> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Hadis Eserleri > Süneni Ebu Davud > Lanet Etmenin Hükmü
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Lanet Etmenin Hükmü  (Okunma Sayısı 3463 defa)
13 Nisan 2012, 21:35:25
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 13 Nisan 2012, 21:35:25 »



45. La'net Etmenin Hükmü


 

4905... Hz. Ebu'd-Derdâ, Rasûlullah (s.a.)'in şöyle buyurduğunu söy­lemiştin

"Kul bir şeye lanet ettiği zaman o lanet semaya yükselir. Fakat (la­net çok korkunç bir hadise olduğundan) gök kapıları (korkularından onu kabul etmek istemezler de) hemen onun önünde kapanıverirler. Sonra yere iner; (fakat) onun önünde yer kapıları da kapanır. Sonra (gidecek bir yer bulamadığından) sağa-sola meyletmeye başlar. (Sağa ya da sola gitmek için de) bir izin bulamayınca (gerçekten lanet edilmeye lâyık) ise lanet edilen kimseye döner. (Lâyık) değilse lanet edene döner."

Ebu Davud der ki, Mervan, Muhammed, senedinde bulunan Velid h.

Rebah'ın aslında Rebah b. Velid olduğunu ve bu hadisi Nemraridan işit­tiğini söyledi. Yahya İbn Hassan (ondan Velid İbn Rebah diye) bahset­mekle yanılmıştır.[444]

 
Açıklama

 

Lanet etmek, dua yoluyla birşeyin Allah'ın rahmetinden kovulmasını ve uzaklaştırılmasını istemektir. Belli bir şahsa bu manada kesin bir şekilde lanet etmek asla caiz de­ğildir. Ancak, Ebu Cehil gibi küfür üzere öldüğü kesin olarak bilinen kimselere lanet etmekte bir sakınca yoktur. Binaenaleyh, zina isnadından do­layı, eşler arasında başvurulan lâneüeşme olayında, lanetin yöneltildiği eş kesin bir şekilde belli olmadığından sözü geçen lanetleşmede bir sakınca bulunmadığı gibi, ölüp gitmiş olan bir kafir ya da bid'atçi için: "Eğer kü­für üzerinde ya da bid'at üzerinde Ölmüş ise Allah ona lanet etsin" demek­te de bir sakınca yoktur. Çünkü bu nevi lanette bir kesinlik (kat'îlik) yok­tur. Sadece bir şarta bağlılık (ta'lik) vardır.

"Allah hüllecîye de hülle yaptırana da lanet etsin"[445] "Allah ribayı, yiyene de yedirene de lanet etsin."

"Allah rüşvet verene de alana da lanet etsin"[446]

"Allah kendini kadınlara benzeten erkeklerle, erkeklere benzeten kadınlara lanet etsin."[447]

 

"Allah anne ile çocuğunu ayıranlara Iânet etsin"[448]

"Allah saçlarına, başkalarının saçlarını ulayanlara Iânet etsin."[449]

Mealindeki hadislerdeki Iânet ise muayyen bir şahsa yöneltilmemiştir. Bilakis kimlikleri meçhul kimselere yöneltilmiş bir lanettir. Bu sebeple bu nevi lanetlerde bir sakınca yoktur.[450]

Ama müslümana yakışan, hiçbir kimseye Iânet okumamaktır. Çünkü Cenab-ı Hak İblis dahil herhangi bir şeye Iânet etmemizi bize vâcib kılmamıştır. Zira peygamber (s.a.): "Mü'min sövüp sayıcı lanet edici, haya­sızca konuşucu ve edepsiz değildir."[451]

"Şüphesiz ki lanet ediciler kıyamet günü ne şâhid olurlar ne de şe­faatçi.."[452]

"Müslümana sövmek fasiklıktır. Onunla savaşmak ise küfürdür.”[453]

“Ben lânetçi olarak gönderilmedim”[454] buyurmuştur.[455]

 

4906... Semure İbn Cündüb'den (rivayet edildiğine göre) Peygamber (s.a.) şöyle buyurmuştur:

"Birbirinize Allah'ın lânetiyie, gazabıyla ve cehennem ateşiyle la­net etmeyin"[456]

 
Açıklama

 

Hadis-i şerifde müslümanlann: "Allah'ın laneti senin üzerine olsun, Allah'ın gazabı senin üzerine olsun, Allah seni cehennemine soksun" gibi Allah'ın lanetini yada gazabını veya cehennemini ihtiva eden sözlerle birbirlerine beddua etme­leri yasaklanmaktadır.

Gerçek müslüman hiçbir zaman Iânet kelimesine ağzını alıştırmamalıdır. Çünkü "Müslümana sövmek fasıldık, onunla savaşmak ise küfür­dür."[457]

"Allah Teala kötü sözü ve kötü söz söyleyeni sevmez."[458]

Nitekim Fahr-i kâinat efendimiz de: "Ben lânetçi olarak gönderilme­dim, ancak rahmet (peygamberi) olarak gönderildim"[459] buyurmuştur.

İslarmn temiz havasını teneffüs etmiş bir müslümana lânetçilik ve küfürbazlık asla yakışmaz. O bu tür vasıflardan çok, ama çok uzaktır.

Gerçek bir müslüman konuştuğu her kelimenin hesabını vereceğini, kalbinin derinliklerinde hisseder. Hayat şartlan onu bazı tartışmalara sürüklerse de öfkesini yenmeyi ve sinirlerine hâkim olmayı bilir.[460]

 

4907... Ebu'd Derdâ Rasûlullah (s.a.)'in şöyle buyurduğunu söylemiştir:

"Lânetçiler, kıyamet gününde ne şefaatçi olabilirler, ne şâhid ola­bilirler"[461]

 
Açıklama

 

Bilindiği gibi şefaat aslında Allah'a mahsus bir hak[462] olmakla beraber yüce Allah Rasulûne, kendisine şirk koşmayan günahkâr mü'mirilere kıyamet gününde şefaat etme izni verecektir.[463] RasûIüne bahşetmiş olduğu bu yüksek makama da "Makam-ı Mahmûd" denir.[464]

Hz. Peygambere tanınan bu ilk şefaat yetkisinden sonra şefaat etme sı­rası, diğer peygamberlere, âlimlere ve şehidlere verilecektir.[465] Yine me­leklere ve bazı mü'mirilere de şefaat izni verilecektir.[466]  Fakat, mevzumuzu teşkil eden hadis-i şerifte, lânetçi kimselerin kıya­met gününde hiçbir şefaat etme yetkisine sahip olamayacakları ifade edil­mektedir. Bu hadis-i şerifte ayrıca: "Ey müslümanlar, böylece sizi seç­kin ve şerefli bir ümmet kıldık ki, bütün insanlar üzerine adalet ör­neği ve hak şahidleri olasınız"[467] mealindeki âyet-i kerimede ve benzer­lerinde kıyamet gününde Hz. Muhammed ümmetine verileceği bildirilen diğer ümmetlere. Peygamberlerin tebligatta bulunduklarına dair şahitlik etme yetkisinin de lânetlilere verilmeyeceği bildirilmektedir. Metinde geçen "şahidlik" kelimesi aslında üç manaya gelebilir.

a.  Ahirette diğer ümmetler hakkında ve peygamberlerin tebligatı hak­kında şahitlik etmek,

b.  Dünyada şahitlik etmek,

c.  Allah yolunda şehid olmak. Bunların içerisinde hadisin ruhuna en uygun olanı birinci mana olduğundan biz bu manayı tercih ettik.[468]

 

4908... İbn Abbas'dan (rivayet edildiğine göre); Bir adam rüzgâra la­net etti... (Bu hadisi Musannif Ebû Davud'a rivayet eden diğer râvi) Müs­lim (ise bu hadisi) şöyle rivayet etti: "Hz. Peygamber zamanında rüzgâr bir adamın etekliğini vücudundan çekip aldı. Adam da rüzgâra lanet etti." Bunun üzerine Peygamber (s.a.):

"Ona, lanet etme! Çünkü o emirle hareket eder ve bir kimse lâ-nete ehil olmayan bir şeye lanet edecek olursa o lanet kendisine dö­ner" buyurdu.[469]

 
Açıklama

 

Allah'ın emri seresi rüzgârlar bazan esip insanlara bereketli yağmurlar getirip ekinlerin ve meyvelerin  olgunlaşıp tatlanmasına hizmet ederlerken, bazan da evlerin çatılarını uçurup, ağaçlan ve ekinleri köklerinden söküp yeşillikleri kurutarak bü­yük felaketlere ve zararlara sebep olurlar. Bu hadiselerin hiçbiri rüzgârın kendi irâde ve arzusuyla olmuş değildir. Rüzgârın bu hâdiselere sebep ol­ması, ancak ve ancak yerlerin ve göklerin yegâne hâkimi olan yüce Al­lah'ın iradesiyle, insanların imtihan hikmetine mebni olarak meydana gel­mektedir. Rüzgârın irade ve ihtiyarı olmadığına göre o bu zararların mey­dana gelmesinde sadece bir alet hükmündedir. Bilindiği gibi alet, akıl ve irade sahibi olmadığından cezaî ehliyete sahip değildir.

Binaenaleyh müslüman herşeyde olduğu gibi; rüzgârın esip hayır ve şer getirmesi gibi tabiat olayları karşısındaki tavrında da devamlı uyanık olmalı ve daima lanet etmekten uzak durmalıdır:

"Hak kulundan intikamın yine abdiyle alır.

Bilmeyen ilm-i ledünnü anı abd etti sanır.

Her işin halikı O'dur, abd elinde işlenir.

Sanma ansız Bahriyâ, âlemde bir çöp deprenir."[470]

[444] Tirmizî, birr 48.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/121-122.

[445] Ebû Davud, nikah 15.

[446] a.g.e. akdiye 4.

[447] a.g.e.

[448] a.g.e. libas 28, edeb 53.

[449] îbn Mâce, ticâret 46.

[450] Ebû Said Muhammed el-Hadimi, Berika, III, 241.

[451] Tirmizî birr 48; Ahmed b. Hanbel, I, 405, 416.

[452] Ebû Dâvud, 4907 nolu hadis.

[453] Müslim, iman 116.

[454] Müslim birr 87.

[455] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/122-123.

[456] Tirmizî, birr 48; Ahmed b. Hanbel, V, 15.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/123.

[457] Müslim, iman 116.

[458] Ahmed b. Hanbel, V, 202.

[459] Müslim, birr 87.

[460] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/123.

[461] Müslim, birr 84.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/123-124.

[462] Zümer(4)44.

[463] İbn Mâce. zühd 37.

[464] Ahmed b. Hanbel, II, 444.

[465] İbn Mâce, zühd 7.

[466] Buhari, tevhid 24.

[467] Bakara (2), 143.

[468] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/124.

[469] Tirmizî, birr 48.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/125.

[470] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/125.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Lanet Etmenin Hükmü
« Posted on: 29 Mart 2024, 07:54:38 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Lanet Etmenin Hükmü rüya tabiri,Lanet Etmenin Hükmü mekke canlı, Lanet Etmenin Hükmü kabe canlı yayın, Lanet Etmenin Hükmü Üç boyutlu kuran oku Lanet Etmenin Hükmü kuran ı kerim, Lanet Etmenin Hükmü peygamber kıssaları,Lanet Etmenin Hükmü ilitam ders soruları, Lanet Etmenin Hükmüönlisans arapça,
Logged
13 Nisan 2012, 22:01:43
süleyman hancı

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 488


« Yanıtla #1 : 13 Nisan 2012, 22:01:43 »

lanet etmenin bu kadar kötü olduğunu bilmiyordum.paylaşım için allah razı olsun.
nedense bu lanet kelimesi yabancı filmleri izledğimde cok duyuyorum.
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes