๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Süneni Ebu Davud => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 19 Mayıs 2012, 17:08:56



Konu Başlığı: Şehre Gelen Malı Şehir Dışında Karşılamak
Gönderen: Zehibe üzerinde 19 Mayıs 2012, 17:08:56
43. Şehre Gelen Malı Şehir Dışında Karşılamak


 

3436... Abdullah b. Ömer (r.anhüma)'dan rivayet edildiğine gö­re Rasûlullah (s.a) şöyle buyurmuştur:

"Bazınız bazınızın satışı üzerine satışta bulunmasın. Mallar çar­şıya indirilinceye kadar (onları) karşılamayınız."[353]

 
Açıklama

 

Hadis-i şerife göre Hz. Peygamber (s.a), alışverişle ilgili iki şeyi men etmiştir:

1- Yapılan bir satışı bir başkasının bozup kendi malını satmasıdır. Bu mesele şu şekilde tasavvur edilir: İki kişi bir malı alıp satma konusunda an­laşırlar, fiatta .ıiutabakat sağlarlar. Fakat daha meclis muhayyerliği varken üçüncü bir şahıs gelir, müşteri için daha avantajlı şartlarla kendi malım sat­mak ister. Böylece müşteri önceki akdi fesheder. Bu durumda satıcı zarara uğrar. İşte Hz. Peygamber (s.a)'in yasakladığı budur. Ama, iki kişi pazarlık halinde iken, henüz alım satım gerçekleşmeden bir başkası araya girip kendi malını satmak isterse bu caizdir. Nitekim Hz. Peygamber (s.a) açık artırma yoluyla bir çul ve maşraba satmıştır.

2- Şehre getirilmekte olan malları daha şehir dışında iken karşılayıp sa­tın almak, onların şehire girmesine engel olmak. Hz. Peygamber (s.a)'in bu­nu yasaklamasının iki önemli hikmeti vardır:

a) Üreticiyi korumak: Genellikle yollara çıkıp ticarî kafileleri karşıla­yanların maksadı, üreticinin elindeki malı ucuza almaktır. Çünkü köyden gelen üretici şehirdeki fiatı bilemez. Özellikle, kendilerini karşılayan tacirler pazardaki fiatları gizler veya olduklarından daha az gösterirlerse, üreticinin aldanması daha fazla olur.

b) Tüketiciyi korumak: Çünkü şehre gelen malı yolda karşılayanın mak­sadı, fazla kâr etmektir. Dolayısıyla bu durumda olan kişi üreticiden aldığı malı elinden geldiği kadar pahalıya satmak isteyecektir. Ayrıca tüccarın üre­ticilerin mallarını yollarda kaşılayıp satın alması tekelciliğe sebep olur. Ser­best rekabete engel olur. Fiatların düşmesinde önemli payı olan rekabet im­kânı ortadan kalkınca fiatlar artar, bundan da tüketici zarar görür.

Bilindiği gibi dinin.'z, kişinin hem dünya hem de âhiret hayatına hita-beder. Bazan dünya hayatının dizenini sağlayacak şeyleri, uhrevî müeyyi­delerle disipline eder. İşte burada da, gerek üretici olsun gerek tüketici olsun bütün halkın, dünya nenfaatım ilgilendiren bir konu uhrevî bir müeyyide ile kontrol edilmektedir. O müveyyide, Hz. Peygamber'in emrine karşı gel­menin doğuracağı sonuçtur. O da en azından kerahattır.

Âlimlerimiz; üreticileri şehir dışında karşılayıp, mallarını ta orada satın almanın dinî açıdan mahzur olduğunda müttefik oldukları halde, hukukî açı­dan bu alışverişin geçersiz olduğunu söylememektedirler. Hattâbî, âlimlerin bu konudaki görüşlerini şöyle özetler:

"Bazı âlimler, üreticileri şehir dışında karşılamayı mekruh görmüşler­dir. Mâlik, Şafiî, Ahmed b. Hanbel ve İshak bu gruptandır. Onlardan, bu satışın fasid olduğunu söyleyen hiç kimseyi bilmiyorum. Ancak, Şafiî bu du­rumda hadisin zahirine bakarak, satıcının muhayyer olduğunu söyler. Zan­nediyorum Ahmed de aynı görüştedir. Ebu Hanîfe, şehir dışında mal karşılamayı mekruh görmez ve satıcı pazara geldiği zaman ona muhayyerlik de tanımaz..."

Hattâbî'nin ifadesinden Ebu Hanîfe'nin, sanki şehir dışında mal karşı­lamayı normal gördüğü izlenimi edinilmektedir. Oysa gerçek öyle değildir. Hidâye'de, Hanefilerîn bu konudaki görüşleri şöyle dile getirilir:

"Şehire gelen malı yolda karşılamak yasaklanmıştır. Bu, şehir halkına zarar verdiği zamandır. Ama zarar vermezse mahzur yoktur. Ayrıca tacir, mal getirenlerden çarşıdaki fiatları gizlerse yine mekruhtur. Çünkü bunda hem aldatma hem de zarar verme sözkonusudur."

İbnii'l-Hiimâm da şöyle der:

"Şehir dışında mal karşılamanın iki şekli vardır:

a) Zahire alıcıları, kıtlık senesinde şehre mal getirenleri karşılarlar. Mak­satları, daha sonra şehir halkına pahalı satmaktır.

b) Mal getirenler şehirdeki fiatları bilmedikleri için, tacirler onları kar­şılarlar ve daha ucuza satın alırlar. Şafiî'ye göre; tacirler bunu kasden yap­mışlarsa isyan etmiş olurlar. Ama tesadüfen şehir dışına çıkmış ve orada şehre mal getirenlere rastlamışlarsa bunun günah olup olmadığında iki görüş var­dır. Onlardaki kuvvetli görüşe göre bu da günahtır. Ama bize göre yasak, ya şehir halkına zarar vermek ya da fiatları gizlemekle kayıtlıdır. Halka za­rarı yoksa ve fiatlar gizlenmemişse bu hareketin mahzuru yoktur."[354]

 
Bazı Hükümler

 

1. Bir kişjnin pazarlığı arasına girip, onun satışına manı olarak kendi malını satmak caiz değildir.

2. Tacirlerin, şehir dışına çıkıp, şehre mal getiren tüketicilerin malını yolda satın almaları, onların pazara girmelerine engel olmaları caiz değildir.[355]

 

3437... Ebû Hureyre (r.a)'den rivayet edildiğine göre; Rasûlullah (s.a), şehre satılmak için getirilen malı, yolda karşıla­mayı nehyetmiştir. Eğer müşteri malı karşılar da satın alırsa, mal sahibi şehre geldiği zaman muhayyerdir, (isterse satışı feshedebilir).

Ebû Ali der ki:

Ebû Davud'un şöyle söylediğini işittim: "Süfyân; bazınız bazını­zın sarışı üzerine satışta bulunmasın sözünün manası; bende on liraya ondan daha iyisi var, demesidir."[356]

 
Açıklama

 

Buharî'deki bir rivayette bu mana şu şekilde ifade edilmiştir: "Rasûlullah (s.a) (malı yolda) karşılamayı ve şehirlinin köylü için satmasını nehyetti." Şehirlinin köylü için satmasından maksat, onun malını daha pahalı satmak için aracı olmasıdır. Nehye sebep, piyasada pahalılığın baş göstermesidir.

Bu hadiste Hz. Peygamber (s.a), mal sahibinin şehre gelip de fiatları öğrendiği zaman yaptığı satışı feshedebileceğini söylüyor. AIiyyü'1-Kârî; bu­nun, önceki satışın geçerli olduğuna delil olduğunu, çünkü fasit bir satışta muhayyerlik düşünülemeyeceğini söyler.

İbnü'l-Hacer de şöyle der: "Kendi sattığı fiat piyasa fiatının üstünde veya ona eşitse bu durumda iki yön vardır: Bir açıdan hadis mutlak olduğu için muhayyerlik vardır". Ama esah olan, aldatma olmadığı için muhayyerli­ğin olmamasıdır."

Konunun daha geniş izahı önceki hadisin şerhinde geçmiştir.[357]

[353] Buharî, büyü 71; Müslim, Büyü 14; Nesâî, büyü 17,20, 21; İbn Mâce, ticârât 13; Dâri-mî, büyü 33; Ahmed b. Hanbel, II, 7, 22, 63.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 12/512.

[354] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 12/513-514.

[355] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 12/514.

[356] Müslim, büyü 16, 17; Tirmizî, büyü 12; Nesâî, büyü 18.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 12/514-515.

[357] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 12/515.