Konu Başlığı: Sidikten Temizlenme Gönderen: Zehibe üzerinde 03 Aralık 2011, 22:10:29 11. Sidikten Temizlenme (İstibra)
20. ... İbn abbâs (r.a.) dedi ki: ""Resûl-i Ekrem (s.a.) iki kabrin yanından geçiyordu: " Bakın dikkat ediniz, bunlar azap görüyorlar. Azap görmelerinin sebebi de büyük bir şey değildir; Şu sidikten sakınmazdı, şu da kuğuculuk yapardı" buyurdu. Sonra yaş bir hurma dalı isteyerek ikiye ayırdı, bir parçasını kabirlerinin birinin üzerine, diğerini de öbürünün üzerine dikti ve "Bu dallar kurumadıkça onlardan azabın hafifletileceğini umarım” buyurdu." Ravi Hennâd, rivayetinde "sakınmazdı" yerine "örtünmezdi" demiştir.[99] Açıklama Hadiste geçen "bunların azap görmelerinin sebebi büyük bir şeyde değildir.” beyânı iki şeküde te’ vil edilebilir: a. Terki zor ve büyük olmayan şeylerden dolayı azap görüyor değiller. Çünkü bevl'den sakınmakla gıybet ve koğuculuktan uzak durmak zor bir iş değildir. b. İnsanlar nazarında büyük olmayan şeylerden dolayı azap görüyorlar. Halbuki onlar dinî açıdan önemli ve büyük meselelerdir. Buhârî'deki rivayet bu mânayı desteklemektedir. Kadî îyad üçüncü bir te'vilde daha bulunmuştur, ona göre bu cümlenin manası: c. "Büyük olmayan günâhlar sebebiyle azap görüyorlar" şeklindedir. Aslında sidikten sakınmamak, adam öldürmek, zina etmek gibi günahların en büyüklerinden sayılmazsa da, namazın sıhhatine mâni olduğu için kabir azabına sebep olmaktadır. Namazın terki büyük günahlardandır. Onsuz namaz kılınamayacağına göre böyle kılınan namazlar terk edilmiş demektir. Koğuculuk, zarar vermek kasdryla insanlar arasında söz taşımaktır. Ya devamlı yapıldığı için veya insanlar arasında büyük felâketlere sebep olduğu için kabir azabına sebep olmuştur. Fakat koğuculuk terk edildiği zaman başkaları zarar görecek, işlendiği zaman umumî bir menfaate sebep olacaksa haram değildir. Burada kastedilen, yasaklanmış olan koğuculuktur. İslâm âlimlerine göre Resul-i Ekrem (s.a.) Efendimiz hurma dallarını kabirlerin üzerine dikmekle azap gören kebir sahiplerine şefaatçi olmak istemiştir. Yani bu hareketiyle kendisinin şefaatçi kılınması için fiilen niyazda bulunmuştur. Nitekim Müslim'in Hz. Câbir'den rivayet ettiği ettiği bir hadiste Resû-lullah (s.a.): "Ben azab gören iki kabrin yanından geçtim de şefaatim sayesinde bu dallar yaş durdukça onlardan azabın hafifletilmesini diledim."[100] buyurmuştur.[101] Bazı Hükümler 1. Kabir azabı hakür.Ona inanmak farzdır. Ehl-i Sunnetin görüşü buduf Mûtezüenin bu konuda Ehl-i sünnete muhalif olduğu rivayet edilirse de Mûtezilen'in ileri gelenlerinden çokları kabir azabını kabul etmişlerdir .Geniş bilgi için "Kabir Azabı" bölümüne bakılmalıdır. Ehl-i sünnete göre Allah Teâlâ kulu diriltir, bedenine ve vUcûdunun bir kısmına ruhunu ve aklım iade eder. Saadet veya şekavet ehlinden olduklarını idrâk etmeleri için küçüklerin aklı kemâle erdirilir. Haberlerde beyân edildiğine göre, büyükleri olduğu gibi küçükleri de kabir bütün ağırlığı ile sıkar. 2. Hadis-i şerif, az olsun çok olsun, bütün idrar çeşitlerinin mutlak surette necis olduğuna delildir. Her ne kadar konumuz insan idrarı ile ilgili isede, bu Hadis, insan ve hayvan idrarlarının necis olduğuna delil olabilir. Zira itibar sebebin özelliğine değil, mânanın gen el ligi nedir. Nitekim başka bir hadiste ayırım yapılmaksızın "sidiğin her çeşidinden sakının. Çünkü kabir azabının çoğu ondandır"[102] buyrulmaktadır. 3. Buhârî şârihi îbn Battâl'a göre bu hadis-i şerifte sadece insan sidiğinin necis olduğuna delâlet vardır. Diğer hayvanların idrarlarının pis veya necis olduğuna dair herhangi bir delâlet yoktur. Çünkü Ay lâfzından anlaşılan insan bevlidir.Şeklindeki elif-lâm’lı rivayetlerde ise, harf-i tarif zamirden ivaz olarak (bedel) gelmiştir ki, insan bevline ve bu özelliği taşıyan eti yenmeyen hayvanların bevline delâlet eder. Bu hadiste eti yenen hayvanların idrarının temiz veya pis olduğuna dair herhangi bir delâlet yoktur. Eti yenen hayvanların idrarının temiz olduğunu kabul edenlerin delili başka bir hadis-i şeriftir. 4. Bu hadiste kabirlerin üzerine ağaç dikilmesinin müstehab olacağına dair bir delil yoktur. Sahâbe-i kiramdan Büreyde bu hadisi örnek alarak kendi kabri üzerine hurma dalı dikilmesini vasiyet etmişse de, Resûl-i Ekrem'den ve hulefa-i râşidinden böyle bir uygulama görülmemiştir. Unutulmamalıdır ki, Fahr-i Kâinat Efendimiz "Sünnetimi ve hidâyet rehberi hâlifelerimin yolunu tutun. Onlara dört elle sanlın”[103] buyurmuştur. Kendisinin ve Râşit halifelerinin yapmadığı bir işi yapmak doğru değildir. 5. Hattâbi "Bu hadiste kabirlerin başında Kur'ân-ı Kerim okumanın müstehab olduğuna delil vardır. Zira ağacın teşbihi sayesinde ölünün azabının hafifletileceği umulursa, Kur'an-ı Kerim okumak bu hususta umut bağlamaya daha lâyıktır" demektedir. 6. İtstincâ vâcibtir. Zira hadiste geçen "İdrardan korunmazdı" cümlesinden maksat budur. Aynî, istinca ile birlikte, örtünmenin de vacib olduğunu söylemektedir. 7. Koğuculuk haramdır. Bu hususta icma vardır. 8. Resul-i Ekrem Kabirlerde azab görenlerin seslerini (mucize olarak) işitmiştir.[104] 21. ... Ibn Abbas (r. anhuma) Hz. Peygamber (s.a)'den (bir önceki hadisin) manasını rivayet etmiştir. (Hadisin râvilerinden) Cerîr cjedi ki (bundan önceki A'meş hadisindeki) "sidikten sakınmazdı" kelimesinin yerine Mansûr, rivayetinde "gizlenmezdi" kelimesini kullanmıştır. Ebû Mûaviye de (A'meş'den rivayetinde) tabirini kullanmıştır.[105] 22.... Abdurrahmân b. Hasene[106] (r.a.) şöyle demiştir: (Bir gün) Amr b. As[107] ile birlikte Nebiyyi Ekrem (s.a.) Efendimizi ziyarete varmıştık. Peygamberimiz, yanında sığır derisinden bir kalkanla çıktı. Sonra onun (arkasına) gizlenerek küçük abdestini bozdu. Biz "dikkatle bakınız Peygamberimiz kadınlar gibi oturarak (ve gizlenerek) abdestini yapıyor (bozuyor)” dedik. Resul-i Ekrem (s.a.) bunu işitti ve şöyle buyurdu: "İsrailoğullarından birinin başına gelenleri bilmiyor musunuz? Onlar (elbiselerine) bulaştığı zaman idrarın isabet ettiği kısmı keserlerdi. İşte, Benu Israilden bir kimse bundan (idrarın değdiği yeri kesmekten) onları nehyetti. Neticede (idrarın elbise üzerinde kalmasına sebebiyet verdiği, onları doğru olanı yapmaktan alıkoyduğu için) kabir azabına uğratıldı."[108] Ebû Dâvûd dedi ki: "Mansur Ebû vâ'il'den, o da Ebû Musâ'l-Eş'arî'den bu hadisi rivayet ederken Ebû Musa (r.aj'nın (hadisteki) "elbiselerine idrar bulaşınca** sözü yerine '"derilerine idrar bulaştığında" dediğini söylemiştir." Âsim ise Ebû Vâil'den, o Ebû Musa'dan, o da Hz. Peygamber (sm.) den rivayet ederken Resulü ilah'm sözü geçen tabirler yerine “onlardan birisinin cesedine (idrar bulaştığında)" dediğini rivayet etmiştir.[109] Açıklama Abdurrahman b. Hasene ve Amr b. Âs hazretleri câhiliye âdetleri içinde yetiştiklerinden, Fahr-i Kâinat Efendimizin idrardan sakınmak için yere oturarak ve gizlenerek küçük abdest bozmasını ilk defa görünce, birden bire yadırgamışlar ve hayrete düşerek kendi aralarında konuşmaya, "Bak hele Nebiyy-i Ekrem oturarak kadınlar gibi bevl ediyor" demeye başlamışlar. Aslında onların bu sözlerinde alay ve hakaret kastı yoktur ve zaten sahâbiden böyle bir hareket de beklenemez. Nebiyyi Ekrem'in bu fiilini yadırgamaları câhiliye hayatında ayakta işemenin erkeklik ve kahramanlık alâmeti sayılmasındandır. Bu iki sahâbî yeni müslüman olduklarından cahiliyye döneminden yeni kurtuluyorlardı. Fahr-i Kâinat Efendimiz de gayet yumuşak bir tavırla işin ciddiyetini tarihî misallerle anlattı. Hadiste geçen "Benu tsrailden bir kişi*' den kasıt, herhangi bir kişidir denilirse, hadisi anlamakda bii güçlük yoktur. Ancak Aynî'nin dediği gibi bu, Mûsâ (a.s.)'dır, denilirse, o zaman hadis-i şerife şöyle mana vermek gerekir: "Mûsâ (a.s.) bevlden sakınmaları konu* sunda onları uyardı; bu uyarıyı, dikkate almayanlar kabirde azaba uğratıldı." Şu da var ki bu iki sahabinin "Peygamber'e bakın kadınlar gibi abdest bozuyor" sözü "kadınlar gibi gizlenerek, edep yerlerini açmadan, sakınarak abdest bozuyor'* manasana da hami edilebilir. O takdirde bu, Rasûlul-lah*ın edebine, hayasına hayranlık ifadesini taşır.[110] Bazı Hükümler 1. Bu hadis-i şerif, herhangi bir sütre arkasına gizlenildiği zaman kazayi hacet için uzağa gitmenin gerekmediğine delâlet eder. Ancak birinci hadis-i şerifte de açıklandığı üzere, Resulüllah (s.a.) abdest bozacağı zaman genellikle insanlardan uzaklaşmayı tercih ederdi. 2. Kişi bilmediği bir dini konuda konuşmamalıdır. 3. Öğreticilik görevini üzerine alan kişi hitaplarında nezâket ve mülâye-met üzere bulunmalıdır. 4. Yine bu hadis necasetten sakınmak hususunda titizliği emreder. 5. Ayrıca bu hadis-i şerif insanlara yakın bir yerde abdest bozarken ÖT-tünmenin lüzumuna da delalet eder. 6. Dinî emirlere aykırı hareket etmenin insanın helakine ve felâketine sebep olacağı bu hadis-i şerifin ihtiva ettiği hükümlerdendir. 7. Sert zemin üzerinde sıçrama ihtimaline binaen idrarın oturarak yapılması icab eder. Ebû Dâvûd, bu iki hadisin rivayet farklarına işaret ettiği gibi aynı zamanda Ebû Musa'nın ilk rivayetinin mevkuf olduğuna da dikkati çekiyor. Ancak Kurtubî, hadiste geçen deriden maksadın deriden yapılan elbise olması gerektiğini, aksi takdirde insanın kendi derisini kesip atmasının,teklif-i mâ-lâyutak kabilinden olacağını ileri sürmektedir.[111] [99] Buhârî, vudû 57; Müslim, tahâre 34;Tirmizî, tahâre 53; Nesâî, tahâre 5; İbn Mâce, tahfi-re 26. Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 1/ 43. [100] Müslim, Zühd 74. [101] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 1/ 44. [102] el-Mütteki, Kenzü'l-Ummal IX, 374; Munzirî, et-Tergtb ve't-Terhlb, I, 39 Heysemî, Mecmeu'z-zevâid, I, 207. [103] Bk. 4607 numaralı hadis. [104] Bezlu'I-mechÛd, I, 57. [105] Cerîr'in bu sözlerinde zühul vardır; zira Ebû Muâviye'nİn (Muhammed b. Hâzim) A'meş'ten rivayetinde; "Fekftne M yestetinı" lâfzı vardır. Bk. Buhârî, vudû 56. [106] Abdurrahmân b. Hasene, Îbnu'1-Muta' ve Ebü Şurahbîl künyeleriyle meşhurdur. Hz. Peygamber (s.a)'den rivayetle meşhur ise de, hakkında kaynaklarımızda fazla bilgi yoktur. Kendisinden Zeyd b. Vehb rivayette bulunmuştur. (Tercüme-i hali için bkz. Îbnü'1-Esîr, Üsdu'l-ğâbe, III, 436; Tecridu Esmai's-SahÂbe: I, 45; el-tsâbe: IV, 360; Tehzibu't-Tehzîb: VI, 163). [107] Amr b. Âs: Âs b. Vâil'in oğludur. Necâşî'nin yanında muslüman olmuştur. Müslüman olmazdan önce Amr b. Âs: Âs b. Vâil'in oğludur. Necâşî'nin yanında muslüman olmuştur. Müslüman olmazdan önce Habeşistan'a hicret eden müslumanlan teslim almak üzere Habeşistan kralı Necâşi'ye gönderilmişti. Necâşi, Kureyşin bu teklifini reddetmekle beraber. Amr b. As'ı ayıpladığından orada muslüman olmuş ve sekizinci sene-i hicriye Safer'inde Medine'ye hicret etmiştir. Bir rivayete göre de Hâlid b. Velid ve Osman b. Talha ile birlikte Mekke'nin fethinden altı ay önce hicret edip muslüman olmuştur, müteakiben Resul-i Ekrem kendisini Zâtü's-Selâsil Seriyyesine kumandan tayin etmiştir. Sonra Amman'a tahsildar tayin edilip Efendimizin irtihaline kadar orada kalmıştır. Ebû Bekr, Ömer (r.a.) zamanlarında da Şam, Filistin ve Mısır'ın fethine memur edilmiştir. Hz. Osman'ın şehâdetioden sonra Hz. Muâviye'nin yanına gitmiş ve Siffîn vak'asında özel müşaviri olmuştur. Son derece zeki, hatip, şâir olan Amr b. Âs hiç şüphesiz Arab dâhilerinden sayılan mühim bir simadır. Hicrî 43 yılında vefat etmiştir ve Mukattam'a defn olunmuştur. Hz. Peygamberden 37 hadis rivayet etmiştir. Bunlardan üç hadisin rivayetinde Buharı ile Müslim ittifak etmişler, birini sadece Buhârî, ikisini de sadece Müslim rivayet etmiştir. (Geniş bilgi için bkz. İbn Sa'd, Tabakftt, IV, 254; VII, 493; Hatîb» Tarttan Baftdftd, VI, 303; Ibnu'l-Kayserâm el-Cem'beynericâirs-S»hîhayn, 1,362; İbnu'l-Esîr, Üsdu'l-gflbe, IV, 115; Zehebî, A'lamu'n-nubclft, III, 54-77; İbn Hacer, el-tsâbe, III, 2-3 Tehzfbu't-TehzSb, VIII, 56; tbnu'1-lmâd, Şezerâtu'z-zeheb, I, 53; An sâri, Asr-ı Saadet, II, 351-374.). [108] Nesâî, tahâre 25; İbn Mace, tahâre 26; Ahmed b. Hanbel, IV. 196; VI, 27. [109] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 1/ 44-48. [110] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 1/ 48. [111] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 1/ 48-49. |