๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Süneni Ebu Davud => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 02 Mart 2012, 21:23:46



Konu Başlığı: Şiir Hakkında Gelen Hadisler
Gönderen: Zehibe üzerinde 02 Mart 2012, 21:23:46
87. Şiir Hakkında Gelen Hadisler

 

5009... Hz. Ebu Hüreyre'den (rivayet edildiğine göre),RasûlulIah (s.a.) şöyle buyurmuştur:

"Birinizin içinin irin ile dolması şiirle dolmasından daha hayırlı­dır."[136]

(Musannif Ehıı Davud'un arkadaşlarından) Ebu Ali dedi ki: Bana ula­şan haberlere göfp Ebu Ubeyd şöyle demiştir:

(Bu hadisin) manası (şudur: Kişinin kafasında) Kur an{-ı Kerim) ve ilim daha fazla olunca bize göre bu kişinin içi şiir/e dolu değildir. "Mu­hakkak ki sözlerin bazıları sihir (gibi)dir." Sanki (bu cümle) deki mana şöyledir: (Bir kimsenin) diğer bir insanı övmekteki ifadesi o hale erişir ki (dinleyen kimse) onu doğrular nihayet (bu konuşan kimse) kalpleri kendi sözüne çevirir. Sonra (bu adam) daha önce övmüş olduğu kimseyi kötüler nihayet (bu sefer de yine bütün) kalpleri bu seferki sözüne çevirir (inan­dırır). Sanki bu haliyle dinleyenleri büyülemiş olur.[137]

 

Açıklama
 

Hafız el Münzirî'nin açıklamasına "öre metinde geçen; "Muhakkak ki, sözlerin bazıları sihir (gi­bi etkileyicidir." cümlesinin tesirli söz söylemenin ya da öğrenmenin aleyhine mi, yoksa lehine mi, delalet ettiği konusunda ulema ihtilâfa düş­müştür:

1. Bazılarına göre: Hz. Peygamber, bu sözünde böyle etkili sözleri, kalpleri büyüleyip tesir altına alan çirkini süsleyip güzel, güzeli de çirkin gösteren sihire benzettiğine göre; elbette bu hadisiyle sihir gibi etkili söz­leri kötülemek istemiştir. İmam-i Malik'in bu hadisi söylenmesi mekruh olan sözler babında rivayet etmiş olması onun da bu görüşte olduğunu ifa­de eder.

Bazıları da sihir ile bu türlü sözler arasındaki benzerliği de sihirbazlar nasıl sihirleriyle insanları kandırarak günah kazanırlarsa, bu tür sözleri söyleyen kimseler de kişileri sözleriyle etkileyerek onlara hakkı batıl, ba­tılı da hak göstermek suretiyle durmadan günah kazanırlar, derler.

2. Bazılarına göre ise efendimiz bu hadis-i şerifleriyle sihir gibi etkile­yici sözleri övmek istemişlerdir. Çünkü bu gibi sözlerle kalpler te'sir al­tına alınabildiği gibi, öfkeli insanların öfkeleri de teskin edilebilir. İnsan­lar bu gibi etkili sözlerin te'siriyle zor işleri göze alıp büyük zorlukları ye­nip başarılı bir halâle gelebilirler.

Nitekim sihir gibi etkili olan sözlerle ilgili olan bu hadisin şiirin hik­met olduğunu açıklayan cümlelerle birarada yanyana zikr edilmiş olması da buna delâlet eder. Çünkü biri övmek diğeri de yermekle ilgili iki cüm­lenin bir arada zikredilmesi ihtimali oldukça zayıftır.

3. Bazılarına göre de insanın içini irinle doldurmasının şiirle doldur­masından daha hayırlı olduğunu ifade eden cümlede yerilmek istenen şi­ir, kâfirler tarafından Hz. Peygamberi zemmetmek için söylenmiş olan şi­irlerdir. Fakat bu görüşün yanlışlığı açıktır. Çünkü böyle bir şiirin kötü ol­ması ve yerilmesi için insanın içini dolduracak kadar çok öğrenilmesine gerek yoktur. Böyle bir şiirin bir mısrası bile insanı küfre götürmek için yeterlidir.

Bütün bu görüşler birlikte gözden geçirilince bu konuda en doğru olan görüşün, Hz. Peygamberin bu hadisiyle insanları batıla yöneltme, hakkı batıl batılı da hak gösterme yolunda kullanılan sihir gibi etkili sözleri yer­mek istediğini söyleyenlerin görüşü olduğu kolayca anlaşılır.

4. İmam Ebu Hilal el-Askeri'ye göre Hz. Peygamber bu hadisiyle sihir gibi etkili sözlere karşı duyduğu hayranlığı dile getirmiştir. Bu ise sözü geçen sözleri öğmekten başka bir anlama gelmez.

5. İmam Nevevî'ye göre şiir genellikle insanı Kur'ân okumaktan ve di­ğer dinî ilimlerden alıkoyar. Bu sebeble, Hz. Peygamber, bu gibi şartlar altında ekseriyetle şiirle meşgul olup şiir öğrenmeyi yermiştir. Fakat, in­sanın kafasını ve gönlünü meşgul eden ilimlerin çoğunluğunu Kur'an-ı Kerim ve diğer dinî ilimler olunca şiirle meşgul olmasında bir sakınca yoktur. Çünkü bu durumda o kimsenin içini şiirle doldurduğu da söylene­mez.

6. Ebu Ubeyd el-Bekrî ise bu konuda şunları söylemiştir: Ulemadan bazıları, bu hadis-i şerifin sihir gibi tesirli sözleri övmek için söylenmiş olduğunu zannettiler ve kitaplarında bu görüşe uzun uzun yer verdiler.

Bazıları da bu hadisin sihir gibi etkileyici sözleri, yermek için söylen­miş olduğunu söylediler. Nitekim, İmam Malik de bu görüşte olduğu için bu hadisi Muvatta'da "söylenmesi mekruh olan sözler" babına yerleştir­miştir. En doğru olan görüş de budur. Çünkü Yüce Allah'ın: "... yaptığı­nız sihirdir, fakat Allah onu boşa çıkaracaktır. Allah bozguncuların işini elbette düzeltmez..."[138] mealindeki âyet-i kerimede sihre "fesat: bozgunculuk" ismini vermesi de buna delâlet eder.

Süyutî'nin ifade ettiği gibi musannif Ebu Davud'un bu konudaki görüşü de böyledir.[139]

Gerçek olan şudur ki; yapılan işler, vasıta oldukları gayenin hükmüne tabi olduklarından batıla vasıta olan şiir veya nesirlerle uğraşmak, batıl ve merdûd; hakka ve hikmete vasıta olan nesir ve şiirlerle meşgul olmak, makbuldür.

Bu konuda Hanefî ulemasından İbn Âbidin şöyle demiştir: ".... Mek­ruh olan ilim, Müvelledînin gazel ve betalet şiirleridir. ... Binaenaleyh nükte yapmak, letafet göstermek, üstün teşbihler ve ince manalar ifade et­mek maksadıyla az miktarda şiir söylemekde beis yoktur."[140]

 

5010... Hz. Ubey b. Ka'b'da demiştir ki: Peygamber (s.a.) şöyle buyurrdu: "Şüphesiz ki bazı şiirler hikmettir."[141]

 

Açıklama
 

Şiir, sözlükte bir şeyi zekâ ve fatenetle iyice anlatmak, manasınadır ve bilmek anlamına gelen ilimden daha özel bir manaya gelmektedir.

Istılahta ise kasden ve irade ile söylenen vezinli, kafiyeli sözdür. Şiir­de kast ve iradenin bulunması şart olduğundan vezinli ve kafiyeli olarak gelen âyetlere ve hadislere şiir denilemez.

Mevzumuzu teşkil eden bu hadisi açıklarken merhum Kâmil Miras şöyle demiştir: "Bundan sonra Buharî, şiir ve recez inşâd eden şairlerin kötülüklerini ve iyiliklerini tarif eden Şuarâ suresinin sonundaki dört âye­ti zikretmiştir ki mealleri şöyledir:

"Şairler ki bunların ardınca sapıklar, azgınlar giderler. Görmez misin onlar (söz sahasının) her vadisinde dolaşırlar. (Hissin, lezzet ve nefret cihetlerini gıcıklarlar) ve yapmayacakları şeyleri (yaparız diye yalan) söylerler. Ancak iman eden (şair)ler ve hayır işleyenler ve Allah'ı çok zikredenler ve kendilerine (müşrikler tarafından) zulüm edil­dikten sonra intikam alanlar başka. O zulüm edenler hangi bir inkılab vakıasında yuvarlanacaklarını yakında anlayacaklar."

Tefsir sahiplerinin beyanına göre "Şairler ki, bunların ardınca sapık­lar gider..."[142] âyeti nazil olunca, İslam şâirlerinden Abdullah b. Revaha, Ka'b b. Malik, Hassan b. Sabit Rasûlullah'a gelmişler ve ağlayarak:

Ya Rasûlllah! Allah Teâlâ bu âyeti gönderdi. Allah bilir ki biz şairiz, diye şikâyet etmişlerdi. Rasulü Ekrem de:

Âyetin alt tarafını,"... ancak inanıp yararlı iş işleyenler Allah'ı çok çok ananlar... müstesna..."[143] kavl-i şerifini okuyunuz, buyurmuştur.

Bu âyetlerle, izanıyla meşgul bulunduğunuz Ubeyy b. Ka'b hadisinin delâletleri veçhile şiirin, hayra fazilete teşvik ve tergib eden menfaatleri olduğu gibi fuhşa, sefahete hizmet eden zararlıları da vardır. Birinciler medih, ikinciler zemmedilmiştir."[144]

Nitekim Rasulü Zişan efendimiz şair Lebid'in: "Dikkat et ki Allah'dan başka her şey batıldır..." mealindeki şiirini en doğru söz olarak vasıflan­dırması[145] da hayra ve fazilete tevsik eden hayırlı şiirlerin de olduğuna ve bunları Hz. Peygamberin takdir ettiğine delâlet etmektedir. Bu konuda daha fazla bilgi için bir önceki hadis-i şerifin şerhine de müracaat edilebilir.[146]

 

5011... İbn Abbas'dan demiştir ki: Bir çöl arabı Peygamber (s.a.)'e gelerek (huzurunda çok fasih) bir dille konuşma' yaptı. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a):

"Kuşkusuz bazı sözler sihir, bazı şiirler hikmettir” buyurdu.[147]

 

Açıklama
 

Bu hadisle ilgili açıklamalar (5009) ve (5010) numaralı hadislerin şerhinde geçtiğinden burada tek-rara lüzum görmüyoruz.[148]

 

5012... (Sahr b. Abdullah İbn Büreyde'nin) dedesinden demiştir ki:

Rasûlullah (s.a.)'i şöyle buyururken işittim: "Kuşkusuz bazı sözler si­hir (gibi tesirledir, bazı ilimler cehalettir. Bazı şiirler, hikmettir, bazı sözler de vebaldir." (Bu hadis-i şerif bu şekilde rivayet edilmiştir) bunun üzerine Sa'sa'a b. Sûhan şöyle dedi: "Kuşkusuz bazı sözler sihir (gibi etkili) dir" sözüne gelince (bunun manası şudur):

"Hak bir adamın aleyhine olur. (fakat bu adam) delilleri dile getirmek­te hak sahibinden daha güçlüdür. (Bu adam) konuşmasıyla toplumu etki­ler ve gerçeği alır götürür. "Bazı ilimler de cehalettir" sözüne gelince (bunun da manası şudur:)

Bir âlim kendini bilmediği bir konuda konuşmaya zorlar, bu da onun cahilliğini ortaya çıkarır.

"Bazı şiirler hikmettir" sözüne gelince, bu hikmet olan şiirler ise (şi­irlerden oluşan) vaazlar ve halkın öğüt aldığı darb-i meselelerdir.

"Bazı sözler de (söyleyen kimseler için) bir vebaldir" sözüne gelin­ce (bu) sözünü kendisini ilgilendirmeyen ve (dinlemek) istemeyen kimselere söylemendir."[149]

 

Açıklama
 

Bu hadis-i şerifi musannif Ebu Davud, Sa'sa'a b. Suhan'ın anlayışına göre açıklamıştır. Sa'saVnın yaptığı bu açıklama Ebu Davud (r.a)'ın anlayışına da uygundur.

Biz "Bazı sözler sihir (gibi etkili)dir." sözünü (5009) numaralı hadi­sin şerhinde, "Bazı şiirler de hikmettir" sözünü ise (5010) numaralı ha­disin şerhinde açıkladığımızdan burada tekrara lüzum görmüyoruz.

Biz burada ancak daha önce izahı geçmeyen cümleleri tahlil etmeye çalışacağız.

1. "Bazı ilimler cehalettir." sözüyle kasd edilen ilim, falcılık gibi, ta­rihin kesinlikle tesbit edemediği karanlık devirlere ait İsrailiyyat kabilin­den asılsız haberler ve faydasız bilgiler yığınıdır. Bunları öğrenmek insa­na birşey kazandırmadığı gibi hem faydalı bilgiler öğrenmek için son derece kıymetli olan zamanın zayi olmasına sebep olacağı, hem de ger­çekten lüzumlu olan bilgileri Öğrenmeye fırsat bırakmayıp, onların yerini alacağı için, bu bilgiler cehaletle özdeştir. Son derece kısıtlı olan ömrünü bunlarla geçiren kimse, gerçek ilmi öğrenmeye imkan bulamayacağından cahil kalmaya mahkûmdur. Onun için efendimiz bu tür bilgileri öğrenme­nin insanın gerçek bilgileri öğrenmesine engel olacağını haber vererek ümmetini bu hususta ikaz etmiştir.

Bu cümleyi daha farklı şekillerde anlayanlar da vardır. Bazılarına gö­re bu cümle ile anlatılmak istenen kişinin ilmiyle amel etmemesidir. Çün­kü kişi bilgisiyle amel etmeyince, hiç bilgisi olmadığı için amel edeme­yen cahilden farkı kalmaz.

Bazılarına göre de bu cümle ile kast edilen, bilmediği konularda ko­nuşmaya kalktığı için çelişkili tutarsız sözler söylemek durumuna düşen âlimdir. Çünkü her ne kadar diğer konularda bilgisi varsa da bilmediği ko­nularda konuşarak bilgi vermeye kalktığı için onun vermeye çalıştığı bu sözde bilgiler aslında cehaletten başka birşey değildir.

2. "Bazı sözler de vebaldir." cümlesine gelince, bu cümle ile kast edi­len: "Belanın gelmesini temenni eder mahiyette veballi sözler söylemek ve karşıdakine kendisini ilgilendirmeyen ya da seviyesinin üzerinde olan sözler söyleyerek onu bıktırmaktır."

Metinde geçen "... delil getirmekte hak sahibinden daha güçlü olur..." cümlesini (3583) numaralı hadisin şerhinde açıkladığımızdan burada tekrara lüzum görmüyoruz.[150]

 

5013... Said b. el-Müseyyeb de demiştir ki:

(Bir gün Hz.) Ömer mescidde şiir söylemekte olan Hz. Hassan (b. Sa­bitle uğradı. (Onu şiir söyler vaziyette görünce) O'na (şöyle göz ucuyla) bir baktı, bunun üzerine Hz. Hassan (O'na hitaben):

Ben bu mescidde senden daha hayırlısı var iken de şiir söylerdim." dedi.[151]

 

5014... Hz. Said b. el-Müseyyeb Hz. Ebu Hüreyre'den de (bir önceki hadisin) manasını (rivayet etmiştir. Ancak bu rivayette ravilerden Ma'mer bir önceki hadisten fazla olarak şunu da) ilave etmiştir: (Hz. Ömer cami­de şiir okunuşuna karşı bakışlarıyla gösterdiği tepkiye, Hz. Hassan'ın) Rasûlullah (s.a.)'in bu hususta vermiş olduğu izne dayanmak suretiyle karşılık vereceğinden korktuğu için O'na (mescidde şiir söylemesi husu­sunda) izin verdi.[152]

 

Açıklama
 

Hassan b. Sabit (r.a)'ın kendisinden rivayet edilen eder. bir hadis-j şerifte açıklandığı üzere Rasûlul­lah (s.a.) O'na: "Onları hicvet (korkma) Cibril seninle beraberdir."[153] buyurmuştur.

Aynı şekilde mü'minlerin annesi, Hz. Aişe'den rivayet edildiğine gö­re Rasûlullah (s.a.), Hassan için mescidde bir minber kurdurur, Hz. Has­san da o minberin üstüne çıkıp kâfirleri hicv edermiş.[154]

Edebiyat meraklısı kimselerin gerek kendilerinin gerek başkalarının şi­irlerini söylemeleri caiz olup olmadığı meselesi müctehidleri iki kısma ayırmıştır: Bir takımları şiir söylemenin mutlak surette caiz olduğunu söylemişlerdir. Şa'bî, Amr ibn Sa'd Becelî, Muhammed İbn Şirin, Said İbn el-Müseyyeb, Kasim, Sevrî, Evzâî, Ebu Hanife, Malik, Şafiî, Ahmed b. Hanbel, Ebu Yusuf, Muhammed, İshak, Ebu Sevr, Ebu Ubeyd (r.a.) bu görüştedirler. Sözü geçen fıkıh imamlarına göre, Hicivden, fuhuşdan, müslümanlardan birinin şeref ve haysiyyetine taarruzdan uzak olan şiirle­ri söylemekte bir sakınca yoktur. Delilleri ise "Ey Allahım, Hassan'i rû-hü'l Kudüs ile te'yid buyur."[155] mealindeki hadis-i şerifle konumuzu teşkil eden hadisin şerhi esnasında geçen hadislerdir.

Mesrûk ile, İbrahim Nehaî, Salim İbn Abdullah, Hasan-ı Basrî ve Amr ibn Şuayb (r.a.) ise şiirin rivayetini de söylenmesini de mekruh görmüş­lerdir. Delilleri ise "Şairlere gelince; onların ardınca ancak sapıklar gider."[156] mealindeki âyet-i kerime ile "Birinizin içinin irin ile dolup harap olması şiirle dolu olmasından daha hayırlıdır."[157] Mealindeki hadistir.

Şiir söylemekte bir sakınca olmadığını söyleyen fıkıh imamlarınca bu­radaki nehy her şiire şâmil olmayıp sadece fuhş-u kelâm ile karışık olan şiirlere şamildir.

Nitekim Rasulü Ekrem (s.a.)'in çok kere şiir dinlemiş olmaları, vezni­ni değiştirerek bile olsa başkalarının şiirlerini okumaları ve Özellikle, Hz. Hassan'ı her fırsatta şiire teşvik buyurmaları da bu görüşü te'yid etmek­tedir.

Her ne kadar müşriklere karşı şiirle sebb ve hicivde bulunmak caiz ise de , kâfirlerin de buna karşılık vererek, ehl-i İslama küfretmeleri ihti­mal dairesine gireceğinden, bunu müslüm anların başlatması caiz görül­memiştir. Fakat tecavüzü müşrikler, başlatırlar da aynı silahla müdafaa zarureti hasıl olursa o zaman bunda bir sakınca yoktur. Çünkü "müşrik­lerle, mallarınız, canlarınız ve dillerinizle mücadele ediniz." buyurulmuştur.[158]

Mevzumuzu teşkil eden hadis-i şeriften anlaşıldığına göre Hz. Ömer mescidde şiir söylemenin caiz olmadığı görüşünde imiş. Hz. Hassan b. Sabit'i şiir söylerken görünce bunu tasvib etmemiş ve tasvib etmediğini bakışlarıyla belli etmiş. Hz. Ömer'in bakışlarındaki manayı sezen Hz. Hassan: "Ben'bu mescidde senden daha hayırlısı varken de şiir söyler­dim" diyerek Hz. Ömer'e karşı kendini savunmaya başlamış. Hz. Ömer onun, kendisini savunmaya kararlı olduğunu ve bu hususta Hz. Peygam­berin kendisiai tasvib ettiğini ileri sürerek kendisine cevap vermeye hazır olduğunu gördüğü için Hz. Peygamber'e dayanılarak kendisine cevap ve­rileceği ve neticesiz kalacağı belli olan bir münakaşaya girmek isteme­miştir.

Bezlü'l-Mechud yazarına göre gerçekte bu konuda, Hz. Ömer'in gö­rüşü daha isabetli idi. Çünkü Hz. Peygamber devrinde mescidde şiir söy­lemeyi gerektiren sebepler vardı. Hz. Ömer devrinde bu sebeplerden hiç birisi kalmamıştı.

Hassan b. Sabit el-Ensari (r.a.) Muhadramindendir (yani hem cahi-liyyet döneminde hem de İslamiyet döneminde yaşamıştır). 120 sene ya­şamış bunun yarısını cahiliyye devrinde yarısını da İslamda geçirmiştir. Babasıyla iki ceddinin de yüzyirmişer sene yaşadıkları rivayet olunur. Künyesi Ebu'l-Velid, yahut Ebû Abdurrahman'dır.[159]

 

5015... Hz. Aişe'den demiştir ki: Rasûlullah (s.a.) Hassan b. Sabit için mescide bir minber koy(dur)wuştu. (Hz. Hassan) o minberin üzerine çı­kar, Rasûlullah (s.a.) aleyhine konuşanları hicvederdi.

Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.): "Muhakkak ki, Allah'ın Resulünü savunduğu sürece, Ruhulkudus Hassan ile beraberdir."[160] buyurdu.[161]

 

Açıklama
 

Hicviyye: Kusur ve aybın teşbih ve teşhiri için yazılan şiirler hakkında kullanılan bir tabirdir. Bu türlü nesir yazılara da o ad verilir. Birinin kusur ve ayıbını meydana koymak manasına gelen Arapça "Hecv" kökünden gelmektedir. Üstat Tahir Olgun'un dediği gibi "hiciv yahut hecv" maddesinin bu telaffuzu bizim ağzımıza zor gelmiş olmalıdır ki inceltilmiş "hicv" yapılmıştır.[162]

Ruhulkudus: Cebrail aleyhisselamdır.[163]

 

Bazı Hükümler
 

1. Hakkı ve hakikati ifade eden ve içerisinde dinen yasaklanmış sözler bulunmayan şiirleri yazmak ya da okumak caizdir.

2. Mubah şiirleri mescidde okumak caizdir. (Bu madde ile ilgili fıkhı görüşleri bir önceki hadisin şerhinde açıkladık).

3. Ruhulkudus, Cebrail aleyhisselamdır.[164]

 

5016... Hz. İkrime'den (rivayet edildiğine göre) Hz. Abbas: "Şairlere gelince onların ardınca azgınlar gider."[165] âyetini okumuş ve şöyle demiştir: (Yüce Allah) âyetin şairlerle ilgili olan bu hükümünden: "An­cak iman etmiş, salih amel işlemiş ve Alah'ı çokça zikretmiş olanlar...

müstesna"[166] buyruğu ile (anılan kimseleri, bu hükmün dışında tutarak) nesh istisna etmiş (onları hariç bırakmış)tır.[167]

 

Açıklama
 

Bu konuda İbn Kesir (r.a) şöyle diyor: Muhammed b İshak'ın Yezid İbn Abdullah İbn Kusayt'dan, onun ta Temim ed-Dari'nin kölesi Ebu'l-Hasan Salim el-Berrad'dan riva­yetinde o, şöyle anlatmış: "Şairlere gelince, onlara da azgınlar uyar."âyeti nazil olduğunda, Hassan b. Sabit, Abdullah b. Revaha ve Ka'b b. Malik ağlayarak Allah Rasulü (s.a.)'ne geldiler ve:

Bu âyeti indirdiği sırada şüphesiz Allah Teâlâ bizim şair olduğumu­zu biliyordu, dediler. Allah Rasulü (s.a.):

"Ancak iman etmiş, salih amel işlemiş olanları müstesnadır." âye­tini okuyup: İşte bunlar sizlersiniz, "Allah'ı çokça zikretmiş olanlar müstesnadır." ayetini okuyup: İşte onlar sizlersiniz, "zulme uğratıldık­tan sonra zafer kazananlar müstesnadır."ayetini okuyup: İşte onlar sizlersiniz, buyurdu.[168]

[136] Buharî edeb 92: Muslini, şiir 7-9; İbn Mace, edeb 42; Tirmizî. edeb 71: Darimî, istizan 69: Ahmed b. Hanbel. I. 17-1 177. 181. II. 39, 96, 288. 331. 355, 391. 478. 486.

[137] Buharî edeb 92: Muslini, şiir 7-9; İbn Mace, edeb 42; Tirmizî. edeb 71: Darimî, istizan 69: Ahmed b. Hanbel. I. 17-1 177. 181. II. 39, 96, 288. 331. 355, 391. 478. 486.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/255-256.

[138] Yunus (10), 81.

[139] Avnu'l-Mabud, XIII, 349-353.

[140] İbn Âbidin, İbn Âbidin Terceme ve Şerhi, I, 47-48.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/256-258.

[141] Buharı, edeb 90; Tirmizî edeb 69; İbn Mâce, edeb 41; Darimî, istizan 68; Ahmed b. Hanbel, I, 269, 273, 303, 309, 313, 327, 332, III, 456, V, 125.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/258.

[142] Şuara(26), 224.

[143] Şuara (26). 227.

[144] Kâmil Miras, Tecrid-i Sarih Terceme ve Şerhi, XII, 169-170 birinci baskı.

[145] Müslim, şiir 2-5.

[146] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/258-259.

[147] Buharî, edeb 90; Tirmizî, edeb 69; İbn Mâce, edeb 41; Darimi, istizan 68; Ahmed b. Hanbel. 1. 269, 273, 303, 309, 313, 327, 332, II, 456, V, 125.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/259.

[148] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/259.

[149] Buharı, şehadat 27, hiyel 10; ahkâm 20; Müslim, akdiye 4; Ebu Davud, akdiye 7: Tirmizî, ahkâm 11, 18; Nesâî, kada 12, 33; İbn M-3ce, ahkam 5; Muvatta, afediyye 1; Ahmed b. Hanbel, II, 332, VI. 203, 290, 307, 308, 320.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/260-261.

[150] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/261.

[151] Nesâî, mesacid 24; Müslim, tedailüssahâbe 151; Ahmed V, 222; Buharî, edeb 91.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/262.

[152] Buharî, edeb 91; Müslim, fedailüssahâbe 151; Nesâî, mesacid 24; Ahmed b. Hanbel, V, 222.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/262.

[153] Buharî, edeb 92; Müslim, Fedailüssahabe 153.

[154] Sünen-i Ebû Dâvud, hadis nu. 5015; Ahmed Naim, Tecrid-i Sarih Terceme ve Şerhi, II,326-327. Birinci baskı.

[155] Buharî, sala 68, bed'ül-halk 6; Müslim, fedailüssahâbe 151-152, 157; Nesâî mesacid 24; Ahmed b. Hanbel, V, 222.

[156] Şuarâ (26), 224.

[157] Ebu Davud, hadis nu. 5009.

[158] A. Naim, Tecrid-i Sarih Terceme ve Şerhi, II, 327-328.

[159] A. Davudoğlu, Sahih-i Müslim Terceme ve Şerhi, X, 387-388.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/262-264.

[160] Tirmizî, edeb 70.

[161] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/264.

[162] M. Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, I, 814.

[163] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/264-265.

[164] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/265.

[165] Şuara(26), 224.

[166] Şuara (26),227.

[167] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/265.

[168] Bekir Karlığa, Hadislerle Kur'an-i Kerim Tefsiri İbn Kesir, XI, 6115.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/265-266.