Konu Başlığı: Kurânı Kerimin ALLAH Sözü Olduğu Hakkında Gönderen: Zehibe üzerinde 07 Aralık 2011, 21:15:02 9-20 Kurân-I Kerim'in ALLAH Sözü Olduğu Hakkında (Gelen Hadisler) 4734... Câbir ibn Abdullah'dan (şöyle) dedi (ği rivayet edilmiştir): Rasûlulah (s.a.) hac mevsiminde (Mekke'ye gelen) insanlara kendisini tanıtarak: "Beni kendi kavmine götürecek bîr kimse yok mu? Çünkü Ku-reyş Rabbimin kelâmını tebliğ etmekten alıkoymaya çalışıyor" buyururdu.[575] Açıklama İslâm tarihinde, Mekke dönemi müslümanlara reva görülen korkunç işkencelerle doludur. Bu itibarla bu döneme işkence dönemi dense yeridir. Bilindiği gibi, müslümanlarm maruz kaldıkları bu tehammül-fersâ işkenceler döneminde Fahr-i kainat efendimiz müslümanları içerisinde bulundukları acıklı durumdan kurtarmak için îslamın serbestçe yayılmasına imkân verecek müsait bir ortam ve sığmak arıyordu. İşte bu maksatla, özellikle hac mevsiminde çeşitli merkezlerden gelen cemaatlerin karşısına çıkıp davasını ve kendisini tanıttıktan ve Kureyş'in zulmünü anlattıktan sonra kendisini memleketlerine götürüp himayelerine alarak bu davaya sahip çıkmalarını telkin ediyordu. Bilindiği gibi bu mukaddes ve mübarek görevi yüklenme şerefine Medineliler nail oldular. Metinde geçen "Rabbimin kelâmı" sözüyle kasdedilen Kur'ân-ı Kerim'dir. Görüldüğü gibi burada "kelâm" sözü ALLAH (C.C.) hazretlerine izafe edilmiştir. Öyleyse Kur'ân-ı Kerîm ALLAH sözüdür. Hadisin bab başlığıyla ilgili olan kısmı da burasıdır. Binaenaleyh Kur'ân, ALLAH kelâmıdır. Her ne kadar kelâm sıfatı Kelâm-ı nefsî ve Kelâm-ı lafzı kısımlarına ayrılırsa da Kur'ân kelimesi kelâm-ı nefsi hakkında da kelâmı lafzıda da hakikattir, mecaz değildir.[576] 4735... Hz. Aişe'den (rivayet edildiğine göre) demiştir ki: (Bana şu meşhur olan iftira edilince) benim halim kendimce ALLAH'ın benim hakkımda okunan bir vahiyle konuşacağı bir seviyede değildi."[577] Açıklama Hz.Âişe validemiz, Kureyş müşrikleriyle münafıkların ortaklaşa başlatıp yürüttükleri meşhur iftira kampanyasından, ALLAH'ın şehadetiyle kurtulmadan önce, kendisinin acizliğini görerek, kendisi gibi aciz ve iftiraya maruz kalmış bir kul hakkında ALLAH'ın bir ayet indireceğine hiç ihtimal vermiyormuş; "ALLAH böyle olaylar hakkında bir vahy indirmez. Ama herhalde Hz. Peygambere rüyasında hakikati gösterir de beni içinde bulunduğum dayanılmaz durumdan kurtarır." diyormuş. Hadis-i şerifte anlatılmak istenen budur. Görüldüğü gibi, burada, Hz. Aişe Validemiz ALLAH'ın indirdiği Kur'ân âyetlerinden: "ALLAH'ın konuşması" diye bahsetmektedir. Bu durum Kur'ân-i Kerim'in ALLAH'ın kelâmı olduğuna delâlet eder ki; hadisin bab başlığıyla ilgili olan kısım da burasıdır.[578] 4736... Âmir İbn Şehr'den rivayet edilmiştir dedi ki: Ben (Habeşistan kralı) Necaşi'nin yanında idim, Oğlu İncil'den bir ayet okudu da ben güldüm. Bunun üzerine (Necaşi bana, 'Ne o!') Yüce ALLAH'ın sözüne gülüyor musun?" dedi.[579] Açıklama Bu hadis-i şerif, Kur'an ayetleri gibi hakiki İncil ayetlerinin de ALLAH'ın sözü olduğunu ifade ve "âyetler ALLAH kelâmıdır" diyen ehl-i sünnet alimlerini tasdik ve teyid etmektedir. İbn Hacer'in "el-isabe"de açıkladığına göre, bu hadisin ravisi Amir İbn Şehr, Hz. Peygamberin sahabilerindendir. Onun bu hadisini Ebu Ya'la buradakinden çok daha uzun bir şekilde rivayet etmiştir. Hz. Peygamber, onu bir süre Yemen'e vali olarak göndermişti. Orada kaldığı sürece vali olarak müslümanlara hizmet etti.[580] 4737... İbn Abbas (r.a.)'dan (rivayet edilmiştir): "Peygamber (Sallalla-hü aleyhi ve sellem torunları) Hasan ile Hüseyin'e: şeytanın, zararlı böceklerin ve zararlı gözlerin zararlarından korunmaları için): "ikinizi de her şeytana ve zehirli haşerelere ve değen her göze karşı ALLAH'ın mükemmel olan kelimeleriyle afsunlarım" diye dua eder sonra; "Sizin (büyük) babanız (İbrahim aleyhisselam da oğullan) İsmail ile İshak'ı bu kelimelerle afsunlardı" buyururdu.[581] Ebu Davud der ki: "Bu (hadis) Kur'an in mahluk olmadığına bir delildir.[582] Açıklama Hâmme Yılan, akrep gibi zehirli böcekler anlamına gelir. Aynün Lâmnıe: Nazar değen göz demektir. Hattabî'nin açıklamasına göre, İmam-ı Ahmed (r.a.) metinde geçen "ALLAH'ın mükemmel kelimeleri" anlamına gelen "Kelimatil-lah-it-tâmme" kelimesine dayanarak bu hadisin Kur'an-ı Kerim'in mahluk olmadığına delalet ettiğini söylermiş ve: "Çünkü bu kelimeyle kasdedilen Kur'an-ı Kerim'dir. Kur'an-ı Kerim'in mükemmel olmasından maksat, onun mahluk olmamasıdır. Ayrıca Rasûlullah (s.a.)'ın bir mahluka sığındığı görülmemiştir. Eğer Kur'an mahluk olsa idi, ona da sığımazdı" dermiş. Musannif Ebu Davud'un hadisin sonuna ilave ettiği, cümleye bakılırsa onun da bu görüşte olduğu anlaşılır. Hafız İbn Hacer'in "Fethu'1-Bari" isimli eserindeki açıklamasına göre İmam-ı Buhari"... Nihayet kalplerinden korku giderildiği zaman Rabbiniz ne buyurdu? derler..."[583] Ayet-i kerimesine dayanarak Allah'ın kelam sıfatının ezeli olan zatıyla birlikte ebedi olduğunu ve zatının da ezeli ve ebedî olarak kemal sıfatlarıyla kaim olduğunu ve ALLAH'ın sıfatlarının hiç bir zaman mahlukatın sıfatlarına benzemediğini söylemiştir. Mutezile fırkası ise teaddüd-i kudamâ (kadîmlerin birden çok olması) lazım geleceği gerekçesiyle ALLAH'ın sıfatları olamayacağını iddia etmektedir. Oysa kelam, ilim, semi gibi sıfatlar mastar oldukları ve zamanla ilgileri olmadığı için bunların varlığı teaddüd-i kudemayı gerektirmez. Nitekim 4732 numaralı hadisin şerhinde açıklamıştık. İmam-ı Beyhaki'nin "Kitabü'l-İ'tikad" isimli eserindeki açıklamasına göre: "Kur'an-ı Kerim, ALLAH kelmıdır. ALLAH kelamı ise, ALLAH'ın sıfatlarından bir sıfattır. ALLAH'ın sıfatlarının ise, mahluk ve fani olmaları mümkün değildir. Yüce ALLAH, Kur'an-ı Kerim'inde: "Biz bir şeyi dilediğimiz zaman ona sözümüz sadece "ol!" dememizdir; o da hemen oluverir."[584] buyurduğuna göre; Eğer Kur'an-ı Kerim, mahluk olsaydı, onun da "kün" sözüyle yaratılmış olması gerekirdi. ALLAH'ın sözünün yine ALLAH'ın sözüyle yaratılmış olması ise aklen imkansızdır. Çünkü teselsülü gerektirir. Teselsül ise batıldır. Ayrıca Yüce ALLAH Kur'an-ı Kerimin'de: "Rahman (olan ALLAH) Kur'an-ı öğretti, insanı da yarattı."[585] buyurarak Kur'anı öğrettiğini insanı ise yarattığını ifade etmiştir ki; bu durum Kur'an-ı Kerim'in mahluk olmayıp ALLAH'ın sıfatlarından bir sıfat, insanın da ALLAH'ın yarattıklarından bir yaratık olduğunu gösterir. Eğer Mutezile fırkasının iddia ettiği gibi Kur'ân-ı Kerim mahluk olsaydı, o zaman Cenabı hak bu ayetinde "Kur'ân'ı öğretti" cümlesi yerine "Kur'ân'ı yarattı" buyururdu. Yine Cenabı Hak Kur'an-ı Keriminde: "Ve ALLAH Musa ile konuştu."[586] buyuruyor. Konuşanın sözü kendisinin dışında başka bir varlıkla kaim olamayacağına göre, ALLAH'ın sözünün de kendisinden başka bir varlıkla kaim olacağı düşünülemez. Öyleyse ALLAH'ın sözü de kendisiyle kaimdir. ALLAH ezelî olduğuna göre ALLAH ile kaim olan sözü de ezelîdir, sonradan yaratılmış değildir. Yüce ALLAH bir başka ayet-i kerimesinde de "ALLAH bir insanla ancak ya vahiy yoluyla konuşur ya perde arkasından..."[587] buyuruyor. Eğer ALLAH'ın sözü mahluk varlıklarla kaim bir mahluk olsaydı, Allah'ın kullarıyla konuşması için bu ayet-i kerimede açıklamış olduğu şartları koymasının bir manası kalmazdı. Çünkü bütün yaratıklar, ALLAH'dan gayrisini işitmede hemen hemen eşittirler. Binaenaleyh ALLAH'ın vahyini bütün insanların işitmesi icabederdi. Cehmiyye'nin: "ALLAH ağaçta bir söz yarattı da Hz. Musa o söze muhatab oldu" demesi ise çok daha büyük bir hatadir.Çünkü bu iddiaya göre, "Gerçekten, ben ALLAH'ım; benden başka hiçbir ilah yoktur.."[588] ayet-i kerimesinin Hz. Musa ile konuştuğu iddia edilen ağacın sözü olması gerekir. Bu ise ağacın haşa yegane mabud olmasını icabetti-rir ki bunun İslam akidesine aykırı olduğunu söylemeye lüzum bile yoktur. İbn Hazm'ın da "el-Milel ve'n-nihal" isimli eserinde belirttiği gibi; "İslam uleması ALLAH'ü teala'nın muşa Aleyhisselam ile konuştuğunda Kur?an-ı Kerim'le diğer semavi kitapların ve sahifelerin ALLAH'ın sözü olduğunda ittifak etmişlerdir."[589] Bazı Hükümler 1- Göz değmesi (nazar) haktır. 2- Göz değmesinden ve zehirli böceklerin tehlikesinden korunmak için metinde geçen duayı okumak tavsiye edilmiştir. Hz. Peygamber de sözü geçen tehlikelerden korunmak için bu yolu takibetmiştir. 3- Kur'ân-ı Kerim mahluk değildir.[590] 4738... Abdullah (ibn Mes'ud) dan (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur: "ALLAHü Teâlâ vahyi söyleyince gök ehli semada kaya üzerinde çekilen zincirin sesine benzer bir çan sesi işitirler de (kendilerinden geçerek) yere kapanırlar. Kendilerine Cebrail gelinceye kadar bu halde kalırlar. Nihayet kendilerine Cebrail gelince kalplerinden (bu baygınlık hali) giderilmiş olur, (Kendilerinden bu hal gidince Cebrail aleyhisselam'a): "Ey Cibril! Rabbin ne söyledi?" derler. O da: "Hakkı söyledi" cevabını verir. Bunun üzerine diğer melekler de bizim rabbimiz hakkı söy(ledi) "hakkı, hakkı.." diye nida ederler.”[591] Açıklama İbn Mes'ud (r.a.)'m bu rivayetine göre "ALLAHü Teâlâ yahyi söyleyince bütün gök ehli onun kdamini duyar. Korkudan titrerler ve nihayet kendilerine bir nevi baygınlık gelir." İbn Kesir (r.a.) bu mevzuda şöyle diyor: "Onlar bu durumdayken biribirlerine rabbiniz ne dedi? derler. ALLAHü Teâlâ'nm bu vahyi onlardan sonrakilere haber verilir, sonra onlardan sonrakilere, sonra onlardan sonrakilere bildirilir. Nihayet haber dünya göğüne gelir."[592] Ahmed İbn Hanbel bu hadisi şu manaya gelen lafızlarla rivayet etmişir. "Rabbimiz tebareke ve teala bir konuda hüküm verince, Arşı taşıyan melekler teşbih» ederler, sonra onların altında bulunan melekler teşbih ederler. Sonra onların altında bulunan gök ehli teşbih ederler. Nihayet bu teşbih dünyamıza kadar ulaşır, sonra Arşı taşıyan meleklerin altında bulunan gök ehli bu hallerin ne olduğunu soruşturarak Arşı taşıyan meleklere: Rabbimiz ne dedi? derler, onlar da hükmü kendilerine haber verirler. Her gök ehli diğer gök ehline durumu bildirir. Nihayet haber bu gök sakinlerine kadar ulaşır. Cinler bu haberi kulak hırsızlığı ile çalarlar da bunun üzerine onlar kovalanır.[593] İbn Kayyim el-Cevziyye, Sünen-i Ebu Davud üzerine yazdığı şerhinde Beyhakî'den naklen şu hadisi zikrediyor: "ALLAHü Teâlâ bir emrini vahyetmek istediği zaman önce o vahyi dile getirir. Bu vahyi dile getirince gökler ALLAH'ın korkusundan dolayı titremeye başlar. Gök ehli ALLAH'ın bu vahyini işitir işitmez kendilerinden geçerek secdeye kapanırlar. Secdeden başını ilk kaldıran Cebrail olur, sonra Cenab-ı hak vahyetmek istediği emirlerini vahye-der. Cebrail Aleyhisselam da bunu sıra ile bütün gök ehline ulaştırmak üzere bütün gökleri dolaşır. Her vardığı yerde gök ehli ona: "Rabbimiz ne buyurdu?" diye sorarlar. Cebrail aleyhisselam: "Hakkı söyledi" der. Bu cevabı alan melekler de: "Hakkı (söyledi) hakkı" diye nida ederler." Bu hadis-i şerif ALLAHü Teâlâ'nın Kelâm sıfatı ile muttasıf olduğuna bu kelâmın harfe ve sese muhtaç olan insan kelâmına benzemediğine ve zatıyla kaim olup melekler tarafından işitilebildiğine delâlet etmektedir[594] ki bu Kur'an-ı Kerim*in mahlûk olmadığını gösterir. Hadisin bab başlığıyla ilgili olan kısmı da burasıdır.[595] [575] Tirmizî, sevabü'l-Kur'an, 24; İbn Mâce, mukaddime, 13; Darimî, Fedâilü'l-Kur'ân, 5; Ahmed b. Hanbel. III, 322, 339, 390. Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 15/542. [576] Bk. Aydın Ali Aslan, islam inançları ve Felsefesi, 170. Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 15/542-543. [577] Buharî, şehadât, 15; meğazi 34; tefsir sure, 24/6; tevhid, 35, 52; Müslim, tevbe 56; hacc Ahmed b. Hanbel, VI, 197. Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 15/543. [578] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 15/543-544. [579] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 15/544. [580] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 15/544. [581] Buhari, enbiya 10; Tirmizi, ubb 8; İbn Mâce, Tıbb, 26; Ahmed b. Hanbel, I, 236, 270. [582] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 15/544-545. [583] Nahl (16), 40. [584] Nahl (16) 40. [585] er-Rahman (55), 1,2,3. [586] Nisa (4), 164. [587] Şura (42), 51. [588] Taha (10), 14. [589] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 15/545-547. [590] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 15/547. [591] Buharı, tevhid 32; tefsir, 15/1, 35/1; Tirmizi, tefsir, 34/2 İbn Mâce, mukaddime, 13. Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 15/547. [592] Bk. Karlığa Dr. Bekir, Hadislerle Kur'an-ı Kerim Tefsiri, XII/6652. [593] Bk. A.g.e., 6653. [594] Bk. Aynî, Umdetü'1-Kari, XXV. 155. [595] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 15/548. Konu Başlığı: Ynt: Kurânı Kerimin Allah Sözü Olduğu Hakkında Gönderen: Ceren üzerinde 26 Ağustos 2017, 16:40:49 Esselamu aleykum.rabbim bizleri kur ani kerimin okuyan ve hayatına rağbet edindirip onun rahmetine kavusan kullardan olalim inşallah. ..
Konu Başlığı: Ynt: Kurânı Kerimin Allah Sözü Olduğu Hakkında Gönderen: Mehmed. üzerinde 26 Ağustos 2017, 20:58:50 Ve aleykümüsselam Rabbim bizleri Kur an yolundan ayırmasın Rabbim paylaşım için razı olsun
Konu Başlığı: Ynt: Kurânı Kerimin ALLAH Sözü Olduğu Hakkında Gönderen: Sevgi. üzerinde 09 Aralık 2023, 12:53:58 Esselâmu Aleyküm Rabbim bizleri Kur'an'ı Kerim'i okuyup anlayan ve hayatına yansıtan kullarından eylesin inşaAllah
|