๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Süneni Ebu Davud => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 01 Ocak 2012, 21:16:08



Konu Başlığı: Namazda Dua
Gönderen: Zehibe üzerinde 01 Ocak 2012, 21:16:08

148 - 149. Namazda Dua


 

880. ...Âişe (r.anhâ) Resülullah (s.a.)ın namazında şöyle duâ et­tiğini haber vermiştir: "Ey Allah'ım, kabir azabından, Mesih-i deccâ-lin fitnesinden, hayatın ve ölümün fitnesinden sana sığınırım. Ey Allah'ım, günahdan ve borçtan da sana sığınırım." Birisi (kendisine) "Borçtan ne çok Allah'a sığınıyorsunuz?" deyince Resülullah (s.a.) cevaben şöyle buyurdu: "Kişi borçlandı mı, konuşur yalan söyler, söz verir, yerine getirmez"[55]

 

Açıklama
 

Bu hadis-i şerifte Cenab-ı Peygamber dört şeyden Allah'a sığınmıştır:

1. Kabir azabından,

2. Mesih-i Deccâl'ın fitnesinden,

3. Hayatın ve ölümün fitnesinden

4. Günah ve borçtan.

Resülullah (s.a.) Efendimiz namazın sonunda selâm verdikten sonra hadis-i şerifte ifâde edildiği şekilde duâ ederdi. Bu dört şeyden Allah'a sı­ğınması kendisinin bu tehlikelere mâruz kaldığından değil, bu tehlikelerin ümmetini beklediğinden ve onlara bunları haber vermek ve Allah'a nasıl dua edileceğini öğretmek istemesindendir. Mesih-i Deccâl'ın kendisinden çok sonra çıkacağını bildiği halde onun fitnesinden de Allah'a sığınması yine bu hik­mete bağlıdır. Aynı zamanda bu duâ sayesinde mü'minler kendilerini bekle­yen bu tehlikeleri tanımak ve onlardan korunmak için daha önceden tedbir almak imkânım bulmuş olurlar. Meselâ, Deccâl'ın birgün çıkacağı haberi mü'­minler arasında yayılarak nesilden nesile intikal eder. Herkes onun mü'min-lere ne gibi zararlar verebileceğini ve vasıflarını daha önceden bütün ayrıntılarıyla tanımak fıpsatını bularak hazırlıklı ve tedbirli olurlar. Bu sayede Deccâl zuhur ettiği zaman, onu tanımakta ve zararlarından korunmak­ta güçlük çekmezler.

Resûl-i Ekrem (s.a.)'in Deccâl'in şerrinden Allah'a sığınmasının ümmeti namına olduğu da düşünülebilir. Esasen, altının değerini anlamak için ateşe koymaya fitne denir. Daha sonra bu tâbir her türlü deneme ve imtihan için de kullanılmaya başlamıştır. Bu da gösteriyorn ki, ümmet-i Muhammed yu­karıda geçen dört tehlike ile karşı karşıya gelecekler ve bunlarla imtihan edi­lecekler.

Bilindiği gibi Hz. İsa'ya İsa’yı Mesih, Deccâl'a da Mesih-i Deccâl de­nir. Çünkü "Mesih" kelimesi; silmek, sürmek anlamına gelen "mesh" kö­künden gelir. Deccâl'a mesih denilmesi kendisinden hayır silinip alındığı içindir. Bir gözü tamamı ile silinmiş gibi dümdüz kör olduğu için bu ismin verildiğini söyleyenler de vardır. Ebu'l-Heysem'e göre Deccâl'a mesîh değil, "Missîh" denilir.

Hz. İsa'ya da elini sürdüğü hastalar mübarek elindeki uğur ve bereketle derhal şifa buldukları için mesih denmiştir. Dünyaya gelirken vücûduna yağ sürülmüş olarak doğduğu için "mesîh" (sürülmüş)" denildiğini söyleyenler de vardır. Ayrıca Mesih çok seyahat eden anlamına da gelir.

Hayatın fitnesi: Yaşadığı müddetçe insanın başına gelen çeşitli belâlar, sıkıntılar, şehvet ve cehaletin sürüklediği tehlikelerdir. Bunların da en büyü­ğü, Allah korusun, ölürken imanı muhafaza edememektir.

Hadisteki ölümün fitnesinden maksadın ne olduğu, ulemâ arasında ih­tilaflıdır. Bazıları bundan kabir fitnesinin kastedildiğini söylemiştir. Bazıla­rına göre ise, ölüm fitnesinden maksat, can çekişme anındaki fitnedir. O anda şeytanın bir çok fitne ve desiselere başvurarak müslümanı imanından etme­ye çalışacağı, çeşitli delillerle sabit olmuştur.

"Ölüm fitnesi", "kabir fitnesi" diye tefsir edilince "kabir fitnesi" ile "kabir azabı"nın aynı şey oldukları ve lüzumsuz yere tekrar edildikleri hatı­ra gelebilir. Fakat aslında bunlar birbirinin aynı değildirler. Çünkü fitne, azaba sebeb olan şeydir. Azab ise, neticedir. Tabii ki sebep başka, netice başkadır. Öyleyse tekrar yoktur. Yani ölüm, kabir azabına sebeb olduğu için "Ölüm fitnesi" ile "kabir azabı"mn kast edilmiş olması mümkündür.

Nesâî'nin Ma'mer ve Zührî vasıtasıyla rivayet ettiği hadisten anlaşıldı­ğına göre, "borçtan ne kadar da çok Allah'a sığınıyorsun Ya Resûlallah?" diyen Hz. Âişe'dir. Peygamber (s.a.)'in ona cevaben "kişi borçlandı mı ko­nuşur, yalan söyler; söz verir, yerine getirmez" buyurması şu mânâya gelir: Bir adam borçlandı mı, borcunu ödemek için birşey veya bir vakit gösterir. Zamanı gelince va'dettiği şeyi bulup veremez, yahut va'd ettiği zamanda bor­cunu ödemeye gücü yetmez. Bu suretle yalancı durumuna düşer. Va'dinden dönmesi de böyle olur. Halbuki gerek yalancılık gerekse sözünden dönme münafıkların sıfatlarındandır.

Burada şöyle bir soru hatıra gelebilir. Hayat ve ölüm fitnesi bütün fit­nelere şâmil iken diğer fitnelerin zikrine ne lüzum vardı?

Cevab: Diğer fitnelerin ayrı ayrı zikredilmesi serlerinin büyüklüğünden dolayıdır. Şüphesiz ki genel bir ifâdenin kapsamı içine giren bazı kısımlar üzerinde özellikie durmak, onlara dikkatleri daha fazla çekmek gayesiyle yapılır.

Bu hadis-i şerifte Cenab-ı Peygamberin borçtan Allah'a sığınması = Borcunu ödeyinceye kadar Allah borçlu ile beraberdir”[56] Hadis-i şerifine muarız de­ğildir. Çünkü bu iki hadisin arasım uzlaştırmak mümkündür. Şöyle ki; Pey­gamber (s.a.)'in Allah'a sığındığı borç, ödeme imkânı olmayan borçtur. Bunu alan kimse din kardeşinin malını helake mâruz bırakmış olur. Yahut da bu­radaki borç, ödeme niyeti olmadan alınan borçtur. Resûl-i Ekrem (s.a.) bu duayı ümmetine öğretmek için yapmıştır. Yoksa kendisinin ödememek ni­yetiyle borç almış olması düşünülemez. Allah'ın, borçlunun yanında oldu­ğunu ifâde eden hadis-i şerif ise, gerçekten meşru birjhtiyacı karşılamak ve ödemek niyeti ile alınan borçla ilgilidir.[57]

 

Bazı Hükümler
 

1. Kabir azabl haktır.

2. Deccal çıkacaktır ve muslumanlar bununla imti­han olacaklardır.

3. Fitne ve fesatlardan Allah’a sığınmak ve bunlardan kurtulmak için dua etmek meşrudur.

4. İnsanı yalancı durumuna düşürecek borçlanmalardan sakınmak, ve Allah'a sığınmak lâzımdır.[58]

 

881. ...Ebû Leylâ'dan; demiştir ki; Nafile namazı kılmakta olan Resûlullah (s.a.)'ın yanında namaza durmuştum. O'nu (şöyle) duâ eder­ken işittim: "(Cehennem) ateş(in)den Allah'a sığınırım. Cehennem­liklerin vay hâline!"[59]

 

Açıklama
 

Veyl, sözlükte başa gelen belâ, keder, vay, yazık ve helak anlamlarına geldiği gibi, aynı zamanda Cehennemde bulunan bir vadinin de özel ismidir. Oraya kâfirler atılır. Tabana düşmeleri için 40 yıla ihtiyaç vardır. Tirmizî'nin bir rivayetinde de "iki dağ arasında bir vadi­nin ismidir kî, kâfirler oraya atıldıkları zaman 70 senede tabana ulaşırlar”[60] buyuruluyor.

Resûl-i Ekrem (s.a.) Cehennem ateşinin şiddet ve dehşetinden Allah'a sığınmıştır. İbn Mâce'nin, Enes (r.a.) den rivayet ettiği bir hadiste Resûli Ek­rem (s.a.) şöyle buyuruyor: "Sizin dünyadaki şu ateşiniz Cehennem ateşinin yetmişte biridir."[61]

Yine İbn Mâce'nin rivayet ettiği bir hadis-i şerifte İbn Abbas (r.a.) şöy­le buyuruyor: Resûlullah (s.a.): "Ey iman edenler, AI lalı'd an hakkıyle kor­kunuz ve Allah'a teslim olmuş kimseler olarak can veriniz"[62] âyet-i kerimesini okudu ve şöyle buyurdu: "Eğer Cehennemde bulunan zakkum­dan bir damla dünyaya düşecek olsa, dünya ehlinin hayatını altüst ederdi. Artık zakkumdan başka bir yiyeceği olmayan Cehennemliklerin halinin na­sıl olacağı düşünülmelidir."[63]

 

882. ...Ebû Hüreyre (r.a.) dedi ki: Resûlullah (s.a.) namaza dur­du onunla beraber biz de durduk. Bir bedevi arab namazda; "Ey Al­lah'ım, bana ve Muhammed'e acı, bizimle dışımızda başka kimseye acıma!" diye duâ etti. Resûlullah (s.a.) selâm verince, bedeviAraba, -Aziz ve Celil olan Allah'ın rahmetini kast ederek- "Vallahi sen genişi daraltın” buyurdu.[64]

 

Açıklama
 

Bu   hadis-i   şerifte  insanın,  Allah'ın  rahmetinin sadece kendisine erişip başkasının bunun dışında kalmasını istemesinin caiz olmadığı ifâde edilmektedir. Allah'ın geniş olan rahmetini başka­larından kıskanmak pintiliktir, bahilliktir. Aynı zamanda bütün müslümanlara şâmil olacak şekilde yapılan duâ, Allah katında daha makbuldür. Çünkü Allah Teâlâ'nın rahmeti, herşeyi kuşatmıştır. Ve Allah Teâlâ bu herkese şâmil olacak şekilde duâ edenleri Kur'an-ı Kerim'inde şu şekilde övmüştür: "Ve onlar­dan sonra gelenler de (şöyle) duâ ederler: Ey Rabbimiz, bizi ve bizden evvel iman eden kardeşlerimizi bağışla"[65]

Bazı râvilerin ifadesine göre, metindeki "aziz ve celil olan Allah'ın rah­metini kast ederek" sözü Ebu Hüreyre'ye aittir.[66]

 

883. ...İbn Abbâs (r.a.)dan rivayet edildiğine (göre), peygamber (s.a.) "Rabbinin o çok yüce adım teşbih (ve tenzih) et" (âyet-i kerimesini) okuduğu zaman, yüce olan Rabbimi teşbih (ve tenzih) ederim" derdi.

Ebû Dâvûd dedi ki: Bu hadisin rivayetinde Vekî'e muhalefet edildi. (Şöyle ki) Ebû Vekîile Şu'be, bu hadisiEbû

 

 

İshak Saîd b. Cübeyr va­sıtasıyla İbn Abbâs'dan mevkuf olarak rivayet ettiler.[67]

 

Açıklama
 

Bu hadisin zahirine göre Resûl-i Ekrem (s.a.)'in "Rabbinin o çok yüce adını teşbih (ve tenzih) et"[68] âyet-i kerimesini her okuyuşunda "yüce olan Rabbimi teşbih (ve tenzih) ederim" dediği anla-şılıyorsa da Hanefî uleması, namaz içinde bu âyet-i kerimenin okunması ha­linde hadiste ifâde edildiği şekilde mukabele etmenin farz namazlarda caiz olmadığı görüşündedirler. Ancak nafile namazlarda bu şekilde mukabele et­mekte bir sakınca görmemişlerdir.

Bu hadisi Vekî', her ne kadar Resûl-i Ekrem'e kadar ulaşan bir senedle merfû' olarak nakletmişse de, Vekî'nin babası (Ebû Vekî') ile Şu'be bu ha­disi Ebû îshak ve Saîd b. Cübeyr vasıtasıyla Abdullah b. Abbâs'a kadar ula­şabilen bir senedle mevkûfolarak nakletmişlerdir. Hadisin sonundaki talik ile Ebû Dâvûd bu farklılığa işaret etmek istemiştir. Ebû Vekî'nin ismi el-Cerrâh b. Melih'dir. Ebû Dâvûd, Ebu'l-Velîd, Nesâî, İbn Adiyy v.e Nevevî onun gü­venilir bir râvi olduğunu söylemişlerdir.[69]

 

884. ...Mus'ab, Ebî Âişe'den; demiştir ki: Bir adam evinin üs­tünde namaz kılar ve "bütün bunları yapan (Allah) ölüleri tekrar diriltmeye kaadir değil midir?"[70] âyetini okuyunca "Sübhâneke febelâ = seni teşbih (ve tenzih) ede­rim, evet (Sen ölüleri tekrar diriltmeye kaadirsin)" derdi. Bunu ken­disine sordular, "Ben bunu Resûlullah (s.a.)'den işittim" diye cevab verdi.

Ebû Dâvûd dedi ki: Ahmed (b. Hanbel): Farz (namazlarda, Kur'-ân'daki (dualar)la dua etmek benim hoşuma gider" dedi.[71]

 

Açıklama
 

Hadis-i şerifte geçen "belâ" kelimesi olumsuz bir soruya karşı sorudaki olumsuzluğu kaldırmak için kullanılan bir kelimedir. "Değil mi, olmadı mı" şeklindeki olumsuz sorulara "belâ" keli­mesiyle cevab verilince sorudaki olumsuzluk kalkar ve sorunun olumlu yo-nu tasdik edilmiş olur. Nitekim âyet-i kerimeye "belâ" kelimesiyle cevab verilince, "evet sen ölüleri diriltmeye kaadirsin" mânâsındaki mukabelede edilmiş olur. Fakat böyle olumsuz bir soruya "neam = evet" diye mukabe­le edilecek olursa, soru bu olumsuz şekliyle tasdik edilmiş olur. Nitekim "ben sizin Rabbiniz değil miyim?" âyet-i kerimesinin tefsirin­de İbn Abbâs (r.a.) şöyle demiştir: "eğer belâ yerine "neam' diyerek cevab verselerdi kâfir olurlardı."

Ancak "Avnu'1-Ma-bûd" müellifi bu kelimenin bazı "Sünen-i Ebû Dâvûd" nüshalarında "Beka" (ağladı) şeklinde olduğunu söylüyor ki bu nüs­haların doğruluğu kabul edildiği takdirde namazda ağlamanın caiz olduğu anlaşılır. Ancak muteber olan nüshaların çoğunda "belâ" şeklinde geç­mektedir.

Ahmed b. Hanbel'in; "farz namazlarda Kur'an'daki dualarla dua et­mek benim hoşuma gider" sözü iki mânâya gelir:

1. Farz namazlarda selâm vermeden önce Kur'an'da bulunan duâ âyet­lerini okuyarak duâ etmek,

2. Kur'an-ı Kerim'de bulunan teşbih âyetlerine geldikçe Kur'an'da bu­lunan teşbih âyetleriyle Allah'ı teşbih etmek, rahmet âyetlerine uğradıkça rah­met âyetlerini okuyarak cevab vermek, azab âyetleri gelince de Kur'an-ı Kerim'de bulunan istiâze âyetlerini okuyarak mukabelede bulunmak. Ule­mâ bu ikinci mânâyı tercih etmektedir.

Görülüyor ki, İmam Ahmed teşbih ve tasdik ile mukabele edilmesi gereken âyetlere mukabele etmeyi sadece nafile namazlarına tahsis etmemek­tedir. Nafilelerde olduğu gibi farz namazlarda da mukabelede bulunulmasını müstehab görmektedir. Nitekim İmam Şafiî de aynı görüştedir. İmam Ebü Hanife (r.a.) ise, bunu farz namazlar için uygun görmemekte, sadece nafile namazlara tahsis etmektedir.

Ancak İmam Ahmed'in bu sözünden namazda hadislerle duâ yapıla­maz anlamı çıkarılamaz. Bu sözden sadece namazda Kur'ân âyetleriyle duâ etmenin hadislerle duâ etmekten daha efdal olduğu anlaşılır. Fakat biz bu mevzudaki görüşleri 871 numaralı hadisin açıklama kısmında bütün ayrıntı­larıyla ele aldığımız için burada tekrara lüzum görmüyoruz. Bîr de şunu ifâ­de etmek isteriz ki, hadis-i şerifte söz konusu olan kişinin kimliğinin bilinmeyişi bu hadisin sıhhatine bir zarar vermez. Çünkü bu zat sahâbîdir. Bilindiği gibi sahâbîler Resûl-i Ekrem (s.a.)'in diliyle tezkiye edilmişlerdir.[72]

[55] Buhârî, ezan 149; Müslim, mesâcîd 129; Nesâî, sehv 64.

     Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 3/386-387.

[56] bk. Suyûti, CâmiıTs-sağîr, I, 74.

[57] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 3/387-389.

[58] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 3/389.

[59] ibn Mâce, ikâme 179.

     Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 3/389-390.

[60] Tirmızî, tefsîru sûre (21), 1; Ahmed b. Hanbel, III, 75.

[61] ibn Mâce, zuhd 38.

[62] Âl-i Imrân (3), 102.

[63] İbn Mâce, zühd 38.

     Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 3/390.

[64] Buhârî, edeb 28; Tirmizî, tahâre 112; Nesâî, sehv 20; Ebû Dâvûd, tahâre 136; Ahmed b. Hanbçl, II, 239, 283.

     Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 3/390-391.

[65] el-Haşr (59), 10.

[66] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 3/391.

[67] ibn Mâce, ikâme 20; Dârimî, salât 69; Ahmed b. Hanbel, 1-232, 371; V, 382, 384, 389,394, 397, 398.

       Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 3/391-392.

[68] el-A'lâ (87), 1.

[69] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 3/392.

[70] el-Kıyâme (75), 40.

[71] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 3/392-393.

[72] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 3/393-394.



Konu Başlığı: Ynt: Namazda Dua
Gönderen: Ramazan. üzerinde 17 Nisan 2017, 23:47:21
Es Selamün Aleyküm . Namazı bir pasta olarak düşünürsek , pastanın süsü duadır .
Rabb'im bizleri verdiği dua nimetinden faydalanan kullarından eylesin .
Deccal'in şerrinden bizleri muhafaza eylesin .

ALLAH cc razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Namazda Dua
Gönderen: Ceren üzerinde 13 Mayıs 2017, 22:52:53
Aleykumselam.Hakkiyla namaz kilip duasini eden ve feyzine erisen kullardan olalim insallah...


Konu Başlığı: Ynt: Namazda Dua
Gönderen: Sevgi. üzerinde 14 Mayıs 2017, 02:03:49
Ve Aleyküm Selam. Mevlam bizlere hakkıyla ibadet edenlerden eylesin inşaAllah.
Bilgiler için Allah Razı olsun...


Konu Başlığı: Ynt: Namazda Dua
Gönderen: Mehmed. üzerinde 14 Mayıs 2017, 16:53:47
Ve aleykümüsselam Rabbim bizleri borçlu kalmaktan korusun Rabbim paylaşım için razı olsun