๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Süneni Ebu Davud => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 29 Kasım 2011, 18:39:23



Konu Başlığı: Meshin Yapılışı
Gönderen: Zehibe üzerinde 29 Kasım 2011, 18:39:23
63. Meshin Yapılışı

 

161....el-Mugîre b. Şu'be'den, demiştir ki; "Rasûlullah (s.a.) mestler üzerine meshederdi" (Bu hadîsin senedinde geçen) Muhammed'den başka râvîler ("mestler üzerine" ifâdesi yerine) "mestlerin üst kısmına mesnetti" şeklinde rivayet etmişlerdir.[99]  [100]

 

Açıklama
 

Bu hadîs-i şerifi Tirmizî'nin dışında daha başkaları da rivâyet etmişlerdir. Tirmiz’nin râvisi Ali b. HucrMur. Bu rivayetlerde "mestlerine" tabiri yerine "mestlerin üst kısmına" tâbiri vardır. Bu hadîsi nakledenler şunlardır:

1. İbn Ebî Şeybe el-Muğîre b. ŞıTbe senediyle Musannef'inde rivayet etmiştir.

2. Dârâkutnî İbn Ebiz-Zinâd senediyle rivâyet etmiştir.

3. Beyhâkî, Ebû Dâvud et-Tayalîsi vasıtasıyla el-Muğîre b. Şu' be'den rivayet etmiştir.

Bütün bu rivayetlerde meshin, mestlerin sadece Üst kısmına yapılabile­ceği kaydı vardır. Musannif Ebû Davud'un Muhammed b. es-Sabbah'dan rivayet ettiği ve mevzumuzu teşkil eden bu hadîse göre meste meshetmek için belli bir yer tâyin edilmiyor. Mestlerin her tarafına meshedilebileceği anlaşı­lıyor. Fakat diğer rivayetlere göre ise, mestlerin sadece üst kısmına mesh edil­mesi lâzım geldiği ifâde ediliyor. Bu bakımdan Muhammed'in bu rivâyetindeki "mestlere mesnetti" sözünü "mestlerin üst kısmına mesnetti" şeklinde te'vil etmek lâzımdır.

Ancak mestlere yapılacak meshin miktarı hususunda da ulemâ farklı gö­rüşlere sahiptir.

1. Malikîlere göre: Mestin üst kısmını tamamen mesh etmek farz, alt kısmını meshetmekse sünnettir.

2. îbn Nâfî' ve îbn AbdFl-Hakem'e göre mestlerin üst kısmını da alt kısmım da meshetmek farzdır.

3. Eşheb'e göre ise mestlerin altına meshetmek farzdır. Binaenaleyh mest­lerin üstünün dışında kalan kısmım meshetmek abdestin sıhhati için yeterlidir.

4. Şafiîlere göre ise, mestlerin üstüne bir parmak kadar meshedilmesi kâfidir.

5. Hanbelilere göre mestlerin üstünün ekser kısmına meshedilmesi ye­terlidir.

6. Hanefîlere göre ise meshin farz miktarı her ayağın ön tarafına tesa­düf eden mestin üzerindeki el parmaklarının en küçüğü İle üç parmaklık yerdir. Bu kadarcık bir yere mesh edilirse farz yerine getirilmiş olur. Mestlerin altı­na meshedilemez. Nitekim Hz. Ali, "eğer din akılla tesbit edilebilseydi ben mestlerin altına meshedilmesinin üstüne meshedilmesinden daha iyi olacağı­na hükmederdim” demiştir.

Yapılan meshte parmakların açıkça bulunması, meshin el parmaklarıy­la yapılması ve meshin ayak parmaklarının ucundan başlayarak yukarı doğ­ru yapılması sünnete uygun bir. meshtir. Mestin üzerine su dökülmesi veya sünger gibi bir şeyle ıslatılması da farzı yerine getirmek için yeterli ise de sün­nete uygun değildir. 165.hadîs-i şerifin şerhine de müracaat edilmelidir.

 

162....Ali (r.a.)'den, şöyle demiştir: "Eğer din (akıl) ve re’yle olsay­dı, mestin üstünü değil de altını meshetmek daha uygun olurdu, Hal­buki ben Rasûlullah'ı (s.a.) mestlerinin üzerine meshederken gördüm.”[101]

 

Açıklama
 

Din, boyun eğmek, itaat etmek ve kulluk manâlarına geldiği gibi, hesap ve ceza manalarına da gelir. Dînî bir terim olarakta dîn, Allah teâlânın Peygamberi vasıtasıyla gönderdiği hükümler bütünü­dür. Buna göre dînin kaynağı akıl değildir.

Bilindiği gibi akıl, sadece aklın prensipleri sahasına giren meseleleri çöz­mekte söz sahibidir. Halbuki din akim sınırını aşan hikmetler sahasıyla da ilgilidir. Şu gördüğümüz tabiat âleminin Ötesinde kalan alemlerde dinin sa­hası içine girdiğinden akıl dinî hükümlerdeki hikmetleri her zaman kavrayamaz. Sonra akıl içinde bulunduğu şartlara göre düşünür. Bugün yirminci asrın şartlarına göre düşünen insanlık muhakkak ki otuzuncu asrın şartlarına gö­re düşünürken bu günkünden farklı düşünecektir. Bir misâl vermek gerekir­se suyun bulunmadığı hallerde toprakla teyemmüm etmenin temizlik yerine geçmesini akıl kavrayamaz.

Akıl gözüyle bakıldığı zaman temizlik için ellerin ve yüzün tozlara sü­rüldüğü görülünce akıl buna şaşar. Halbuki Allah'ın kullardan istediği, emir­leri karşısında kulun aczini bilip, Allah'ın yegâne ibâdete lâyık kâdir-i mutlak olduğu inancıyla kulluğunu tozlara, topraklara bulanmak pahasına da olsa isbat etmesidir.

İmam Ebu Hanîfe hazretleri bu gerçeği şu veciz sözleriyle dile getirmiş­tir: "Eğer din, akıl ve reyle olsaydı guslün meniden değil, idrardan dolayı lâzım geldiğine hükmederdim. Çünkü gerçekte idrar meniden daha pistir. Keza mîras taksiminde kadının iki, erkeğin ise bir olmasını emrederdim. Hal­buki Kur'ân-ı Kerim ve sahih hadîsler bunun böyle olmadığını kesinlikle ifâde ediyorlar."

Şurasını da ifâde edelim ki kâmil akıl yeterli şartlar içerisinde aslında dînî emirlere ters düşmez. Akim, dînin bazı emirlerini kavrayamayarak ona ters düşmesi ya şahıstan şahsa farklılık gösteren akıldaki noksanlıktan ileri gelir yahutta aklın içinde bulunduğu imkânların yetersiz olmasından ileri gelir. Zirve bir noktadan etrafını gözetleyen bir kimsenin varacağı bir hü­kümle, o zirvenin eteklerinden gözlem yapan adamın varacağı hüküm elbet­te farklı olacaktır. Allah teâlâ ise, İslâm dîni ile bütün insanlığı düşünce ve fikir ufkunun en son zirvesine çıkarmıştır.

Akıl, fikir ve hakîkat adına, bu zirve noktadan ayrılarak uzaklaşanlar, uzaklaştıkları nisbette dağın doruğundan eteklerine doğru alçalma kay­dedeceklerdir. İşte vahyin ışığından ayrılarak akıl ve fikir adına ayrı bir yol tutanların durumu budur. Bu mevzuda şu hadîs-i şerîfî de hatırdan çıkar­mamak lâzımdır: "Ey ashabım, sizden sonra yaşayacak olanlar pek çok fi­kir ayrılıklarına şahit olacaklardır. Sîze benim yolumu, ve halifelerimin yolunu tutmanızı tavsiye ederim. Din adına uydurulmuş (şahsi ve İndî görüşe daya­nan) bid'at İşlerden sakının. Çünkü sonradan (din adına) uydurulmuş her yenilik bir bid'attır. Her bidat de delalete sürükleyicidir."[102]

Yüce Allâh Kur'an-ı Keriminde bu gerçeği îcâzkâr bir ifadeyle ne kadar güzel açıklamıştır:

"...Peygamber size ne verdiyse onu alın, size neyi yasakladıysa ondan da sakının..”[103]

 

163....A'meş (bir evvelki senedde yer alan hocaları yoluyla) Hz. Ali'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Ben Rasûlü Ekrem'in (s.a.) mestlerin üst kısmına meshettiğini görünceye kadar ayakların (mest­lerin) alt kısmının meshedilmesinin daha uygun olacağını zannediyor­dum."[104]

 

Açıklama
 

Rasûlullah (s.a.)’ı mestlerinin üstüne meshederken görünceye kadar mestlerin altının meshedilmesinin daha uygun olacağı kanaatini taşıyormuş.[105] Hz. İmam şahsi görüşüne göre, ayağın alt kısmını toza toprağa daha çok maruz kalacağından meşhe en lâyık olan kıs­mın mestin alt kısmı olacağı kanaatine varmışsa da Rasûlü Ekrem (s.a.) i mestlerin üstüne meshederken görünce mestlerin (altından çok) üstünün mes­hedilmesinin lüzumuna inanmıştır.

 

164....Muhammed b. el-'Alâ,Hafsb. Ğıyâs vasıtasıyla A'meş' den aynı senetle bu hadisi rivayet etmiştir. (Hz. Ali (r.a.) şöyte) de­miştir: "Eğer din akılla olsaydı ayağın altına meshetmek üstüne meshetmekten daha uygun olurdu. Halbuki peygamber (s.a.) ayakka­bılarının üstüne mesnetti." Yine aynı hadîsi Veki (b. el-Cerrah) A' meş'den aynı senetle rivayet etmiştir. (Bu rivayette de Hz. Ali); "Ben Rasûlullah (s.a.)'ın ayaklarının üstüne meshettiğini görünceye kadar ayakların altını meshetmenin üstünü meshetmekten daha uygun ola­cağını zannederdim" demiştir. Vekî’ dedi ki (ayaklarda Hz. Ali'nin), kasdettiği, mestlerdir."

Ve yine aynı hadîsi tsâ b. Yûnus, Vekî'nin (A'meş'den) rivayet ettiği gibi rivayet etmiştir.

Ebu'l-sevdâ'nın İbn Abd-i Hayr vasıtasıyla babası (Abdü Hayr)dan rivayet ettiği aynı hadîste, (Abdü Hayr); "Ben Ali'yi abdest alıp ayaklarının üstünü meshten sonra, eğer ben Rasûlullah'ın şunu yaptığım görmeseydim..." derken gördüm demiş ve bu hadisin asıl met­nini zikretmiştir.[106]

 

Açıklama
 

Musannif Ebû Davud'un bu hadîs-i şerifi ve ta'liklerini rivâyet etmekten maksadı, bu hadîs-i şerîfin çeşitli yollardan ri­vayet edilmiş olduğunu göstermektedir, bu hadisle ilgili fıkhî açıklamalar bun­dan önceki hadîs-i şeriflerin izahında geçmiştir.

 

165....el-Muğîre b. Şu'be'den demiştir ki: "Tebûk gazvesinde Rasûlü Ekrem (s.a.)'in abdest suyunu döküverdim, mestin üstüne ve al­tına mesh verdi."[107]

Ebû Dâvud dedi ki: "Bana gelen haberlere göre râvt Sevr bu ha­disi Recâ'dan duyarak almış değildir.[108]

 

Açıklama
 

Tirmizî, "bu hadis hakkında zayıftır, illetlidir (kusurludur) bu hadîsi Sevr b. Yezîd den nakleden tek râvi, el-Velid b. Müs­lim'dir. Başka bir kimse nakletmemiştir" diyor. Tirmizî sözlerine devamla bu hadîs hakkındaki görüşlerini şu kelimelerle dile getiriyor, "Ben bu hadîsi Muhammed b. İsmail el-Buhârî'ye ve Ebû Zur'a'ya sordum, "bu hadis sahîh değildir" dediler. Çünkü İbn Mübarek bunu Sevr'den, O da Reca’ b. Hayve'den rivayet ediyor. Ve Recâ, "Bana bu hadîsi el-Muğîre'nin kâtibi haber verdi" diyor ki, hadîs Rasûlullah'tan mürsel olarak rivayet edilmiş ve hadîsde, Muğîre'nin adı geçmemiştir."

Müellif Ebû Dâvud’da kendi görüşünü açıklamamakla beraber Sevr b. Yezîd'in Recâ b. Hayve'den bu hadîsi işitmediğine dâir bazı haberlerin ku­lağına geldiğini ifâde etmiştir. Bununla beraber hadîs'i şerif üzerindeki bu zayıflık iddialarının doğru olmadığı beyan edilerek ileri sürülen deliller çü­rütülmüştür. Bu hadîsin zayıf olmadığını ve hakkındaki zayıflık iddiaları­nın yanlış olduğunu söyleyenlerin delilleri şöylece sıralanabilir:

1. Beyhâkî bu hadîsi, Dâvud b. Reşîd, el-Velid b. Müslim, Sevr feı Yezid, Recâ b. Hayve, Muğîrenin kâtibi kanaliyle el-Muğîre'den rivayet etmiş­tir. Bu senede göre Sevr'in Recâ'dan hadîs dinleyip rivayet ettiği açıkça ortaya çıkmaktadır.

2. Velîd'in burada tedlis yapmadığı bellidir.

3. Keza aynı sened Dârakutnî tarafından da zikredilerek Sevr'in Recâ' dan hadis aldığı ortaya çıkmış ve ayrıca el-Muğîre'nin atlandığı ve hadîsin mürsel olduğu iddiası da reddedilmiş oluyor. İbn Mâce'nin Sünen’in de açık­ladığına göre el-Muğîre'nin kâtibinin adı Verrâd'dır.

Her ne kadar bu hadis hakkındaki zayıflık iddiaları bu şekilde redde­dilmeye çalışılmışsa da, bu hadisin bu konuda gelen sahih hadislere aykırı olduğu aşikardır. Buhârî, Ebu Zur'a, EbÛ Dâvud, Tirmizî ve Şafiî, gibi ha­dis otoriteleri bu hadisin zayıflığına hükmetmişlerdir. Nevevî, Mecmu'unda (1/521) der ki: "Bizim mezhebimize göre mestin altınada meshetmek müstehaptır. Farz olan mesh miktarı ise, mestin üst kısmının en küçük bir cüzü­dür."

İmam Mâlik'ten ve diğer bir cemaatten de mestlerin alt kısmına meshetmenin müstehap olduğu rivayet edilmektedir. Ancak mestler üzerine mesihle ilgili bütün rivayetler göz önünde bulundurulursa meshin, mestlerin altına değil, üstüne yapılması gerektiği anlaşılır.

Nitekim Sevrî, Ebû Hanîfe ve Ahmed b. Hanbel bu görüştedirler. İmam Mâlik, Şâfıî ve bunların taraftarlarına göre ise, mestlerin üstüne de altına da meshedilir. Zührî ve îbn Mübarek de bu görüştedirler. Bununla beraber İmam Mâlik ve Şafiî sadece mestelrin üstüne meshetmenin abdest için yeter­li olduğunu söylerler. Ayrıca Mâlik hazretlerine göre "sadece mestin altına mesh yapılırsa abdest sahih olmaz, iadesi lâzım gelir."

tbn Şihâb'a ve bir kavlinde Şafiî'ye göre, sadece mestlerin altına mes­hetmek caiz değildir. Şafiî'nin ikinci bir kavline göre de caizdir. Ebu Hanîfe hazretlerine göre ise meshin farz olan miktarı mestin Üstünde Üç el parmağı bir yerdir. Ahmed b. Hanbel'e göre ise, elin ekserisidir. imam Kâsâni de Bedâyiussanayi' isimli eserinde mestlerin Üstüyle beraber altını da meshet­menin Hanefî Mezhebinde müstehap olduğunu zikretmektedir. Mâlikîlere göre, ise, mestlerin bütünüyle üstüne meshetmek farzdır,161 hadîsin şerhi­ne de müracaat edilmelidir.[109]

 

Bazı Hükümler
 

1. Luzûmu halinde abdest alırken başkalarından yardım kabul etmek caizdir.

2. Mestlerin üstüne mesh etmekle birlikte altına da meshetmek caizdir.[110]

[99] Tirmizî, tahâre 73.

[100] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 1/ 297.

[101] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 1/ 297-298.

[102] bk. 4607 numaralı hadis.

[103] el-Haşr (59), 7.

[104] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 1/ 298-300.

[105] bk. 164. hadis; M.A.Nâzıf, ei-Tftc, I, 106-107.

[106] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 1/ 300-301.

[107] İbn Mâcc, tahâre 85; Tirmizî, tahâre 76, 80.

[108] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 1/ 301-302.

[109] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 1/ 302-303.

[110] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 1/ 303.



Konu Başlığı: Ynt: Meshin Yapılışı
Gönderen: Ceren üzerinde 26 Ağustos 2017, 15:52:04
Esselamu aleykum.rabbim bizleri peygamber efendimiz gibi meşhur eden kullardan olalim inşallah. ...


Konu Başlığı: Ynt: Meshin Yapılışı
Gönderen: Mehmed. üzerinde 20 Aralık 2017, 08:24:29
Ve aleykümüsselam Rabbim bizleri bu hadis ışında amel edenlerden eylesin Rabbim paylaşım için razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Meshin Yapılışı
Gönderen: Sevgi. üzerinde 27 Nisan 2018, 16:41:53
Aleyküm Selam. Rabbim bizleri herdaim hadisler ile amel edenlerden eylesin inşaAllah