๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Süneni Ebu Davud => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 13 Mayıs 2012, 04:35:25



Konu Başlığı: Ölüyü Kefenlemek
Gönderen: Zehibe üzerinde 13 Mayıs 2012, 04:35:25
29-30. (Ölüyü) Kefen (Lemek)


 

3148... Cabir b. Abdullah (in) haber verdiği (ğine göre) bir gün Peygamber (s.a.) hutbe okumuş, (ve bu hutbesinde) ashabından'bir adamın vefat ederek yetersiz bir kefene sarıldığını, geceleyin kabre ko­nulduğunu anlatmış ve bir kimsenin namazı kılınmadan geceleyin kabre konmasını yasaklamış, ancak insanın buna mecbur kalmasını müstes­na kılmış ve: "Biriniz (din) kardeşini kefenlediği zaman, kefenini gü­zel yapsın" buyurmuştur.[306]

 
Açıklama

 

Bu hadisi şerifte yasaklanmak istenen, namazı kılınmış olan bir ölünün geceleyin defnedilmesidir. Namaz kılınmayan bir Ölünün ise geceleyin gömülmesinin yasak olduğu gibi, gündüzün defnedil­mesinin de yasak olduğu bilinen bir gerçektir. Binaenaleyh, bu hadis-i şerif­ten "namazı kılınmayan bir ölünün geceleyin kabre konulmasının yasak olup da gündüzün defnedilmesinin caiz olduğu" manâsını çıkarmak doğru değil­dir.

Merhum Ahmed Davudoğlu, bu hadis-i şerifi açıklarken şu görüşlere yer vermiştir: "Geceleyin cenaze defnedilmesinin nehiy buyurulması, bazıla­rına göre: Geceleyin onu teşyî'e ve namazını kılmaya pek az kimseler gelebi­leceği içindir. Gündüzün defnedilîrse, bittabi cemaat kalabalık olur. Ulemâdan bazıları, ashab-ı kiram işe yarayacak kefenlik bulamadıkları için cenazeleri­ni geceleyin defnedebildiklerini söylemişlerdir. Zira karanlık olduğu için ge­celeyin kefenin iyisi kötüsü seçilemez.

Hadis-i şerifin evvel ile ahiri bu kavli te'yid etmektedir. Onun için Kadî İyaz: "Her iki illet sahihtir. Zahire bakılırsa, Peygamber (s.a) bunların iki­sini de kastetmiştir. Nitekim âlimlerden bunu söyleyenler vardır." diyor. Kadî Iyaz'ın iki Ulet'den muradı: Geceleyin cenazeye iştirak edenlerin azlığı ile, işe yarayacak kefenlik bulunamamasıdır.

Rasûlullah (s.a)'in mecburiyet halini istisna etmesi, zaruret halinde ge­celeyin cenaze defninde beis olmadığım gösterir. Bu mes'ele âlimler arasın­da itilaflıdır.

Hasan-ı Basrî bu hadise istidlal ederek geceleyin cenaze defnini mekruh görmüştür. Yalnız zaruret hali müstesnadır.

Cumhur ulema'ya göre: Geceleyin cenaze defni mekruh değildir. Delil­leri Hz. Ebû Bekir ile Selef*den bir cemaatın geceleyin defnedilmeleri ve bu­na kimsenin itiraz etmemesidir. Delilleri de: Mescid-i Mebevi'yi süpürüp temizleyen zatın geceleyin defnedildiğini bildiren hadistir. Mezkûr hadiste Rasûlullah (s.a)'in o zatı sorduğu, ashab-ı kiramın: "O geceleyin vefat etti de, biz de geceleyin defnettik." cevabını verdikleri, bunun üzerine: "Bana da haber etseydiniz ya...!" buyurduğu; ashabın karanlıktan dolayı haber ve­remedikleri için, özür beyan ettikleri bildiriliyor.

Rasûlullah (s.a), ashâb'a bir şey dememiş, yaptıklarına itirazda bulun­mamıştır. Şayet geceleyin cenaze defni mekruh olsaydı bunu beyan ederdi.

Cumhur, mevzubahis hadis için: "Bu hadisdeki neyh, sırf geceleyin ce­naze defnetmek için değil, cenaze namazı kılınmadığı içindir. Yani geceleyin cenaze defnini ya namazı kılınmadığı için, yahut namaz kılanların adedi az olacağı veya kefen hususuna ihtimam gösterilemeyeceğindendir. Bunların hep­sinden dolayı nehy buyurmuş olması da ihtimal dahilindendir.

Kerahet vakitlerine gelince: Güneş doğarken, zevalde iken ve batarken cenaze namazı kılmak ve cenaze defnetmek alimler arasında ihtilaflı bir mes'eledir.

Hanefîlerle, Leys'e göreKerahet vakitlerinde cenaze namazı kılmak ve cenazeyi defnetmek mekruhdur. Şafiî'lere göre; mekruh değildir. Meğer ki hiç bir sebep yokken bu işi bile bile kerahet vaktine bırakmış ola. O takdirde mekruh işlemiş olur.

tmam Mâlik'ten rivayet olunduğuna göre, kerahet vakitlerinde cenaze namazı kılınamaz. Ancak bir zaruret karşısında kılınabilir.

Âlimlerin beyanına göre: Kefen mes'elesine ihtimam göstermek ve kefe­ni güzel yapmaktan murad: "Kefenin en nefis ve pahalı kumaştan yapılması" değil, temizliği, kesafeti ve vücudu örtmesidir. Zira pahalı kumaştan kefen­lik yapmak israftır. Bütün işlerin en hayırlısı, ortası olduğuna göre, kefenli­ği de orta kumaştan seçmek, en doğru bir harekettir. Bir kimsenin sağlığın­da giydiği elbisesi, hangi nevi kumaştan ise, kefenliği de o nev'iden olmalı­dır. Çok pahalıya malolmak veya pek ucuza indirmek doğru değildir.[307]

Menhel yazarı, hadis-i şerifte geçen kefenle ilgili açıklamaları şu ifade­lerle Özetliyor. Kefenler, kumaşların en temizinden, beyazından seçilmeli, ce­nazeyi örtmeye yetecek miktarda ve hayatta iken, giyilmesi mubah olan cinsten olmalıdır. Buna göre pamuk, yün, keten kıl gibi derilerin kullanılması mu­bah maddelerden yapılan kumaşlardan kefen biçmek caizse de, erkekler için kullanılması haram olan ipek kumaştan kefen yapmak caiz değildir. Kadın­lar için ipekten kefen yapmanın mekruh olduğunu söyleyenler olduğu gibi, haram olduğunu söyleyenler de vardır. İpekten kefen yapmanın pahalıya mal olduğu ve dolayısıyla israfa kaçtığı düşünülürse, kadına ipek kumaştan ke­fen yapmanın haram olduğu görüşünün daha isabetli olduğu anlaşılır.

İmam Nevevî, kefenin kalite ölçülerinin tesbitinde ölünün sağlığındaki halinin esas alınmasını, zengin bir kimsenin kefeninin üstün kaliteli kumaş­lardan, orta halli bir kimsenin kefeninin orta kalitedeki kumaşlardan, fakir kimselerin kefenlerinin de mali durumlarıyla mütenasib kumaşlardan hazır­lanmasını söylemiştir.[308]

 
Bazı Hükümler

 

1. Zaruret olmadıkça ölüyü geceleyin defnetmek mekruhtur.

2. Cenaze namazımda cemaatin çok olması iyidir.

3. Kefenin evsafını haiz kumaşlardan ve yeteri kadar uzunluk ve geniş­likte olması müstehabdır.[309]

 

3149... Aişe'den demiştir ki:

Peygamber (s.a) (vefat edince cesedi) Hibera (denilen bir yemen) kumaşıyla örtüldü, sonra (o kumaş) vücudundan soyulup çıkarıldı.[310]

 
Açıklama

 

Hibera; Ketenden ya da pamuktan mamul, çizgili bir yemen kumaşıdır.

Hz. Peygamber, vefat edince vücudunun gözlerden korunması için üzeri "Hibera" denilen kumaşla örtülmüştür.

Müslim'in Hz. Aişe'den rivayet ettiği bir hadis-i şerifte: "Bu kumaşın Abdullah b. Ebû Bekir'e ait olduğu, sonra bu kumaşın, Hz. Peygamber'in mübarek vücudundan kaldırılarak cesedinin üç adet pamuklu yemen kumaşı içerisine konduğu ve bunlar arasında gömlek, sarık bulunmadığı, sonra Abdullah'ın bu (hibera denilen) kumaşı kendisine kefen yapmak üzere aldı­ğı, fakat bu fikrinden vazgeçerek onu tasadduk ettiği" ifade edilmektedir.[311]

Hz. Peygamber'in üzerine örtülen ve Hibera denilen kumaşın,sonradan üzerinden kaldırılmasının hikmeti bu kumaşın O'na kefen olmaya müsait ol­mayışıdır.

Hanefî âlimlerinden Bedruddin el-Aynî'ye göre, bu kumaş Hz. Peygam­ber yıkandıktan sonra vücudunu kurutmak için örtülmüştü. Rasûlü Ekrem'­in mübarek vücudu, kuruduktan sonra kaldırıldı ve üç beyaz kumaştan mey­dana gelen kefenine kondu. Bu hadisin bir kısmı 3120 numaralı ha di s-i şe­rifte geçmişti.[312]

 
Bazı Hükümler

 

1. Ölüyü  yıkamaya  götürürken  üzerini  örtmek meşrudur.

2. Ölünün vücuduna örtülen kumaşın bir ucu ölünün başının altına di­ğer ucu ayaklarının altına gelecek şekilde örtülmesinde titizlik gösterilmelidir.

3. Cesedin kokmasına meydan vermemek için ölür ölmez üzerindeki el­biseler çıkarılmalı ve arkasından da üzeri bir kumaşla güzelce örtülmelidir.[313]

 

3150... Cabir'den demiştir ki: Rasûlullah (s.a):

"Sizden birisi vefat ettiği zaman (ailesi sadece az bir malî) imkâ­na sahib olursa onu bir hibera kumaşıyla kefenleyiversin."[314]

 
Açıklama

 

Bu hadis-i şerif, ölünün ailesinin fakir olup da onu sünnet veçhile kefenlemeye güç yetirememesi   halinde, kefen olma vasfını haiz tek bir kumaş içine sarıp defnetmesinin caiz olduğunu ifade et­mektedir. Bilindiği gibi buna zaruret kefeni denir. Bu bakımdan kefenlemede tek bir kumaşla yetinme yoluna ancak zaruret halinde gidilir. Merhum fbn Abidin'in de ifade buyurduğu gibi, "zaruretler kendi mikdarlarınca takdir olunduklarından, zarurete düşen kimse ne kadar kumaş bulabilirse o kadarı­nı kefen yapmakla yetinir.”[315] Zaruret hali dışında erkekler ve kadınlar için kullanılacak kefenlerin miktarları, adetleri ve özellikleri aşağıdaki hadis-i şe­riflerin şerhlerinde tekrar ele alınacaktır.[316]

 

3151... Aişe (r.a) dedi ki: Rasûlullah (s.a) üç (adet) beyaz Yemen kumaşı İle kefenlendi. Bunların arasında gömlek ve sarık yoktu.[317]

 
Açıklama

 

Hz. Fahr-i âlem sağlığında beyaz elbise giymeyi ve kefenleri beyaz kumaşlardan yapmayı tavsiye ettiği için, ashab-ı ki­ram kendisini beyaz bir kefen içine koymuşlardır. Rasûlü Zîşan Efendimi­zin beyaz elbise ve beyaz kefenlerin fazileti hakkındaki hadislerinden biri, şu mealdedir: "Beyaz elbise giyiniz. Çünkü beyaz elbise giysilerinizin en yarar-lılarındandir. Ölülerinizi de beyaz kumaşlarla kefenleyiniz"[318]

1. Mevzumuzu teşkil eden bu hadis-i şerif "erkekler için sünnet olan kefen, (ihramlı iken ölen kimse hariç) ölünün tüm vücudunu kaplayan üç sargıdan oluşur. Efdal olan bunlar arasında gömlek ve sarığın bulunmama­sıdır. Fakat bunların arasında gömlek ve sarık bulunmasında da bir kerahet yoktur. Çünkü Hz. Peygamber, kefen olarak kullanılması için kendi gömle­ğini Abdullah b. Übeyy b. Selul'a vermiştir.[319] diyen Şafiîlerin delilidir. Üç adet kumaştan meydana gelen kefene, bir gömlek ile bir sarık ilave etmekte kerahet olmadığını söyleyen Şafiîlerin bu konudaki dayandıkları delillerin­den biri de Beyhakî'nin rivayet ettiği şu mealdeki hadis-i şeriftir: "İbn Ömer aile fertlerini beş parça kumaşla kefenleyerek defnederdi." Binaenaleyh in­sanın sağlığında giydiği yeterli elbise sayısı iki don, iki gömlek, aba ve sarıktan ibaret olmak üzere beş parçadan ibaret olduğundan, beş parçadan fazla sayıda kefen hazırlamak israf ve dolayısıyla haram olur.

2. Han beliler ise bu hadisin zahirine sarılarak "erkeğin sünnet olan ke­feni üç sargıdan ibarettir ve buna bir adet daha kefen ilave etmek mekruhtur" derler. Onlara göre ölünün bir gömlek, bir eteklik, bir de sargı ile kefenlene­rek defnedilmesi de kerahetsiz olarak caizdir. Çünkü Peygamber Efen­dimiz Abdullah b.  Übeyy b.  Selul'u kendi gömleğiyle kefenleyerek defnetmiştir.[320]

3. Mâlikîlere göre, mendup olan kefen bir gömlek iki sargı bir peşte-mal, bir de yüze doğru sarkan bir zira uzunluğunda ucu bulunan bir sarık­tan ibarettir.

Ölünün kefenleri arasında bîr de gömlek bulunmasının sünnetten oldu­ğunu söyleyen Malikiler ve onlar gibi düşünen diğer fıkıh âlimleri, metinde geçen "Bunların arasında gömlek ve sarık yoktu” cümlesine "Bunlar ara­sında gömlek ile sarık, asıl kefen olarak değil, asıl kefene ilave olarak bulu­nuyorlardı.” manâsım vermişlerdir. Ancak Hafız Irakî hadisin zahirine ay­kırı olduğu gerekçesiyle bu tevili reddetmiştir.

4. Hanefflere göre sünnet olan kefen bir İzar bir sargı ve iki omuzdan ayaklara kadar uzanan bir gömlekten ibarettir. Bu mevzuda tbn Abidin şunları kaydetmiştir: "Erkeğin kefeni için sünnet, izar, gömlek ve sargıdır. Esah olan kavle göre, ölüye sarık sarmak mekruhtur. Müteahhirin âlimler eşraf ile âlim­lere sarık sarılmasını iyi görmüşlerdir. Bu Üç parçadan ziyade yapmakta bir beis yoktur. Kuhistanî ise, ölüye sarık sarmanın müstehab olduğunu söyle­miştir.”

tzar: Tepeden tırnağa cesedi saran parçadır.

Gömlek: Boğazdan ayaklara kadar yakasız ve kolsuz giydirilen bir el­bisedir.

Sargı: Cenazeyi sarmak için kullanılan izardan daha uzun parçadır. Üst ve alt kısımlarından bağlanır.[321]

Her ne kadar mevzumuzu teşkil eden hadis-i şerifte, erkeğin sünnet ke­fenleri içerisinde bir de gömlek olduğunu söyleyen Hanefiler için bir mesned yoksa da, Hanefilerin bu meseledeki delilini "Rasûlullah (s.a) vefat ederken üzerinde bulunan gömlekle kefenlendi" mealindeki 3153 numaralı hadis-i şerifle İbn Adiyy*in el-Kâmil isimli eserindeki Cabir b. Semure*den rivayet ettiği aynı mealdeki hadisi şerif teşkil etmektedir.[322]

 

3152... (Bir önceki hadisin) bir benzeri de (Kuteybe b. Said, Hafs'. b. Gıyas, Hişam b. Urve, Urve yoluyla yine hazret-i) Aişe'den (riva­yet edilmiştir. Şu farkla ki Hafs b. Ğıyâs bir önceki hadisten fazla ola­rak bu rivayete) "ketenden" (kelimesini) ilave et(mek suretiyle bir ön­ceki hadis-i şerifte zikredilen Hz. Peygamberin kefenlerinin -ketenden-olduğunu ifade et)miştir. (Bu hadisi Hz. Aişe'den nakleden Urve, ri­vayetine devam ederek) dedi ki; (Halkın, -Hz. Peygamber) "iki elbise ile bir Yemen kumaşı içinde kefenlendi." (ğine dair) sözleri, vHz.) Ai-şe'ye anlatıldı da (Hz. Aişe)

"Gerçekten bir Yemen kumaşı getiril(miş)ti. Fakat (ashabı ki­ram) onu reddettiler ve Hz. Peygamber'i onunla kefenlemediler." ce­vabını verdi.[323]

 

3153... İbn Abbas'dan demiştir ki: "Rasûluilah (s.a) (birisi) iki kumaştan ibaret olan bir elbise ve (diğeri de) içerisinde vefat ettiği gömleği (olmak üzere) üç Necran kumaşıyla kefenlendi."

Ebû Dâvûd der ki: (Bu hadisin râviierinden) Osman (b. EbtŞey-be, Rasûlullah (s.a) 'in birisi) kırmızı bir elbise ve (diğeri de) içerisinde vefat ettiği gömleği olmak üzere üç kumaş içerisinde (vefat ettiğini) rivayet etti.[324]

 
Açıklama

 

Rasûlü Zişan Efendimizin kefenini teşkil eden kumaşların sayısı ve özellikleri hakkında çeşitli hadisler rivayet edilmiştir. Ancak bu rivayetler arasındaki farklar, sadece kelimelere aittir. Netice iti­bariyle bu rivayetler arasında esaslı bir fark yoktur.

Mesela 3152 numaralı hadis-i şerifte Rasûli Ekremin biri Yemen kumaşı olmak üzere üç kumaşla kef«ilendiğinden bahsedilirken 3153 numaralı hadis-i şerifte üç Necran kumaşı içerisinde kefenlendiğini ifade edilmekte, 3149 nu­maralı hadis ile 3150 numaralı hadislerde ise, sadece bir Yemen kumaşıyla kefenlendiği kaydedilmektedir. Bu farklı rivayetler hakkında imam. Tirmizî "Peygamber (s.a)'in kefeni hakkında muhtelif rivayetler gelmiş ve Hz. Ai-şe'nin rivayet ettiği hadis bu mevzuda rivayet edilen hadislerin en sahihidir." diyerek[325] yukarıda mealini sunduğumuz 3151 numaralı hadisin bu mevzu-daki hadislerin en sahihi olduğunu açıklamıştır.

Bütün bu açıklamaları ve 3152 numaralı hadis-i şerifteki açıklamayı göz önünde bulundurursak "Rasûlü Zîşan Efendimizin ketenden mamul üç parça Yemen kumaşıyla kefenlenmiş olduğunu" söyleyebiliriz. Fahr-i Kainat Efen­dimizin vefatı esnasında üzerinde bulunan gömlekle kefenlendiğini ifade eden ve ölünün kefenleri arasında bir de gömlek bulunmasının müstehab olduğu­nu söyleyen bazı Hanefilerle, Malikilerin ve zeyd b. Ali ile el-Müeyyed bil-lah'ın delilini teşkil eden 1353 numaralı hadis aksi görüşte olanlarca zayıf­tır. Çünkü sözü geçen hadisin senedinde Yezid b. Ebî Ziyad vardır. Bu.ravi hadis ulemasınca tenkid edilmiştir. Ayrıca Hz. Peygamber'in vefatı esnasın­da giymekte olduğu gömleğe sarılarak yıkanıp defnedildiğini kabuletmek çok zordur. İki kumaştan meydana gelmiş bir elbise içerisinde kefenlendiği ifa­desi ise son derece yanlıştır. Nitekim şu hadis-i şerif bu yanlışı açıkça ortaya koymaktadır. "Rasûlullah (s.a) Sehuliyye denilen pamuklu üç parça beyaz Yemen bezi içine kefenlendi. Bunların içinde sarık yoktu. Hülleye gelince; bunun Rasûullah (s.a.)'e kefen yapmak için satın alınıp alınmadığında halk şüpheye düştüğünden hülle (elbise) terk olundu ve Rasûlullah (s.a) beyaz pa­muklu üç sehuliyye bezi içine kefenlendi. Hülleyi Abdullah b. Ebû Bekir al­dı ve:

"Ben bu huüeyi kendime kefen yapmak için muhafaza edeceğim." dedi. Sonradan:

"Buna aziz ve celil olan Allah Peygamberi için razı olsaydı, O'na ke­fen yapardı." diyerek hülleyi sattı; parasını da tasadduk etti."[326]

Nitekim İmam Nevevî de Hz. Peygamberdin iki kumaştan oluşan bir hülle (elbise) içerisinde kefenlendİğini ifade eden 3513 nolu hadisin zayıf olduğu­nu, çünkü senedinde Yezid b. Ebî Ziyad bulunduğunu, dolayısıyla bu hadi­sin delil olma niteliğinden mahrum olduğunu söylemiştir.[327]

 [306] Müslim, Cenâiz 49; Tirmizî, cenaiz 19; Nesaî, Cenaiz 37; tbn Mâce, cenaİz 12; Anmed b. Hanbel III- 295, 329, 349, 372.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 11/555-556.

[307] Davudoğlu, Ahmed, Sahih-i Müslim, Terceme ve Şerhi V, 181, 182.

[308] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 11/556-558.

[309] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 11/558.

[310] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 11/558.

[311] Müslim, Cenaiz/46.

[312] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 11/558-559.

[313] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 11/559.

[314] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 11/559.

[315] Davudoğlu, Ahmed tbn Abidin tercüme ve şerhi III, 423.

[316] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 11/559-560.

[317] Buharı, cenaiz 18, 19, 23, 24; Müslim, cenaiz 45, 46; Tirmizî, cenaiz 20; Nesaî, cenaiz 39; İbn Mace, cenaiz 11; Muvatta, cenaiz 5; Ahmed b. Hanbel 1-94, 102, 222, 253, 313, VI-40, 132, 165, 192, 204, 214, 231, 262.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 11/560.

[318] Tirmizî, cenaiz 20; tbn Mace, cenaiz 12.

[319] 3094 nolu hadis-i şerif.

[320] 3094 nolu hadis-i şerif.   

[321] Davudoğlu, Ahmed, İbn Abidin tercüme ve şerhi III, 419-420.

[322] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 11/560-561.

[323] Nesaî, cenaiz 39; Tirmizî, cenaiz 20; İbn Mâce, cenaiz 11.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 11/562.

[324] İbn Mace, cenaiz 11.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 11/562-563.

[325] Tirmizî, cenaiz 20.

[326] Müslim, cenaiz 46.

[327] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 11/563-564.