๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Süneni Ebu Davud => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 17 Aralık 2011, 15:14:15



Konu Başlığı: Nikâha Teşvik
Gönderen: Zehibe üzerinde 17 Aralık 2011, 15:14:15
1. Nikâha Teşvik

 

2046. ...Alkame'den; demiştir ki: Minâ'da Abdullah b. Mesûd'la birlikte yürüyordum. Karşısına Osman (b. Affân) çıkıverdi ve Ab­dullah ile iki ikiye konuşmak istedi. Abdullah (kendisine) Osman'ın bir ihtiyacı olmadığını anlayınca, bana (hitaben):

Ey Alkame sen de gel, dedi. Ben de hemen (yanlarına) vardım. Osman O'na;

Ey Ebâ Abdurrahman, seni bakire bir hanımla evlendirsek ya! Olur ki nefsinden kaybettiğin bazı şeyler sana döner. Bunun üzerine. (Ebû Abdurrahman):

Sen böyle dedinse de ben Resûlullah (s.a.)'i;

"Sizden kimin evlenmeye gücü yetiyorsa hemen evlensin, çün­kü evlilik gözü (harama) daha çok kapattırıcı, namusu daha çok koruyucudur. Sizden kimin gücü yetmiyorsa o da oruca devam et­sin. Çünkü oruç onun için hayalarını kesmek (gibi)dir." buyururken işittim, dedi.[17]

 

Açıklama
 

Hadis-i şerifin ifâdesine göre Alkame (r.a.) Mina'da Abdullah b. Mesûd'la gezinirken karşılarında Osman b. Affân (r.a.) gelmiş Hz. Osman, Hz. İbn Mesûd'un bakımsız ve perişan hali­ni görünce bekârlığından bu duruma düştüğüne hükmetmiş olsa gerektir ki, ona evlenmesini teklif etmek maksadıyla kendisiyle başbaşa konuşmak istediğini söylemiş. Hz. Ibn Mesûd da O'mm bu teklifini kabul etmiş. Hz. İbn Mesûd, Hz. Osman'la biraz konuştuktan sonra O'nun kendisiyle özel olarak daha fazla konuşma ihtiyacı duymadığını anlayınca biraz ileri­de beklemekte olan Hz. Alkame'yi de yanlarına çağırmış. Hz. Alkame yanlarına vardığı sırada Hz. Osman konuşmasına devam ederek Hz. İbn Mesûd'a bakire bir kızla evlenmesinin çok uygun olacağını söylemiş. Söz­lerini bitirince Hz. İbn Mesûd da ona Resûl-i Ekrem'in bu konudaki söz­lerini aktarmıştır.

Buhârî'nin rivayetine göre Hz. Osman, Hz. îbn Mesûd'a evlenmesini teklif ettiği sırada yanlarında Alkame (r.a.) bulunmamıştır. Hz. Alkame, yanlarına gelince sadece Hz. İbn Mesûd Resul-i Ekrem'in hadisini nakletmiştir. Aslında bu iki rivayetin arasında herhangi bir çelişki yoktur. Çün­kü Hz. Osman (r.a.) Hz. İbn Mesûd'a yaptığı evlenme teklifini Alkame yanlarına geldikten sonra tekrarlamış olabilir.

Hz. İbn Mesûd'un Hz. Osman'a verdiği cevap şu iki mânâya gelebilir:

1. "Sen doğru söylüyorsun zaten Resûl-i Ekrem de bizleri evlenmeye teşvik etmişti," manasına gelebilir.

2. "Sen böyle diyorsun ama evlenme teklifi gençlere yapılmalıdır. Ni­tekim Resûl-i Ekrem gençleri evlenmeye teşvik ederdi. Fakat benim evlen­meye ihtiyacım yoktur," anlamına gelir.

Metinde geçen  kelimesini dört şekilde okumak mümkündür:

1. "el-Bâetü" şeklinde okunabilir en meşhur ve fasîh okunuş şekli budur.

2. Hemzesiz. olarak "el-bâtü" şeklinde okunabilir.

3. Hemzeli fakat tâ'sız olarak “el-bâu" şeklinde okunabilir.

4. "el-bâhetü" şeklinde okunabilir. Aslında konak yeri anlamına gelen "el-mübâetü" kökünden türetilmiş olan bu ke­lime cinsî münâsebet anlamına gelmektedir. Daha sonra evlenen bir erkek ailesine bir konak te'min edeceğinden dolayı bukelime nikâh mânâsında kullanılmıştır.

Hadis-i şerîfteki "bâe" kelimesiyle ne kastedildiği, ulemâ arasında tartışmalıdır. Bazılarına göre bundan murad nikâh masrafları, bazılarına göre de cinsel arzu ve kudrettir. Genellikle ulemâ ikinci görüşü daha isa­betli bulmuşlardır. Bununla beraber netice itibariyle iki görüş arasında köklü bir ayrılık yoktur. Neticeleri aynıdır. Cümlenin mânâsını aynı hadi­se istinaden[18] şu şekilde ifâde etmek mümkündür: "Ey gençler sizden kim evlenme masraflarına ve cimaya gücü yetiyorsa hemen evlensin, mali im­kân olmadığı için evlenemeyen de oruç tutsun. Bu suretle âdeta hayalar çıkarılmış gibi şehveti kırılmış olur."[19]

 

Bazı Hükümler
 

1. Bir kimsenin evlenmesinde fayda gördüğü bir arkadaşım evlenmeye teşvik etmesi müstehabtır.

2. Kişinin evlenme için bakire bir hanımı tercih etmesi müstehabtır. Çünkü bakire ile evlenmek nikâhın gayesine daha uygundur,

3. Cinsel kudrete sahip olduğu halde evlenme masraflarını teminden âciz olan kimsenin evlenmeyi bırakıp oruca devam etmesi gerekir.

4. Nefsi kendisini evlenmeye zorlayan ve evlenme masraflarına da gü­cü yeten kimsenin hemen evlenmesi müstehabtır. Ulemânın büyük çoğun­luğu bu görüştedirler. Ancak zâhiriyye ulemâsı Kitab ve Sünnette gelen bu konuyla ilgili emirlerin zahirine bakarak bu durumda olan bir kimse­nin evlenmesinin farz olduğunu söylemişlerse de; "Resûlullah (s.a.) nikahlanmayı farzlar arasında saymamıştır. Ayrıca Resûl-i Ekrem nikâhı "be­nim sünnetimdir" diye nitelemiştir. Bunlar nikâhın farz olmayıp sünnet olduğunu ifâde eder. Sahâbe-i Kiramdan bazılarının bekâr yaşamaları da bunu gösterir" denilerek Zâhiriyye ulemâsının görüşleri reddedilmiştir.

Ulemanın büyük çoğunluğuna göre evlenmenin şer'î hükmü içinde bulunulan şartlara göre değişir. Şöyle ki:

a. Şehevî arzularının galebesi sebebiyle, evlenmediği takdirde zinaya düşeceğine kesinlikle inanan bir kimsenin evlenmesi farzdır.

b. Evlenmediği takdirde zinaya düşeceğinden korkan kendini harama bakmaktan veya istimna yani elle tatmin yoluna başvurmaktan kendini alıkoyamayan kimsenin evlenmesi ise, vâcibtir.

c. Zinadan, farz veya sünnetleri terk etme gibi tehlikelerden emin ol­duğu hâlde aynı zamanda evlenme masraflarını temin edebilen ve cinsel kudrete sahip olan bir kimsenin evlenmesi ise sünnet-i müekkededir.

d. Aşın bir cinsel arzuya sahip olmadığı için zinaya düşme tehlikesi bulunmayan, nikâh sünnetini işlemek gibi bir niyeti de olmayan fakat sa­dece cinsel arzusunu tatmin etmek isteyen bir kimsenin evlenmesi ise mübahtır. Bu maksatla yaptığı evlilikten dolayı sevaba da erişir. Çünkü şehe­vi arzusunu meşru yoldan tatmin etmiş olur.

e. Evlendiği takdirde aile hukukuna riâyet edemeyeceğini kesinlikle bilen bir kimsenin evlenmesi haramdır.

f. Aile hukukuna riâyet edemeyeceğinden korkan bir kimsenin evlen­mesi ise mekruhtur.

İbn Kudâme'nin beyânına göre nikâh yönünden insanları üç sınıfa ayır­mak mümkündür:

a. Ulemânın hepsi de evlenmediği takdirde harama düşeceğinden kor­kan kimsenin, evlenmesinin farz olduğunu söylemişlerdir.

b. Kendisi şehvetli olduğu halde zinaya düşme tehlikesinden emin olan kimsenin evlenmesi de müstehabtır. Çünkü evlenmek kendisini nafile ibâ­dete vermek için uzlete çekilmekten daha faziletlidir. Hanefî ulemâsı da bu görüştedir. Sahâbe-i Kiramın da bu görüşte oldukları anlaşılmaktadır. Şöyle ki sahabenin ileri gelenlerinden Abdullah b. Mesûd (r.a.) "Ölümü­me on gün kaldığını bilmiş olsam ve kendimde de evlenme gücü olsa, fitneye düşme tehlikesinden kurtulmak için evlenirdim" buyurmuştur. Hz. İbn Abbâs'da Said b. Cübeyr'e hitaben:

"Evlen, çünkü bu ümmetin en hayırlıları karısı en çok olanlarıdır" buyurmuştur. Ahmet b. Hanbel (r.a.)'de: "Bekarlık İslâmiyetten değildir. Kim insanları evlenmemeye çağırıyorsa gayr-i İslâmî bir yola çağırıyor de­mektir. Evlenen kimsenin işi tanılanmış olur" demiştir.

İmam Şafiî ise, bu konuda şunları söylüyor: "İnsanın nafile ibâdet maksadıyla uzlete çekilmesi evlenmesinden daha faziletlidir. Çünkü Allah Teâlâ Kur'an-ı Kerim'inde Yahya aleyhisselâmı: "Efendi ve nefsine hâkim”[20] sözleriyle öğmüştür. Bilindiği gibi "Nefsine hâkim'* diye mea­lini verdiğimiz "basûran" kelimesi, "cinsel gücü yerinde olduğu halde ka­dınlara yaklaşmayan kimse" demektir. Eğer nikahlamak kendisini tama­men ibâdete vermekten daha faziletli olsaydı, Allah teâlâ ve tekaddes haz­retleri nikâhı terk ettiği için Yahya aleyhisselâmı Kur'an-ı Keriminde öğmezdi. Ayrıca yine Kur'an-ı Keriminde "Kadınlardan, oğullardan, kan-tarlarca yığılmış altın ve gümüşten (otlağa) salınmış atlardan, davarlardan ve ekinlerden gelen zevklere aşırı düşkünlük insanlara süslü (câzib) göste­rildi...”[21] mealindeki âyet-i kerimesinde nikâhı sadece dış yönüyle câzib gelen dünyalıklar arasında zikretmesi de bunu gösterir. Çünkü nikâh alış­veriş gibi akidden ibaret bir muameledir. Nafile ibâdetten daha faziletli­dir, demek mümkün değildir.[22]

Nikâhın tamamen kendini ibâdete vermekten daha faziletli olduğunu savunan cumhur-ı ulemânın delili ise, "Her kim benim yolumdan yüz çe­virirse, benden değildir"[23] anlamındaki hadis-i şeriftir. Hz. Enes de bu konuda şunları söylüyor:

Hz. Peygamber bizi her zaman nikâha teşvik eder, ibâdet için uzlete çekilmekten menederdi ve; "kocasını seven ve doğurgan kadınlarla evleni­niz. Çünkü ben kıyamet gününde diğer ümmetlere karşı sizin çokluğunuz­la iftihar edeceğim."[24] buyururdu. Bu sözler nikâhı farz derecesine yak­laştıran teşviklerdir.[25]

c. İbn Kudâme'nin taksimine göre üçüncü grubu cinsel arzu ve kud­reti bulunmayan kimseler teşkil eder. Her ne kadar evlenmeye teşvik eden hadislerin genel manaları kapsamına girecekleri düşünülerek bu kimselerin de evlenmelerinin müstehab olduğu söylenilirse de bu kimseler için ibâdet­le meşgul olmanın evlenmekden daha faziletli olduğu muhakkaktır. Çün­kü böyle bir kimsenin evlenmesinin hikîjhdan beklenen neticeyi vermeye­ceği ve ailesi yönünden kendisine bazı zararlar getireceği, binaenaleyh ni­kâhı teşvik eden haberlerin bu gibi şehvetsiz kimseler için olmayıp şehvetli kimselerle ilgili olduğu söylenebilir.[26]

5. Hattâbî bu hadisi delil getirerek şehveti gidermek için ilâç kullan­manın caiz olduğunu söylemiştir. Ancak bu ilacın şehveti tamamen orta­dan kaldıracak şekilde olmayıp sadece onu yatıştıracak derecede olmasına dikkat edilmelidir. Çünkü ileride evlenmek imkânı bulduğu zaman pişman olur.

Şafiî ulemâsının beyânına göre şehveti kırmak için kâfur kullanmak caiz değildir.[27]

Malikîlerden bazıları bu h hadisi delil getirerek İstimna'nın (elle tat­minin) haram olduğunu söylemişlerdir. Hanbelî ve Hanefî ulemâsından bazıları da zinaya düşme tehlikesine düşüp de şehvetini kırmaktan âciz kalan bir kimsenin şehvetini kırmak için başka bir çaresi kalmadığı zaman istimna yapmasının caiz olduğunu söylemişlerdir. Bu görüşte olan Hanefî ulemâsı "iki fesat tearuz ettikte, ehaffı irtikâb olunur"[28] yani "iki fesa­dın çatışması halinde, bunların daha hafif olanları tercih edilir" kaidesine dayanmaktadırlar. İstimnanın her hâl-ü kârda haram olduğu görüşünde olan Şâfiîler, Malikîler ve Zeydîler ise, "ve onlar ırzlarını korurlar, ancak elleri yahut ellerinin sahip olduğu (cariyeler) hâriç (bunlarla) ilişkilerinden dolayı da onlar kınanmazlar. Bunun ötesine gitmek isteyen olursa, işte onlar haddi aşanlardır."[29] mealindeki âyet-i kerimeyi delil getirirler.[30] Binaenaleyh harama düşmek tehlikesinin belirdiği yerde, istimnanın helâl olduğu görüşü zayıf bir görüştür.[31]

6. Oruç şehveti kırar.

7. Gözü haramdan koruyacak, iffet ve namusun muhafazasına yara­yacak yollara başvurmak teşvik edilmiştir.[32]

[17] Buhârî, savm 10, nikâh 2, 3; Müslim, nikâh 1, 3, Tirmizî, nikâh 1; Nesâî, nikâh 3, siyam 43; İbn Mâce, nikâh 1; Dârimî, nikâh 2; Ahmed b. Hanbel, I, 58, 378, 424-425, 432, 447.

     Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 8/56-57.

[18] Bk. 2046 no'Iu hadis.

[19] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 8/57-58.

[20] Âl-i îmrân (3), 39.

[21] ÂI-i İmrân (3),  14.

[22] İbn Kudâme, el-Mugni, VI, 446-447.

[23] Buhârî, nikâh 1; Müslim, nikâh 1.

[24] Heysemî, Mecmeu'z-zevâid IV, 252, Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, VII, 81.

[25] İbn Kudâme, el-Mugnî, VI, 447.

[26] îbn Kudâme, el-Mugnî, VI, 448.

[27] İbn Hacer, Fethü'l-bârî, XI, 12.

[28] Mecelle, 28.

[29] el-Mü'minûn (23), 5-7.                                                           

[30] Seyyid Sabık Fıkhû'ssünne, II, 367-368.

[31] el-Cezîrî, Kitabûl-fıkh, ale'l-mezâhibi'l-erbaa, V, 152.

[32] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 8/58-61.



Konu Başlığı: Ynt: Nikâha Teşvik
Gönderen: Ceren üzerinde 04 Şubat 2018, 16:29:41
Esselamu aleyküm.Helal daire de yaşayıp,Allahın emrine uyarak evlilik yapan ve evliliğin feyzine rahmetine erişen kullardan olalım inşallah...


Konu Başlığı: Ynt: Nikâha Teşvik
Gönderen: Sevgi. üzerinde 04 Şubat 2018, 17:47:37
Aleykümüsselam evlilik çağına gelen erkek ve kızları nikaha teşvik edelimki zinadan kaçınsınlar inşaAllah


Konu Başlığı: Ynt: Nikâha Teşvik
Gönderen: Mehmed. üzerinde 04 Şubat 2018, 18:16:25
Ve aleykümüsselam Rabbim paylaşım için razı olsun