๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ => Diğer Yazılar => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 18 Ağustos 2011, 02:18:41



Konu Başlığı: Mahremiyet
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 18 Ağustos 2011, 02:18:41
İFFETLİ YAŞAMANIN ANAHTARI: MAHREMİYET

Ekim 2010 61.SAYI

Mahremiyet, gizlilik, özel hayat insanlarda bulunan fıtri olan bir duygudur. Dinimiz bu duygunun korunmasına özen göstermiş ve bunun için bir takım kurallar koymuştur. Ev, sadece soğuk ve sıcağa karşı sığınılacak bir yer değil aynı zamanda mahremiyeti sağlama yeridir. Mahremiyet, kişilere, ailelere, hatta topluma mahsus özel alanların, yani yabancılara kapalı olan özel alanların dokunulmazlığıdır. Mahremiyetin muhafazası, insandaki ar ve haya duygusunun korunmasının bir tecellisidir.

KAPI NASIL ÇALINIR?

Rasulullah (s.a.v) mahremiyetin genel çerçevesini bizlere, ev mahremiyetinden, evlere girerken izin isteme, selam verme ve kapı çalma adabından ve pencere, perde gibi aralıklardan başkalarının odasını gözetlememe gibi yasaklardan hareketle çizmiştir. Buna göre Müslüman, başkasına ait bir eve gittiğinde, içeri girmek için izin istemek zorundadır. Çünkü gittiği ev her zaman girilmeye müsait bir durumda olmayabilir. Sahiplerinden izin almak bunun için gereklidir. Ayrıca kapı çalındıktan, zile basıldıktan sonra, acelecilikten kaynaklanan uygunsuz bir durumla karşılaşmamak için, kapının tam önünde değil de sağına yahut soluna çekilerek beklemek daha uygun görülmüştür. Bir de içeriden gelen “Kimsiniz?” sorusuna belirsiz bir kelimeyle “Benim” demek yerine, “Ben falanım, filan için geldim” şeklinde tanıtıcı bilgi verilerek kapının açılması için izin istenmelidir.

Ebu Musa el-Eş’ari’nin (r.a) rivayet ettiği bir hadis-i şerifte Nebi (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “İzin istemek (kapı yahut zili çalmak) üç defadır. İzin verilirse girersin, verilmezse geri dönersin.” (Buhari) Sahabilerden Ebu Musa el-Eş‘ari de, Hz. Ömer’in (r.a) kapısına gelip üç defa kapıyı çalmak suretiyle izin istemiş, kapının açılmaması üzerine geri dönmüştü. Hz. Ömer (r.a) ona niçin daha çok izin istemediğini ve geri dönmeyi tercih ettiğini sorduğunda Ebu Musa, “Ben, Rasulullah’ın (s.a.v), ‘Sizden biriniz üç defa izin istediği halde kendisine izin verilmezse geri dönsün’ buyurduğunu duydum,” demiştir.

Büyükler, “Mahremiyeti olmayana ihtiram (saygı) da olmaz” kaidesine sıkıca yapışarak bizler için örnek olmuşlardır. Eskiden Anadolu’daki evlerin kapılarına iki tokmak takılırdı. Bunlardan yabancı erkek misafirler için olanı üstte bulunur ve kalın seslidir. İkincisini ev halkı ve kadın misafirler kullanır. Bu tokmak altta bulunur ve ince ses verir. Böylece ev halkı hazırlıksız yakalanmamış olurdu. Son zamanlarda bazı çevrelerde özellikle büyük şehirlerde ev mahremiyetinin ihmal edilmesi, İslam edebinden uzaklaşmanın ve gayr-i müslimleri taklit etmenin bir sonucudur.

EVLERİN MAHREMİYETİ

Medine’ye hicretin ilk yıllarında insanlar birbirlerine gittiklerinde izin istemeden evin içine kadar girdikleri oluyordu. Bu durum başta Rasulullah (s.a.v) olmak üzere birçok sahabeyi rahatsız ediyordu. Allah (c.c) ev mahremiyetine saygı gösterilmesi gerektiğini şu ayet-i kerime ile Rasul-i Ekrem Efendimiz’e (s.a.v) bildirdi: “Ey iman edenler! Kendi evleriniz dışındaki evlere, sahiplerinden izin isteyip onlara selam vermeden girmeyiniz! Böyle yapmanız sizin için daha münasiptir. Olur ki düşünür, hikmetini anlarsınız. Şayet orada hiçbir kimse bulamazsanız size izin verilmeden oraya girmeyiniz! Eğer size, ‘Müsait değiliz, geri dönün’ denirse dönün! Bu sizin için daha nezih, daha münasiptir. Allah yaptığınız her şeyi tamamen bilir.” (Nur 24/27-28)

Sehl b. Sa’d’dan (r.a) rivayet edildiğine göre, Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurmaktadır: “İzin istemek göz(ün evin ayıplarını görmemesi) için şart kılınmıştır.” (Buhari) Bir kimsenin başkasının evinin içine pencere veya anahtar deliği gibi yerlerden bakması, içeridekileri gözetlemesi haram kılınmıştır. Çünkü bu davranış bakan açısından bir ahlaki düşüklük, bakılan için de bir mahcubiyet ve huzursuzluk kaynağıdır.

Mahremiyete hürmet sadece bakan açısından değil, mesken sahibi için de dikkat edilmesi gereken bir konudur. Yabancı birinin bu hususta kendisine düşen görevi yapması gerektiği gibi mesken sahibi de kapı, perde, tül gibi vasıtaları kullanmakla gerekli tedbirleri almalıdır. Evin camına, balkonuna bakmak nasıl edep dışıysa, camı, kapıyı, balkonu başkalarının bakışına arz etmek de o derecede edep dışıdır.

EV İÇİNDEKİ MAHREMİYET

Şunu unutmamak gerekir ki, mahremiyet sadece dışarıya karşı değildir. Ev içinde de aile fertleri birbirlerine karşı dikkatli olmalı, mümkünse herkese bir oda ayrılmalı ve birbirlerinin odalarına izinsiz girmemelidirler. Anne baba çocuklarına bu terbiyeyi vermeli ve onları değişik hislere sürükleyebilecek söz, davranış ve kıyafete dikkat etmelidirler. Allah (c.c) en yakın kimseler hakkında bile bu konuda ayet indirmiş, ev halkının dahi birbirlerinin odalarına girerken izin almalarını emretmiştir. Ata (rh.a) diyor ki: “İbn Abbas’a (r.a), ‘Aynı evde oturduğumuz himayemdeki yetim kız kardeşimden de izin isteyecek miyim?’ dedim. ‘Evet’ dedi. Ben bu hususta ruhsat vermesi için tekrar ettim. Kabul etmedi ve ‘Sen onları çıplak olarak görmek ister miydin?’ dedi. ‘Hayır’ dedim. ‘O halde izin iste!’ buyurdu.” (Buhari)

Aile içindeki mahremiyetin korunması hususunda yapılan bu uyarılar karşısında “Efendim biz yabancı mıyız?” diye düşünebiliriz. Ancak yüce dinimiz aile fertleri arasında bile edebin korunması noktasından hareketle, harama düşülmesinin istemeyerek de olsa hoş olmayan durumların müşahede edilmesinin önüne adeta set çekmiş, kurallar koymuştur. Nitekim İslam’a girdikten sonra ev içinde yaşanan bazı kuralsızlıklardan rahatsızlık duyan Medineli bir hanımefendi, bir gün Rasulullah’a (s.a.v) gelerek: “Ya Rasulallah! Günün herhangi bir saatinde biri kapımdan odama dalabiliyor, görünmek istemediğim bir halde beni görebiliyor. Artık bir ikaz yapsanız da kimse kimsenin evine, ayrıca odasına izinsiz girmese, istemediği bir görüntü içinde iken görmese?” diye bu dileğini iletmiş ve akabinde ayet-i kerime nazil olmuştur.

ÖZEL HAYATA SAYGI

Mahremiyeti ihlal sadece girmek, saldırmak ve kundaklamakla tahakkuk etmez; bakmak, telefonunu dinlemek, izinsiz bilgisayarını kullanmak, yine izni olmadan anı, hatıra defteri gibi notlarını okumak, mektupları izinsiz açmak, geçerli bir sebep olmaksızın bir başkasının cep telefonuna cevap vermek, mesajlarını okumak gibi yollarla da bu ihlal gerçekleşir. Kısacası bir kişinin kendine özel, mahrem dairesinin tamamı, “Hiç kimse izin almadan başkasının evinin içine bakmasın, kim izinsiz bakarsa aynen girmiş gibidir” hadis-i şerifinin şümulüne dahildir.

Anlaşılıyor ki bu konuda asla taviz yoktur. İster teklifsiz kabul ettiğimiz eş-dost ve akrabalar olsun, ister en samimi arkadaşımız olsun, ister yabancı… Hiç bir Müslüman’ın izin almadıkça kesinlikle başkasının evine, odasına, mahrem bölgesine girmemesi, onun özelini öğrenme çabasında bulunmaması gerekir.

Hüseyin OKUR


Konu Başlığı: Ynt: Mahremiyet
Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 18 Ağustos 2011, 11:39:26
Ne kadar ince düşünülerek konulmuş bu sınırlar. Maşaallah. Paylaşım için Rabbim razı olsun.