๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Süneni Ebu Davud => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 21 Şubat 2012, 11:49:42



Konu Başlığı: İzin İsteneceğinde Kaç Defa Selam Verilir?
Gönderen: Zehibe üzerinde 21 Şubat 2012, 11:49:42


127-128. (Başkasının Evine Girmek İçin) İzin İsteneceğinde (Ev Sahibine) Kaç Defa Selam Verilir?

 

5180... Ebû Said el-Hudrî'den demiştir ki:

Ensar'ın meclislerinden bir mecliste oturuyordum. Hz. Ebu Musa, korkmuş bir halde (yanımıza) çıkageldi. Kendisine:

Seni korkutan şey nedir? dedik. O:

Ömer, yanına varmam için bana emir vermişti. Ben de (kapısının) ya­nma varıp (içeri girmek için) üç defa izin istedim, (fakat) bana izin veril­medi. Ben de geri döndüm. (Bir de baktım Ömer hemen arkamdan yetiş­ti ve bana):

Yanıma (girip) gelmene engel olan nedir? dedi. Ben de:

Ben geldim. (İçeri girebilmem için) üç defa izin istedim. (Fakat) izin verilmedi. Rasûlullah (s.a.) de: "Sizin biriniz (içeri girmek için) üç defa izin ister de kendisine izin verilmezse geri dönsün" diye buyurmuştu, dedim. (Bunun üzerine Hz. Ömer):

Buna dair mutlaka bir delil getirmelisin! dedi. (Ravi Ebu Said sözle­rine şöyle devam etti:) Bunun üzerine (orda bulunan ben) Ebu Said (Hz, Ebu Musa'ya):

Seninle (buradan) kavmin en küçüğünden başkası kalkmaz diye ce­vap verdi(m) ve (ben) Ebu Said onunla beraber kalktı(m) ve o hadis(in doğruluğu) hakkında şahitlik etti(m).[41]

 

5181... Hz. Ebu Musa (el-Eşârî, yani Abdullah b. Kays)'dan (rivayet edildiğine göre) kendisi (birgün) Hz. Ömer'in (kapısının) yanma varmış (birincisinde): "Ebu Musa izin istiyor" (ikincisinde): "el Eş'arî izin isti­yor" (üçüncüsünde): "Abdullah b. Kays izizn istiyor" diyerek (içeri gir­mek için) izin istemiş de kendisine izin verilmemiş. Bunun üzerine geri dönmüş. Hemen arkasından Hz. Ömer ona (geri gelmesi için haber) gön­dermiş (de tekrar Hz. Ömer'in huzuruna gelmiş. Bunun üzerine Hz. Ömer, O'na): "Seni geri çeviren sebep nedir?" diye sormuş O da:

Rasûlullah (s.a.): "Biriniz üç defa izin ister de izin verilirse (içeri girsin), yoksa dönüp gitsin" buyurdu (da onun için dönüp gitmiştim) di­ye cevap vermiş, (Hz. Ömer de):

Bunun hakkında bana bir delil getir" demiş, bunun üzerine (Hz. Ebu Musa) hemen gitmiş ve (bir süre) sonra (yanında (Hz. Übeyy b. Ka'b ile birlik) dönmüş.

İşte Übeyy! (Söz konusu hadis hakkında şahitlik edecek) demiş. Hz. Ubey de:

Ey Ömer, Rasûlullah (s.a.)'ın sahabileri üzerinde bir işkence olma; demiş.

Ömer de:

Rasûlullah (s.a.)'ın ashabı üzerinde bir işkence olmayacağım, de­miş.[42]

 

Açıklama
 

İmam Nevevî'ye göre Hz. Ebu Said el-Hudrî, Ebu Musa'ya karşı söylediği: "Seninle buradan (bu ha­dise şahitlik etmek için) kavmin en küçüğünden başkası kalkmaz" sözüy­le Hz. Ömer'in Hz. Ebu Musa'ya karşı takındığı sert tavrı reddetmek is­temiştir. Çünkü Hz. Ebû Said el-Hudrî'nin meclisin yaşça en küçüğü ola­rak Hz. Ömer'in huzuruna varıp Hz. Ebu Musa lehine şahitlik etmesi:

Ey Ömer! Hz. Ebu Musa'nın söylediği bu söz meşhur bir hadistir. Bunu büyüklerimiz bildiği gibi, küçüklerimiz bile bilir. Bunun hadis ol­duğuna şahitlik etmek için büyüklerimizin bu işe kalkışmasına gerek yok­tur. Bunu bu cemaatin en küçüğü olan ben bile yapabilirim, demek anla­mına gelir.

Aslında Hz. Ömer 'in Hz. Ebu Musa'ya karşı bu kadar sert ve titiz dav­ranması onun yalan söylemesine ihtimal verdiği için olmadığı gibi habe­ri vahidi kabul etmediği için de değildir.

Hz. Ömer, Hz. Ebu Musa'ya .karşı takındığı bu tavırla rastgele, şahit­siz hadis rivayet etme çığırın açılmasına, yalancı ve münafıkların da bu­nu meslek haline getirmelerini imkân vermemek, bu yolun açılmasını önlemek istemiştir.

Nitekim Hz. Ubeyy:

Ey Ömer Rasûlullah (s.a.)'ın sahabilerine bir işkence olma, dediği vakit, Hz. Ömer'in:

Subhanallah, ben bir söz işittim, sadece onun aslı olup olmadığını an­lamak istedim,[43] diye cevap vermesi de bunu gösterir.

İmam Nevevî diyor ki "Ulema izin istemenin meşru olduğunda icma etmişlerdir. Bu hususta, Kur'an, Sünnet ve icma-i ümmetten birçok delil­ler vardır. Bu işin sünnet vechi, selam verip en çok üç defa izin istemek­tir. Nitekim bu cihet, Kur'an-i Kerimde tasrih buyurulmuştur. Ulema se­lamın mı önce verileceği, yoksa izinin mi önce isteneceği hususunda ihti­lâf etmiştir. Sünnetin ifade ettiği muhakkik ulemanın da kail olduğu sahih kavle göre, evvelâ selam verilir, sonra "gireyim mi?" diye izin istenir. Üçüncü bir kavle göre -ki bü kavil ulemamızdan Marûdî'nin mezhebidir. İzin isteyen kimse içeriye girmezden önce ev sahibini görürse, evvelâ se­lâm verir. Aksi takdirde evvelâ izin ister, selamın önce verileceği husu­sunda Peygamber (s.a.)'den iki sahih hadis rivayet olunmuştur.

Üç defa izin ister de kendisine izin verilmez ve hane sahibinin işitme­diğini zannederse bu hususta üç mezheb vardır: Bunların en meşhur ola­nına göre, oradan dönüp gider, izin istemeyi tekrarlamaz. İkinci kavle gö­re izin istemeye devam eder, üçüncü kavle göre izin kelimesiyle söze baş­lamışsa onu (bir daha) tekrarlamaz. Başka bir sözle izin istemişse tekrar­lar. Bu hususta en açık delille amel etmek isteyenin hücceti Rasûlullah (s.a.)'ın bu hadiste bildirilen: "Kendisine izin verilmezse geri dönsün" sözüdür.

Bu rivayetler kapıya gelen bir müslümanın sadece selam vermekle ye­tinmeyip kendisini ev sahibine bildirmesininin lüzumuna, ashab-ı kiramın hak uğrunda kimseden korkmadıklarına bir delildir.[44]

Her ne kadar (5180) nolu hadis-i şerifte, Hz. Ömer'e karşı Ebu Musa hadisi hakkında şahitlik eden kimsenin Hz. Ebu Said olduğunu ifade edi­lirken (5181) numaralı hadiste o kimsenin Hz. Übeyy b. Ka'b olduğu ifa­de ediliyorsa da bu durum iki hadis arasında bir uyuşmazlık olduğunu göstermez. Çünkü bu hadisin sıhhatine önce Hz. Ebu Said şahitlik etmiş, sonra da Hz. Übeyy şahitlik etmiş olabilir.[45]

 

Bazı  Hükümler
 

1. Başkasının evine girmek için izin istemek arz kılınmıştır.

2. İzinden önce selam verilir.

3. Selâm üçe kadar tekrarlanabilir.

4. Sedd-i Zerayi (kötülüğe giden yolları kapamak) İslamiyyette önem­li bir esastır.

5. İlk anda bu hadisten hareketle; haber-i vahid delil olamaz. Çünkü bu hadisi rivayet eden bir kişidir. O da yanılmış olabilir diye bir hükme varılabilirse de Hafız İbn Hacer'in açıklamasına göre bazı ilim adamları bu hadis-i şeriflerin zahirine sarılarak "haber-i vahitin delil olamayacağını" söylemişlerse de aslında bu hadis-i şeriflerde Hz. Ömer'in haberi vahidi reddettiğine ve dolayısıyla haber-i vahidin delil olamayacağına dair bir ifade veya delalet yoktur. Çünkü Hz. Ebu Musa'nın hadisini aynı şekilde Hz. Ebu Said'in rivayet etmesi onu haber-i vahidlikten çıkarıp tevatür de­recesine çıkaramaz."

Buna Hz. Ubeyy'in de şehadet etmesiyle bu haberin mütevatir olduğu anlaşılmıştır da Hz. Ömer ondan sonra bunu hüccet olarak kabul etmiş­tir." diye de itiraz edilemez. Çünkü Hz. Ömer bu hadisin sahihliğini ka­bul etmek için Hz. Ebu Said el-Hudri'nin şahitliğiyle yetinmişti. Hz. Ubeyy sonradan ve kendiliğinden bir şahidlik daha yaptı.

Ayrıca buraya kadar olan açıklamalarımızdan da anlaşılacağı üzere Hz. Ebû Musa'dan bu hadisin sıhhatine dair ısrarlı bir şekilde şahid getir­mesini istemesi, Hz. Ebu Musa'ya veya onun rivayet ettiği bu hadise gü­vensizliğinden değil, münafıkların ve yalancıların açacakları rastgele ha­disi rivayet etme çığırını kapamak içindir. Hz. Ömer'in hayatı boyunca haber-i ahadla amel etmiş olması da bunu gösterir.[46]

 

5182... Ubeyd b. Umeyr'den (rivayet edildiğine göre Hz. Ebu Musa (el-Eş'ârî) Hz. Ömer'den (yanına girmek için) izin istemiş; (Ubeyd bu ri­vayetine devam ederek) şu (bir önceki hadiste anlatılan) olayı (naklettti ve) bu rivayetinde (şunları da) söyledi:

Sonra (Hz. Ebu Musa) Hz. Ebu Said'le birlikte (Hz. Ömer'in huzuru­na) gitti ve hadis(in sıhhati) hakkında şahitlik etti. Bunun üzerine (Hz. Ömer, Hz. Ebu Musa'ya): "Demek Resul~i Ekrem'in emrinden olan bu (hadis) bana gizli kalmış. Beni (bunu öğrenmekten) pazarlarda (yaptığım) alışverişler alıkoydu. Fakat sen (bundan sonra benim yanıma girmek is­tediğin zaman) istediğin kadar selam ver. (Ama şahsımla ilgili olan bu meselede benden izin almana lüzum görmediğimden) izin istemezsin" de­di.[47]

 

5183... (Şu (bir önceki hadiste anlatılan) olay Hz. Ebu Musa el-Eş'ârî1-den bir de (oğlu) Ebu Bürde b. Ebi Musa kanalıyla (rivayet edilmiştir. Bu rivayete göre râvi Ebu Bürde şöyle) demiştir:

Bunun üzerine Hz. Ömer, (babam) Hz. Ebu Musa'ya şöyle dedi:

Şunu iyi bil ki, ben seni (bu hadisten dolayı) suçlamadım, Fakat Rasûlullah (s.a.)'dan hadis (nakletmek) çetin (bir iş)dir (de onun için üzerin­de böyle titizlikle durmak lüzumunu hissettim).[48]

 

5184... Rabi b. Ebi Abdirrahman ile onların bu konuda (bilgisi olan) birçok ilim adamlarından (rivayet edildiğine göre) Hz. Ömer, Hz. Ebu Musa'ya şöyle demiştir:

Şunu iyi bil ki ben (bu hadisten dolayı) Seni suçlamadım. Fakat hal­kın Rasûlullah (s.a) hakkında hadis uyduracağından endişe ettim.[49]

 

Açıklama
 

Bu hadis-i şerifler, Hz. Ömer'in haber-i vahidle  amel  edilemeyeceği  görüşünde  olduğunu  iddia edenlerin aleyhine bir delildir. Çünkü bu hadis-i şerifler Hz. Ömer'in Ebu Musa el-Eş'ârî'nin rivayet ettiği (5180) ve (5181) nolu hadisleri kabul et­meyiş sebeplerinin ahad yolla rivayet edilmesi olmayıp, kötü niyetli kim­selerin şahidsiz olarak hadis rivayet etme çığırını açarak bu yolla İslama zarar vermeye çalışacaklarından endişe etmesi olduğunu ifade etmektedir.[50]

 

Bazı  Hükümler
 

1. Haber-i vahid (ahadla) amel etmek caiz  olmakla beraber, ahad yolla gelen hadisler üzerinde titizlik göstermek, İslam anlayışının gerektirdiği bir vecibedir.

2. Sedd-i zerayi' (kötülüğe giden yollan kapamak) kötülüğün derecesi nisbetinde önemli bir görevdir.

3. Büyük ilim adamlarının ve sahabilerin bile bir hadis-i şerifi işitme­miş veya öğrenmemiş olması mümkündür.

4. Bir kimsenin bir âlime tabi olurken onun bütün hadisleri bildiğine inanarak tabi olması ve körükörüne onu taklid etmesi caiz değildir.

5. Hadis rivayet etmek, çok dikkat isteyen bir iştir. Bu bakımdan hadis rivayet eden kimseden sened istemek, kendisini itham etmek anlamına gelmez.

6. Selam verildiği halde karşılık alınamadığı zaman, selam üç kereye kadar tekrarlanabilir.[51]

 

5185... Kays b. Sa'd (b. Ubade)'den demiştir ki:

(Birgün) Rasûlullah (s.a.) bizi ziyaret için evimize gelmişti:

Esselamü aleyküm ve rahmetullah, dedi (Babam) Sa'd de: Bu se­lamı sesini yükseltmeden hafifçe aldı. Bunun üzerine ben: "Rasûlullah (s.a.)'e (evimize girmesi için) izin vermiyor musun? dedim.

Sen O'nu bırak (biz selamı aldığımızı böyle hissettirmesek) bize se­lamı çoğaltır (biz de o selamlarla bereket buluruz), dedi. Hemen arkasın­dan Rasûlullah (s.a.) (ikinci defa olarak):

Esselamü aleyküm ve Rahmetullah, dedi (Babam) Sa'd (bu selamı da yine) alçak sesle aldı.

Sonra Rasûlullah (s.a.) (üçüncü defa olarak) "Esselamü aleyküm ve rahmetullah" dedi. Sonra da dönüp gitti ve (babam) Sa'd de arkasından varıp:

Ey Allah'ın Resulü! Ben senin selâmını işitiyordum, bize selâmı ço­ğaltman için (selâmını işittiğimi belli etmemeğe çalışarak) onu hafif bir sesle alıyordum, dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.) onunla dönüp gel­di. (Babam) Sa'd de (Onun yıkanmasını temin etmek maksadıyla) O'nun için su ve sabun (getirilmesini) emretti. (Bunlar derhal getirildi ve Hz. Peygamber de bunlarla) yıkandı. Sonra (babam) kendisine zâferanla veya alçehre ile boyanmış bir peştemal getirdi. (Hz, Peygamber de) ona sarın­dı. Sonra ellerini kaldırıp:

"Allahümme c'al salavâtike ve rahmeteke alâ âl-i Sa'd ibn Ubade! (Ey Allah, Sa'd b. Ubade ailesinin makamlarını yükselt ve onlara rahmet et!" diye dua etti. Sonra biraz yemek yeyip de ayrılmak isteyin­ce (babam) Sa'd kendisine üzeri kadife (palan) ile donatılmış bir merkep yaklaştırdı. Rasûlullah (s.a.) de ona bindi, (babam) Sa'd (bana): "Ey Kays! (evine kadar) Rasûlullah (s.a.)'e arkadaş ol" dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.)'de bana: "Sen de bin!" buyurdu.

Ben de (Rasûlullah'ı rahatsız etmemek için) kabul etmedim. (Rasûlul­lah (s.a.):

Ya binersin yahutta (evine) dönersin, (benimle yaya olarak gelip de yorulma) dedi. Bunun üzerine (evime) dönüp gittim.

Hişam Ebu Mervân (bu hadisi) "Muhammed b. Abdurrahman b. Sa'd b. Zürare'den (şeklinde muan'an olarak rivayet etti.

Ebu Davüd dedi ki: Ömer b, Abdih Vâhid ile İbn Semaa da bu hadisi Kays b. Şadın ismini söylemeden Evzaî'den mürsel olarak rivayet etti­ler.[52]

 

Açıklama
 

Metinde geçen "g.s.l" kelimesi eğer gayın harının  fethasıyla "gasl" şeklinde okunursa "kendisiyle gusl edilecek su" anla­mına gelir fakat gayn harfinin kesresiyle "gisl" şeklinde okunursa, "gusul esnasında kullanılan ve temizliğin daha iyi yapılmasını sağlayan sabun, hatmi gibi maddeler" anlamına gelir.

Aslında zaferan kokusu sürünmek, yasaklandığı halde Hz. Peygambe­rin zâferanla boyanmış bir peştemala sarınması, iki şekilde yorumlanabi­lir.

a. Peştemaldan zaferemn kokusu çıkmış olduğu ve onda bu kokudan eser kalmadığı için bürünmüş olabilir.

b. Bu olay zâferan sürünmenin yasaklanmasından önce vukua gelmiş olabilir.

Aslında hayvanlara güçlerinin yetmediği bir yükü yüklemek caiz ol­madığı halde Hz. Peygamberin, hayvanın arkasına Hz. Kays'ı da bindir­meye kalkması, hayvanın ikisini de taşıyabilecek güçte olmasındandır. Hem de Hz. Kays'm o gün çocuk yaşta olduğu için hayvana bir yük teş­kil etmeyeceği içindir.

Hz. Peygamber'in evine girmek için izin istediği Hz. Sa'd b. Ubâde'ye selam verdiği halde onun Hz. Peygamberin selamına daha çok nail olmak ve bu selamlarla bereketlenmek ümidiyle bu selamları sessizce alması ve Hz. Peygamber'in de bu selâmı üç defa tekrarlaması, bir kimsenin selam verdiği kimseden selamına karşılık almaması halinde bu selamı üçe kadar tekrarlayabileceğine ve Peygamber varisi olan ulemanın ve salihlerin selamlarıyla teberrük etmenin önemine, ayrıca bir kimseden evine girmek için üç defa kapısı çalınarak izin istendiği halde cevap verilmediği takdir­de dönüp gitmek icap ettiğine delâlet etmektedir.[53]

 

5186... Hz. Abdullah b. Büşr'den demiştir ki: Rasûlullah (s.a.) birinin kapısına geldiği zaman kapının tam karşısında durmazdı. Fakat sağa ya da sola çekilirdi ve (çıkan ev sahibine oradan): "Esselamü aleyküm, essela­mü aleyküm" derdi. Çünkü o günlerde evlere (in kapıları üzerinde per­deler yoktu.[54]

 

Açıklama
 

İzin istemek üzere varılan bir kapıyı çalarken, kapının biraz gerisinde durmak ve açıldığı zaman içeriyi görmeyecek şekilde kapının sağ ya da sol tarafına çekilmek, kapı açılınca derhal içeriye gözleri uzatmamak, Resulü Zişan efendimizin Sün­neti seniyyelerinden ve terbiye esaslarındandır.

Kapıyı çalmadan önce acaba içeride kimse var mı, anlamında da olsa kapıdan veya pencereden içeriye bakmamak hem yüce Allah'ın "tecessüs etmeyiniz..."[55] âyet-i kerimesine, hem de mevzumuzu teşkil eden hadis-i şerife aykırıdır.

Doğrudan doğruya evin haremine açılan kapıların üzerine, kapı açılın­ca içerisinin görünmesine engel olacak şekilde perde tutmak icap eder. Fakat kapı açılınca içerisinin görünmesine engel teşkil edenicek bölme varsa o zaman buna luzüm olmadığı gibi, izin istemeye gelen kimsenin kapının sağına veya soluna çekilmesinde de lüzum yoktur. Bununla bera ber, sağa ya da sola çekilmek sünnete daha uygundur.[56]

 

[41] Buharî, istizan 12; Müslim, edeb 33; Tirmizî, istizan 3; Muvatta istizan 2-3, Ahmed b. Hanbel, III, 2, 19.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/468-469.

[42] Müslim, edeb 34.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/469-470.

[43] Müslim, adab 37.

[44] A. Davudoğlu, Sahih-i Müslim Terceme ve Şerhi, IX, 555.

[45] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/470-471.

[46] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/471-472.

[47] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/472-473.

[48] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/473.

[49] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/473.

[50] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/474.

[51] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/474.

[52] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/474-476.

[53] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/476-477.

[54] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/477.

[55] Hucurat (49), 12.

[56] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/477-478.