๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Süneni Ebu Davud => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 04 Şubat 2012, 13:30:20



Konu Başlığı: Rasûlullahın Recmedilmesini Emrettiği Cüheyneli Kadın
Gönderen: Zehibe üzerinde 04 Şubat 2012, 13:30:20
24. Rasûlullah’ın Recmedilmesini Emrettiği Cüheyneli Kadın

 

4440...  Imrân b. Husayn (r.a) den rivayet edildi ki: Bir kadın, - Ebân'ın hadisinde denildiğine göre, Cüheyneli bir kadın Rasûlullah (s.a)'e gelip, zina ettiğini ve gebe olduğunu söyledi. Rasûlul-

lah (s.a) kadının bir velisini çağırdı ve: "Ona iyi davran, çocuğunu do­ğurunca getir" buyurdu.

Kadın çocuğunu doğurunca (velisi onu Rasûlullah'a) getirdi. Rasûlil-lah (s.a) emir buyurdu ve elbisesi üzerine bağlandı. Sonra da efendimizin emri ile recmedildi. Sonra yine emretti ve ashap cenazesini kıldı.

Ömer (r.a); Yâ Rasûlullah! O zina etmiş olduğu halde, namazını kılı­yor musun?!..." dedi.

Rasûlullah (s.a):

"Canım elinde olan Allah'a yemin ederim ki, o öyle bir tevbe etti ki, eğer tevbesi Medinelilerden yetmiş kişiye taksim edilse yeterdi. Sen bu kadının canını feda etmesinden daha üstününü buldun mu?" buyurdu.

Ravi Müslim, Ebân'dan olan rivayetde; "Elbisesi üzerine bağlandı" demedi.[220]

 

4441... Evzâî şöyle demiştir:

"Fe şükket aleyhâ şiyabuhâ" sözünün manâsı "elbisesi üzerine bağlan­dı" demektir.[221]

 

Açıklama
 

Hadisin Müslim'deki rivayetinde Hz. Ömerr.a'mn sözüne karşılxk) Rasûlullah (s.a)'ın; "Sen Allah için canını feda eden kadından daha üstününü buldun mu?!.,." buyur­duğu belirtilmektedir. Yani, Ebu Davud'un rivayetinden fazla olarak "Allah için" sözcüğü yer almıştır.

Hz. Peygamber (s.a)'in, 'Cüheyneli kadının velisini çağırıp, ona iyi davranmasını emretmesi, diğer akrabalarının, yaptığı kötü işten ötürü kadına kötü davranmış olmalarından dolayı olabilir.

Kadının recmedileceği zaman elbisesinin üzerine bağlanmasına sebep, bedeninin açılması endişesidir. Çünkü recm esnasında acı çekecek, çırpmacak, vaziyetini kontrol edemiyecek, bu da bedeninin açılmasına sebep olacaktır. İşte ona meydan vermemek için elbisesi bağlanmıştır. Recmedilecek kadın için çukur kazılması da bu endişeden dolayıdır. Yine bu yüzden, kadınlar, Ulemânın cumhuruna göre oturdukları vaziyette recm edilirler.[222]

 

Bazı Hükümler         
 

Bu ııvavet ahkam bakımından da bazı konuları ihtiva etmektedir. Bunlara kısaca temas edelim:

1- Zina eden bir kadın, zina suçu sabit görüldüğü anda hamile ise, çocuğunu doğuruncaya kadar ceza uygulanmaz. Çocuğunu doğurması beklenir. Recmde de ceîdde de durum aynıdır.

2- Bir kimse bir günah işlemiş, hatasını anlamış ve tevbekâr olmuşsa ona kötü davranmamalıdır.

3- Zinadan do.ayı recmedilerek öldürülen bir müslümanın cenazesi kı­lınır.

4- Bir kimse zina eder ve suçunu ikrar edip tevbe ederse tevbesi mak­buldür.

5- Zina eden birisinin tevbe etmesi kendisinden haddi düşürmez.[223]

 

4442... Abdullah b. Büreyde, babasın (Büreyde)'dan şöyle rivayet et­miştir:

Bir kadın-yâni Gamid'den - Rasûlullah (s.a)'e gelip: "Ben suç işledim (zina ettim)" dedi. Rasûlullah (s.a):

"Dön git," buyurdu. Kadın dönüp gitti, Ertesi gün tekrar geldi ve;

"Herhalde sen, Mâız'ı geri çevirdiğin gibi, beni de geri çeviriyorsun, Oysa Vallahi ben gebeyim" dedi.

Rasûîullah (s.a) yine; "dön git" buyurdu. Kadıa ertesi gün tekrar gel­di, Efendimiz bu sefer:

"Dön git, onu doğuruncaya kadar (bekle)" buyurdu.

Kadın çocuğu doğurunca, Rasûlullah'a gelip; "işte, onu doğurdum"dedi.

Rasûlullah (s.a); "git, onu emzir, sütten kesinceye kadar (dur)" bu­yurdu.

Kadın (bilâhare) çocuğunu sütten kesmiş, çocuk elinde bir şey yer bir vaziyette geldi.Rasûlullah (s.a) çocuğun, müslümanlardan birisine veril­mesini emretti. Efendimizin emri ile kadın için bir çukur kazıldı ve rec-medildi. Hâlid de, kadını recmedenlerdendi.Ona bir taş attı, kadının ka­nından bir damla şakağına bulaştı.Bunun üzerine ona kötü söz söyledi.Ra-sûluîlah (s.a) Halide: "Yavaş ol ey Hah'd ! Canım elinde olan Allah'a yemin ederim ki, o öyle bir tevbe etti ki, eğer halktan haksız yere top­lanan vergilere el koyan birisi öyle tevbe etse affedilirdi" buyurdu.

Rasûlullah (s.a) emretti; kadının namazı kılındı ve defnedildi.[224]

Hadisin, Müslim'deki rivayetinde kadın çocuğu getirdiğinde elinde ek­mek olduğu bildirilmektedir.[225]

 

4443... İmran'm babası Zekeriyya şöyle dedi :

Ebû Bekre'den haber veren bir şeyhten işittim; Ebû Bekre babasından şöyl". rivayet etmiş:

"kasûlullah (s.a) bir kadını recmet (tir)miş, o kadın için göğsü (hizası­na) kadar çukur kazılmış."

Ebû Davud der ki:(Bunu ) bana, Osman'dan, bir adam belletti.[226]

(Yine Ebû Davud şöyle der: Gassânî: "Cüheyne, Ğamid ve Bârık aynıdii"dedi.)[227]

 

4444... Ebû Davud şöyle dedi:

Bina Abdussamed b. Abdil-Vâris'den anlatıldı. Bize Zekeriyyâ b. Sü-leym. aynı isnâdla yukarıdaki hadisin benzerini rivayet etti. Rivayetinde şunu ilâve etti.

(Rasûlullah); Sonra o kadına, nohut gibi taşlar attı! Sonra da: "atınız, yüzden sakınınız" dedi, Kadın ölünce de namazını kıldı.

Tevbe konusunda da, Bureyde hadisindeki gibi söyledi.[228]

 

Açıklama
 

4442 numara ile başhyan son üç rivayet aynı hadiseyi anlatmaktadır. Onun için üçünün izahını birlikte ele almayı uygun bulduk.

4441... nolu rivayette, Ebû Davud'un Gassânî'den naklettiğine göre Gamid, Cüheyne ve Bârik aynı kabilelerin adıdır.

Kâmus'ta; "Bârik: Yemendeki bir kabilenin babası olan Said b. Adiyy'in lâkabıdır" denilmektedir.

Gamid de, Yemen'deki bir kabilenin babasıdır. Bunlar Cüheyne'den bir batındır.

Musannifin bu üç ismin aynı kabileye ait olduğunu bildiren bu sözü nakletmekteki maksadı; 4440 nolu hadiste recmedildiği bildirilen Cüheyneli kadın ile, 4442 nolu hadiste söz konusu edilen Ğâmid'li kadının aynı kadın olduklarına dikkat çekmektir. Demek oluyor ki; hâmile olarak ge­lip zina ikrarında bulunan ve Rasûlullah tarafından doğumdan sonra gel­mesi için geri çevirilen tek bir kadın vardır. Yani hâdise tektir. Ancak, iki hadis arasında bir çelişki gözlendiği söylenebilir. Çünkü sonraki hadis, öncekine nisbetle oldukça mufassaldır Şöyle ki: Önceki rivayete göre Hz. Peygamber (s.a) kadına, çocuğunu doğurduktan sonra gelmesini söylemiş ve kadın çocuğunu doğurup gelince recm ettirmiştir. Sonraki hadise göre ise efendimiz kadını, Önce üç kez geri çevirmiş, sonra çocuğunu doğur­duktan sonra gelmesini emretmiştir. Kadın çocuğu doğurduktan sonra ge­lince de geri dönüp çocuğunu emzirmesini, sütten kesince geri gelmesini emretmiştir. Ayrıca, önceki îmran hadisinde kadın recmedileceğinde elbi­sesinin bedenine bağlandığı belirtilmiş, çukur kazılıp içerisine konuldu­ğundan söz edilmemiştir. Sonraki Büreyde hadisinde ise bir çukur kazıl­dığı belirtilmiştir.

Bütün bu farklılıklar, hadisler arasında bir ihtilâfı ortaya koymaktadır. Her ne kadar önceki hadis daha sağlamsa da, hadislerin ikisi de sahih ol­duğu için, birini öbürüne tercih mümkün değildir. Onun için sarihler, ih­tilâfı izâlede te'vil yoluna gitmişlerdir. Sonraki rivayet daha açık, daha mufassal olduğu için önceki rivayeti sonrakine göre tevil etmek gerekir. Yâni olay ikinci hadiste anlatıldığı gibidir. Ancak İmrân'ın rivayeti biraz muhtasar kalmıştır.

Büreyde hadisinde, önceki İmran hadisinden farklı olarak ele almamız gereken başka noktalar da var. Şimdi de kısaca onlara bir göz atalım:

Attığı bir taştan sonra, recmedilen kadından sıçrayan kan Halid'in şa­kağına bulaşmıştı. Bu yüzden çok Öfkelendi ve kötü şeyler söyledi. Bu mânâ metinde, "Seb" kelimesi ile ifâdelendirilmiştir. Seb; küfretmek, sövmek karşılığmdadır. Ancak sahabelerin, bugün anlaşıldığı şekilde küf­retmiş olacaklarını düşünemiyoruz. Onun için tercemede "onun hakkında kötü sözler söyledi" ifâdesini kullandık.

Halid'in sözüne karşılık; Hz. Peygamber (s.a) efendimiz, onu dürtmüş ve halktan haksız yere toplanan vergilere el koyan birisinin o kadın gibi tevbe etmesi halinde bağışlanacağını beyan buyurmuştur. "Haksız yere vergi toplayan kişi" diye terceme ettiğimiz tabir "sâhibu meks" terkibidir. Bu izah Neylu'l-Evtâr'ın izahıdır.

İmâm Nevevi'de bu cümle'den hareketle, insanlardan toplanan vergi­lere haksız yere el koyamamn büyük günahlardan olduğunu söyler. Şim­di de İmrân hadisinde (4440) olmayıp, burada yer alan hükümlere işaret etmek istiyoruz.[229]

 

Bazı Hükümler   
 

1- Recm cezasını hak eden bir kadının emzıklı bebeği varsa, onu sütten kesınceye ka­dar beklenir. Ondan sonra fecmedilir. Bu rivayet, bu hükme delâlet et­mektedir. Önceki hadiste ise, emzirme konusuna temas edilmemiştir. Hz. Ali (r.a)'den de, Surâha adındaki zina eden kadını, çocuğunu doğurunca he­men recmettiği, emzirmesini beklemediği rivayet edilmiştir. İmam Mâlik, İmâm Şafii, İmâm Ebû Hanife ve talebeleri de bu görüşü benimsemişlerdir.

Ahmed b. Hanbel ve İshak b. Râhûye'ye göre, recmedilecek olan ka­dın, çocuğunu doğurduktan sonra, iki sene emzirmesi için beklenir. Son­ra recmedilir.

Hattâbî, önceki hadisin daha güvenilir olduğunu söyleyerek, Hanefi, Mâliki ve Şafiilerin görüşünün daha sağlam olduğuna işaret etmektedir.

2- Recmedilecek olan kadın için bir çukur kazılır.Çukurun derinliği kişinin göğüs hizasına kadardır. Bu konudaki ihtilâflar, daha önce beyân edilmişti.

3- Suç işleyip, suçunu itiraf eden ve tevbe istiğfar eden kişiye küfredil­mez. Onun için çirkin şeyler söylenmez.

4- Recmedilecek kişiye taş vurulurken, yüzünden sakınılır. Yüzüne vurulmaz.

5- Eğer suç ikrarla sabit olmuşsa recme devlet başkanı başlar. Bazı âlimlere göre bu vaciptir. Ancak ulemânın çoğunluğu bu görüşte değildir. İbn Dakikı'1-İyd ve "Fakihler, recme suç ikrarla sabit olmuşsa İmamın başlamasını müstehap görüşlerdir. Beyyine ile sabit olduğunda ise, şahit­ler başlar." demektedir.[230]

 

4445... Ebû Hureyre ve Zeyd b. Halid el-Cüheni (radıyallahü anhû-mâ)dan; şöyle haber vermişlerdir:

İki adam, Rasûlullah'a dâvalarını getirdiler, (dâvâlaştılar). Birisi:

"Yâ Rasûlullah! Aramızda Allah'ın kitabı ile hükmet" dedi. Öbür hasım: -O ikisinin daha anlayışlısı idi-.

"Evet, yâ Rasûlullah! Aramızda Allah'ın Kitabı ile hükmet. Bana da izin ver konuşayım" dedi.

Rasûlullah :

"Haydi konuş" buyurdu. Adam şöyle dedi:

" Oğlum bu adamın yanında ücretli (işçi) idi. Karısı ile zina etti. Ba­na, oğlumun recmedilceğini söylediler.Ben de, yüz koyun ve bir de câri­ye vererek oğlumu kurtardım. Sonra ilim adamlarına sordum. Onlar, oğ­luma yüz değnek had ve bir yıl sürgün gerektiğini, sadece onun karısının recmedileceğini söylediler.

Resûlullah (s.av); "Canım elinde olan Allah'a yemin ederim ki, aranızda, Allah'ın Kitabı ile hükmedeceğim. Koyunların ve cariyen sana geri verilecektir" buyurdu. Adamın oğluna yüz deynek vurdu. Ve bir yıl sürgün etti. Üneys el-Eslemî'ye de,[231] diğerinin karısına gitmesi­ni, eğer itiraf ederse recmetmesini emretti: Kadın îtirâf etti, Üneys de recmetti.[232]

 

Açıklama
 

Hadiste görüldüğü üzere, Rasûlullah'a dâvalarını arzeden sahabeler, onun Allah'ın hükmü ile hük­medeceğini bildikleri halde, "Aramızda Allah'ın Kitabı ile hükmet" demişlerdir. Bundan maksat; aralarında sulh, cezayı hafifletme v.s. gibi bir şeye meyletmeden hüküm ne ise onunla hükmetmesidir.

Rasûlullah (s.a) de adamların isteğine karşılık, Allah'ın Kitabı ile hük­medeceğini söyleyerek, muhsan olan kadına recm, muhsan olmayan gen­ce de celd (sopa) ve sürgün cezası vermiştir. Kur'an-ı kerimde, okunan bir ayet olarak recm ayeti mevcut olmadığına göre, recm cezasını Allah'ın Kitabına bağlamak nasıl olmaktadır? Ulemâ bu soruya birkaç şıkta cevap vermişlerdir:

1- Hadisteki, "Kitap" tan murat; farz ve gerekliliktir. Yâni manâ; "ara­nızda Allah'ın farz kıldığı ve gerekli kıldığı şekilde hükmedeceğim" de­mektir. Nitekim bâzı âyetlerde "kitap", farz manâsında kullanılmıştır. Meselâ bir ayette: "Size kısas farz kılındı"[233] bir ayette "Oruç size farz kılındı..."[234] başka bir ayette de : "Allah'ın size farzı...."[235] Duyurul­maktadır.

2. Her ne kadar Kur'anda recm lafzan mevcut değilse de icmâlen mev­cuttur. "Sizden zina eden iki kişiye eziyet edin"[236] anlamındaki âyette "eziyet" recme de şâmildir.

3- Bir ayette: "Kadınlarınızdan zina edenlere, bunu isbât edecek aranızdan dört şahit getirin, şahitlik ederlerse ölünceye veya Allah onlara bir yol açana kadar evlerde tutun."[237] buyurulmaktadır.

Ayet, onlar için bir yol açılacağını içermektedir. Bu yolda sünnetle açılmıştır. Peygamberimiz (s.a): (Hükmü) Benden alın. Allah onlar için bir yol açmıştır. Bekâr bekar ile zina ederse cezası yüz deynek ve bir yıl sürgündür. Evlenmiş olan, evlenmiş olanla zina ederse cezası yüz deynek ve recmdir" buyurmuştur.

4- Recm âyeti, Kur'ân ayetlerindendir. Onun metni neshedilmiştir, hükmü bakidir. Nitekim Hz.Ömer (r.a) Allah; "Evli kadın ve evli erkek zina ederlerse onları recmedin." ayetini indirdi. "Biz onu okurduk" de­miştir.

Bu dört şık ayrı ayrı veya birlikle ele alınınca, Rasûlullah (s.a)'in "Ara­nızda Allah'ın kitabı ile hükmedeceğim" sözünün manâsı anlaşılır.

Hadis-i şerif hüküm itibariyle hayli zengindir. Bir kısmı, daha önceki hadislerde de geçen bu hükümleri özetlemek istiyoruz.[238]

 

Bazı Hükümler
 

1- Recim, zina eden muhsana uygulanacak bir cezâdır. Muhsan olmayana uygulanmaz.

2- Hakim, mahkemede hasımlardan, dilediğinin ifâdesine öncelik ta­nıyabilir.

3- Fasid bir alışveriş veya fasid bir sulh ile veya benzen bir akitle ele geçirilen mal, sahibine iade edilmelidir. Çünkü Hz. Peygamber, oğlu zina eden kişiye koyunlarını ve cariyesini geri verdirmiştir.

4- Rasûlullah (s.a)'ın hayâtında da, alim olan sahâbilere soru sormak ve onların fetvası ile amel etmek caizdir. Çünkü Rasûlullah, bunu haber veren şahsı kınamamıştır.

5- Zina eden kişiyi sürgün etmek meşrudur. Bu konu daha Önce tartı­şılmıştı. İmam Âzam ve İmam Muhammed'e göre sürgün edilmez.

6- Zina eden muhsan bir şahsa recm ve deynek cezası birlikte verilmez.

7- Zinanın sübûtu evli çiftler arasında ayrılık meydana getirmez.

8- Zinây. itirafta tekrar şart değildir. Bu konu tartışmalıdır. Hanefîlere göre itirafın dört kez ve ayrı meclislerde olması gerekir.

9- Hadleri uygulamakta, yetkili mercinin birisine vekâlet vermesi ca­izdir. Bizzat devlet başkanının had esnasında hazır bulunması şart değil­dir.

10. Haber-i vâhidle amel etmek caizdir.

11- İcâre yoluyla işçi çalıştırmak caizdir. Bu konuda hadis oldukça az­dır. Akde konu olan şey müşahhas bir mal olmadığı için bazı âlimler icâ­re akdini kabul etmezler.

Yerlerinde de işaret ettiğimiz gibi bu maddelerin hepsi, âlimler arasın­da ittifak edilen şeyler değildir. Daha başka delillerle, bazı konularda farklı görüşlere sahip olanlar da vardır.[239]

 

[220] Müslim, hudûd 24; Tirmizi, hudûd 9; Nesâi, cenâiz 64; İbn Mâce, hudûd 9; Dârimî, hudûd 17; Ahmed b. Hanbel, IV, 430, 435, 437, 440.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 15/130-131.

[221] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 15/131.

[222] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 15/131.

[223] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 15/132.

[224] Müslim, hudûd 23;Dârimi. hudûd  17:Ahmed. B. Hanbel V, 348.

[225] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 15/132-133.

[226] Osman, Ebû Davud'un hocasıdır.Sanki Ebû Davud bu hadisi hocasından okur­ken anlayamamış da, orada birlikte bulunduğu bir adanı ona anlatmıştır.

[227] Bu kısım bazı nüshalarda mevcut değildir.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 15/133-134.

[228] Ahmed b. Hanbel, V, 43.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 15/134.

[229] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 15/134-135.

[230] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 15/136.

[231] Dahhak el-Eslemî'nin oğludur. Şamlılardan sayılır.

[232] Buhârî, Ahkâm 39; Sulh; eymân ve'n-nûzûr 3; hudûd 30, 34; Müslim, hudûd 25; Tirmizî. hudûd 8; Nesâi. kudât 22; İbn Mâce hudûd 7; Dârimî, hudûd 12; Mâlik, hu­dûd 6; Ahmed. b Hanbel, III. 115, 116

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 15/136-137.

[233] Bakara 2:178.

[234] Bakara 2: 183.

[235] Nisa 4: 24.

[236] Nisâ 4: 16.

[237] Nisa 4: 15.

[238] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 15/137-139.

[239] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 15/139.