๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Süneni Ebu Davud => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 23 Ocak 2012, 15:46:22



Konu Başlığı: İsrail Oğullarından Hikâyeler Rivayet Etmenin Hükmü
Gönderen: Zehibe üzerinde 23 Ocak 2012, 15:46:22
11. İsrail Oğullarından Hikâyeler Rivayet Etmenin Hükmü

 

3662... Ebû Hureyre (r.a)'den rivayet olunduğuna göre Rasûiul-lah (s.a) şöyle buyurmuştur:

“İsrail oğullarından (geçmiş devirlere ait haberler) rivayet et­menizde bir sakınca yoktur."[55]

 

Açıklama
 

Hz. Peygamber, İslâmî esasların iyice kavranamayıp gönüllere lâyıkıyle yerleşemediği İslâmın ilk yıllarında, karışıklıklara sebep olacağı endişesiyle İsrail oğullarından bir takım kıssaların dinlen­mesini yasaklamıştı.

Fakat İslâmiyetin yavaş yavaş tamamlanıp kemale ermesi ve gönüllere iyice yerleşmesi ile bu gibi tehlikeler ortadan kalkınca bu yasağı kaldırdı. On­lardan rivayet yoluyla o devre gelebilen olaylardan senetleri itibarıyla doğru olmadıkları anlaşılan haberleri, yanlışlıklarını bilerek ve doğru olduklarına inanmayarak rivayet etmekte ve dinlemekte bir sakınca olmadığını bildirdi. Çünkü artık sahabe-i kiram (r.a) hazretleri İsrail oğullarının kendi ki­taplarını tahrif ettiklerini iyice öğrenmişler, kendilerine erişen bir İsrail kıs­sasının aslı olup olmadığını rahatça kavrayacak bir seviyeye gelmişlerdi. Bu haberlerden İslâm'a uygun olanlarını kabul ediyorlar, uygun olmayanlarını da reddedebiliyorlardı. Bu bakımdan Hz. Peygamber'in, İsrail oğullarından kıssa rivayet edilmesine izin vermekle, onların asılsız hikâyelerinin kabul edil­mesine izin verdiği söylenemez.

Nitekim bu mevzuda Hattâbî şöyle diyor:

"Hz. Peygamber'in buna izin vermesi, onların asılsız haberlerinin doğ­ru gibi anlatılmasını mubah kılma anlamına gelmez. Ancak bu ruhsatın ma­nası, tarihin aydınlatamadığı İsrail oğullarının tarihiyle ilgili hâdiseleri im­kânların elverdiği nisbette nakledilebileceğini gösterir. Çünkü bunların aslı­nı rivayet etmenin her zaman mümkün olmadığı, dolayısıyla onların bu an­layışla nakledilmesinde bir sakınca bulunmadığı anlamına gelir.

Ayrıca bu hadis sened zincirine riayet etmeden Hz. Peygamber'den ha­dis rivayet etmenin caiz olmadığına da delâlet etmektedir.

Metinde geçen, "sıkıntı ve sakınca yoktur" sözünün buradaki manası hakkında değişik görüşler ileri sürülmüştür. Bunlardan bazıları şöyledir:

1- Onlardan duyacağınız bazı garip şeyler sizin gönlünüze ve kalbinize

bir sıkıntı vermez.

2- Onlardan duyacağınız haberleri nakletmemenizde bir sakınca yok tur. Bu görüş, "rivayet ediniz" emrinin farziyyet ifade etmediğini göster mek için söylenmiştir.

3- Onlardan doğru haberler nakletmenizde bir sakınca yoktur. Faka

asılsız haberler nakletmeyiniz.

İmam Mâlik'e ait olan bu görüşü İbn Hacer el-Feth isimli eserinde nakletmiştir.

Hanefî ulemasından İbn Âbidin de bu görüştedir. Bu mevzuya daha önce 3644 numaralı hadisin şerhinde de temas etmiştik.[56]

 

3663... Abdullah b. Arar' 'an şöyle dediği rivayet olunmuştur:

Allah'ın Peygamberize sabaha kadar İsrail oğulları (nın kıssaları)nı anlatırdı. Namazın büyüğü (olan sabah namazının yahutta teheccüd namazının vakti gire)ne kadar (bu sohbetten) kalkmazdı.[57]

 

Açıklama
 

Bir önceki hadis-i şerifin şerhinde de açıkladığımız gibi tari­hin aydınlatamadığı karanlık dönemlere ait İsrail oğullarıyla ilgili kısasların hepsinin aslım tesbit etmek mümkün değildir.

Bu kıssaların pek çoğu asılsız olduğu gibi içlerinde doğru olan ibretli kıssalar da vardır. Binaenaleyh prensip olarak bunların İslâmiyete uygun olan­ları, doğru olduğu için alınır, İslâmiyete uygun olmayanları da atılır.

Kuşkusuz Hz. Peygamber bunların doğru ve hikmetli olanlarını ümme­tine anlatmış, onların bu kıssalardan ibret almalarına ve bu sayede kalpleri­nin incelemesine yardımcı olmuştur.

Ancak Rasûl-i Zîşan Efendimizin, yatsıdan sonra hemen yatmak sünnet-i saniyyelerinden idi. Ümmetine de yatsıdan sonra hemen yatmalarını tavsiye ederdi.

Bu bakımdan Hz. Peygamber'in sabah namazına kadar bütün bir gece­yi sohbe ederek geçirdiği düşünülemeyeceğinden, Bezlü'l-Mechûd sahibi, bu hadîsi şöyle açıklamıştır:

"Eğer sohbete teheccüd namazından önce başladıysa teheccüd namazı­nı kihneaya kadar bu sohbete devam ederdi. Bize o zamana kadar İsrail oğul­larından ibretli ve hikmetli kıssalar anlatırdı.

Eğer sohbete teheccüd namazından sonra başlayacak olursa bu sohbet sabah namazına kadar devam ederdi ve bize o zamana kadar İsrail oğulları­na ait hikmetli kıssalar anlatırdı."[58]

[55] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 13/268-269.

[56] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 13/269-270.

[57] Buharî, enbiya 50; Tirmizî, ilim 3.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 13/270.

[58] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 13/270.