๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Süneni Ebu Davud => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 25 Aralık 2011, 12:55:21



Konu Başlığı: Kuranı Kerim Okumanın Sevabı
Gönderen: Zehibe üzerinde 25 Aralık 2011, 12:55:21
14. Kur'an-I Kerim Okumanın Sevabı

 

1452. ...Osman (r.a.)'den; demiştir ki: Resul-i Ekrem (s.a.) şöyle buyurmuştur:

 

"Sizin en hayırlınız Kur'an-ı Öğrenen ve öğretendir."[117]

 

Açıklama
 

Öğrenen ile Öğreten kelimeleri arasındaki atıf edatı, rivayetlerin çoğunda burada olduğu gibi vav"dır.Bazı rivayetlerde ise bu atıf Ev şeklinde vârid olmuştur. Bu takdirde "ev" ya vâv manasına kullanılmış olur ya da "yahut" mânâsına tenvi’ içindir. Bu ikinci mânâya göre, Kur'an'ı öğrenme veya öğretme işlerinden birini yapan ve onları en güzel biçimde yerine geti­ren, mü'minlerin en hayırlıları cümlesine dâhil olmuş olur. Öğrenme ile öğ­retme arasıdaki ortak nokta kendisini ve başkasını kemâle erdirme yönüdür.

Onun için bu, "(insanları) Allah'a davet ve (kendisi de) iyi amel (ve hareket) eden ve ben, müslümanlardanım diyen kimseden daha güzel sözlü kim var­dır?"[118] âyeti kerimesinin ifade ettiği mânâ cümlesindendir.

Hadis-i şerifin zahiri Kur'an-ı Kerim'i öğrenen ve öğretenin mutlak olarak başkalarından daha efdal olduğuna delâlet etmektedir. Buna sebeb bu du­rumda olan mü'minin kendisinden kemâle ermiş ve başkasını da erdirmiş olmasıdır. Ancak şu hatırdan çıkarılmamalıdır ki, öğrenme ve öğretme Kur'-an'ın muktezasmca amel edilmek suretiyle gerçekleşir. Bu sebeple ulema, Al­lah'a isyan edenin ne kadar çok Kur'an okursa okusun, câhil olduğunda ittifak etmiştir.

Hadisteki ifadeden mutlak olarak manasını anlamadan Kur'an-ı Kerim'i öğrenip öğretenlerin fakihlerden daha üstün olduğu anlaşılmamalıdır. Çün­kü bu hadise muhatap olanlar aynı zamanda fakih idiler. Onlar arab lisanı­nı o kadar güzel biliyorlardı ki, okur - okumaz Kur'an'ı anlıyorlardı. Fıkıh onlar için bir seciye olmuştu. Günümüzde de eğer ashâb-ı kiram gibi lisan ve fıkıh seciyesine sahib olanlar varsa, onların Kur'an öğrenen ve öğretenle­ri de hayırlılar cümlesine dâhildirler.

Hadis-i şerifin ifâdesinden Kur'an-ı Kerim'i öğrenen ve öğretenin İslâm için cihad edenlerden, emir bü'-ma'ruf ve nehiy ani'l-münker yapandan da­ha efdal olduğuna dair bir sonuca varılabilir. Ama bu izaha muhtaçtır.

Fethü'l-Bârî'deki ifâdeden anladığımıza göre hatırdan çıkarmamalıdır ki, bir hareketin üstünlüğü, İslama sağladığı menfaatin azlık veya çokluğu ile orantılıdır. Faydası çok olan amel ve o ameli işleyen, faydası daha az olan­dan daha efdaldir. Dolay isiyle Allah için can ve mal ile cihâd veya insanlara iyiliği emredip kötülükten sakındıran, eğer tslâm açısından daha çok fayda­lı ve faydası daha şümullü ise, daha efdal demektir. O zaman bu hadis-i şe­rifteki hayırlılık ya sadece Kur'an-ı Kerim öğrenme ve öğretme hitabına tahsis edilen belirli bir cemaatle mukayettir, yahut da Kur'an-ı Kerim'den başka şeyler öğrenip öğretene nisbetle Kur'an-ı Kerim öğrenen ve öğretenin üstün­lüğü kast edilmiştir. Çünkü Kur'an-ı Kerim, sözlerin en güzelidir. Onu öğ­renen de başka şeyler öğrenenlerden daha üstündür.

Hadisin mutlak ifâdesini göz önüne alarak Kur'an-ı Kerim Öğretmeyi diğer bütün amellerden üstün tutanlar da vardır. Süfyan es-Sevrî'ye göre, Kur'an-ı Kerîm öğretenle cihad edenden hangisinin daha üstün olduğu so­rulduğunda, üzerinde durduğumuz hadisi esas alarak Kur'an öğreteni tercih etmiştir. Buna göre bir âyet bile olsa Kur'an-ı Kerim öğretimi ile meşgul olmak, başka her şeyden daha üstündür. Çünkü yukarıda da temas edildiği gibi Allah Teâlâ'nın kelâmı diğer tüm sözlerden daha efdal, Allah'ın kelâ­mım öğrenen ve öğreten de nebilerden sonra insanların en Üstünüdür. Zira Kur'an'ı öğrenen âlimdir, âlimler de nebilerin vârisleridir. Nesâî, İbn Mâce ve Hâkim'in rivayet ettikleri şu hadis-i şerif bu gerçeği gözler önüne sermek­tedir: "Kur'an ehli olanlar, Allah'ın ehli ve sevgilileridirler."

Manasım hiç anlamadan Kur'an-ı Kerim'i okuyup okutmak mı, yok­sa ahkâm-ı şer'iyyeye tealluk eden ilimlerle meşgul olmak mı daha efda-dir? Sorusuna İbnu'I-Cevzî şu cevâbı vermiştir:

"Kur'an-ı Kerim ve ahkâm-ı şe'iyyeden kişiye lâzım olanları öğren­mek, herkes için farz-ı ayındır. Bunların tamamım öğrenmek ise, farz-ı kifâyedir. İnsanlardan bir kısmı öğrenirse, diğerlerinden sorumluluk dü­şer, ama kişiye lâzım olacak olandan fazlasında fıkıhla meşgul olan daha efdaldir. Bu, insanların ihtiyacı ile alakadardır. İnsanların fıkha olan ihti­yaçları da daha fazladır. Hz. Peygamber zamanında Kur'an-ı Kerim oku­yanlar cemaatin en fakîhi oldukları için namazda imamet konusunda Kur'­an'ı iyi okuyanlar takdim edilmiştir."[119]

 

Bazı Hükümler
 

1. Meşgul olacak ilimlerin en şereflisi Kur'an-ı Kerim'dir

2. Kur'an-ı Kerim'i öğrenip öğretenler insanların en hayırlılarıdır.[120]

 

1453. ...Sehl b. Muaz el-Cühenî, babası Muaz (r.a.)'den, demiş­tir ki: Resulullah (s.a.) şöyle buyurdu:

“Kur'an-ı Kerim'i okuyan ve hükümleriyle amel edenin anne ve babasına kıyamet günü bir taç giydirilir. Bu tacın ışığı -güneşi evle­rinizin içinde farzetseniz- dünya evlerindeki güneş ışığından daha gü­zeldir.

O halde Kur'an'ı bizzat öğrenen hakkında ne düşünürüsünüz?

(Onun sevabını siz takdir edin).[121]

 

Açıklama
 

Münzirî hadisin râvilerinden Zebbân b. Fâid ve Sehl b. Muaz'ın zayıf olduklarını söyler. Ancak insanları iyi amel­lere teşvikte bu za'fın önemi büyük değildir. Çünkü içerisinde ahkâma teallük eden bir şey yoktur.

Hadis-i şerifde beyân edilen Kur'an okumaktan maksat, tertîl üzere oku­maktır. Çünkü ikrama lâyık olan okuma bu okumadır."...Kur'an'ı da açık açık tane tânel oku”[122] ayet-i kerimesi de yukarıda söy­lediğimize açıkça delâlet etmektedir. Kur'an'ı tertîl üzere değil de aceleyle harfleri yutarak okuyanlar ise, sevaba değil günaha müstehaktırlar. el-Askerî'nin Mevâiz'de Hz. Ali'den tahric ettiğine göre yukarıdaki âyetin mâ­nâsı sorulunca Resûlullah (s.a.) şu cevabı vermiştir: "Onu iyice beyân et, katı hurmanın saçıldığı gibi saçma, şiir okur gibi acele etme, hayrete düşü­ren yerlerde durunuz, onunla kalbleri harekete geçiriniz. Sizden birinizin mak­sadı (bir an evvel) surenin sonunu getirmek olmasın."

Metindeki ifâdeden anlaşıldığına göre hadisi şerifteki mükâfata nail ol­mak için Kur'an-i Kerim'i tertîl üzere okumak da yeterli değildir. İlâve ola­rak Kur'an-ı Kerim'in içindeki ahlâk, âdâb ve ahkâmın gereğini yerine getirmek, emirlerini kabul ve tatbik edip yasaklarından kaçınmak, va'zlarından ibret almak da lâzımdır.

îşte Kur'an-ı Kerim'i bu şekilde okuyup gereğince amel edenlerin ana ve babalarına kıyamet günü bir tâc giydirilecektir. Tıybî tâç giydirmenin milk ve saadete nail olmaktan kinaye olduğunu söyler ama, ulemânın çoğunluğu ifâdeyi hakiki mânâsında almayı daha münâsib görürler. Zâten cümlenin de­vamındaki temsil, hakiki mânâya almayı gerektirir.

Fahr-i Kâinât'ın ifâdesine göre bu tâc çok parlak olacaktır. Efendimiz bu parlaklığı şu şekilde temsil buyurmuştur:

"Şayet güneş gökyüzünde değil bir evin içinde olsa, bu tacın ışığı güne­şin o eve vereceği ışıktan daha güzel daha aydınlık olacaktır. Taçlar adetâ zümrüt, yakut (vs.) gibi mücevherlerle süslü olacağı için Hz. Peygamber (s.a.) bu benzetmeyi yaparken "daha parlak daha aydınlık, daha nurlu" gibi ifâ­deler kullanmamıştır. "Daha güzel" sözünü tercih buyurmuştur.

resul-i Ekrem, Kur'an-ı Kerim'i okuyup içindekilerle amel edenin ebe­veynine verilecek mükâfatı beyan etmekle birlikte bizzat okuyanın kendisine verilecek mükâfatı açıkça ortaya koymamış sadece "mı işi yapanın kendisi hakkında ne düşünürsünüz? Onun mükâfatını da siz takdir edin" buyurmakla iktifa etmiştir. Bu ifâde Kur'an'ı okuyup Kur'an'Ia amel edene verilecek mü­kâfatın üstünlüğünü ifâde yönünden mükâfatı ismen söylemekten çok daha beliğdir.[123]

 

Bazı Hükümler
 

1. Kur'an-ı Kerim'i öğrenip içerisindekilerle amel en büyük ibâdettir.

2. Kur'an okuyanın ebeveyni de sevaba nail olacaktır.

3. Ana babalar çocuklarına Kur'an öğretmelidirler.[124]

 

1454. ...Âişe (r.anha)'dan; demiştir ki: Resulullah (s.a.): "Kur'an okuyan ve bu hususta maharetli olan kişi sefere (deni­len) kerîm ve itaatkâr meleklerle beraberdir. Kendisine zor geldiği halde Kur'an okuyana ise, iki kat ecir vardır."[125] buyurdu.[126]

 

Açıklama
 

Metnin daha iyi anlaşılması için bazı kelimelerin teker teker ele alınıp açıklanmasında rayda görüyoruz. Onun için önce bu kelimelerin izahını yapıp sonra ihtiyâç duyulan diğer konulara temas edi­lecektir.

Maharet: "Bir işi iyi yapan usta, mütehassıs" mânâlarına gelir. Burada kastedilen Kur'an'ı iyi okuyan, hıfzı işlek olan hafızdır. Sefere: Bu kelime­nin tefsirinde bir kaç görüş ileri sürülmüştür:

a. Kâtib melekler levh'i taşıyan meleklerdir. Bunlar mukaddes kitapları peygamberlere aktardıkları için bu ismi almışlardır.

b. Kulların amellerini yazan yazıcı meleklerdir..

c. Allah'la Peygamberler arasında elçilik yapan meleklerdir,

d. Allah'ın insanlara gönderdiği Peygamberlerdir.

e. Hz. Peygamber'in ashabıdır.

Kelimenin tefsirindeki bu farklı anlayışlar, kelimenin mânâsından kay­naklanmaktadır. Çünkü "sefere" kelimesi "Safir" kelimesinin çoğuludur. Bu kelime de "aracı" mânâsını içine alır. Onun için bu farklı anlayış biçim­leri ortaya çıkmıştır. Ama hepsinde müşterek olan nokta, her grubun gıb'taya lâyık, beraber olunmaya değer efdal yaratıklar oluşlarıdır.

"Kiram" Kerim kelimesinin çoğuludur. Günahlardan uzak oldukları için Allah'a yaklaştırılanlar, ikram edilenler demektir. Ya da Kiramdan maksat, müslümanlara acıyan onlar için istiğfar eden ve onları doğru yola sevk eden­lerdir.

"Berara", müttakiler, itaatkârlar demektir, bu iki kelime (kiram ve berara) "sefere"nin sıfatıdırlar.

Hadis-i şerifden anladığımıza göre, Kur'an-i Kerim'i süratle okuyan selîka sahiplerinin Kur'an-ı Kerim okumaları onları güzel vasıflarla övülen me­leklerle birlik olma mertebesine çıkartacaktır. Okuması işlek olmadığı için kendisine zor geldiği halde Kur'an okuyanlara ise, iki sevab vardır. Ancak bu ifade kötü okuyanın iyi okuyandan daha fazla sevab alacağı şeklinde bir kanaate götürmemelidir. Bundan maksat, okuması zayıf olup da okumakta güçlük çekenleri okumaya teşviktir. Bu durumda olanlar bir Kur'an oku­dukları, bir de meşakkate katlandıkları için iki ecir alırlar. İyi olanların iki katı ecir değil, Hadisin Buhârî ve Müslim'deki rivayetinde okuyuşu zayıf ola­nın okuması, "Kur'an-ı Kerim i kekeleyerek, zorlukla okuyan" şeklinde ifade edilmiştir.[127]

 

Bazı Hükümler
 

1. Kur'an-ı Kerîm okumak kişiyi meleklerle beraber olacak bir seviyeye çıkarır.

2. Okumakta güçlük çekenler, hem Kur'an-i Kerim okudukları, hem de zorluğa katlandıkları için iki ecir alırlar.[128]

 

1455. ...Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre, Resulullah (s.a.) şöyle buyurmuştur:

''Allah'ın evlerinden birinde toplanıp Allah'ın kitabını okuyan ve onu aralarında öğrenip öğreten bir gruba mutlaka sekinet iner. Ken­dilerini rahmet kaplar, melekler çevreler ve Allah (c.c.) onları kendi yanındakiler arasında zikreder."[129]

 

Açıklama
 

Hadis-i şerifin diğer kitaplardaki rivayeti çok daha uzundur.Ebu Davud'un bu rivayeti öbürlerinin sonundaki bir bölümden ibarettir. Müslim'in rivayeti şu mânâyı verecek şekildedir: "Kim bir mü'-minin dünya kederlerinden bir sıkıntısını giderirse, Allah da onun kıyamet gününün sıkıntılarından birini giderir. Her kim bir fakire kolaylık gösterir­se, Allah da ona dünya ve âhirette kolaylık verir. Kim bir müslümanın (ayı­bını) gizlerse, Allah da onun dünyada ve âhirette(ki ayıplarım) örter. Kul, müslüman kardeşinin yardımında olduğu müddetçe, Allah da onun yardımındadır. İlim öğrenmek için yola giren kimseye Allah Cennete giden bir yolu kolaylaştırır..." Hadisin bundan sonraki kısmı Ebu Davud'un üzerin­de durduğumuz rivayetidir. Ancak sonunda "ameli geri (noksan) olanı soyu sopu ileri geçiremez" ilâvesi vardır.

Hadis-i şeriften anlaşıldığına göre mescidlerde toplanıp Kur'an-ı Kerim okuyan birbirlerine tekrarlayan ve öğretenlere bir takım mükâfatlar vardır. Bu mükâfatların izahına geçmeden önce iki noktaya temasta yarar vardır:

Birincisi: Burada sadece Allah'ın evlerinin zikredilmesi, camilerin şere­fine mebnîdir. Evler de aynı hükmün içine girer. Yani Kur'an okumak için evlerde de toplamlsa aynı ecre nail olunur.

İkincisi: Camilerde Kur'an okumak ve okutmak namaz kılanlara zarar vermemekle kayıtlıdır. Çünkü namaz kılanın zihnini karıştırıp yanılmasına sebep olacak derecede sesli okumak ona zarar vermektir. Resûlullah (s.a.) müslümana zarar verme konusunda şöyle buyururlar; "Bir mü si umana za­rar veren kişiye Allah zarar verir, kim de müslümana meşakkat verirse, Al­lah da ona meşakkat verir/' (Bu hadisin bir benzeri 3635 numarada gelecektir.) Hadisten, başkasına zarar vermeden camilerde Kur'an-ı Kerim okumak için toplananlara şu mükâfatların verileceği anlaşılmaktadır:

a. Onlara "sekinet" inecektir. Kadı İyaz sekinetten maksadın rahmet olduğunu söylemiş, Nevevî ise, rahmetin sekinetin hemen peşinden zikredildiğini söyleyerek bu görüşü zayıf bulmuştur. Nevevî'nin tercihine göre, se-kînet, "vakar ve sükûn'Mur. Onun kalb temizliği ve nefsânî zulmetlerin gitmesi olduğunu söyleyenler de vardır. Bazıları ise, sekinetten maksadın, melekler olduğunu, çünkü onların zikri dinlemek için Kur'an-ı Kerim oku­yanların yanlarına indiklerini söylerler. Buhârî ve Müslim'in Berâ (r.a.)'den rivayet ettiği olay bu son mânâyı destekler: "Bir adam Kehf Suresini oku­yordu atı da yanında iki iple bağlı idi. Bir bulut peydahlanıp üstünde dön­meye ve ona yaklaşmaya başladı. Adamın atı da o buluttan ürktü. Sabah olunca adam Resulüllah'a gelip durumu bildirdi. Efendimiz "O bulut seki-netti. Kur'an-ı Kerim için indi" buyurdu.

b. Kur'an okuyanları rahmet kaplar. Bundan maksat, onlara fazl ve ih­sanın yayılmasıdır.

c. Kendilerini rahmet melekleri çevreler. Kur'an dinlemek için gelip on­ların etrafını doldururlar.

d. Cenab-ı Allah bu kullarını kendisine yakın olanlar arasında sayar.Onlar da mukarreb melekler ve Peygamberlerdir. Buhârî ve Müslim'in riva­yet ettikleri bir kutsi hadiste Allah (c.c.) şöyle buyurur: "Kim beni kendi kendine anarsa, ben de onu kendi kendime anarım. Kim de beni bir toplulu­ğun içinde anarsa, ben onu ondan daha hayırlı bir topluluk içinde anarım" bu hadis-i kudsî son maddeyi başka hiç bir kelimeye ihtiyaç duyurmayacak derecede açıklamaktadır.[130]

 

Bazı Hükümler
 

1. Kur'an-ı Kerim okumak için camilerde toplanmak efdaldır.Nevevî bu hüküm için, "o bizim (Şâfiiler) ve cumhurun mezhebidir. Ma­lik ise, bunu mekruh sayar," der. Ancak bu toplanma namaz kılanlara za­rar vermemelidir. Evlerde toplanmak da camide toplanmak hükmündedir.

2. Kur'an okumak ve Kur'an öğrenmek için camilerde toplananlara bir takım mükâfatlar vardır. Bu mükâfatlar yukarıda maddeler halinde beyan edilmiştir.[131]

 

1456. ...Ukbe b. Amir el-Cühenî (r.a.)'den; demiştir ki:

Biz Suffa'da iken Resûlullah (s.a.) yanımıza çıkageldi ve;

"Hanginiz sabahleyin Buthan veya Akik'a gidip Allah'a (karşı) günah işlemeden ve akrabalık bağlarını kesmeden iri hörgüçlü, göste­rişli iki deve almak isler?" buyurdu. Oradakiler:

Hepimiz ya Resulüllah (s.a.) dediler. Efendimiz;

“Vallahi birinizin hergün sabahleyin mescide gidip Allah'ın ki­tabından iki âyet öğrenmesi, onun için iki deveden daha hayırlıdır. Eğer üç âyet öğrenirse üç deveden hayırlıdır. (Okunacak her âyet) kendi sa­yısınca deveden daha hayırlıdır" buyurdu.[132]

 

Açıklama
 

Hadis-i şerifin Müslim'deki rivayetinde buradakinden farklı olarak hadisin son tarafında "iki âyet öğrenmeyi" söz

lerinin yanında "veya okumayı" ve en son olarak da "dört âyet dört deveden hayırlıdır" ilâveleri vardır.

Ayrıca Ebû Dâvud'daki "iri hörgüçlü, gösterişli iki deve olayı" yerine "iri hörgüçlü iki dişi deve getirmeyi..." ifâdesi yer almıştır. Hadiste geçen bazı tabirleri izah edelim: Suffa: Medine'deki mescid-i Nebevi'nin geri tarafında mescide bitişik gölgeliktir. Dilimizde "Sofa" diye tâbir ettiğimiz yerdir. Mekke'den Medi­ne'ye göç eden Muhacir fakirler, kimsesizler burada yatarlar kalkarlar. Kur'an-ı Kerim öğrenmekle meşgul olurlardı. Bu şahıslara "Ashab-ı Suffa (suffa ashabı)" denilirdi. Bu zâtlar müslümanların müsâfirleri idiler. Çoğu vakitlerini Hz. Peygamber'in sohbetlerinde bulunup onun hadislerini ezber­leyerek Kur'an okuyarak ibâdet ederek geçirirlerdi. Sırtlarında odun getire­rek geçimlerini te'min ederlerdi. Hz. Peygamber (s.a.) burada barınan Müslümanlara eğitmek ve Kur'an-ı Kerîm'i öğretmek için özel muallimler tâyin eder, ilmî seviyesi yeterli hâle gelenleri Medine dışındaki müslüman kabile­lere muallim olarak gönderirdi. Bu yüzden Suffa ashabının sayısında devamlı değişiklik olurdu. Sayılan bazan ikiyüze kadar çıktığı halde, cihâda veya Kur'­an öğretimine gönderildikleri zamanlarda da oldukça azalırdı. Ebu Nuaym "Hılyetü'l-evliya" adındaki kitabında bu zatlardan yüzden fazlasının adını verir. Resûlullah (s.a.)'den en fazla hadis rivayet eden Ebu Hüreyre, Suffâ ashâbındandır.

Buthan ve akîk: Medine-i Münevvere'de iki vadinin isimleridir. Resülullah (s.a.)'m başka vadileri değil de bu iki vadiyi söz konusu etmesi bura­larının deve satılan en yakın pazarlar olması sebebiyledir.

Hadisi şerifteki "Hanginiz Buthan veya Akik'a gitmeyi ister" şeklin­deki ifâdeden "veya" sözünü Hz. Peygamber (s.a.)'in söylediği anlaşılıyor. Halbuki Câmiu'l-UsuPdaki ifâde tarzı ise, "veya" sözünün Resulullah (s.a.)'a değil, râviye ait olmasını gerektirir, şekildedir.

Zehrâveyn: Tercemeye "gösterişli" diye geçtiğimiz bu kelimenin tam karşılığı "semizliklerinden dolayı beyaza meyilli" demektir.

Hadisden anladığımıza göre, Fahr-i Kâinat bir gün ashab-ı suffanın ya­nına teşrif buyurup onları Kur'an-ı Kerim öğrenmeye teşvik etmiş, ancak bu teşviki bir temsille ifadelendirmiştir. Hadis metninde açık olarak görülen bu anlatımdaki "Allah'a karşı günah işlemeden ve akrabalık bağlarını kesmeden" kaydından maksad, alınan develerin ister akrabaya ister yabancıya ait ol­sun, gasb veya hırsızlık gibi günâha daldıran akrabalık bağlarını kesen ha­ram bir yolla değil, helâl bir şekilde olmasıdır. Akrabanın malını çalmak veya gasbetmek, akrabalık bağlarının kesilmesine sebeptir.

Peygamber (s.a.) Efendimiz önce karşısındakilerin helal yolla iki kıy­metli deveye sahib olma arzularım görünce onlara çok daha hayırlı olan bir yol göstermiş ve mescide gidip iki âyet öğrenmenin iki deveden,|üç ayet öğ­renmenin üç deveden sayı ne kadar çoğahrsa çoğalsın, Öğrenilen âyetlerin kendi sayılarında deveden daha hayırlı olduğunu bildirmiştir. Efendimizin bu sözleri bir temsildir. Yoksa Kur'an-ı Kerim’in bir tek âyeti, değil bir iki deve, tüm dünyadan daha kıymetlidir. Bir hadis-i şerifte Hz. Peygamber (s.a.)

"Eğer dünyanın Allah katında bir sivri sineğin kanadı kadar değeri olsaydı, kâfirlere bir yudum su bile vermezdi" buyurmuştur. Dünyanın bu değersiz­liğine rağmen sahâbilerin deve sahibi olmayı istemekteki arzuları dünya ve dünyalığa bağlılıklarından değil, ahireti kazanma isteklerinden dolayıdır. On­lar fakirlere vermek, Allah yolunda savaşanlara harcamak için mal sahibi olma arzusu duymuşlardır depolamak için değil.

Üzerinde durduğumuz hadis, "Kur'an-ı Kerim okumanın sevabı" ko­nusunun son hadisidir. Bu konudaki hadis-i şeriflerin hepsi Allah'ın kelâmı Kur'an-ı Kerim'i okumanın, öğrenmenin ve öğretmenin ne derece büyük se-vablara vesile olduğunu ortaya koymaktadır. Ancak Hz. Peygamber (s.a.)'in bu mevzudaki hadisleri bunlardan ibaret değildir. Ebû Davud'un Sünen'inde yer almayıp diğer sahih hadislere ait kitaplarda mevcut olan birkaç hadi­se işaret ederek konuya son vermek istiyoruz:

Ebu Zer (r.a.)'den; Dedi ki: Resulüllah'a:

Bana (birşey) tavsiye et, ey Allah'ın Resulü! dedim.

"Allah'dan sakın çünkü takva her işin başıdır", buyurdu.

(Tavsiyeni) artır, ya Resûlüllah, dedim.

"Çok kuran oku, çünkü o senin için dünyada nur, semada hazırlıktır." "Kur'an okuyunuz. Çünkü kıyamet günü sahibine şefaatçi olarak gelir."[133]

"Kur'an-ı Kerim okuyan mü'minin tadı ve kokusu güzel ütrücce (ağaç kavunu) gibidir. Kur'an okumayan mü'm in ise, hurma gibidir ki, onun ko­kusu yok fakat tadı lezzetlidir, kur'an okuyan münafık ise kokusu güzel fa­kat tadı acı reyhana benzer. Kur'an okumayan münafık ise, tadı acı ko­kusu da olmayan Ebû Cehil karpuzu gibidir."[134]

 

Bazı Hükümler
 

1. Kişi anlatmak istediği bir şeyi temsil getirerek ifade edebilir.

2. Kur'an-ı Kerim okumanın hayrı, dünya ehli nazarında kıymetli gö­rünen her şeyin üstündedir.

3. Camilerde Kur'an-ı Kerim okumanın ve başkalarına öğretmenin se­vabı büyüktür.[135]

[117] Buhârî, fedailü'l-Kur'an 21; Tirmİzi, sevâbu'l-Kur'an 15; İbn Mâce, mukaddime 16; Darimi, fedâilü'l-Kur'ân 2; Ahmed b. Hanbel I, 57, 58, 69, 153.

     Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 5/399.

[118] Fussılet (52); 33.

[119] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 5/399-401.

[120] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 5/401.

[121] Ahmed b. Hanbel, III, 440; Hakim, el-Müstedrek, I, 567.

  Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 5/401-402.

[122] el-Müzemmil (73), 4.

[123] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 5/402-403.

[124] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 5/403.

[125] Buhari, tefsiriıssure (80); Müslim, müsafirîn 244; Tirmizi, sevâbü'l-Kur'an 13; Ibıı Mace, edeb 52; Dârimî, fedâilü'l-kur'an 11: Ahmed b. Hanbel, IV, 48, 94, 98, 110, 170, 192, 239, 266.

[126] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 5/403.

[127]   Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 5/403-404.

[128]   Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 5/404.

[129] Müslim, zikir 38, 39; Tirmizî, sevâbü'l-Kur'ân 10; İbn Mâce, mukaddime 17, edeb 53.

    Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 5/404-405.

[130] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 5/405-406.

[131] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 5/406.

[132] Müslim, musâfirin 251.

   Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 5/407.

[133] Müslim, müsâfirin 202.

[134] Müslim, müsâfirin 243.

   Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 5/407-409.

[135] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 5/409.



Konu Başlığı: Ynt: Kuranı Kerim Okumanın Sevabı
Gönderen: Hanife Ls 1 üzerinde 18 Haziran 2014, 18:49:03
Esselamu aleyküm ve rahmetullahü ve berakatuhü; Allah'ın Resulü'nün sahih hadislerin toplanmasından meydana gelen bir kitap, sahibi için ahireti kazanmaya bir vasıtadır. O kitap güzel huyların sergilendiği bir harmandır, çünkü nefisler onunla terbiye edilir, ahlaklar onunla güzelleştirilir ve kalbler onunla temizlenir. Yine o kitap insanları iyiliğe karşı heveslendirir, kötülükten sakındırır. Sahih hadislerin taoplanmasından meydana gelmiş Riyazü's-Salihin işte böyle bir kitaptır...

Bu kitabın, okuynları iyiliğe yönelteceğini, kötülükten sakındıracağını umuyorum. Kitaptan yararlanan din kardeşlerimden, yakınlarıma, hocalarıma be bürtün mü'minlere hayırlı dua etmelerini dilerim. Sadece Allah'a güveniyorum. O, bana yeterlidir. O, en güzel vekildir. ibadet etmek, günahtan kaçınmak ancak Yüce Allahın  verdiği güç ile mümkündür...
Paylaşım için teşekkürler Rabbim razı olsun inşallah


Konu Başlığı: Ynt: Kuranı Kerim Okumanın Sevabı
Gönderen: Ceren üzerinde 18 Haziran 2014, 20:14:33
Ve aleykümselam.Benim yapmayı en çok sevdiğim ibadet,beni her şeyden uzak tutan ibadet kur an okumak.Kur an'î kerimle bütün olmak müthiş bir şey.Rabbim bana ölene kadar kur an okumayı ve öğretmeyi nasip etsin inşallah.


Konu Başlığı: Ynt: Kuranı Kerim Okumanın Sevabı
Gönderen: Pelinay üzerinde 18 Haziran 2014, 21:41:54
Esselamü aleykum; amin ecmain inşallah Ceren abla..Mevlam Kuran aşkını daima diri ve canlı  kılsın inşallah...
Mevlam cümlemize Kuranı tertil üzere okuyabilmeyi,okuduklarımızla amel edebilmeyi nasip eylesin..Mevlam ahirette de Ku'an ı bizden şikayetçi değil şefaatçi kılsın inşallah....


Konu Başlığı: Ynt: Kuranı Kerim Okumanın Sevabı
Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 18 Haziran 2014, 22:58:38
Ve aleykumusselam ve rahmetullahi. Kur'anı hakkıyla öğrenen ve öğretenlerden oluruz inş.


Konu Başlığı: Ynt: Kuranı Kerim Okumanın Sevabı
Gönderen: Rüveyha üzerinde 18 Haziran 2014, 23:11:11
Kur'an gönlümüze şifa..Bu şifa kaynağı olan eşsiz kitabımızı her an okumaya, anlamaya çalışalım inşaAllah..