๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Süneni Ebu Davud => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 27 Ocak 2012, 18:31:29



Konu Başlığı: Rikazın Hükmü
Gönderen: Zehibe üzerinde 27 Ocak 2012, 18:31:29
38-40. Rikaz (Ve Rikazın) Hükmü

 

3085... Ebû Hureyre (r.a) Peygamber (s.a)'in. "rika^da beşte bir vardır." dediğini, söylemiştir.[491]

 

3086... El Hasen'den "Rikaz Ad kavmine ait hazine(ler)dir." dedi(ği rivayet olunmuştur.)[492]

 

3087... Dubaa bint. Zübeyr b. Abdulmüttalib b. Hişam dedi ki: El-Mikdad, (birgün) abdest bozmak için Bakiü'l-Habhabe denilen yere gitmiş­ti. (Orada) bir delikten bir altın çıkaran iri bir erkek fare görmüş, (fare) al­tınları teker teker çıkarmaya devam etmiş. Nihayet (o delikten toplam) on-yedi dinar çıkarmış. En sonunda içinde bir altın bulunan kırmızı bir bez parçası çıkarmış. (Bununla altınların sayısı) onsekiz olmuş. Bunun üzerine (el-Mikdad) bu altınları (alıp) Peygamber (s.a)'e götürmüş, durumu kendisine anlatmış ve (bunun) zekatını al demiş. Peygamber (s.a) de ona (bunları, elini)

"Deliğe uzattın (da) mı?" (aldın?) diye sormuş. (el-Mikdad)da

“Hayır" cevabını vermiş. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a) (Bunun ze­katı olmaz. Sen bunları götür) "Allah bunu sana mübarek eylesin" diye O'na dua etmiş.[493]

 

Açıklama
 

Rikaz: vere gömülmüş veya zamanla yer altında kalmış değerli sanat eserlerine, maden parçalarına define ve hazine­lere rikâz denir.

Rikaz mefhûmu mezheblere göre biraz değişiklik göstermekte ve ma­denlerin rikaz kavramı içine girip girmediği münakaşa konusu olmaktadır.

İhtilaflar hadislerin izah ve tenkidlerinden ileri gelmektedir.[494]

Bu mevzuda Mezlü'l-Mechûd yazarı şöyle diyor: Bu ihtilaf "Hayvanla­rın yaralaması heder, kuyu heder, maden heder (olan) dır. Rikazda ise beşte bir vardır.”[495] hadisi şerifine verilen farklı manalardan kaynaklanmaktadır.

İmam Malik ile îmam Şafiî'ye göre, sözü geçen hadis-i şerifteki rikaz kelimesinden maksat cahiliyye döneminde yeraltına gömülmüş olan bilumum definelerdir.

İmam Ebû Hanife ile Süfyan-ı Sevrî'ye ve daha başkalarına göre, ye­raltında teşekkül etmiş olan madenler de rikaz hükmüne girerler.

İmam Malik (r.a) ile İmam Şafiî'nin bu husustaki dayanakları, sözü geçen hadis-i şerifte, *'rikaz" kelimesinin "maden" kelimesi üzerinde atfedilmiş olmasıdır. İki kelimeden birinin diğeri üzerine atfedilebilmesi için, bu iki ke­limenin iki ayrı şeye delalet etmesi gerektiği esasından hareket ederek ma­denle rikazın ayrı ayrı şeyler olduklarına, dolayısıyla madenlerin rikaz hükmüne girmediğine hükmetmişlerdir.

Ben derim ki: İmam Şafiî ile İmam Malik (r.a)'nın bu görüşleri isabetli değildir. Çünkü sözü geçen hadis-i şerifteki maden kelimesinden maksat ye­raltında teşekkül eden bildiğimiz ma'den değildir. Maden çıkarıldıktan son­ra, onun yerinde kalan çukurdur. Hadis-i şerifte bir kimsenin yeraltındaki bir hazineyi çıkardıktan sonra orada kalan çukura düşerek ölen bir kimse­den orayı kazan kimse sorumlu olmadığı ifade edilmektedir.

Maden kelimesiyle madenin çıkarıldığı çukur kesdedilmiş olunca rika­zın çukur üzerine atfedilmesi madenin rikazdan ayrı olmasını gerektirmez. Çünkü rikaz ayrıdır, çukur ayrıdır. Çukurdan çıkarılan maden ise burada söz konusu değildir.[496]

Netice olarak İrak ehline (Hanefîlere) göre rikâz, hem madenlerin hem de insanlar tarafından gömülmüş eşyaları ifade eden bir ıstılahtır. Kâsâni (Ö.587 H-191M.); "Rikaz hakiki olarak madenin mecazi olarak da kenzin (gömü-tün) ismidir." diyor ve delil olarak da Hz. Peygamberin kendisine sorulan bir soruya "Rikaz Allah'ın yer ve gökleri yarattığı gün yer altında yaratmış ol­duğu mallar" diye verdiği cevabı yazıyor. Molla Hüsrevy rikazı; "gerek ya­radılış itibarıyla olsun, gerekse insanların gömdüğü şeyler olsun, rikaz mut­lak surette yer altında olan maldır" şeklinde tarif ederken, Mevkufatî de, "Rikâz; Allah'ın yer altında yarattığı madenin ve kulların defneylediği ma­lın özel ismi olmuştur. Birine maden, ötekine kenz ismi verilmiştir. Rikaz ise ikisini de kapsamaktadır" diyor. Bu tariflerden madenlerin ve insan ya­pısı olup da gömülen herşeyin Hanefilerce rikaz olarak kabul edildiği anla­şılmaktadır.[497]

[491] Buhârî, musakât 3, zekât 66; Müslim, hudûd 45-46; Ebû Dâvud, diyât 28; Tirmizi, ahkam 38; îbn Mace, lukata 4, Muvatta, zekat 9, akul 12.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 11/421.

[492] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 11/422.

[493] İbn Mace, el-Lukata 3.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 11/422.

[494] Yeniçeri Celâl, İslâm iktisadının esasları, 84, 85

[495] Buhârî, zekât 66, diyat 28-29, müsakât 3, hudûd 45-46; Tirmizî, zekât 16, ahkâm 37; Nesâî, zekât 28; İbn Mace, diyet 27; Muvatta, ukud 12; Darimî, diyet 19, zekât 3; Ah-med b. Hanbel.11,228.

[496] Bezlü'l-Mechûd XIV-41.

[497] Yeniçeri Celal, tslâm İktisadının Esasları 84-85.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 11/423-424.