken boşayan bir adam (hakkında ne dersin?) dedim.

Sen ibn Ömer'i tanır mısın? dedi, Ben de:

Evet, diye cevap verdim. (Bunun üzerine bana şunları anlattı:)

Abdullah b. Ömer karısını hayızlı iken boşamıştı. Bunun üzeri­ne (babası) Ömer de Peygamber (s.a.)'e varıp (bu meseleyi) ona sordu (Hz. Peygamber):

"Ona emret karısına dönsün, sonra (isterse) onu temizlik müd­detinin başlangıcında boşasın", cevabını verdi (Yunus b. Cübeyr ri­vayetine devam ederek) dedi ki: Ben (İbn Ömer'e hitaben:)

Bu (hayızlı hâlinde verilmiş olan talak da talakdan) sayılır mı? dedim de (İbn Ömer:)

Neden (olmasın)? eğer (bir insan) acze düşüp ahmaklık etse (de karısını boşasa hiç ahmaklığı veya acizliği, vermiş olduğu bu talakı geri getirir mi) ne dersin?" cevabını verdi.[40]

 

Açıklama
 

Metinde geçen "men" kelimesinin aslı "ma" olup elif  “ha” ya kalbedilmiştir ve "bu talak hesaba katılmazsa ne olur" manasına gelir. Bununla beraber sözü geçen kelimenin isim fiil olarak "bırak" veya "vazgeç" manasında kullanılmış olması da müm­kündür. Bu ihtimale göre bu kelime, "böyle konuşmayı bırak, talak vaki olduğundan şüphe etme" anlamına gelir.

Metinde geçen "acze düşüp ahmaklık etse(de karışım boşasa) ne der­sin?" cümlesi de İbn Ömer'in sözüdür. Hz. İbn Ömer bu sözü ile kendini kasdetmiştir. Nitekim bir rivayette "acze düşüp ahmaklık etsem de mi" ifâdesi vardır.[41]

Nevevî, bu sözün istifham-ı inkârı olduğunu söylemiştir. Bu takdirde mânâ: "Evet talak hesaba katılır, onun aczi ve hamakatı buna mâni değil­dir." demek olur.[42]

 

Bazı Hükümler
 

1. Karısını hayızlı iken boşayan kimseden -eğer  bütün talak haklannı kullanmamışsa kansına dönmesi istenir. Fıkıh ulemasının bu mevzudaki görüşlerim bir numara önceki hadisin şerhinde açıkladığımızdan burada tekrara lüzum görmüyoruz.

2. Hayızlı kadın için verilen talak geçerlidir. Nitekim "Bu benim için bir talak sayıldı" . manasına gelen hadis-i şerifte bu gerçeği ifade ve te'yid etmektedir. Bunda dört mezhep imamı ile cumhuru ulema ittifak et­mişlerdir. Her ne kadar aksini iddia edenler varsa da sayıları yok denecek kadar azdır.[43]

 

2185. ...Ebu'z-Zübeyrin haber verdiğine göre; kendisi Urve'nin kölesi Abdurrahman b. Eymen'i, İbn Ömer'e şu soruyu sorarken işitmiş. -Ebu'z-Zübeyr (onların konuştuklarını) işitiyormuş- (Abdurrahman);

Karısını hayızh iken boyayan b\r ad ^ htKkındsMi görüşün tedir? demiş. (İbn Ömer de şöyle) cevap vermiş:

Abdullah b. Ömer Rasûlullah (s.a.) zamanında hanımını ha­yızh iken boşadı da (babası) Ömer;

Abdullah b. Ömer karısını hayızh iken boşadı diyerek (bunu Rasûlullah (s.a.)'e sordu. (Rasûl-i Ekrem de) o kadını bana geri çevirdi, (vermiş olduğum) talakı da saymadı ve;

"Temizlendiği zaman (onu) boşasın ya da (nikahı altında) tutsun" buyurdu. İbn Ömer (sözlerine devam ederek) dedi ki: "ve Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem;

"Ey Peygamber, kadınları boşadığmız zaman, (iddetlerinin baş­langıcında) boşayın"[44] âyet-i kerimesini okudu.

Ebu Dâvud dedi ki: "Bu hadisi Yunus b. Cübeyr, Enes b. Şi­rin, Said b. Cübeyr, Zeyd b. Eşlem ve Ebu'z-Zübeyr îbn Ömer'den; Mansur da £bu Vâil'den rivayet etmişlerdir. Hepsinin manası da şudur: "Peygamber (sm.) îbn Ömer'e karısına dönmesini temizle­ninceye kadar (nikahı altında tutmasını) sonra isterse boşamasını; isterse (nikahı altında) tutmasını emretti.

Aynı şekilde bu hadisi Muhammed b. Abdurrahman Sâlim'-den, (Salim de) îbn Ömer'den rivayet etmiştir. Zührî'nin Sâlim'den yaptığı rivayeti ile Nâfi'nin İbn Ömer'den yaptığı rivayet ise, (şu mânâya gelen lâfızlardan ibarettir): "Peygamber (s.a.) İbn Ömer'e karısına dönmesini ve temizlenip sonra (tekrar) hayızlanıncaya (ve) sonra temizleninceye kadar (nikahı altında tutmasını) sonra isterse boşamasını, isterse tutmasını emretmiştir.

(Bu hadis) İbn Ömer'den Ata el-Horasanî -el-Hasen senediyle de rivayet olunmuştur. Bu hadislerin hepsi de Ebüz-Zübeyr hadisine ay kırıdır.[45]

 

Açıklama
 

Bu hadis-i şerif hayızlı iken verilen talakın muteber olmadığım söyleyen İbn Hazm ile İbn Teymiyye, îbn Kayyim ve Şia'nın delilidir. Hattabî'nin rivayetine göre Haricîlerle Râfizîler de bu hadis-i şerife sarılarak hayız hâlinde verilen talakın geçerli olmadığı görüşüne varmışlardır. Bu görüşte olan kimselerin dayandıkları diğer de­liller de şunlardır:

1. Abdullah b. Malik'in rivayet ettiğine göre, İbn Ömer hanımım ha­yızlı  iken  boşamış,   Rasûlullah  (s.a.)'de  "Bu  birşey  değildir"   buyur­muştur.[46]

2. Nâfi'in rivayet ettiğine göre İbn Ömer, karısını hayızlı iken boşayan bir kimsenin talakının muteber olmadığını söylemiştir. Bu hadisi İbn Hazm sahih senedle rivayet etmiştir.[47]

Şevkânî'ye göre bu görüşün tercih edilmesini gerektiren delillerden biri de "Ey Peygamber, kadınları boyadığınız zaman iddetleri içinde boşayın"[48] âyet-i kerimesidir. Çünkü bu âyet-i kerimeye göre karısını, ha­yızlı iken ya da kendisiyle cinsî münâsebette bulunduğu temizlik devresin­de boşayan bir kimsenin vermiş olduğu talak muteber değildir. Çünkü bu adam karısını iddeti içinde yani kendisiyle hiç temasta bulunmadığı bir devre içinde boşamamıştır.

Ayrıca; "boşama iki defadır (bundan sonra kadını) ya iyilikle tut­mak, ya da güzelce salıvermek (lazım)dır"[49] âyet-i kerimesi de bu görü­şün tercihini gerektiren delillerden biridir. Çünkü kadını en çirkin şekilde boşamak Allah'ın haram kıldığı şekilde boşamaktır. Bu da kadını iddetin (temizlik hâlinin) dışında boşamaktır. Çünkü Allah kadını temizlik döne­mi dışında boşamayı meşru kılmamıştır.

Hayzı hâlinde verilen talakın sahih ve geçerli olduğu görüşünü savu­nan ve büyük çoğunluğu teşkil eden ulema kendi görüşlerini isbat ve karşı görüşte olanların görüşlerini red sadedinde şunları söylemiş­lerdir:

1. Hayız hâlinde verilen talakın geçerli olmadığını savunan kimselerin dayandıkları Ebu'z-Zübeyr hadisi (açıklamaya çalıştığımız hadis) bu mev­zuda gelen ve bizim görüşümüzü destekleyen sahih hadislere aykırıdır. Mu­sannif Ebu Davud'un da ifade ettiği gibi bizim görüşümüzü destekleyen hadis-i şerifler Ebu'z-Zubeyr hadisine her bakımdan tercih edilecek nite­liktedirler. Hatta Ebu'z-Zübeyr hadisini Müslim ile Nesâî de rivayet etmiş­lerse de bunların rivayetinde "(vermiş olduğum) talakı da bir şey saymadı” cümlesi   yoktur.[50] Çünkü İbn Abdrilberr'in de ifâde ettiği gibi bu cüm­le, münker olarak rivayet edilmiştir. Ebü'z-Zübeyr'den başka bu cümleyi rivayet eden olmamıştır. Bu bakımdan bu cümle bir hükme mesned veya delil olma niteliğinden uzaktır. Hele aynı mevzuda gelen ve kendisinden daha sahih olan hadisler karşısında bu cümleye delil nazarıyla bakmak hiç mümkün değildir. Binaenaleyh bu cümlenin, sahih bir senedle rivayet edilmiş olduğu kabul edilse bile, diğer sahih hadislere aykırı bir mana taşıdığı düşünülemez. Bu bakımdan bu cümleye şu manayı vermek müm­kündür: "Rasûl-i Ekrem, sünnete uygun olarak verilmediği için bu talakı doğru bir şey olarak görmedi."

Hadis ulemasından Hattabî ise, bu mevzuda şunları söylüyor: "Ebu'z-Zübeyr bu hadisten daha münker bir hadis rivayet etmemiştir. Fakat bu cümleye şu şekilde mânâ verilecek olursa, bu münkerlik giderilmiş olur: "Rasûlullah bu talakı, kadına dönmeyi haram kılan bir engel olarak gör­medi." Şöyle mânâ vermek de mümkündür: "Bunu sünnete uygun bir davranış olarak görmedi."

2. Birinci maddede Ebu'z-Zübeyr hadisi hakkında söylenenler aynen Said b. Mansur'la İbn Hazm'ın rivayet ettiği hadisler hakkında da söyle­nebilir.

3. İbn Teymiyye ve taraftarlarının bu mevzudaki görüşlerine delil di­ye gösterdikleri âyet-i kerimelerde onların görüşüne dayanak olacak her­hangi bir ifade yoktur. Bu âyet-i kerimelerde sadece talakın, içerisinde cinsî münâsebet bulunmayan temizlik halinde verilmesi emrediliyor. Biz de zaten bunu savunuyoruz. Bu mevzuda hak olan Ebu Muhammed Ab­dullah b. Kudâme'nin şu sözleridir: "Kim karısını hayızh iken veya cinsi münâsebette bulunduğu temizlik döneminde boşarsa, bid'at işlemiş olur, fa­kat talakı muteberdir. Ulemanın büyük çoğunluğu bu görüştedir."[51]

Musannif Ebu Davud'un da ifâde ettiği gibi mevzumuzu teşkil eden hadis-i şerif on şekilde rivayet edilmiştir:

1. 2184 numaralı hadisteki rivayet,

2. Enes b. Sîrinin rivayeti. Bu rivayetin senedini Müslim Abdülmelik vasıtasıyla Enes b. Sirin'e ulaştırmıştır.[52]

3. Sa'îd b. Cübeyr rivayeti[53],

4. Zeyd b. Eşlem rivayeti[54],

5. Mevzumuzu teşkil eden 2185 numaralı hadis-i şerif

6. Mansur b. el-Mu'temin rivayeti[55],

7. 2181 numaralı hadis,

8. 2182 numaralı hadis,

9. 2179 numaralı, hadis,

10. Atâ el-Horasanî rivayeti[56]

Yukarıda ifâde ettiğimiz gibi bu rivayetlerden İbn Teymiyye'nin deli­lini teşkil eden Ebu'z-Zübeyr hadisi bu mevzudaki diğer rivayetlerin tümü­ne aykırıdır.[57]

[18] Buhari, talak 1, 3, 44, 45, tefsir, ahkam 13; Müslim, talak 1,14; Nesâî, talak .13, 15, 19; tbn Mace, talak 1,3; Darimî, talak 1, 2; Muvatta, talak 53; Ahmed b. Hanbel, I, 4; II, 26, 43, 51, 54, 58, 61, 63, 64, 74, 78, 80, 128, 130, 146; III, 386.

    Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 8/340.

[19] bk. îbn Mace, talak 2; Nesaî, talak 2.

[20] A. Davudoğlu, tbn Abidin tercüme ve şerhi, VI, 153.

[21] Nesâî, talak 3.

[22] İbn Abidin tercüme ve şerhi, VI,  158.

[23] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 8/340-342.

[24] Aynî, el-Binâye, IV, 384.

[25] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 8/342-343.

[26] Müslim, talak 1.

   Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 8/343.

[27] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 8/344.

[28] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 8/344.

[29] Buharî, talak 1, 3, 44, 45; ahkam 13; Müslim, talak, I, 14; Nesâî, talak 13, 5, 19; İbn Mâce, talak 1,3; Dârimî, talak, 1, 2; Muvatta', talak 53; Ahmed b. Hanbel, I, 4; II, 26, 43, 51. 54, 58, 61, 63, 64, 74, 78, 80,  128, 130,  146; III, 386.

    Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 8/344-345.

[30] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 8/345.

[31] et-Talak (66),  1.

[32] A. Davudoglu, Sahih-İ Müslim Tercüme ve Şerhi, VII, 437.

[33] A. Davudoğlu, Sahih-i Müslim tercüme ve şerhi, IV, 439.

[34] el-Bakara (2), 228.

     Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 8/345-346.

[35] Buharî, talak 1, 3; 44, 45; ahkâm 13; Müslim, talak 1, 14; Nesâî, talak 1, 3, 5, 19; ibn Mâce, talak 1, 3; Darimî, talak, 1, 2; Muvatta', talak, 53; Ahmed b. Hanbe% I, 4; II, 26, 43, 51, 54, 58, 61, 63, 64, 74, 78, 80, 128,  130, 146; III, 386.

     Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 8/346-347.

[36] İbn Hacer, FethuM-Bâri, XI, 262.

     Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 8/347.

[37] Sadece Ebû Dâvud rivayet etmiştir.

     Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 8/347-348.

[38] Müslim, talak 1.

[39] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 8/348.

[40] Buharı, talak 2,3, 45; Müslim, redâ' 74, 76, 78, talak 9, 11, 12; Tirmizî, talak 1; Nesaî, talak 5, 76; İbn Mâce, talak 2; Ahmed b. Hanbel, I, 44.

     Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 8/348-349.

[41] Müslim, reda' 78, talak 11; Ahmed b. Hanbel, I, 44.

[42] A. Davudoğlu, Sahih-i Müslim Terceme ve Şerhi, VII, 435.

     Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 8/349.

[43] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 8/349-350.

[44] et-Talak (66), 1.

[45] Müslim, talak 14; nesaî, talak 1; el-Fethü'r-rabbanî, XVII, 6.

     Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 8/350-352.

[46] İbn Hacer, Fethü'1-Bârî XI, 269; (Hadisi Said b. Mansur Sünen'inde de rivayet etmiştir.)

[47] İbn Hazm, el-Muhalla X, 163.

[48] et-Talak (66), 1.

[49] el-Bakara (2), 229.

[50] Bu hadisin tahkiki İçin bk. Müslim, talak 14; Nesaî, talak 1.

[51] İbn Kudame, Mugnî, VII, 97.

[52] Müslim, talak 11.

[53] Buharî, talak 2.

[54] Beyhakî, es-Sünenü'l-Kübra, VII, 331.

[55] Beyhakî, es-Sünenü'l-Kübra, VII, 326.

[56] Beyhakî, es-Şünenü'l-Kübra, VII, 330.

[57] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 8/352-354.