๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Süneni Ebu Davud => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 08 Aralık 2011, 21:36:58



Konu Başlığı: Saçı Sakalı Boyamak
Gönderen: Zehibe üzerinde 08 Aralık 2011, 21:36:58
18. (Saçı Sakalı) Boyamak
 


4203...  Ebû  Hûreyre (r.a) Rasıilullah  (s.a)'den  nıeıfû olarak  şöyle rivayet etmiştir.

"Yahudiler ve hiristiyanlar (saçlarını ve sakallarını) boyatılıyorlar. Onlara muhalefet ediniz."[110]

 

Açıklama
 

Hâdis-i şerif, Külübî Siüe'nin tümünde yer almıştır.

Tirmizî'deki rivayet "Beyazlığı (kılları) değiştiri­niz, yahudilere benzemeyiniz" şeklindedir.

Tirmizî: "Ebû Hüreyre hadisi basen sahîhdir. Ebû Hiireyredcn, birçok yolla rivayet edilmiştir." der.

Hadis, saç ve sakalı boyamanın meşruiyetine delâlet etmektedir. Bu meşruiyetin illeti de yahudi ve hırisliyanlara muhalefettir. Bu illet, saç ve sakal boyamanın müstehap oluşunu telkin etmektedir. Çünkü. Rasûluilah (s.a) yahûdî ve hıristiyanlara muhalefetle çok titiz davranır ve bunu em­rederdi.

Şevkânî: Selefin bu sünnetle çok meşgul olduklarını söyler ye şunları ilâve eder: "Onun için sen, tarihçilerin, eskilerin lercemei hâllerinden bahsederken saçını sakalını boyardı, boyama/dı gjbj sözler kullandıkları­nı görürsün. Ibnü'l Cevzî, sahabeden bir gurubun saç ve sakallanın boya­dıklarını söyler. Ahmed b. Hanbel sakalını boyayan bir adam görmüş ve

"Ben ölen bir sünneti ihya eden bir adam görüyorum" demiş, sevinmiştir. Nevevî 'de şöyle demektedir: "Bizim mezhebimize göre kadın ve erkeğin beyaz kılların, san veya kırmızıya boyamalar, müstehaptır. Esah olan gö­rüşe göre siyaha boyamaları haramdır.[111]

Şevkânfnin ifâdesine göre beyaz kılların boyanmasında iki menfaat vardır. Bunlar:

1- Saç ve sakalı temiz tutmak,

2- Ehli Kitaba muhalefet etmektir.

Üzerinde durduğumuz bu hâdis-i şerifte beyaz kılların boyanması teşvik edilmekte, ancak boyanın rengi konusunda herhangi bir kayıt (Görül­memektedir. Bu satırlar okunurken Nevevî'nin beyânından boyanın san veya kırmızı olması gerektiği, siyaha boyamanın ise caiz olmadığı anla­şılmaktadır. İleride gelecek olan hadislerde, bu hükme ışık tutanlar vardır Biz bu konunun münakaşasını o hadislerin açıklaması esnasında ele ala­cağız.

Bu ve ileride gelecek olan hadisler, açık bir şekilde ağaran saç ve sa­kalları boyamaya teşvik ettiği halde, aksi görüşlerin serdedilmcsine imkân verecek rivayetlerden dolayı ulemâ, saç ve sakal boyamanın hük­münde ihtilâf.etmişlerdir. Bu konudaki görüşleri de yine Neylü'l - Evtar'dan özetle naklediyoruz.

Sahabe ve tâbîundan birçok kişi, saç ve sakal boyamanın hükmü ve bo­yanın cinsinde ihtilâf etmişlerdir. Bazıları, boyamanın daha efclâl olduğu­nu söylemişler ve ağaran kılları değiştirmenin yasak olusuna delâlet eden bir hadis rivayet etmişlerdir.

Ayrıca Hz. Peygamberdin saç ve sakalındaki ağarmış olan kıllarını boyamadığmı söylemişlerdir.

Bazı âlimler de saç ve sakalı boyamanın eraâl olduğunu söylemişler. bu konuda varid olan hadisleri, sahabe, tâbiûn ve daha sonrakilerin uygu­lamalarım delil ittihaz etmişlerdir. Bunlar da kendi aralarında boyanın rengi konusunda ihtilafa düşmüşlerdir.

Taberi, boyamanın hükmü konusundaki bu ihtilaflar için şöyle der: "Doğrusu şu ki Hz. Peygamber (s.aVin beyaz kılları boyamayı teşvik eden ve ondan nehy eden tüm hadisler sâhihdir. Ve bunlar arasında çelişki yoktur.

Bu konudaki emirler Ebû Kuhâfe gibi saçı sakalı bembeyaz olanlar hakkındadır, yasaklamalarda saçı sakalı kır olan yani siyahı da beyazı da bulunanlarla ilgilidir. Eski alimlerin bu görüşte olmaları kendi durumla-rındaki farklılıktır. Yani kimisinin saçları kır. kimisinin beyaz olmasıdır.

Ayrıca bu konudaki emir ve nehiyler bağlayıcı değildir.[112]

Bu izahtan anlaşılıyor ki sac ve sakalı lamaıncn ağarmış olanlann sarı veya kırmızıya boyamaları rniistehapttn

Kır olan saç ve sakalların boyanması ise meşru değildir. Kadı İyaz ise, meseleye biraz daha farklı bakmış, saç boyamak adet olan yerlerde boyamanın lüzumunu, adet olmayan yerlerde de boyanmaması gerektiğini yahut; ağaran saçları temiz olup boyamasına gerek duy­mayanların boy anlamalarını, aksi olanların ise boyamalarının müslehap olduğunu söyler.[113]

 

Bazı Hükümler
 

1- Müslümanlar inanç ve düşüncelerinde olduğu gibi, dış görünüşle rinde de müslüıncuı ıııaıııaıtı ınuiıaıcıcı etmekte, onlara benzememekle liliz davran­malıdırlar.

2- Saçı veya sakalı ağaran erkeklerin ve saçı adanın kadınların saçları­nı boyamaları müstehaptır.[114]

 

4204... Câbir b. Abdullah (r.a) demiştir ki; "'Mekke leıhedildiğ Ebu Kuhafe[115] getirildi, saçı ve sakalı ak yavşan gibi bembeyaz kil Rasûlullah (s.a) "şunu bir şeyle değiştirin, siyahlan uzak durun (şu beyazlığı siyahın dışında bir renkle boyayınî buyurdu.[116]

 

Açıklama       
 

Hadisin Müslim'deki bir rivâyelinde. Ebû Kuhâ-IVmn Mekke felni y|j| mK yoksa Mekke ,emj günü mü getirildiği .şek ile ifade edilmekledir. Ayrıca bu rivayette. Ebû Kuhâ-fe'riin saçlarının boyanmasının hanımlarına emredüdiği bildirilmekledir.

Ahmet b. Hanbel'in, Enes (r.a)'dan yaptığı rivayetle bildirildiğine gö­re; Ebû Kuhâfe'yi. Uz. Ebu Bekir (r.a} taşıyarak gelirip. Rasûluilah'm hu­zuruna  bırakmış   ve Ebû  Kuhâfe  müslüman olmuştur.Taberî nin rivayetinde ise. Ebû Kuhâfe'yi götürüp saçını sakalını kırmızıya boyadık­ları ifâde edilmiştir.

Hâdis-i .şerifte, Ebû Kuhâfe'nin saç ve sakalının beyazlığı '" (segame)ye benzetilmiştir. Bu kelime (süğâme) seklinde ele okunmakta­dır. Aliyü'l - KarTnin ifadesine göre; Mirak Şah da "süğâme" şeklinde ol­duğunu söylemiştir. Kamûsüı ise "seğâni" şeklindedir. Bu kelime yaprağı ve çiçeği bembeyaz olan bir bitkinin ismidir. Asım Efendi kumus tercemesinde bu kelimeyi, "Ak yavşan1" diye terecine etmiş, Bûrhan'daki iza­hın ise "yandık otu" mânâsına gelecek şekilde tefsir edildiğini söylemiş­tir. Bu ihtilâfların önemi yoktur. Meselenin esası. Ebû Kuhâfenin saç ve sakalının bembeyaz olup yaprağı ve çiçeği kar gibi beyaz oktu bir bitkiye benzetildiğidir.

Bu hâdis-i şerif ağaran saç ve sakalı boyamanın müslebap olmakla be­raber, siyaha boyamanın caiz olmadığına delâlet çimekledir. Siyaha boya­manın nehyedildiği açık olmakla birlikte bu nehiy mutlak midir, yoksa bazı hallerde siyaha boyanabilir mi? Bu konudaki görüşleri 20. bab'da 4212. hâdis'in izahı esnasında vereceğiz. Çünkü o bab, sırf siyaha boyan­ma konusundadır.[117]

 

4205... Ebû zer (r.a)'den; Rasûlullah (s.a)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:

Kendisi ile şu beyazlığın (saç ve sakal beyazlığı) değiştirildiği en iyi şey, kına ve ketem'dir.[118]

 

Açıklama       
 

Tirmizî bu hadisîn basen sahili olduğunu söylemiştir

Ketem: Avnül Mabûd'daki ifâdeye göre, Yemen'de yetişen bir bitkidir. Kendisinden elde edilen boya kahverengidir. Bazı âlimler bu bitkinin zeytin ağacı yapraklarına benzeyen yapraklan ve karabibere benzeyen meyvele­ri olduğunu söylerler.

Kamusta, bu bitkinin kökü kaynatılarak mürekkep ekle edildiği bildiril­mektedir. Kamus mütercimi, bu izaha göre anılan bitkinin çivil olu olması gerektiğini söyler İbnü'I Esir'de ketemin vesimc ile karıştırılarak saçı siya­ha boyamaya yarayan bir bitki olduğunu söylemekledir.

Hâdîs-i şerif beyazlaşan saç ve sakallan kına ve kelem denilen bitki ile boyamanın, başka bir şeyle boyamaktan daha iyi okluğuna delâlcl etmektedir. Şüphesiz bu hadis, saçı sakalı başka bir şeyle boyamanın caiz olmayı­şına delil sayılamaz.

Saçı sakalı bu iki madde ile boyamaktan maksat, ikisini karıştırarak boyamak mı, önce birisi ile sonra da öbürü ile boyamak mı. yoksa bunlar­dan birisi ile mi boyamak olduğu konusunda farklı görüşler vardır. Sahîh-i Müslîm'de, Hz. Ebû Bekir'in kına ve ketemle. Hz. Ömer'in ise sadece kına ile boyadığı bildirilmektedir. Bu rivayet, Hz. Ebû Bekir'in ikisini ka­rıştırarak saç ve sakalını boyadığını Hz. Ömer'in ise sadece kına ile boya­dığını ortaya koymaktadır.

Yukarıda ketem kelimesinin ifâde ettiği mânalar konusunda bazı âlimlerin söylediklerini aktarmıştık. Bu nakillerden bazılarına göre de, kelem, siyah renk veren bir bitkidir. Buna göre saç ve sakalı boyarken sadece kelem kulla­nılması bir müşkil ortaya koymakladır. Çünkü Hz. Peygamber (s.a). saçı sa­kalı siyaha boyamayı nehyetmiştir. O halde hâdislen maksat. ya hu ikisini ka­rıştırarak kullanmaktır ki o zaman ortaya kahverengi bir renk çıkar ya da ke­tem,sırf siyah renkte değildir. Belki siyaha çalan bir renktir. Kinâvî, kelemin çeşitli mânâlarını ve bu mânâlara göre hadisin izahını yapmıştır.

Hafız: "Safî ketem, kırmızıya çalan bir siyahlığı gerektirir. Kına ise kırmızılık verir. İkisinin birlikte kullanılması siyah kırmızı arası (kahve­rengi) bir renk meydana getirir' der.

Bu maddelerin ard arda kullanılması, yine kırmızı, ve siyah arası bir renk meydana getirir.[119]

 

Bazı Hükümler
 

1. Ağaran saç ve sakalların çeşitli maddelerle boyanması caizdir.

2. Saç ve sakalı boyamakta kullanılan maddelerin en iyisi kına ve ke­tem bitkileridir.[120]

 

4206... Ebû Risme (r.a); şöyle demiştir: Babamla birlikle Rasûluliah (s.a)'in yanına gittik. Rasıılu affın saçları kulak yumuşağına kadar sark­mış vaziyette idi, üzerinde kına lekeleri vardı. Sırıma da iki yeşil cübbe bulunuyordu.[121]

 

Açıklama
 

Hadisin Ahmed b. Hanbei'in müsnedindeki rivâyetinde "sırtında iki yeşil cübbe vardı. beyazlaşan saçı ve sakalı da kırmızı idi. denilmektedir. Yine Ahmed b. Hanbel’in diğer bir rivayeti de "Beyaz kılları kırmızı gördüm" şeklindedir.

Şemâilde Ebû Risme.'fnin sözü '"yanımda oğlum olduğu halde Hz. Peygamber'e gittik" şeklindedir. İbn. Ebi Hatim bu rivayetlerden birisinin vehm olduğunu söyler.[122]

 

4207... Bize Muhammed b. El - Alâ haber verdi. Bize İdris. İbn Ebcer'den işittim diyerek haber verdi. İbn Ebcer. İyad b. Lekiflan, o da Ebû Rimse'den bu (yukarıdaki) haberi rivayet edip şöyle dedi.

Babam Rasûluliah (s.a)'e:

"Bana sırtındaki (nübüvvet mührü) ni gösler; ben tabibim" dedi.

Rasûluliah (s.a):

"Tabîb Allah'tır belki, sen şefkatli bir adamsın onun tabibi yara­tandır." buyurdu.[123]

 

Açıklama   
 

Bu hadis, bir öneeki hadisin biraz daha detaylı bir rivayetidir. Onun için bu rivayetin isnadını icreemeye aldık.

Hâdis-i şerifin. Ahmed b. Hanbei'in müsnedinde de birkaç rivayeti vardır. Bu rivayetleri göz önüne alarak hadiseyi şu şekilde toparlamamız mümkündür.

EbûRimse. babası ile birlikle Rasûlullah'ın huzuruna varmış. Babası. Efendimiz'e. kendisinin bir tabîb sülâlesinden geldiğini ve kendisinin de tabîb olduğunu söyleyerek sırtındaki peygamberlik mührünü görmek isle­yip ıiEğer o bir ursa onu tedavi edeyim" demiş. -"Bunun üzerine Peygam­ber Efendimiz, asıl tabibin Aiiah olduğunu, onun ise gördüğü hastalına karşı şefkat duyan, onların acısını dindirmek isteyen birisi olduğunu söy­lemiş. Ayrıca Efendimiz, sırtındaki mühüriin esas labînin Allah U\c) ol­duğunu ilâve etmiştir.

Bu rivayetlerden anlıyoruz ki, Ebu Rimse'nin babası Hz. Peygam­ber1 İn sırtındaki nübüvct mührünü bilmiyor: onu bir uf zannediyordu. Onun için. onu tedavi etmek için Efendimiz/c müracaatla bulundu.

Rasûlullah'm "Asıl tabîb Allah'tır" buyurarak, Hbû Rinıse'nin baba­sının teklifini reddetmesi, sırtındaki benlerin tedaviyi Liereklirecek birden olmamasından dolayı olsa gerekir. Çünkü, Efendimiz, daima tedavi yolla­rının aranmasını teşvik etmiştir. Nitekim tedavi maksadıyla kan da aldır­mıştır.[124]

 

4208... Bize, İbn Beşşâr haber verdi, bize AbtİLiriahnıaıı haber verdi. Bize Süfyan , İyâd b. Lakîl'len. o da Ebû Kjhışe'tlen rivâyei elli. Ebû Rimse şöyle demiştir:

Babamla birlikte Rasûlullah (s.a)(in yanınal'e yeldik. Rasûiullah bir adama -veya babama- (beni göstererek) "Bu kim?" diye sordu. Babam "oğlum" dedi.

Rasûlullah (s.a) "Sen, onun aleyhine suç işlemezsin (senin suçun ondan sorulmaz)"[125] buyurdu. O zaman, Rasûlullah (s.a) sakalına kına yakmıştı.[126]

 

Açıklama
 

Bu rivayetin bir başka nakli de şu şekildedir:Ebu Rmıse; şöyle demiştir:

"Babamla birlikte Rasûlullah (s.aVın yanma gittik. Rasûlullah (s.a} babama: " Bu oğlun mu?" dedi. Babam:

Kâbenin rabbine yemin ederim ki evel.

Doğru mu söylüyorsun?

Ona şehâdet ederim.

Rasûlullah (s.a) benim babama benzeyişime ve onun benim üzerime yeminine güldü sonra da:

"O senin aleyhine, sende onun aleyhine suç işlemezsin (sen onun o ) (da senin) (suçundan sorumlu değilsiniz)" buyurdu" ve  kimse başkasının yükünü taşımaz (yani kimse başkasının suçunun cezasını çekemez)"[127] âyet-i kerimesini okudu.

Görüldüğü gibi bu rivayette, Rasûlullah'n çocuğun kim olduğu soru­suna muhatap olan şahıs, seksiz "Ebu Rimse'nin babasıdır.; "Metindeki rivayette ise," Bu soru bir adama veya babama" şeklinde şek ile varîd olunmuştur.

Hadisin bu rivayetinin konu ile alâkası Peygamber Efendimiz'in saka­lının kınalı oluşudur. Ebû Rimse'den gelen bu iki rivâyet'te, Efendimizin sakalına kına yaktığına delâlet etmektedir.

Burada bir mesele üzerinde kısaca durmak istiyoruz:

Rasûluîlah Efendimiz, baba ve oğulu birlikte görünce babanın oğlu­nun, oğlunun da babasının suçundan sorumlu tutulmayacağını ifade bu­yurmuştur. Efendimizi, böyle bir söz söylemeye iten saik, Araplar arasın­daki yanlış bir anlayışı reddeder. Çünkü Araplar, baba ve oğuldan birisi nin işlediği suçtan dolayı öbürünü de sorumlu tutarlardı.

Şüphesiz bu, adaleti, en önemli prensiplerinden birisi addeden İslam

dinine göre doğru olamazdı. Onun için, Kur'an-î Kerim, hiç kimsenin başkasının işlediği bir suç karşılığında sorumlu tutulamayacağını bildir­miş, Peygamber Efendimiz de, bu hadislerle câhili anlayışı yıkmıştır.[128]

 

Bazı Hükümler       
 

1- Hiç kimse işlemediği suçtan dolayı sorumlu tutulamaz.

2- Saç ve sakala kına yakmak meşrudur.[129]

 

4209... Sâbit'ten rivayet edildiğine göre:

Enes (r.a)'a, Hz. Peygamber (s.a)'in boyanması konusu soruldu. O da Resûlullah’ın boyanmadığını, ama Ebû Bekir ve Ömer'in boyandıklarını söyledi.[130]

 

Açıklama
 

Hadisin Buhari'deki rivayetinde Hz. Ebû Bekir ve Hz Ömer'in durumları söz konusu edilmemiştir. Müslim'deki rivayetinde Hz. Ebu Bekir'in kına ve ketemle, Hz. Ömer'in ise sadece kına ile boyandığı zikredilmiştir.

Bu haberde Enes (r.a), Hz. Peygamber'in boyanmadığını söylemiştir.

Bundan önceki Ebû Rimse rivayetinde ise, Rasûlullah'm sakalına kına yaktığını, bundan sonra gelecek olan İbn Ömer hadisinde ise vers ve za-feran sürdüğü rivayet edilmektedir.

Buna göre bu rivayetlerin arasında bir çelişkinin varlığı söz konusu ol­maktadır. Bu hadislerin arasını telifte alimler farklı şeyler söylemişlerdir. İbn Reslân, "Ebû Rimse ve İbn Ömer hadislerinde Hz. Peygamber'in sakalını boyadığı ifâde edilmektedir. Enes'in haberi ise mutlaktır. Dolayı­sıyla onun haberine göre Rasûlullah'm boya sürmeyişinden maksat, elle­rine ve ayaklarına sürmediğidir."

İbn Reslân'm dediğine göre Hz. Peygamber (s.a) el ve ayaklarına kına sürmemiştir ve Enes'in haberi bununla ilgilidir, sakalına ise sürmüştür, Ebu Rimse ve îbn Ömer'in haberi de bununla alâkalıdır.

Bezlü'l - Mechûd müellifi, İbn Reslân'in bu telifini nakletmiş, ama be­ğenmemiştir. Ona göre doğrusu Hint ulemâsından Muhammed Yahya'nın hocasının ders takririnden yazdığı şu teliftir:

"Hz. Peygamber'in kına sürünmediğini bildiren haberler onun sakalı­nın tamamını boyamadığma hamledilir. Kına süründüğünü bildiren ha herlerden, maksat ise. Onun ağaran bazı kıllarını boyamış olmasıdır. Ya­ni Rasûlullah Efendimiz, saçının sakalının tamamını boyamamıştır. Fakat saçmdaki veya sakalındaki ağaran bazı kılları boyamıştır."

Muhammed Yahya'nın bu izahı, saç ve sakalı boyamaya cevaz veren ve bunu nehyeden haberleri telif için daha önce söylediklerimizle çelişki­li zannedilmemelidir. Orada âlimler boyamayı teşvik eden hadisleri, Ebu Kuhafe gibi saçı sakalı benbeyaz olanları boyamaya, boyamayı nehyedenleri ise kır olanlara hamletmiştir. Muhammed Yahya'nın buradaki iza­hı ise Rasûlullah'm saç ve sakalının içinde tamamen beyazlaşan kılları

boyadığına işaret etmektedir.

Aliyyü'l Kârı ise, Hz. Peygamber'in sakalını boyadığını bildiren ha­dislerle, üzerinde durduğumuz Enes hâdûsinin telifi sadedinde "Enes'in dediğine göre Rasûlullah saçını boyamamış öbürlerine göre ise sakalını

boyamıştır." der.

Bu hadisin tevilinde hemen hemen herkesçe kabul edilen telif Nihâye'deki şu teliftir. "Hz. Peygamber (s.â) genelde saçını sakalını boyama­mış, ama arasrra boyamıştır. Herkes kendi gördüğünü haber vermiştir."[131]

 

[110] Buhari, Libas 67, Enbiya, 50: Müslim. Libas 80, Nesaî. Zinet 14: İbn Mâce. Libas 32:  Tirmizi libas 20: Ahmed b. Hanbel 11 - 240. 260. 309. 401.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/278.

[111] Şevkânî. Neylü'l Eylâr 1-144.

[112] Neylü'l - Evkar I – 141.

[113] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/278-280.

[114] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/280.

[115] Ebu Kuhâfe: Hz.Ebu Bekir'in babasıdır. Adı Osman, babası  Amir’dir. Mekke feth edildiği gün müslüman olmuş Hz.Ömer’in halifeliği esnasında  H. 14 yılında 99 yaşında vefat etmiştir.Kendisinden Hz. Ebu Bekir ve Hz. Esma hadis rivayet etmiştir.(aliyyü’l Kari, Mirkatü’l – Mefatih IV – 457.)

[116] Müslim, Libas 79; Nesai Zinet 64; İbn Mace, Libas 33; Ahmed b. Hanbel III, 160, 316, 332;VI-349.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/280.

[117] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/280-281.

[118] Tirmizi. Libas 20; Nesai, Zinet 16: İbn Mace. Libas M: Ahmet  b. Hanbel V – 147, 150.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/281.

[119] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/281-282.

[120] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/282.

[121] Ahmed; 11.226.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/282.

[122] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/283.

[123] Ahmed b. Hanbel III - 226. 227. IV - 163.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/283.

[124] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/283-284.

[125] Bir Nüshada da ' Onun suçu senden sorulmaz" şeklindedir.

[126] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/284.

[127] Enam (6): 164.

[128] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/284-285.

[129] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/285.

[130] Buharî Menakîp 23, Lîbas 66; Müslim, Fedâil 101. 102: Nesaî Zinet 17; İbn Mâce. Libas 35.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/285.

[131] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/285-286.