๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Süneni Ebu Davud => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 08 Aralık 2011, 21:13:56



Konu Başlığı: Peygamberin Biri Diğerine Tercih Edilemez
Gönderen: Zehibe üzerinde 08 Aralık 2011, 21:13:56
13. Peygamberin Biri Diğerine Tercih Edilemez


4668... Ebu Said el-Hudri'den (rivayet edildiğine göre) Peygamber (s.a.) "Peygamberlerin birini diğerinden üstün görmeyiniz" buyur­muştur.[304]

 

Açıklama
 

İlk Peygamber Adem (a.s.) ile son peygamber Muhammed (s.a.) arasında binlerce asırlık bir zaman geçtiği gibi, geçen bu süre içerisinde sayısını ancak Allah'ın bildiği birçok da peygamber gönderilmiştir. Bu peygamberler arasında gerek Al­lah'a itaat yönünden ve gerekse tebliğ ettikleri dinlerin, insanları dünya ve ahiret saadetine yöneltmesi yönünden hiçbir fark yoktur. Bu sebeple yaptıkları peygamberlik görevi yönünden bu peygamberlerden herhangi birini veya birkaçını üstün görüp diğerini küçük görmek doğru değildir. "Allah'ın  peygamberlerinden  hiçbirini  (diğerinden)  ayrı  tutma­yız..."[305] ayet-i kerimesi de bu gerçeği ifade etmektedir. Mevzumuzu teş­kil eden hadis-i şerifte kastedilen de bu husustur.

Bununla beraber yüce Allah bu peygamberlerden dilediklerini, diledi­ği bazı meziyetlerle bezemiştir. Bu meziyetler yönünden onlardan kimini kiminden üstün yapmıştır. Mesela, Adem (a.s.) e melekler secde etmiştir.

İbrahim (a.s.) ı ateş yakmamıştir. Musa (a.s.) Allah ile konuşmak şerefi­ne erişmiştir. Hz. Süleyman'a insanlar, cinler, kuşlar, vahşi hayvanlar ve rüzgarlar boyun cğdirilmiştir. Peygamber olmaları bakımından hepsi de çok yüce bir şerefe haizdir. Ancak her biri, bir meziyette ve sıfatta diğe­rinden üstün kılınmıştır.

Nitekim Allahu Teâlâ hazretleri "İşte bu peygamberler... Onlardan bazılarını üstün kılmışızdır..." (Bakara (2), 253) ayet-i kerimesiyle de bu hususu bizlere açıkça bildirmiştir. Bu mevzu için 4670 ve 4673 numa­ralı hadislerin şerhine de bakılabilir.[306]

 

4669... İbn Abbas (r.a.)'den (şöyle) dedi (ği) (rivayet edildiğine göre) Peygamber (s.a): "Hiçbir kula benim Yunus İbn Metta'dan dahıı ha­yırlı olduğumu söylemek yaraşmaz." buyurmuştur.[307]

 

4670...  Abdullah b. Muhammed'den (rivayet edilmiştir): Rasûlullah (s.a): "Hiçbir peygambere benim, Yunus İbn Metta'dan daha hayır­lı olduğumu söylemek gerekmez" buyurdu.[308]

 

Açıklama
 

Metta, Yunus (a.s.) in babasının ya da annesi  ismidir. Bir önceki hadıs-i serttin şerhinde de açık ildiğimiz gibi peygamberlikleri ve tebliğ ettikleri dinlerin hak olması yönünde peygamberler arasında bir ayırım yapmak ya da birini diğerine tercih etmek doğru değildir.

E ı.ı husus, bütün hak peygamberler için böyle olmakla beraber Hz. Peygamberin bu hususta sadece kendisinin Hz. Yunus*tan üstün görülmesinden endişe ederek ümmetini Özellikle Hz. Yunus üzerinde uyarmak is­temesi, ümmetinin: "Sen Rabbinin hükmüne sabret, balık sahibi (Yu­nus gibi olma! Hani o sıkıntıdan yutkunarak (Allah'a) seslenmiş­tir... '[309] ayet-i kerimesine bakarak kendisini Hz. Yunus'tan daha üstün .görü:) Hz. Yunus'a da bir hata isnad etmelerinden korkmasından kaynaklannaktadır.

Âshnca yüce Allah, son peygamber Hz. Muhammed'i, diğer peygam­berlerde olmayan, pek çok meziyetlerle bezeyerek, onu, diğer peygam­berlerden üstün kılmıştır. Çünkü o son peygamberdir. Yüce Allah Ahzab suresinin 40. ayetinde onun peygamberlerin sonuncusu olduğunu, Sebe suresinin yirmisekizinci ayetinde de onun bütün insanlara müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderildiğini haber vermiştir.

Böyle iken, Hz. Peygamber, tabiatında bulunan eşsiz tevazu icabı ken­disinden bahsederken devamlı olarak tevazu göstermiş, yüksek meziyet­lerin  ifade etmekten kaçınmıştır.

İşte mevzumuzu teşkil eden hadis-i şerif te bu tevazünün eseri olarak söylenmiştir.

Bij nevi hadis-i şeriflerden biri de şu mealdedir: 'İîenimle, benden önce gelen peygamberlerin durumu, tıpkı şu bi­na ynpan adamın durumu gibidir ki bu adam güzelce bir bina yaptı onu süsledi, tamamladı. Yalnız köşelerinden birinde bir kerpiçlik ver eksik kaldı. İnsanlar binanın çevresini dolaşmaya başladılar. Onu çok beğendiler ama: Keşke şu kerpiç tc yerinde olsaydı, dediler. İşte o kerpiç benim, ben peygamberlerin sonLncusuyum."[310]

Fakat gerçeği de saklamaktan korktuğu için kendisinin diğer peygam­berler arasındaki yerini açıklamaktan geri durmamıştır. Bu maksatla söy­lemi.1, olduğu hadislerden bazıları şu mealdedir:

"Ken kıyamet günü Adenıoğlunun efendisiyim. Kabri ilk yarılan ben olacağım. İlk şefaat eden ve şefaati kabul edilen de benim."[311]

"Ben kıyamet günü, Ademoğlunun, en hayırlısıyım, ama övün­men, Hamd bayrağı benim elimdedir, yine övünmem. O gün gerek Adem gerek ondan başka bütün peygamberler, hep benim bayrağım altındadırlar. İlk şefaat eden ve şefaati kabul edilecek olan benim, fa­kat yine övünmem.[312]

Binaenaleyh, nasıl ki, bir insanın bazan kendisi hakkında bilgi verirken gerçeği söylemesi ve yanlış bilgi vermekten korktuğu için bazı meziyet­lerini söylemek zorunda kalarak, sözkonusu meziyetlerini ifade ettikten sonra özel hayatında devamlı surette kendisinden tevazu ile bahsetmesi bir çelişki sayılmazsa, Hz. Peygamberin de, peygamberlik görevini yapar­ken, kıyamet ahvalini açıklamak ve kendisinin orada diğer peygamberler arasındaki yerini belirtmek mecburiyetinde kalınca gerçeği söylemiş ol­mak için, bazı üstünlüklerini dile getirdikten sonra, özel hayatı da kendi üstünlüklerini belirtmekten kaçınması da bir çelişki sayılamaz. Bu mev-zuyu 4673 numaralı hadisin şerhinde açıklayacağız inşallah.

Bu mevzuda İbn Kuteybe (r.a.) şöyle diyor:

"Demek ki Rasülullah (s.a.) beni ondan üstün tutmayınız, sözüyle te­vazu yolunu kasdetmiştir.

Beni amel bakımından ondan üstün tutmayın. Onun amelinin benden çok olması mümkündür. Beni bela ve imtihan bakımından da üstün tutmayın. Şüphesiz o benden daha çok bela ve musibetlere maruz kalmış­tır demek istemiş olması da mümkündür."[313] Bu mevzuyu 4673 numara­lı hadisin şerhinde tekrar ele alacağız inşallah.[314]

 

4671... Ebu Hureyre'den (şöyle) dedi(ği rivayet edilmiştir): Yahudiler­den bir adam "Musa'yı (bütün insanlardan) üstün kılan (Allah)'a yemin olsun" dedi. (Orada bulunan bir) müslüman da elini kaldırıp yahudinin yüzüne vurdu. Bunun üzerine yahudi varıp (durumu) Rasülullah (s.a.)'a haber verdi. Hz. Peygamber de:

"Beni Musa'dan üstün tutmayınız. Çünkü bütün insanlar ölü iken ilk dinlen ben olurum. Bir de bakarım ki Musa, Arş (in kenarından) tutmuş... Artık Ölenler arasındaydı da benden önce mi dirildi, yoksa Aziz ve Celil olan Allah'ın istisna ettiklerinden miydi? Bilmiyorum" buyurdu.[315]

 

Açıklama
 

"(Birinci defa) Sura üflendi, göklerde ve yerde olanıar (korkudan) düşüp bayıldı (lar, yahut öl­düler). Ancak Allah'ın dilediği kaldı. Sonra ona bir daha üflendi, bir­den onlar ayağa kalktılar,bakıyorlar (ne olacağını bekliyorlar)"[316] âyet-i kerimesinde de açıklandığı üzere, İsrafil aleyhisselamm Sura birin­ci üflemesiyle yerde ve gökte Allah'ın yaşamasını dilediği kimselerin dı­şında herkes can vermiş olacak. Sura ikinci defa üfürülmesiyle ilk dirileri Hz. Musa olacak. Arkasından Hz. Muhammed (a.s.) dirilecek ve Hz. Mu­sa'yı arşın bir kenarından tutmuş olarak ayakta bekler vaziyette görecek­tir.

Şüphesiz kıyamet gününde herkesten önce dirilme büyük bir fazilettir ve üstünlük sebebidir. Ancak bu kısmi bir üstünlüktür. Umumi üstünlük ise Hz. Fahr-i Kainat efendimize aittir.

Nasıl ki bir insanın herhangi bir vasıfta, mesela cömertlikte diğer in­sanlardan üstün olması, onun insanlara her hususta üstün olmasını gerektirmezse, Hz. Musa'nın da kıyamet gününde herkesten önce dirilmiş ol­ması onun her hususta diğer peygamberlerden üstün olmasını gerektir­mez. Bu hususta itibar, genel vasıflaradır. Genel vasıflar itibariyle, üstün­lük ondadır. Bir önceki hadis-i şerifin şerhinde de açıkladığımız gibi me­seleye bu açıdan bakınca, gerçek üstünlük fahr-i kainat efendimizdedir. Fakat tevazu icabı kendi üstünlüğünü dile getirmekten kaçınmıştır.[317]

 

4672...  Enes'den (şöyle) dediği rivayet edilmiştir: Bir adam Rasûluilah (s.a.)'a: "Ey yarattıkların en hayırlısı" diye hilabettidi

Rasûluilah (s.a.) "O, İbrahim'dir" buyurdu.[318]

 

Açıklama
 

Gerçeklen Hz. İbrahim, kendi zamanının ve Hz.Peygamberden Önceki tüm devirlerin en hayırlısı olmada beraber, Hz. Peygamberin dünyaya gelmesiyle bu üstünlük ona geçmiştir.

Her ne kadar Hz. İbrahim'in bazı noktalarda bütün peygamberlerden üstü ı olduğu söylenebilirse de genel manada, yani tüm vasıflar ortaya konduğu zaman üstünlüğün Hz. Muhammed'de olduğu görülür ki, hakiki üstünlük de budur. Fakat 4670 numaralı hadis-i şerifin şerhinde de açık­ladığınız Hz. Peygamber, tevazuundan dolayı kendi üstünlüğünden bah­setmemiştir.[319]

 

4673... Ebu Hureyre'den (rivayet edildiğine göre) Rasûluilah (s.a.): "İten (kıyamet günü) Ademoğlunun en hayırlısıyım. Kabri ilk açı­lacak, ilk şefaat edecek ve şefaati ilk kabul edilecek olan da benim."

buyurmuştur.[320]

 

Açıklama
 

İmam Nevevi bu hadis-i şerifi açıklarken şu görüşlerc yer vermektedir; "el-Herevî'ye göre Scyyid, kavminin en üstünü demektir. Başkalarına göre ise halkın bütün sıkıntısı ve çaresizliklerinde kendisine başvurdukları ve onları bu sıkıntılardan kurtaran kimse demektir."

Bı hadis-i şerif, Hz. Muhammed'in insanların tümünden daha üstün ve faziletli olduğuna delâlet etmektedir.

Ehl-i sünnet inancına göre, insanlar, meleklerden üstündür. Hz. Mu-hamnıed de tüm insanların ve diğer yaratıkların en faziletlisidir. "Beni di­ğer peygamberlerden üstün tutmayınız." anlamına gelen 4668 numaralı hadis-i şerif ve benzerleri ile mevzumuzu teşkil eden bu hadis-i şerif arasında bir çelişki olduğu söylenemez. Çünkü:

1. Hz. Peygamber, kendisinin diğer peygamberlerden üstün olmadığı­nı Mİylediği sıralarda, aslında kendisinin diğer peygamberlerden daha faziletli olduğunu bilmiyordu. Onun için böyle konuşmuştu. Fakat sonra kendisinin daha faziletli olduğunu öğrenince görevi icabı bunu açıkladı.

2. Bu sözü, terbiye, nezaket ve tevazu yoluyla söylemiştir.

3. Yasak olan üstün çıkarma, birinin diğerinden noksan olduğunu ileri sürecek noktaya vardırandır.

4. Yasak edilen fark, gözetme, fitne ve düşmanlığa vardırandır.

5. Yasak edilen fark gözetme, peygamberlik hususudur. Peygamber ol­ma msusunda, aralarında fark yoktur. Fark yalnız özellik ve diğer faziletler huşu şundadır. Ve fark itikadı lazımdır. Çünkü Allahü Teâlâ Hazretleri:

"Hu peygamberler yok mu? Biz onların bazısını bazısı üzerine fa­ziletli kıldık"[321] buyurmuştur.[322]

 

4674... Ebu Hureyre'den (rivayet edildiğine göre) Rasûluilah (s.a.) "Tübba (Allah'ın rahmetinden mahrum kalmış) bir mel'un mudur, de­ğil midir bilmiyorum ve Uzeyr peygamber midir, değil midir (bunu da) bilmiyorum" demiştir.[323]

 

Açıklama
 

Bilindiği gibi, Yemen krallarına "Tübba" denir. İklil,.risimli tefsjrde açıklandığına göre "Tübba" kelimesi metbu "kendisine tabi olunan kimse" anlamına gelir. Cahiliy-ye döneminde tübbalar, İslamiyet dönemindeki halifeler gibiydiler. Halk onlara uyardı. Diğer bir görüşe göre de tübba kelimesi tabi (uyan, tabi olan) anlamına gelir. Yemen kralları mutlak surette babalarının yoluna uydukları için kendilerine bu isim verilmiştir.

Fadis sarihlerinin açıklamalarına göre mevzuumuzu teşkil eden bu ha-dis-i şerifte sözkonusu edilen Tübba'dan maksat tübbaiann en büyüğü ve en ünlüsü olan Esad Ebu Kureyb'dir. Ka'be'ye ilk Örtü geçiren kimse bu­dur. Hz. Peygamber, gönderilmeden bin sene önce onun varlığından ve peygamber olarak gönderileceğinden haberdar olup, kendisine iman et­miştir. Fakat, Hz. Peygambere, onun kendisine iman edip dünyadan mü­min olarak gittiği önceleri bildirilmemişti. İşte bu sıralarda sözü geçen Tübba'dan bahsedildiği bir sırada onun gerçekten iman şerefiyle şereflen­miş bir kimse mi yoksa iman şerefinden ve dolayısıyla Allah'ın rahmetin­den mahrum melun bir insan mı olduğunu bilmediğini ifade etmişti. Ay­nı şekilde Hz. Uzeyr'in bir peygamber olup olmadığını henüz bilmediği için onun hakkında da kesin bir bilgiye sahip olmadığını açıklamıştı. İşte konumuzu teşkil eden bu hadis, Hz. Peygamberin Tübba ve Hz. Uzeyr hakkında Hz. Peygamberin kesin bir bilgiye sahip olmadığı bir sırada on­ları iyice tanımadığını ifade ettiğini açıklamaktadır. Ama daha sonra, Allahu Teâlâ hazretleri Tübba'nın müslüman olduğunu ve dünyadan mümin olarak gittiğini, Hz. Uzeyr'in de Allah'ın peygamberlerinden bir peygam­ber olduğunu ümmetine açıklamıştır. Nitekim bir hadis-i şerifte, Hz. Pey­gamberin: "Tübba'ya sövmeyiniz. Çünkü, o müslüman olmuştur" dediği rivayet edilmektedir.[324]

 

4675... Ebu Hureyre (r.a.)'nin şöyle dediği rivayet edilmiştir: Ben Ra-sûlullah (s.a.)'ı: "Meryem'in oğluna insanların en yakın olanı benim (Çünkü) Peygamberler baba bir kardeşler gibidirler ve benimle onun arasında (başka) bir peygamber de yoktur" derken işittim.[325]

 

Açıklama
 

Hz. İsa'ya en yakın insanın Peygamber (s.a.) olmasından maksat İncil'de İsa'dan sonra Ahmed is­minde bir âhir zaman peygamberi geleceğinin müjdelenmesidir. Bazıları aralarında başka peygamber olmadığı için, ikisinin bir zamanda gönderil­mişler gibi biribirine yakın olduklarını söylemişlerse de bu söze itiraz edenler olmuştur. Burada şöyle bir sual hatıra gelebilir: Bu hadiste Rasûlullah (s.a.) kendisinin Hz. İsa'nın en yakım olduğunu bildiriyor. Halbuki Kur'an-ı Kerim'de Allahû Teâlâ hazretleri onun Hz. İbrahim'in en ya­kını olduğunu haber vermiştir.

Cevap: Bu iki yakınlık arasında bir olumsuzluk ve çelişki yoktur. Pey­gamber (s.a.), Hz. İbrahim'in yolundan gitmesi itibariyle Hz. İbrahim'in en yakını olduğu gibi, yukarıda belirttiğimiz şekilde Hz. İsa'nın da en ya­kınıdır. Bu iki yakınlığın biri diğerine mani değildir.

Evladu'l-allat yahut benu'I-allat: Baba bir anne ayrı kardeşler de­mektir. Anne bir kardeşlere evlad-ı ahyaf, anne - baba bir kardeşlere de evlad-ı a'yan denir.

Cumhuru ulemaya göre, hadisten murad: Bütün peygamberlerin iman esasları bir, şeriatları muhteliftir. Bir Allah'a inanmakta hepsi müttefiktir­ler. Yanhz şeriatlerinin fürûunda ihtilaf vaki olmuştur. Yani bütün pey­gamberlerin getirdikleri dinlerin aslı birdir. O da tevhiddir. Ulemadan ba­zıları:

"Benimle İsa arasında Peygamber yoktur." sözüyle istidlal ederek Hz. İsa ile Peygamberimiz (s.a.) arasında başka bir peygamber gel­mediğine kail olmuşlarsa da istidlal kuvvetli görülmemiş, aralarında Cer-cis ile Halid b. Sinan'ın bulunduğunu, bunların da birer peygamber ol­duğunu söylemişlerdir.

Bu takdirde hadisin manası: Benim ile İsa'nın arasında müstakil bir şeriat sahibi peygamber yoktur, demek olur. Mamafih Cercis'le Halid hakkındaki hadisin sabit olmadığım sahih hadisin bunu reddettiğini söy­leyenler de olmuştur.[326]

 

[304] Buharı, husumât, 1, diyât 32; Müslim, fedâil 163; Ahmed b. Hanbel, III, 31, 33.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 15/439.

[305] Bakara {2}, 285.

[306] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 15/439-440.

[307] Buhari, enbiyâ 24, 35;   tefsir sure 4/26, 6/4; tevhid 50; Tirmizi, salat 20.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 15/440.

[308] Buhari, enbiya 24. 35; tefsir .sure 4/26, 6/4, tevhid 50, Tirmizi, salat 20.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 15/440.

[309] Kalem (68), 48.

[310] Buhari, menakıb 1 K; Müslim, fediül 22. 23; Tirmizi. edeb 77; Menakıb 1; Ahmed b. Hanbel, II; 137.

[311] Bk. 4673 numaralı hadis.

[312] Bk. İbn Mace, zühd, 37.

[313] Bk. İbn Kuteybe, Hadis müdafaası. (Çeviren: M.H. Kırbaşoğlu) s. 159.

[314] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 15/440-442.

[315] Buharı, rikak 43; husumat 1, tevhit 31. enbiya 31; Müslim, fedail 160, 162; Ahmed b. Hanbel, II, 264, III, 41.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 15/442-443.

[316] Zümer (39), 68.

[317] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 15/443.

[318] Müslim, fedâil, 150, 151.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 15/443-444.

[319] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 15/444.

[320] Müslim, fedâil 3; Tirmizî, menâkıb i: İbn Mace, zühd 37: Dârimî, mukaddime K; Ahmed b. Hanbel. 11.540: III. 2.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 15/444.

[321] Bakara (2). 253.

[322] Nevevî, Şerhu Müslim. XV. 37-38.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 15/444-445.

[323] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 15/445.

[324] Bk. Ahmed b. Hanbel, V, 340.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 15/445-446.

[325] Buhari, enbiya 48; Müslim, fedâil, 143, 144.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 15/446.

[326] Bk. Davudoğlu Ahmed, Sahih-i Müslim Tercüme ve Şerhi, X, 162-163.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 15/446-447.



Konu Başlığı: Ynt: Peygamberin Biri Diğerine Tercih Edilemez
Gönderen: Bahrişan 8 üzerinde 20 Ocak 2015, 16:49:33
HICBIR PEYGAMBERIMIZI
KOTU YADA IYI DIYE ELESTIRMEYELIM ONLARIN HEPSI COK KIYMETLI


Konu Başlığı: Ynt: Peygamberin Biri Diğerine Tercih Edilemez
Gönderen: Yunus Emre üzerinde 20 Ocak 2015, 17:38:06
peygamberlerin hepsi binevi ayni gorev ile gorevlendirilirler allahi anlatmak bize tanitmak o yuzden biri birinden ustun degildir peygamberimzde bizeboyle demistir 


Konu Başlığı: Ynt: Peygamberin Biri Diğerine Tercih Edilemez
Gönderen: Ramazan. üzerinde 03 Şubat 2015, 12:10:46
Es SelamünAleyküm.  Peygamberler arasında bu Peygamber bu Peygamber den daha üstünde demek yanlıştır. Bunu bir tek ALLAH bilebilir.  Bütün Peygamberler kendi kavmine ALLAH'ı anlatmaktan görevlendirilirken Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed ( S.A.V )  bütün insanlığa gönderilmiştir bu yüzden Efendimiz daha faziletlidir.


Konu Başlığı: Ynt: Peygamberin Biri Diğerine Tercih Edilemez
Gönderen: İkraNuR üzerinde 21 Mart 2015, 12:09:57
Peygamberler arasında şu Peygamber bu Peygamberden daha üstündür dememiz yanlıştır.Bunu birtek sadece Allah bilebilir. Bütün Peygamberler kendi kavmine göre Allah'ı anlatmakla görevlendirilir. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) bütün insanlığa gönderilmiştir. Bu nedenlede Efendimiz yani Peygamberimiz daha Faziletlidir.


Konu Başlığı: Ynt: Peygamberin Biri Diğerine Tercih Edilemez
Gönderen: SeLiNaY 8 üzerinde 04 Kasım 2015, 19:09:12
Selamun Aleykum
Peygamberler arasında ayrım yapılmaz. Su peygamber bu peygamberden daha üstündür,görevini daha iyi yapar dememiz kesinlikle yanlış ve günahtır. Bunu sadece Yüce yaratan yanı Allah bilir .

Allah razı olsun