๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Süneni Ebu Davud => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 13 Nisan 2012, 21:22:58



Konu Başlığı: Kişinin Müslüman Kardeşine Küsmesinin Hükmü
Gönderen: Zehibe üzerinde 13 Nisan 2012, 21:22:58
47. Kişinin Müslüman Kardeşine Küsmesinin Hükmü


 

4910... Enes İbn Malik'den (rivayet edildiğine göre) Peygamber (s.a.) şöyle buyurmuştur:

"Birbirinize düşmanlık beslemeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize sırt çevirmeyin. Ey Allah'ın kulları! Kardeş olun! Bir müslümanın bir din kardeşine üç günden fazla küsmesi helâl değildir."[473]

 
Açıklama

 

Hased: Bir nimetin din kardeşinden alınıp kendisine verilmesini istemektir ki, pek çirkin bir şeydir.

Buğz: Sevginin zıddıdır.

Tedâbür: Birbirlerine sırt çevirmek demektir. Kaadı Iyaz'a göre bun­dan murad, birbirinize düşmanlık etmeyin, demektir. Birbirinizi terk et­meyin manasına geldiğini söyleyenler de vardır.

Taberanî diyor ki: "Bu gibi şeyler kazanmakla elde edilmez." Bina­enaleyh onları teklif de doğru değildir. Buradaki nehiy onların sebepleri­ne hamledilir; yani buğzu, hasedliği ve küsüşmeyi icab eden işleri yapma­yın, demektir.

Zührî'nin rivayetindeki dört hasedden murad: Buğzetmemek, hasedlik etmemek, birbirine sırt çevirme ve kardeş olmaktır.

Şafiîlere göre bu hadis, bir müslümanın din kardeşi ile üç günden faz­la dargın kalmasının haram; üç gün dargınlığın ise mubah olduğuna delil­dir. Üçüncü günden fazla süren dargınlığın haram olduğuna nass ile üç günlük dargınlığın mubah olduğuna ise mefhum-i muhalifi ile delâlet et­mektedir. Üç günlük dargınlığın affedilmesi, insanın yaradılışında gadab ve kötü huyluluk bulunduğundandır.

Hanefilere göre, mefhum-i muhalif sahih delil değildir. Onlarca üç eünden fazla dargınlığın haram olduğunu beyan, üç gün dargınlığın helal olmasını iktizafnez.

Bazıları bu dargınlığın dünyaya ait bir iş için üç gün olduğunu, âhiret için olursa üç günden fazla dargın durmanın meşru kılındığını söylemiş, Peygamber (s.a.)'in Tebuk gazasına iştirak etmeyen üç kişi ile elli gün ko­nuşmadığını, ashabına da onlarla konuşmamalarını emrettiğini, buna mi­sal göstermişlerdir. Bu zevatın tevbeleri kabul buyurulduğuna dair âyet inmiş ve müslümanlar kendileri ile konuşmaya başlamışlardır.

Dargınlığın, sırf bir selamla sona erip ermeyeceği ulema arasında ihti­laflıdır. Cumhura göre mücerred bir selam vermek veya almakla dargın­lık sona erer. Bir rivayette İmam Malik'in kavli de budur. İmam Ahmed'e göre dostluk eski haline dönmedikçe dargınlık geçmiş sayılmaz. Mâlikîlerden İbn Kaasim'ın kavli de budur.[474]

 

4911... Ebu Eyyûb el - Ensarî'den (rivayet edildiğine göre);

Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur: "Hiçbir müslümana kardeşini -karşılaştıklarında biri yüzünü bir tarafa, diğeri Öbür tarafa çevirecek derecede- üçgünden fazla terk etmesi helâl değildir. Hayırlıları ise daha önce selâm verenleridir.”[475]

 

4912... Hz. Ebu Hüreyre'den (rivayet edildiğine göre) Peygamber (s.a.) şöyle buyurmuştur:

"Bir mü'minin bir mü'mine üç günden fazla küsmesi helal olma/. Eğer küsen kimse (küs iken) üzerinden üç gün geçecek olursa hemen ona varıp selam versin. Eğer selamını alırsa (her ikisi de barışmanın) sev(abın)a ortak olurlar. Eğer selamı almazsa (küslüğün) günah(ını) yüklenmiş olur." (Ravi Ahmed b. Said rivayete şu sözleri de) ekledi: "Selam veren de küslük (günahın) dan kurtulmuş olur."[476]

 

4913... Âişe (r.anha)'dan (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur:

"Bir müslümanın bir müslümana üç günden fazla küsmesi (helal) olmaz. Binaenaleyh (din kardeşine küsen kimse) onunla (her) karşılaş­tığında selam verir (ve bu karşılaşma ve selamlaşma) üç defa (tekerrür ettiği halde o zat) bu selamların hiçbirini de almazsa (küslüğün) güna­hını yüklenmiş olur."[477]

 
Açıklama

 

İyi günler kadar kötü günler, sevinç kadar üzüntü; sukûnet kadar gürültü ve kızgınlık da bu hayatın ta­biî hallerindendir. Sevinmek bağışlamak hoş görmek gibi kırılmak, üzül­mek ve küsmek de beşerî davranışlar ve reaksiyonlardır.

Hadisimiz, sebebi ne olursa olsun mü'min için din kardeşine küsme süresinin en çok üç gün olduğunu belirlemektedir. "Hiç küsmeyin" deme­mekte küsme ihtiyacını tatmin süresini oldukça kısaltarak müslüman top­lumda köklü bir ülfet ve muhabbetin devamını sağlamaya çalışmaktadır.

"Üç günlük dünyada", "üç gün" ömrü olan bir hakkı, hiç kullanmamak yani küsmemeye çalışmak belki daha da uygundur, en azından idealdir...

Karşılaşınca "selam"!aşmaları bir vecibe olan iki müslümandan birinin bir tara­fa ötekinin bir başka tarafa başını çevirip birbirini görmezlikten gelerek geçip git­meleri kadar din kardeşliğine ters düşen bir başka davranış düşünülebilir mi?

Bu yakışıksız duruma son vermek büyük bir hayırdır. Mümkün olan en kısa zamanda son vermekse daha büyük bir hayırdır. Tabiatiyle böyle bir teşebüsü ilk kez ortaya koyan, o kişilerin en hayırlısı olacaktır.

Aslında selam vermenin 90, alanın 10 sevab kazanacağı, yani toplum­da sulh ve sükûnun, emniyetin, devamını sağlayıcı, başkalarının, iyiliğini

isteyici ve zararsızlığı sembolize edici iik işareti verenin onda dokuz oranında üstünlüğü kabul edilmiştir. Bu da ilk selamı verenin hayırlı olmasını bir başka açıdan ortaya koymaktadır.

Ancak açık küfrü, bid'alı ve günahkârlığı sebebiyle, kişiyi, bu halleri devam eliği sürece terketmek caizdir. Yoksa böyle zann tevehhüm ederek herhangi bir müslümanı terk etmek asla caiz değildir. Hele hele "bizim grubtan değil" gibi pek abes bir gerekçe ile başka dini grublara selam ver­memek cinsinden çiğlikler hiç kimseye fayda getirmeyecektir. Hiç bir ciddî sebeb yokken, halk arasına çokça söylendiği gibi "artık herşey bitti, ölürsem cenazeme gelmesin, ölürse cenazesine gitmem" şeklinde uzlaş­maz, ve barışmaz bir tutum içine girilmesini dinimiz asla tasvip etmemek­tedir. Zaten İslam toplumunun buna tahammülü de yoktur.

"Üç günlük" küs durma ruhsatı talim ve terbiye maksadına yöneliktir. Herhangi bir hata işleyen müslümanın, hatasını anlaması için en fazla üç gün dargın durulabilecektir. Ötesi haramdır. Daha kısa sürede barışılması ise çok daha güzel ve hayırlıdır.[478]

 

4914... Ebû Hüreyre'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah {s.a.) (şöyle) buyurmuştur:

"Bir müslümanın (din) kardeşine üç (gün)den fazla küsmesi helal olmaz. Kim (müslüman kardeşine) üç günden fazla küser de (böyle küs haliyle) vefat edecek olursa cehenneme girmeyi haketmiş olur."[479]

 

4915... Ebu Hıraş es-Sülemî'den (rivayet edildiğine göre); kendisi Resûlullah (s.a.)'i şöyle buyururken işitmiş:

"(Müslüman) kardeşine bir sene küs duran kimse onun kanım dökmüş gibi (günah kazanmış) olur."[480]

 
Açıklama

 

Mevzumuzu teşkil eden (4914) nolu hadis-i şerifteyir müslümanın bir müslümana üç günden fazla küs durmasının ve böyle küs iken vefat etmesinin onun cehennemlik olma­yı hakketmesine sebep olacağını ifade etmekte ve bir müslümana bir sene küs durmayı ise onu öldürmeye benzetmektedir. Bu benzetme, sözü geçen küslüğün her bakımdan bir müslümanı öldürmeye denk olduğu anlamına gelmez. Binaenaleyh üç günü aşan ve sahibinin ölümüne kadar da süren bu küslüğün bir müslümanı öldürmeye benzemesi sadece bu kişinin cehenne­me girmesine sebep olması yönündendir. Yoksa derece yönünden değildir. Çünkü bilindiği gibi adam öldürmek Allah'a şirk koşmaktan sonra gelen en büyük günahtır. Şirkten başka hiçbir günah ona denk olamaz.[481]

Sahibinin ölümüne kadar süren küslük onun cehennemlik olmasına se­beb olması itibariyle bir müslümanın kanını dökmeye benzemekle bera­ber, mutlaka sahibinin cehenneme girmesini gerektirmez. Allah af ederse girmekten kurtulmuş olur.

Sonuç itibariyle bir müslümana üç günden fazla küs durmak haramdır. Haramhğı gerektiren küslüğün asgari haddidir. Küslük bir sene devam et­mekle zaman itibariyle kötülükte en son haddine ulaşmış olur. Bu sebeb-le (4915) numaralı hadis-i şerifte sahibini cehennemlik eden küslüğün bir sene devam eden küslük olduğu ifade edilmiştir. Belki de bu müddetin bir sene olarak belirlenmesine sebep çoğu zaman insanın mizacının, bir sene içinde değişmesindendir. Çünkü dört mevsimin insan üzerinde ayrı ayrı tesiri vardır. Bu mevsimler içerisinde insanın mizacı değişip küslüğünden dönüp, hasmıyle helalleşebilir. Tevbe edip bu günahına son verebilir. Ni­tekim hadis-i şerifte müddet olarak bir seneden bahsedilmesini böyle açıklayanlar olmuştur.

Benzetmeden gaye, maksadı çarpıcı ve mübalağalı bir şekilde anlat­mak olduğu, ayrıca kendine benzetilenin, benzetilenden üstünlüğünün bir teşbih kuralı olduğu düşünülürse bu hadis-i şeriflerdeki bir müslümana küsmenin bir müslümanı öldürmeye benzeti İme s indeki esas gayenin, küs­lüğün günah olarak gerçekte bir müslümanı öldürmeye denk olduğunu ifade etmek değil, fakat onun günah olduğunu mübalağalı bir şekilde an­latıp müslümanları ondan sakındırmak olduğu kolayca anlaşılır.[482]

Fıkıh ulemasının haram olan küslüğün müddeti konusundaki görüşle­rini (4910) numaralı hadisin şerhinde açıkladığımızdan burada tekrara lü­zum görmüyoruz.[483]

 

4916... Ebu Hüreyre'den (rivayet edildiğine göre) Peygamber (s.a.) şöyle buyurmuştur:

"Cennet kapıları, her pazartesi ve perşembe günleri açılır. Bu iki günde kendisiyle (din) kardeşi arasında düşmanlık bulunan kimseden başka, Allah'a şirk koşmayan herkes bağışlanır. (Aralarında düşman­lık bulunan bu iki kimse hakkında meleklere):

Bu ikisini birbirleriyle barışincaya kadar bekletiniz" denir.[484]

Ebû Davud der ki: Peygamber (s.a.) hanımlarından bazılarına kırk gün, İbn Ömer de oğlunun birine ölünceye kadar küsmüştür.

Küslük Allah için olursa (o zaman küsen kimseye hadiste geçen) bu tehdidden bir pay yoktur. (Nitekim halife) Ömer ibn Abdtl-Aziz bir adam-a karşı (onu görmemek için) yüzünü kapatmıştır.[485]

 
Açıklama

 

Şahnâ: Kin ve düşmanlık anlamlarına gelir. Tîbî'nin  açıklamasına göre metinde geçen "bekletiniz" hitabına bir muhatab lâzımdır ki bu muhatab da Allahü Teala'nın pazartesi ve perşembe günlerinde kulların bağışlandığı kendilerine bildirilen melek­lerdir. Yüce Allah bu meleklere, sözü geçen günlerde şirk koşanların dı­şında, birbirlerine küs olanlardan başka herkesin bağışlandığı bildirilince bu rahmet melekleri:: "Ey Allahım, bunları da affet, diye Allah'a niyazda bulunurlar. Bunun üzerine Yüce Allah bu meleklere:

Onları, barışıncaya kadar bekletiniz, buyurur.

Münâvî'ye göre cennet halihazırda mevcut olduğundan, metinde geçen "Cennet kapılan açılır" sözüyle, cennet kapılarının hakiki manada açıl­malarının kasd edilmiş olması mümkün olmakla beraber burada bu cüm­leyle, Allah'ın af ve mağfiretinin çokluğu, müslüniahların cennetteki ma­kamlarının yükselmesi, kullarına bol bol sevab ve ecir ihsan etmesidir.[486] Bezlü'l-Mechud yazarının açıklamasına göre ise metinde geçen "cennet kapıları açılır" sözünü diğer hadis-i şeriflerin ışığında açıklamak icab eder. Buna göre bu cümle ile kast edilen mana şöyle olur:

"Pazartesi ve Perşembe günleri amellerin göğe yükselip kabul edildiği günlerdir. Göğe yükselen bu amellerin iyi ve kötüleri tartıl­dıktan sonra, iyi amellerle kötü ameller eşit olurlarsa kötü ameller affedilir. Fakat kötü ameller iyi amellerden daha fazla gelecek olursa bu fazlalık, affedilmeden bekletilir." Eğer bu mevzuda gelen diğer ha­disler hesaba katılmadan sözü geçen cümleye "cennet kapıları açılır da mü'minlerden küs olmayan herkes affedilir"şeklinde bir mana verile­cek olursa kabir azabı, amellerin tartılması, cehennem gibi terimlerin hiç bir anlamının kalmaması gerekir.[487]

Nitekim "ameller (Allah'a) pazartesi ve perşembe arz edilir. (Bu bakımdan) ben amellerimin oruçlu iken arz edilmesini arzu ederim de bu sebeple bu iki günde oruçlu olurum"[488] mealindeki hadis-i şerif de Bezi yazarının bu görüşünü te'yid etmektedir.

Hadis-i şerif, şirk ve müslümanlara kin beslemenin ne büyük bir vebal olduğunu açık bir şekilde ifade etmektedir. Ancak Musannif Ebu Da­vud'un da açıkladığı gibi Allah için küsmekte hiçbir sakınca yoktur. Hat­ta bir hadis-i şerifte Allah için sevmenin ve Allah için kin beslemenin iman kuvvetinin alâmetinden olduğu ifâde buyurulduğu[489] gibi diğer ha­dis-i şerifte de: "Allah'a en sevimli amel, Allah için sevmek ve Allah jçin buğz etmektir."[490] Duyurulmuştur.

İşte bu sebepledir ki Hz. Abdullah İbn Ömer oğluna ölünceye kadar küsmüş; Hz. Ömer İbn Abdülaziz de bir adamdan yüz çevirmiştir.[491]

[473] Buharı, nikah 45, edeb 57-58,62, ferâiz 2; Müslim birr 23-24, 28, 30-32; Tirmizi, birr 24, İbn Mâce. dua 5, Muvatta, husnu’l-huluk 14-15; Ahmed b. Hanbel, I, 3,5, II, 277, 288 312, 342, 360, 389, 393, 394,444, 465, 469,470,480, 482, 492, 501, 412, 517, 539, III, 110,199,209,225,277,253.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/126-127.

[474] A. Davudoğlu, Sahih-i Müslim Terceme ve Şerhi X. 502-503.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/127-128.

[475] Buharı. el-Edeb'ül-Müfred, I. 416; Müslim, birr 25.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/128.

[476] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/128-129.

[477] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/129.

[478] İ. Lütfi Çakan, Eyüp Sultan Hazretlerinden Kırk Hadis, s. 156-158.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/129-130.

[479] Ahmed b. Hanbel. III. 468.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/130.

[480] Ahmed b. Hanbel, V, 220.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/130-131.

[481] İbn Hacer el Heytemî. ez-Zevâcir, II, 281, tere. A. Serdaroğlu-Şentürk Lütfi.

[482] Aliyyü’l Kari, Mirkatü'l-Mefatih, IV, 721.

[483] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/131-132.

[484] Müslim, birr 35.

[485] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/132.

[486] el-Münavî, Feyzu'l-Kadir. III, 259.

[487] Bezlü'l-Mechud, XIX. 157.

[488] Et, Tebrinî, Mişkât, I. 637. hadis no: 2056.

[489] Tebrîzî, Mişkât, II, 1396, hadis no:5014.

[490] a.g.e. 11, 1397, Hadis no: 5021.

[491] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/132-134.