๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Süneni Ebu Davud => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 24 Ocak 2012, 19:38:57



Konu Başlığı: Kaplar
Gönderen: Zehibe üzerinde 24 Ocak 2012, 19:38:57
7. Kaplar

 

3690... Ibn Ömer ile Ibn Abbas'tan rivayet olunmuştur; dediler ki:

Rasûlullah (s.a)'m; kabağı, yeşil küpü, ziftli kabı, iyice kabuğu soyulup içi oyulan hurma kütüğünü (şıra kabı olarak kullanmayı) ya­sakladığına şahitlik ederiz.[77]

 

Açıklama
 

Hattâbî, metinde sözü geçen kaplarda şıra yapmanın ya da bu kapları şıra kabı olarak kullanmanın yasaklanması hak­kında şöyle diyor:

"Bu kaplar, içlerinde bulunan sıvıyı sıcak tuttuklarından, içinde bulu­nan sıvı maddeyi kısa zamanda ekşitip onu sarhoşluk verecek hale getirebi­lirler. Sahibi de o sıvının bu hale geldiğini bilmeden ondan içip sarhoş olur. İşte bu sebeple sözü geçen kapların nebiz'kabı olarak kullanılması yasaklan­mış olabilir.

Bu kapların bu maksatla kullanılmasının yasaklanması konusunda pek çok görüşler ileri sürülmüşse de bu mevzuda söylenenlerin en doğrusu şudur:

Bu yasak İslâmiyetin ilk yıllarına aittir. Sonra bu yasak, "Ben sizi deri kaplardan meşrubat içmekten nehyetmiştim. Artık her kaptan için; yeter ki sarhoşluk veren bir şeyi içmeyin"[78] hadisiyle yürürlükten kaldırılmıştır. Ba­zıları ise bu kaplan şıra kabı olarak kullanmakla ilgili yasağın yürürlükten kaldırılmadığını ve hâlâ geçerliliğini koruduğunu, binaenaleyh bu kaplan şıra kabı olarak kullanmanın mekruh olduğunu söylemişlerdir. Mâlik b. Enes ile Ahmed b. Hanbel ve İshak b. Râhûyeh bu görüştedirler. Bu görüş, İbn Ömer ile İbn Abbas'tan da rivayet edilmiştir."[79]

 

3691... Saîd b. Cübeyr'den rivayet olunmuştur; dedi ki:

Ben Abdullah b. Ömer'i, "Rasûlullah (s.a) küp şırasını haram kıldı" derken işittim. "Rasûlullah (s.a) küp şırasını haram kıldı" sö­zünden korkarak, (onun yanından) çıktım. İbn Abbas'ın yanına gir­dim ve;

İbn Ömer'in ne dediğini işitmiyor musun? dedim.

Nedir o? dedi.

Rasûlullah (s.a)'ın küp şırasını haram kıldığını söyledi, dedim.

Doğru söylemiş. Rasûlullah (s.a) küp şırasını haram kıldı, dedi.

Küp nedir? diye sordum.

Çamurdan yapılan herşeydir, cevabını verdi.[80]

 

3692... Süleyman b. Harb'in bize verdiği habere göre İbn Abbas'-dan (şöyle) dediği rivayet olunmuştur:

Abdülkays heyeti Rasûlullah (s.a)'m yanına geldi. (Heyette bu­lunan kişiler) şöyle dediler:

Ey Allah'ın Rasûlu! Biz Rabîa (oğulların)dan bir kabileyiz. Bi­zimle senin aranda Mudar kâfirleri vardır. (Bu bakımdan) biz Ramazan ayının dışında sana gelmeye imkân bulamıyoruz. Bize bir şey(ler) em­ret de emrine sarılalım ve arkamızda kalan kimseleri de bu emre ça­ğıralım.

(Hz. Peygamber de şöyle) buyurdu:

“Size dört şey emrediyorum, dört şeyi de yasaklıyorum. (Em­rettiğim dört şey şunlardır:)

1) Allah'a iman ve Allah'dan başka bir ilâh olmadığına şehâdet etmektir." (Ravi, Ebû Cemre, bu iki cümlenin aslında) bir (cümle) ol­duğunu elini yum(arak işaret et)ti.

Müsedded (ise bu iki cümleyi birleştirerek şöyle) rivayet etti:

"Allah'a imandır" (buyurdu) sonra bu sözü onlara (şu şekilde) açıkladı:

“Allah'dan başka bir ilah olmadığına ve Muhammed'in O'nun Rasûlü olduğuna şahitlik etmektir. 2) Namaz kılmak, 3) Zekât ver­mek, 4) Ganimet olarak ele geçirdiğiniz malların beşte birini yerine vermenizdir. Ve size:

1) Kabağı, 2) Yeşil küpü, 3) Ziftle kaplı olan kabı ve ziftli kabı (şıra kabı olarak kullanmayı) yasaklıyorum."

(Ebû Dâvûd dedi ki: Bu hadisi bana Hammâd'dan nakleden Mu-hammed) İbn Ubeyd, (metinde geçen) ei-mukayyer (ziftli, kelimesi) ye­rine en-nakîr (hurma kütüğünden oyularak yapılmış kap kelimesini) rivayet etmiştir.

Müsedded de en-nakîr ve el-mukayyer kelimelerini rivayet etti, "el-müzeffet" kelimesini rivayet etmedi. (Senedde zikri geçen) Ebû Cem­re, Nasr ö. İmrân ez-Zubaî'dir.[81]

 

Açıklama
 

Fahr-ı Kâinat Efendimizin kabaktan ve hurma kütüğünden yapılmış kaplarla yeşil küpleri ve ziftle kaplı kaplan şıra yapmak için kullanmayı yasak edişinin hikmetini 3690 numaralı hadisin şer­hinde açıklamıştık.

3692 numaralı hadis-i şerifte Hz. Peygamber'i ziyaretegelen Abdülkays oğullarının, kendilerinin Ramazan ayı dışında Hz. Peygamber'e gelemedik­lerinden yakındıkları ifade edilmektedir. Onların Hz. Peygamber'i ziyarete gelmelerine en büyük engel, hadis-i şerifte de açıkladığı üzere kendileriyle müslümanlar arasında Mudar kâfirlerinin bulunmasıydı. Kâfirler haram ay­ların dışında çöllerde ve yollarda yakaladıkları kişilerin mallarını zorla elle­rinden alırlardı. Gerekirse onları öldürmekten de çekinmezlerdi. Ancak dört aylık bir süre olan haram aylarda bunu yapmazlardı. Bu bakımdan hadis sarihleri metinde geçen Ramazan ayı kelimesiyle mecazen haram ayların kas­tedilmiş olduğunu söylemektedirler.

Metinde geçen "el-imanü billahi = Allah'a inanmak" cümlesi ile "Al­lah'tan başka bir ilâh olmadığına şahitlik etmek" cümlesi netice itibariyle bir cümledir. Ravi Ebû Cemre, bu iki cümlenin bir cümle olduğuna eliyle yaptığı bir hareketle işaret etmiş; Müsedded ise bunların bir cümle durumunda olduklarını, yani ikinci cümlenin birinci cümlenin tefsirinden ibaret olduğu­nu sözle açıklamıştır.

Yine 3692 numaralı hadiste İslâmın şartlarının üçü sayıldığı halde oruç­la hac sayılmıştır. Fakat bazı rivayetlerde Ramazan orucunun da sayıldığı ifade edilmiştir.[82] Haccın zikredilmemesine gelince, sarihlerin açıklamasına göre o günlerde henüz hac farz olmadığı için zikredilmemiştir. Yahutta Hz. Peygamber hacdan da bahsettiği halde râvi gafletinden dolayı onu zikretmemiştir.[83]

Humus (beşte bir) vergisinden maksat düşmandan cihad yoluyla elde edilen malların, "Biliniz ki, ganimet olarak aldığınız şeylerin beşte biri Al­lah'a, Peygamber'e, yakın akrabalara, öksüzlere, muhtaçlara ve yolculara aittir."[84] emrine uyarak âyette belirtilen yerlere vermektir.[85]

 

3693... Ebû Hureyre (r.a)'den Rasûlullah (s.a)'ın Abdülkays he­yetine (şöyle) buyurduğu rivayet olunmuştur:

"Ben size hurma kütüğünden yapılmış kabı, ziftli kabı, kabak­tan yapılmış kabı, ağzı kesik küpü (şıra kabı olarak kullanmayı) ya­saklıyorum. Fakat sen deri su kabından iç ve (içtikten sonra) ağzım bağla."[86]

 

Açıklama
 

"el-Mezâdetü'1-mecbûbe" ağzı kesilmiş ve küp büyüklüğünde, kalın deriden yapılmış su tulumu demektir. Büyüklüğü normal bir deriden daha ziyade olduğu için "el-mezâde" ismini almış; ağzı ke­sik olduğu için bu ismin sonuna bir de kesik anlamına gelen "el-mecbûbe" kelimesi ilâve edilmiştir. Bu tulumun ağzı geniş olduğundan bağlanamazdı. Bu sebeple hava ile teması çok olurdu ve içindekini çabuk ekşitirdi.

Bilindiği gibi bu kaplar, içlerindeki sıvıları sıcak tuttukları ve kısa za­manda ekşitip sarhoş edecek bir duruma getirdiklerinden ve bir de eskiden beri onların içinde şarap saklandığından bu kaplarda şıra yapılması ve bu kapların şıra kabı olarak kullanılması yasaklanmış. Fakat daha sonra hangi içkilerin yasak, hangi içeceklerin helâl olduğu müslümanlar tarafından iyice anlaşılınca bu kaplarla ilgili yasak 3698 numaralı hadisle yürürlükten kaldı­rılmıştır. Bu yasak yürürlükten kaldırılıncaya kadar bu kapların yerine, ağ­zından bağlanan istenildiği zaman bağları çözülen tulumların kullanılması ve içinden şıra alındıktan sonra da ağızlarının mutlaka bağlanması emredil­miştir.

Hz. Peygamber'in, tulumlarından suyu içtikten sonra ağzının bağlan­masını emretmesinin sebebi, bazılarına göre içine pisliklerin girmesini önle­mektir. Bazılarına göre de, tulum içinde bulunan şıra cinsinden bir sıvı ora­da alkolleştiği zaman ağzı bağlı olursa o tulumu patlatarak alkolleştiğinin anlaşılmasına yarayacağı için onların ağızlarının bağlanmasını emretmiştir. Nevevî ile Hattâbî bu görüştedirler.[87]

 

3694... İbn Abbas'ın (Hz. Peygamberi ziyarete gelen) Abdülkays heyeti hakkında şöyle dediği rivayet olunmuştur:

(Bu heyet içinde bulunan kimseler):

Ey Allah'ın Peygamberi, (şıralarımızı) hangi kaplardan içelim? diye sordular. Allah'ın elçisi:

“Size ağızlan bağlanan deri su kaplan lâzım" buyurdu.[88]

 

Açıklama
 

Müslim'in rivayetinde, heyet içerisinden bu soruyu Hz. Peygamber'e yönelten kişinin, vaktiyle sarhoşluk esnasında aralarında çıkan bir kavgada amcası oğlunun savurduğu bir kılıçla yaralanmış bir kişi olduğu açıklanmaktadır. Fakat herhalde o kimse bu soruyu heyet adına sorduğu için mevzumuzu teşkil eden hadiste bu soru heyetin tümü ta­rafından sorulmuş gibi çoğul sigasiyle ifade edilmiştir.

Yine Müslim'in rivayetinde ifade edildiğine göre, bu soruyu yönelten kimse sarhoşluk esnasında almış olduğu bu yarayı utancından dolayı Hz. Peygamber'den gizlemekteymiş.

Fakat Hz. Peygamber bu kaplarda şıra yapılmasını niçin yasakladığını açıklarken söylediği, "Hurma kütüğünü oyarsınız, sonra içine ufak hurma­lar atarsınız, sonra içine su dökersiniz. İçine attıklarınız ekşiyip kükredi mi içersiniz. Hatta sizden biriniz amcasının oğlunu pekâla kılıçla vurabilir." an­lamına gelen sözlerle onun almış olduğu bu yarayı açıklayarak onlara bir de mucize göstermiştir.

Hz. Peygamber'in, bu kaplarda şıra yapıp saklamayı yasaklarken o kap­ların yerine, ağzından bağlanan ince deriden yapılmış su tulumlarının kulla­nılmasını tavsiye etmesinin sebebini bir önceki hadisin şerhinde açıkladığı­mızdan burada tekrara lüzum görmüyoruz.[89]

 

3695... bdülkays (heyetin)den olup da Avf'ın, isminin Kays b. Nu'man olduğunu zannettiği bir adamın rivayetine göre Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur:

"Hurma kütüğünden yapılmış olan kapta, ziftli kapta, kabaktan yapılmış kapta ve kalın derilerden yapılmış küp büyüklüğündeki kap­ta (şıraları saklayarak) içmeyiniz. (Ancak) şıralarınızı, üzerinden bağ­lanarak ağızları kapatıl)an, ince deriden yapılmış su kaplarında (saklaya­rak) içiniz. Eğer (şıranız bu kaplar içerisinde de) kükre(yip sar­hoşluk verecek bir hale geli)rse onu(n bu şiddetini içerisine dökeceği­niz) su ile kırınız. Eğer (onun şiddeti su ile kırmaktan) sizi âciz bıra­kırsa onu dökünüz."[90]

 

Açıklama
 

İslâmm ilk yıllarında, şıraların gözenekleri bulunan ince de­riden yapılmış ağzından bağlanan derilerde muhafazasının tavsiye edilmesindeki hikmeti 3693 numaralı hadisin şerhinde açıklamıştık.

Burada bii önceki hadisten farklı olarak bir de İslâmın ilk yıllarında, bazı kaplarda saklanmasına karşılık ince deriden yapılmış ağzından bağlı su kaplarında saklanan şıraların kap İçerisinde kükreyerek sarhoşluk verecek duruma gelmeleri halinde içlerine su karıştırılmak suretiyle tesirlerinin kırılabileceği ifade edilmektedir. Fakat içerisine su dökülmesiyle bile şiddetini kırmak mümkün olmayacak şekilde çok kükreyip şiddetlenmesi halinde ise onun dökülmesi emredilmektedir.

Çünkü bu durumda onun sarhoş edici özelliğini giderme imkânı kalma­mıştır.

Burada su karıştırılmak suretiyle şiddetinin kırılıp içilebileceğinden bah­sedilen henüz iyice alkolleşmemiş fakat alkolleşmeye yüz tutmuş olan şıra­lardır. İyice şaraplaşmış olan şıralar değildir. Görüldüğü gibi hadis-i şerifte onları dökmekten başka bir yol olmadığı ifade buyurulmaktadır.[91]

 

3696... İbn Abbas (r.a)'dan rivayet olunduğuna göre; Abdülkays heyeti (Hz. Peygamber'in huzuruna gelip):

Ey Allah'ın Rasûlü; biz (elimizde bulunan şıraları) hangi kap­larda içelim? diye sormuşlar. (Hz. Peygamber):

"(Sakın onları) kabaktan yapılmış kaplarla ziftli kaplarda ve hur­ma kütüğünden yapılmış kaplarda içmeyiniz. Şıralarınızı (ince deri­den yapılmış) su tulumlarında yapınız" buyurmuştur. (Onlar ikinci defa olarak):

Ey Allah'ın Rasûlü; eğer (şıralarımız) su tulumlarında kükreye­cek olursa (ne yapalım)? demişler. (Hz. Peygamber):

"(Şıranın) üzerine su dökün" buyurmuş (Onlar): Ey Allah'ın Rasûlü, (şıranın kükremesi iyice artacak olursa ne yapalım? diyerek soruyu (birkaç defa daha) tekrarlamışlar. (Hz. Pey­gamber de) üçüncü ya da dördüncü de oniara:

"(Öyleyse) onu döküverin" cevabını vermiş, sonra: "Şüphesiz Allah bana (şarabı, kumarı ve kûbeyi) haram kıldı" (buyurmuş); ya-hutta, "(Şüphesiz Allah) şarabı, kumarı ve kûbeyi haram kıldı ve her sarhoşluk veren haramdır" buyurmuştur.

Sufyân (es-Sevrî) dedi ki: "Ben bu hadisin ravilerinden olan) Ali b. Bezîme'ye, kûbe'yi sordum da; "Kûbe) davuldur" cevabını verdi."[92]

 

Açıklama
 

Kûbe: Davul, gitar, tavla ve satranç gibi anlamlara gelir. 3685 numaralı hadisin şerhinde açıkladığımız gibi, Hattâbî'ye göre bu kelimeyle burada telli çalgı aletlerinin tümüyle, zarla oynanan tüm oyunlar kastedilmiş ve bunların haram oldukları ifade edilmek istenmiştir. Metinden anlaşıldığına göre Hz. Peygamber'in huzuruna gelen Kays he­yeti adına söz alan kişiler, Hz. Peygamber'e önce üzümlerinin şıralarını hangi kaplarda sıkıp, hangi kaplarda saklayacaklarını sormuşlar. Hz. Peygamber de onlara ince deriden yapılmış ağzından bağlamalı su tulumlarını tavsiye etiş. Onlar; "Bu kaplar içerisinde sakladığımız şıra kükreyecek olursa o za­man ne yapalım?" diyerek ikinci bir soru daha yöneltmişler. Hz. Peygam­ber de: "Şıranın üzerine su dökerek onun şiddetini kırmalarını" tavsiye etmiş. Bunun üzerine onlar: "Ya şiddetini çok artırmışsa o zaman ne yapalım?" diyerek üçüncü bir soru daha yöneltmişler. Bu sefer Hz. Peygamber onlara; ya üzerine suyu daha da çok dökmelerini tavsiye etmiş ya da şırayı yere dök­melerini emretmiş. Veyahutta onlar dördüncü defa olarak: "Şıra şiddetini daha da artırırsa o zaman ne yapalım." diye bir soru daha sormuşlar da Hz. Peygamber dördüncüsünde: "O zaman onu döküverin" cevabını vermiş. Hz. Peygamber'in, metinde geçen kapları şıra kabı olarak kullanmayı yasaklayıp onların yerine ince deriden yapılmış su tulumlarını tavsiye etme­sinin hikmetini 3593 numaralı hadisin şerhinde açıkladığımızdan burada tek­rara lüzum görmüyoruz.

Hanefî ulemasından Ebû Cafer et-Tahavî'ye göre; mevzumuzu teşkil eden bu hadis-i şerif, şarabın dışındaki sarhoşluk verici içkilerin sarhoş etmeye­cek kadar az mikdarım içmenin haram olmadığını söyleyen İmam Ebû Hanîfe ile Ebû Yusuf'un bu görüşlerini doğrulamaktadır. Şöyle ki:

1- Şıra kükreyip şiddetlenerek bir miktar içilince sarhoşluk verecek hale gelmesine rağmen Hz. Peygamber'in, onun şiddetinin su ile kırılarak sar­hoşluk vermeyecek hale getirilerek içilebileceğini ifade buyurması, Hanefi imamlarının bu görüşünü te'yid etmektedir.

2- Hz. Peygamber'in sarhoşluk verecek hale gelen şıranın üzerine su dökülerek şiddetinin kırılıp içilebileceğini, fakat şiddetinin son dereceye ulaşması halinde dökülmesi gerektiğini ifade buyurması, şarap ile şarabın dışındaki içkiler arasında bir fark bulunduğu anlamına gelir ki, bu Hanefî imamlarının bu mevzudaki görüşlerinin te'yidinden başka bir şey değil­dir.[93]

 

3697... Hz. Ali (r.a)'den rivayet olunmuştur; dedi ki:

Rasûlullah (s.a) bize; kabaktan yapılmış kabı, yeşil küpü, hurma kütüğünden yapılmış kabı (şıra kabı olarak kullanmayı) ve arpadan elde edilmiş şırayı yasakladı.[94]

 

Açıklama
 

Hz" Peysamber'm metinde geçen kapları şıra kabı olarak kul­lanmayı niçin yasakladığını 3690 numaralı hadisin şerhinde açıkladığımız gibi, arpa şırasından yapılan içki gibi şarabın dışındaki alkol­lü içkiler hakkındaki yasağın hükmünü ve mezheb imamlarının bu mevzu­daki görüşlerini 3681-3682 numaralı hadislerin şerhinde açıkladığımızdan bu­rada tekrara lüzum görmüyoruz.[95]

 

3698... (İbn Büreyde'nin) babasından Rasûlullah (s.a)'ın şöyle bu­yurduğu rivayet olunmuştur:

"Ben size üç şeyi yasaklamıştım. Şimdi size onları (yapmanızı) emrediyorum:

1. Size kabir ziyaretini yasaklamıştım. Artık (bundan sonra) on­ları ziyaret ediniz. Çünkü onları ziyarette (ölümü ve kıyameti) hatır­latma vardır.

2. Size şıraları (nızı) deriden yapılmış kapların dışındaki kaplar­dan içmenizi yasaklamıştım. Artık her kaptan içiniz. Fakat sarhoşluk veren (içkiler) i içmeyiniz.

3. Size üç günden sonra kurban etlerini yasaklamıştım/Artık (on­ları istediğiniz zaman) yiyiniz ve yolculuklarınızda da onlardan yarar­lanınız.”[96]

 

Açıklama
 

Bu hadis-i şerifte şu üç şeyin İslâmın ilk zamanlarında yasaklanıp sonradan yasağı gerektiren sebep ve sakıncalar ortadan kalkınca bu yasakların da neshedilerek yürürlükten kaldırıldığı ifade buyurulmaktadır:

1- İnce deriden yapılmış kapların dışındaki kapların şıra kabı olarak kul­lanılması.

2- Kabir ziyaretr.

3- Kurban etlerinin üç günden fazla elde tutulması.

Bu yasaklardan birinci yasakla ilgili açıklama bu babın daha önceki ha­dislerinin şerhlerinde, ikinci yasakla ilgili açıklama Cenaze Bölümünde 3235 numaralı hadis-i şerifin şerhinde; üçüncüsü de Kurban Bölümünde 2812 nu­maralı hadisin şerhinde geçtiği için burada tekrara lüzum görmüyoruz.[97]

 

3699... Câbir b. Abdillah'dan rivayet olunmuştur; dedi ki;

Rasûlullah (s.a) (müslümanlara ince deriden yapılmış kapların dı­şındaki) kapları (şıra kabı olarak kullanmayı) yasaklayınca Ensar, (şıra kabı olarak) ince deriden yapılmış kaplar kullanmalarının kendileri için imkânsız derecede zor olduğunu beyan ederek; (şıra kabı olarak kul­lanmak üzere) "bizim için (diğer kaplara) kesinlikle ihtiyaç vardır" dediler. Bunun üzerine (Peygamber Efendimiz):

"Öyleyse bu hususta (bir sakınca) yoktur" buyurdu.[98]

 

Açıklama
 

Bilindiği gibi Hz. Peygamber'in ince deriden yapılmış deri­nin dışındaki kaplarda şıra yapmayı ve onlarda şıra sakla­mayı yasaklamasının sebebi, bu kapların içindeki şırayı kükreterek şarap ha­line çevirmesi ve eskiden beri bu kaplarda saklanmakta olan kükremiş sıra­ları müslümanların farkına varmadan içmeleri tehlikesini önlemek idi. Fa­kat ince deriden yapılmış tulumlarda şıra yapmanın müslümanlar için im­kânsız derecede zor olduğu Ensar topluluğu tarafından belirtilince Hz. Pey­gamber bu yasağı kaldırarak, kükremiş şıralara karşı dikkatli olmak kay­dıyla deriden yapılmış tulumların dışındaki kaplarda da şıra yapılıp saklan­masına izin verdi.[99]

 

3700... Abdullah b. Amr (r.a)'dan rivayet olunmuştur; dedi ki:

Rasûlullah (s.a); kabaktan yapılmış olan kap, yeşil küp, ziftli kap, hurma kütüğünden oyularak yapılan kap (gibi bazı) kapları zikretti (ve bu kaplarda şıra yapmayı ve saklamayı yasakladı). Bir bedevi: "Bi­zim (bu sözü geçen kaplardan başka) kaplarımız yoktur" dedi. Bu­nun üzerine (Hz. Peygamber):

"Helâl olan (şıralar) ı (bu kaplardan da) içiniz" buyurdu.[100]

 

3701... (Yine bir önceki hadisin) senediyle (İbn Amr'den Hz. Pey­gamber'in şöyle) buyurduğu rivayet olunmuştur:

"(Sözü geçen kaplardan hangisi olursa olsun, her kapta şıra ya­pıp içebilirsiniz fakat) sarhoş eden içkilerden sakınınız."[101]

 

Açıklama
 

Daha önceki hadisler gibi bu hadisler de Hz. Peygamber'in bir takım sakıncalar dolayısıyla içlerinde şıra yapılmasını yasaklamış olduğu kabaktan ve hurma kütüğünden yapılmış olan kaplarla ye­şil küpte ve ziftli kapta şıra yapılmasına sonradan izin verdiğine delâlet et­mektedir. Bu izin, sözü geçen kapların şıra kabı olarak kullanılması ile ilgili yasağın sonradan neshedildiği anlamına gelir.[102]

 

3702... Câbir b. Abdillah (r.a)'dan rivayet olunmuştur; dedi ki: Rasûlullah (s.a)'a (ince deriden yapılmış) bir su tulumunda şıra yapılırdı. (Böyle bir) su tulumu bulamadıkları zaman kendisine taş­tan yapılmış bir çanak içinde şıra yapılırdı.[103]

 

Açıklama
 

Hz. Peygamber, İslâmiyetin ilk yıllarında içindeki sırayı kükreten kaplarda sıra yapmayı yasaklamış, kendisi de bu yasa­ğa herkesten fazla riayet etmiştir.

Ümmetine şıralarını ince deriden yapılan gözenekli su tulumlarında yap­malarını tavsiye etmiş, fakat müslümanlar bu tulumları bulmakta güçlük çek­tikleri için sonradan bu yasağı kaldırmıştır.

Kendisi ise su tulumu bulduğu zaman şırasını bu tulum içinde yaptır­mış, bulamadığı zaman ise şırasını şırayı kısa zamanda ekşitmeyen taş ça­naklarda yaptırmıştır.[104]

[77] Buharı, iman 40, ilim 25, mevâkit 2, zekât 1, humus 2, menâkib 1, 5, meğâzî69, eşribe 4, 8, edeb 98, ahâd 5, levhid 56; Müslim, iman 23, 25, 26, 28, eşribe, 33, 45, 56, 57; Tirmizî, eşribe 5; Nesâî, cenâiz 100, iman 25, zinet 43, eşribe 5, 9, 23, 26, 28, 32-34, 36, 37,48; İbn Mâce, eşribe 13; Dârimî, eşribe 14; Ahmed b. Hanbel, I, 119, 138, 228, 274, 276, 291, 304, 334, 340, 352, 361, II, 14, 27, 41-43, 56, 58, 78, 211, 241, 279, 355, 414, 491, 501, III, 23, 57, 90, 237, 379, 432, IV, 86, 87, 206, 207, 213, 228, 429, 443, V., 57, 64, 65, 359, 446, VI, 31, 47, 80, 97, 98, 112, 123, 131, 172, 203, 242, 244, 314, 332.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 13/313.

[78] Bk. 3698 nolu hadis.

[79] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 13/313-314.

[80] Buharı, eşribe 8; Müslim, iman 24, eşribe 35, 43, 47, 49, 52, 54, 60; Tirmizî, eşribe 4; Nesâî, eşribe 28, 29, 48, 56; İbn Mâce, eşribe 15; Dârimî, eşribe 14; Ahmed b. Hanbel, I, 27, 38, 50, 228, 229, 274, 304, 340, 348, 371, II, 29, 35, 44, 47, 48, 56, 73, 74, 78, 414, 450, III, 3, 9, 66, 78, 277, 279, 304, 384, 447, IV, 3, 5, 6, 57, 87, VI, 96, 97, 99, 203, 235, 244, 252, 333, 337.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 13/314-315.

[81] Buharı, İman 40, ilim 25, mevâkit 2, zekât I, humus 2, menâkıb t, 5, meğâzî 69, eşribe 4, 8, edeb 98, ahâd 5, tevhid 56; Müslim, iman 23, 25, 26, 28, eşribe, 33, 45, 56, 57; Tirmizî, eşribe 5; Nesâî, cenâiz 100, iman 25, zinet 43, eşribe 5, 9, 23, 26, 28, 32-34, 36, 37, 48; İbn Mâce, eşribe 13; Dârimî, eşribe 14; Ahmed b. Hanbel, I, 119, 138,228, 274,276,291,304,334,340,352,361,11, 14,27,41-43,56,58,78,211,241,279,355, 414, 491, 501, III, 23, 57, 90, 237, 379, 432, IV, 86, 87, 206, 207, 213, 228, 429, 443, V, 57, 64, 65, 359, 446, VI, 31, 47, 80, 97, 98, 112, 123, 131, 172, 203, 242, 244, 314, 332.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 13/315-316.

[82] A.Z. Gümüşhanevî, Levâmiu'I-Ukûl, I, 51.

[83] A.g.e, 51.

[84] Enfâl (8)41.

[85] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 13/316-317.

[86] Müslim, eşribe 33; Nesâî, eşribe 38; Ahmed b. Hanbel, II, 491, III, 90.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 13/317-318.

[87] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 13/318.

[88] Müslim, iman 26; Nesâî, eşribe 15; Ahmed b. Hanbel, I, 361, III, 23, 432, IV, 207.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 13/318-319.

[89] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 13/319.

[90] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 13/319-320.

[91] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 13/320.

[92] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 13/320-321.

[93] es-Sehârnefurî eş-Şeyh Halil Ahmed, Bezlü'l-Mechüd, XVI, 32.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 13/321-322.

[94] Nesâî, eşribe 29-37.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 13/322-323.

[95] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 13/323.

[96] Müslim, cenâiz 106, edâhi 37, eşribe 64, 65; Tirmizî, edâhi 14; Nesâî, cenâiz 100, dahâyâ 36, fer' 2, eşribe 4; İbn Mâce, edâhi 16; Dârimî, edâhi 6; Muvatta, dahâyâ 6-8; Ahmed b. Hanbel, III, 23, 57, 63, 66, 75, 237, 250, 388, V, 76, 350, 355-357, 359, VI, 187, 209, 282.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 13/323-324.

[97] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 13/324.

[98] Buharı, eşribe 8; Tirmizî, eşribe 6; îbn Mâce, eşribe 14.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 13/324.

[99] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 13/325.

[100] Buharı, eşribe 8; Müslim, eşribe 63-65.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 13/325.

[101] Müslim, eşribe 63.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 13/325.

[102] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 13/326.

[103] Buharı, eşribe 6; Müslim, eşribe 61, 62; Nesâî, eşribe 27, 38; İbn Mâce, eşribe 12; Dâri-mî, eşribe 12; Ahmed b. Hanbel, II, 35, III, 304, 307, 326, 379, 384.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 13/326.

[104] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 13/326.