๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Süneni Ebu Davud => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 15 Aralık 2011, 20:39:30



Konu Başlığı: Kadının Kocası Üzerindeki Hakları
Gönderen: Zehibe üzerinde 15 Aralık 2011, 20:39:30
40-41. Kadının Kocası Üzerindeki Hakları

 

2142. ...Muaviye el-kuşeyri'den; demiştir ki: (Peygambere hitaben);

Ya Rasûlullah, bizim birimizin üzerinde, zevcesinin hakkı ne­dir?" diye sordum da,

"Yediğin zaman ona da yedirmen, elbise aldığın zaman ona da almandır. (Sakın) yüze vurma, (onu) kötüleme evin dışında (onu) terk etme." diye cevap verdi.[636]

"(Ebu Davud dedi ki: "(Onu) kötüleme" (sözüyle yasaklan­mak istenen senin, karına hitaben) "Allah seni ne çirkin yaratmış" demendir.)"[637]

 

Açıklama
 

Muaviye el-Kuşeyri "bizim birimiz” diyerek üçüncü şahsa delalet eden kelimelerle sorduğu halde, Rasûl-i Ek­rem'in ona; "yediğin zaman ona da yedirmen, elbise aldığın zaman ona da almandır" buyurarak ikinci şahıs sigasıyla cevap vermesi, kadının ye­me ve giyme hakkının önemini belirtmek içindir. Aslında kadının erkek üzerindeki hakkı sadece hadiste sayılanlardan ibaret değildir. Fakat kadı­nın erkek üzerindeki haklan içerisinde ön sırayı aldıkları için bunlardan bahsedilmekle yetinilmiştir. Binaenaleyh erkeğin kızgınlıkla karısını evden kovması haramdır.

Binaenaleyh erkek mali gücüne göre kendisinin yiyeceğine ve giyeceği­ne nasıl dikkat ederse, karısının yiyeceğine ve giyeceğinede öylece dikkat etmelidir. Ve erkek Allah'ın emirlerini terk etmek gibi kadının dövülmesini gerektiren hatalarını bulduğu zaman onu dövmek mecburiyetinde kaldığın­da yüzüne vurmamalıdır. Çünkü yüz, insanın en şerefli organıdır. Ayrıca görme, işitme, koklama, tatma gibi duyu organları yüzdedir, yüze vuruldu­ğu zaman bu organların zayıflaması ya da tamamen mahvolup gitmesi müm­kündür. Bir insanın karısının çirkin olduğunu söyleyerek onu kötülemesi her şeyden önce Allah'ın yarattığı bir vücudu veya organı kötülemek veya be­ğenmemek demek olduğundan bu organların veya vücudun yaratıcısını ten­kit etmek demektir. Bu bakımdan erkeğin karısına bu mânâya gelecek sözler söylemesi haram kılınmıştır. Kadının evin dışında terk edilmesi demek ona duyulan kırgınlık sebebiyle onu evden kovmak demektir. Binaenaleyh erke­ğin kızgınlıkla karısını evden kovması haramdır.

Ancak evin içerisinde bir süre onun yatağım veya odasını ayırmasında bir sakınca yoktur. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de "dikkafalılık, şirretlik et­melerinden korktuğunuz kadınlara öğüt verin yataklarından ayrılın."[638] buyurulmuştur.[639]

 

Bazı Hükümler
 

1. Erkeğin kadının yiyecek ve giyeceklerini içinde bulundukları şartlara göre temin etmesi, onu kötüleyici sözler söylememesi, yüzüne vurmaması ve evinden kovmaması kadının erkek üzerindeki hakları cümlesindendir.

2. Erkeğin riâyet etmesi gereken kadınlara aid haklardan biri de onun yüzüne vurmaktan kaçınmasıdır.

3. İsyankar kadınların, düzelmeleri için bütün terbiye yolları denen­dikten sonra dövmekten başka çare olmadığı takdirde yüzüne vurmadan hafifçe   dövmek   caizdir. Hanefi ulemasından Kadihan'ın beyânına göre bir erkek karısını şu dört sebepten dolayı dövebilir.

a. Erkek arzu ettiği halde kadının (ev içinde) süslenmekten kaçınması.

b. Hayızlı ve nifaslı olmadığı halde kadının, kocasının cinsel temas arzusunu reddetmesi.

c. Namaz veya guslü terk etmesi (İmam Muhammede göre namazı terkettiği için kadın dövülemez) Aslında guslü terk etmek namazı terk et­mek gibidir.

d. Kocasının izni olmaksızın evden dışarı çıkması.[640]

 

2143. ...Muaviye b. Hayde'den; demiştir ki, (Hz. Peygamber)

Ey Allah'ın Rasûl-ü, kadınlarımıza nerelerinden yaklaşalım ve nerelerine yaklaşmaktan kaçınalım diye sordum da;

"Tarlana istediğin şekilde yaklaş(a bilirsin). Yediğin zaman ona da yedir kendine elbise aldığın zaman ona da al. Kendisim çirkinlik­le nitelendirme ve dövme!"

Ebu Dâvûd dedi ki: Şu'be (b. Haccac bu hadisi); "yediğin zaman ona dayedirirsin (kendine) elbise aldığın zaman (ona da) alırsın" (şek­linde muzâri sîgasıyla) rivayet etti.”[641]

 

Açıklama
 

Bu hadis-i şerif dübürüne ilişmemek şartıyla kadının tarla durumunda olan fercine önden veya arkasından yaklaşmanın caiz olduğunu ifade, etmektedir. Bir önceki hadisin şerhinde bu hadis-i şerif hakkında gerekli açıklama yapıldığından burada tekrara lü­zum görmüyoruz. Ancak bir önceki hadis-i şerifte olmayıp da bu hadis-i şerifte bulunan "bir kimsenin, dübürüne ilişmeksizin karısının fercine önün­den yada arkasından yaklaşması" meselesi üzerinde durmak istiyoruz. Bilindiği gibi metinde geçen, cümlesindeki "Ennâ" ke­limesi "neresi" ve "nasıl" mânâlarına gelen müşterek bir kelimedir. Hadis-i şeriflerde ve âyet-i kerimelerde bulunan bazı karineler bu kelimenin "neresi" mânâsında değilde, "nasıl" manasında kullanıldığına delâlet etmektedir. Nitekim bu hadis-i şerifte bulunan kelimesi de "enna" kelimesi­nin "nasıl" manasında kullanılmış olduğunu ve bu hadis-i şerifin "dübü­rüne ilişmeden istediğin şekilde karına yaklaşabilirsin" anlamına geldiğine delalet etmektedir. Çünkü tarla kendisine tohum ekilen bir yer olduğuna göre hadiste geçen tarla kelimesinden maksadın kadının ferci olduğunda şüphe yoktur.

Ehli sünnet ulemasının bu mevzudaki görüşünü imam Nevevi şöyle dile getiriyor: "Sözlerine itimad edilen ulema, kadına gerek temiz gerekse hayızlı halinde dübüründen cima etmenin haram olduğunda ittifak etmiş­lerdir. Delilleri ise, "karısıyla dübüründen cima eden melundur"[642] gibi meşhur hadislerdir. Ulemamız her halükarda gerek insan ve gerekse hay­van dübürüne cima etmenin haram olduğunu söylemişlerdir. Gerçekten sahabe ve tabiinin büyük çoğunluğu da bunun haram olduğunu söylemiş­lerdir. Bu görüşte olanlar arasında sahabeden Ali b. Ebi Tâlib Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Mesûd, Abdullah b. Amr, Câbir b. Abdillah, Ebu-d-Derda, Ebu Hüreyre, Ali b. Ebî Tâlib ve Ümmü Seleme (r.anha) ile tabiinden Said b. el-Müseyyeb, Mücâhid, İbrahim en-Nehaî, Ebu Seleme b. Abdurrahman ve Atâ b. Ebî Rebâh'ı; Mezheb imamlarından da Süfyân es-Sevri ile İmam Ebu Hanife, imam Ebî Yusuf, imam Muhammed, imam Ahmed, İshak ve Şafiî'yi sayabiliriz. Sözü geçen bu zevat birçok hadisleri delil getirerek bu mevzudaki görüşlerinin doğruluğunu isbat etmişlerdir. Nitekim Tahâvi ile Taberânî'nin sahih isnadla tahriç ettikleri "Allah haki­kati beyandan istihya etmez. Kadınlara dübürlerinden cima etmeyiniz."[643] mealindeki İbn Hüzeyme hadisi ile Tahavi, Tayalisi ve Beyhakînin Sahih bir isnatla tahriç ettikleri "kadınlarla dübürlerinden cim ada bulunmak küçük livatadır"[644] mealindeki Amr b. Şuayb hadisi, yine Tahavi ile ibn Ebi Şeybe, İbn Mace ve imam Ahmed'in tahriç ettikleri "karısına dübürlerin­den cimada bulunan kimseye Allah (azze ve celle) bakmaz"[645] anlamın­daki hadis-i şerif de bu görüşü desteklemektedir. Bu konuyu 2162 numa­ralı hadisin şerhinde gene ele alacağız inşallahû teâlâ.[646]

 

2144. ...Muaviye el-kuşeyri'den; demiştir ki: Rasûlullah (s.a.)'ın yanına varıp;

Hanımlarımız hakkında ne dersiniz? diye sordum da;

"Yediklerinizden onlara da yediriniz, giydiklerinizden onlara da giydiriniz, onları döğmeyiniz ve kötülemeyiniz" buyurdu.[647]

 

Açıklama
 

Bu hadis-i  şerif de 2142 no'lu hadis-i  şerif gibi  kadının kocası üzerindeki haklarını ifade etmekte ve bir kisenin karısına karşı en başta gelen görevlerinin "yediğinden yedirmesi, giydiğinden giydirmesi, onu dövmemesi ve kötülememesi" olduğunu dört maddede açıklamaktadır.[648]

 

Bazı Hükümler
 

1. Bir erkek, malî imkanları ölçüsünde karısına yediğinden yedirmek, giydiğinden de giydirmek­le mükelleftir. Kadının kocası üzerindeki hakları cümlesinden olan bu hu­sus kitap, sünnet ve icma' ile sabittir. Kitaptan delili; "Eli geniş olan, genişliğine göre nafaka versin. Rızkı kısılmış bulunan da Allah'ın kendisi­ne verdiğinden versin. Allah bir kişiye ne vermişse ancak onu yükler..."[649] âyet-i kerîmesidir. Sünnetten delili ise, emvzumuzu teşkil eden hadis-i şerif ile Süleyman b. Amr'ın rivayet ettiği şu hadis-i şeriftir;

Babam Amr'ın bana anlattığına göre kendisi veda haccında Rasûlul­lah (s.a.) ile beraber bulunmuş ve Rasûlullah (s.a.) meşhur 'veda hutbesi'-nde Allah'a hamd ve senadan sonra vaaz ve nasihat ederek şöyle buyur­muştur;

"Ey Ashabım! Kadınlarınıza karşı iyi davranmanızı tavsiye ederim. Çünkü onlar, sizin yanınızda (sizlere bağlılık bakımından) esirler (gibidir­ler. Şu (malum cinsel ilişkilerden başka onların hiçbir şeyine mâlik değil­siniz. Ancak çirkinliği apaçık olan bir suç işlemeleri müstesna. O zaman onların yataklarım terk ediniz ve eziyet verici olmayan şekilde onları dö­vünüz. Eğer bundan sonra size itaat ederlerse, onların üstüne varmak için bir bahane aramayın. Kuşkusuz karılarınız üstünde sizin hakkınız ve sizin üzerinizde de onların hakkı vardır.

Kadınlarınız üstünde sizin hakkınız, sevmediğiniz kimseleri evinize ayak bastırmamaları ve hoşlanmadığınız hiçbir kimsenin evinize girmesine izin vermemeleridir. Şunu iyi biliniz ki sizin üzerinizde onların hakkı, giyimle­rinde ve yemelerinde kendilerine iyi muamele etmenizdir."[650]

Ayrıca baliğ olmuş bir kocanın, kendisine isyan etmediği sürece, karı­sının geçimini temin etmekle mükellef olduğunda ulemâ ittifak etmiştir. Çünkü kadın evde onun hizmetiyle meşgul ve mükelleftir. Binâenaleyh kadının bu görevi, onu ihtiyaçlarını temin etmek Üzere dışarı çıkmaktan alıkoyduğundan, onun yiyecek, içecek, giyecek ve mesken ihtiyaçlarını te­min etme görevi kocasına yüklenmiştir. Her iki görevi birden kadına yük­lemek onu gücünün üstünde bir görevle mükellef tutmak olur ki, Allah teâlâ hiçbir kimseye gücünün üstünde bir şey teklif etmez.[651]

Hanefî ulemâsına göre koca bu görevini yerine getirirken mâli imkan­ları ölçüsünde hareket eder. içinde bulunduğu şartlara ve imkanlara göre, dinî ölçüler içerisinde bu görevini yerine getirir. Delilleri ise, "Eli geniş olan genişliğine göre nafaka versin. Rızkı kısılmış bulunan da Allah'ın kendisine verdiğinden versin. Allah bir kişiye ne vermişse ancak onu yük­ler."[652] âyet-i kerîmesidir.

Mâlikî ulemâsına göre ise, kadının günlük nafakası, erkeğin mâlî du­rumuna ve kadının hâline göre tesbit edilir. Eğer erkek zengin karısı da fakir olursa, o karısının nafakasını fakir kadınların nafakasından daha üstün seviyede temin etmesi gerekir. Erkek fakir olursa o zaman nafakayı yine karısının zengin veya fakir olmasına göre uygun olan ölçüler içerisin­de temin eder.

Binâenaleyh zengin bir erkeğin fakir olan karısına zengin olan bir kadının nafakası seviyesinde bir nafaka temin etmekle mükellef olmadığı gibi, fakir olan bir erkek de zengin olan karısına fakir bir kadın nafakası seviyesinde bir nafaka vermekle yetinemez. Yani fakir olan erkek zengin olan karışına, içinde bulunduklar şehrin âdetine ve kendi mâli gücüne gö­re fakir kadınların nafakasının üstünde bir nafaka temin etmekle mükel­leftir. Meselâ darı ekmeği yenen bir köyde kadın için buğday ekmeği te­min etmek gerekmediği gibi, buğday ekmeği yemek âdet olmayan bir köy­de de buğday ekmeği temin etmek gerekmez. Giyecek ve mesken teminin­de de hüküm böyledir.

Şafiî ulemâsına göre ise kadının nafakası erkeğin durumuna göre müdd hesabıyla[653] tesbit edilir. Şöyle ki; Zengin olan bir koca karısına her gün için iki müddlük bir nafaka öderken, fakir olan bir koca bir müdd, orta halli olan bir koca ise her gün için bir buçuk müddlük nafaka ödemekle mükelleftir. Ancak bu, şâfiîlerin nafakayı bu şekilde takdir etmelerinin kitap veya sünnetten bir delîii olmadığı gibi, bu takdir şu hadis-i şerife de aykırıdır; "Ebû Süfyan'ın karısı Hînd bint Utbe, Rasûlullah (s.a.)'in yanına girerek "Yâ Rasûlullah, gerçekten Ebû Süfyan cimri bir adamdır. Bana, kendime ve oğullanma yetecek kadar nafaka vermiyor. Meğer ki onun haberi olmadan malından almış olayım. Acaba bunda bana bir gü­nah var mıdır?" dedi. Bunun üzerine Rasülallah (s.a.) "onun malından iyilikle sana ve oğullarına yetecek kadar al" buyurdular."[654]

Şafiî ulemasından imâm Nevevî de bu- mevzûdaki görüşlerini şöyle ifade ediyor: "Bu hadiste.nafaka tesbitinin müdd hesabıyla değil, kifayet esasına göre yapılması gerektiği ifade edilmektedir.

Bizim Şafiî ulemâsına göre ise, yakın akrabaların nafakası kifayet esâsına göre, zevcelerin nafakası müdd hesabıyla tesbit edilir."

Ahmed b. Han bel1 c göre ise, zevcenin nafakası kadınla erkeğin her ikisinin de durumu nazar-ı itibâra alınarak tesbit edilir. Şöyle ki: Eğer her ikisi de zengin iseler erkeğin her gün için karısına zengin bir kadının nafaka ihtiyacı kadar bir nafaka temin etmesi gerekir. Eğer her ikisi de fakir iseler, fakir bir kadına ödenmesi gereken nafaka kadar b"ir nafaka ödemesi gerekir. Her ikisinin de orta halli olmaları halinde ise, erkeğin zevcesine orta halli bir kadının nafakası kadar nafaka temin etmesi gere­kir. Birinin zengin diğerinin fakir olması halinde ise,, erkek her gün için orta halli bir kadının günlük nafaka ihtiyacı kadar bir nafalca temin et­mekle mükelleftir. Hanefî ulemasından el-Hassâf da bu görüşü tercih et­miştir.

Bu mevzuda mevcut deliller Hanefî ulemâsıyla İmâm Mâlik'in görü­şünü te'yid etmektedir.

2. Bir kimsenin, hanımının yüzüne tokat atması caiz değildir. Çünkü bütün duyu organları başta olduğu için yüze vurmakla bunların hayatiyeti ve hassasiyeti kısmen veya tamamen kaybolabileceği gibi bütün vücûdun ve sinir sisteminin en önemli merkezi olan beynin de zarar görmesi müm­kündür.

3. isyankâr ve sadist ruhlu bir kadının terbiyesi için bütün yollar de­nendikten sonra, yüzüne vurmamak şartıyla, döğülmesi caizdir. Bir numara sonra gelecek olan hadis-i şerifte bu mevzuya tekrar döneceğiz.

4. Erkeğin, kadına karşı onun yaptığı işleri veya vücudunu kötüleyici sözler sarf etmesi caiz değildir. Çünkü Peygamber Efendimiz

"Sizin en hayırlınız, ailesine en hayırlı olanımzdır. Sizin ailesine karşı en hayırlı olamnımz da benim."[655]

"Müminlerin iman bakımından en kâmili, ahlakça en güzel olanları­dır. Ve sizin en hayırlınız hanımlarına en iyi davranamzdır."[656] buyur­muştur.

5. Eğer erkeğin kadını yalnız bırakmasını gerektiren bir durum ortaya çıkacak olursa, onu odasını yahut yatağını ayırmak suretiyle sadece ev. içerisinde belli bir süre yalnız bırakması caizdir. Ama onu evden kovarak yalnızlığa terketmesi doğru değildir.[657]

[636] İbn Mâce, nikah 3; Ahmet b. Hanbel, IV, 447; V, 3.

[637] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 8/275.

[638] en-Nisâ, (4), 34.

[639] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 8/275-276.

[640] el-fetevau'1-Hindiyye, I, 404.

     Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 8/276.

[641] Ahmet b. Hanbel, IV, 447; V, 5.

     Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 8/277.

[642] bk. 2162 no'lu hadis.

[643] Tahavi, Şerh'u meâni'l-âsâr, III, 43.

[644] bk. a.g.e. 44-46.

[645] bk. a.g.e. 44, İbn Mâce, Nikâh 29.

[646] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 8/277-278.

[647] Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, VII, 295.

     Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 8/278-279.

[648] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 8/279.

[649] et-Talak (65), 7.

[650] Tirmizî, redâ’  11; İbn Mtce, Nikâh 3.

[651] bk. el-Bakara (2), 286.

[652] et-Talak (65), 7.

[653] Bir müdd Şafiî ulemasından Nevevi'ye göre 525 gram, Râfiî'ye göre 811 gramdır. Iraklılara göre ise 832 gramdır.

[654] bk. Müslim, akdiye 7.

[655] Ibn Mace, Nikâh, 50.

[656] Tirmizî, redâ 11; el-Fethü'r-Rabbânî, XVI, 236.

[657] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 8/279-282.



Konu Başlığı: Ynt: Kadının Kocası Üzerindeki Hakları
Gönderen: sedanurr üzerinde 24 Nisan 2018, 16:51:45
Esselamünaleyküm Kadının kocası üzerinde kocasının da karışı üzerinde bir takım hakları vardır.. Rabbim bizlere göz aydınlığı eşler nasib eder inşaAllah🌸


Konu Başlığı: Ynt: Kadının Kocası Üzerindeki Hakları
Gönderen: Sevgi. üzerinde 25 Nisan 2018, 02:42:57
Aleyküm Selam. Eşlerin birbirleri üzerinde bazı hakları vardır. Rabbim bizleri bu haklara dikkat edenlerden eylesin inşaAllah