๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Süneni Ebu Davud => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 01 Mayıs 2012, 15:42:47



Konu Başlığı: İslâmı Telkin Etmeden Esîri Öldürmenin Hükmü
Gönderen: Zehibe üzerinde 01 Mayıs 2012, 15:42:47
117. İslâm'ı Telkin Etmeden Esîri Öldürmenin Hükmü


 

2683. ...Sâ'd'dan; demiştir ki: Rasûlullah (s.a.), Mekke'nin fethi günü dört erkek iki kadının, dışında (Mekke'de bulunan tüm) halka eman verdi. (Ravi Mus'âb) bunların (hepsinin) isimlerini verdi ve (bu isimler arasında) İbn Ebî Şerhi de zikretti. Sonra hadisi (sonuna ka­dar) rivayet etti. (Ravi Sa'd rivayetine devam ederek) dedi ki:

İbn Ebi Şerh'e gelince o, Osman b. Affân'ın yanında gizlendi. Rasûlullah (s.a.), halkı kendisine beyat (etmeleri) için çağırınca (Os­man b. Affân) onu ta Rasûlullah (s.a.)'in yanına kadar getirdi ve;

"Ey Allah'ın elçisi Abdullah ile de bey'atlaş" dedi. Bunun üze­rine (Hz. Peygamber) başını kaldırıp (Abdullah'a) üç.defa baktı bu bakışların hiç birinde de (Osman r.a)'ın ba(sözü) nü kabule yanaş­madı ancak üçüncü (defa baktık)dan sonra onunla bey'atlastı. Son­ra ashabına dönüp:

"İçinizde Abdullah'ın (benimle) bey'atlaşmasın(ı istemedi­ğimden (dolayı) ellerimi sakındığımı görünce kalkıp da onu öldüre­cek anlayışlı birisi yok muydu?" buyurdu. (Orada bulunanlar da:)

Ey Allah'ın Rasûlü, biz senin içindekini ancak bize gözle işaret edersen (o zaman) anlayabiliriz dediler. (Hz. Peygamber de);

“Bir   peygambere   hain   gözlere   sahip   olmak   yakışmaz.'' buyurdu.[144]

Ebû Dâvûd der ki: Abdullah, Osman*in sütkardeşiydi, Velid b. Ukbe ise Osman Un anne bir kardeşiydi ve Osman ona şarap içtiğin­den dolayı hadd vurmuştu.[145]

 
Açıklama

 

Fahr-i kâinat efendimiz Mekke'ye girince Mekkelilere hitâben yaptığı bir konuşmada;

"Kim Ebû Süfyân'ın evine girerse o, emindir. Kim silahı bırakırsa o da emindir, kim kapısını kaparsa o da emindir." buyurmuş[146] ve isimlerini sa­yarak istisna ettiği kişilerin dışında tüm Mekkelilere emân vermiştir. Hadis ve siyer ulemâsının verdikleri bilgilere göre bu emân'ın dışında kalan kimse­lerden bazıları şunlardır:

1. Abdullah b. Sa'd b. Ebisserh; onu Hz. Osman evinde himaye etmiş­ti. Metinde de açıklandığı gibi daha sonra Hz. Peygamberin huzuruna gelip müslümân oldu.

2. Abdullah b. Hatal; Bunu da Ebu Berze öldürdü.

3. 1krime b. Ebî Cehl: İkrime gemiye binerek kaçtı. Bir ara gemi fırtına­ya tutuldu. Bunun üzerine gemide bulunan bazı kimseler;

Hak dînine ihlasla sarılın çünkü burada ilahlarınızın (putlarınızın) size hiç bir faydası olmaz, deyince îkrime;

Vallahi denizde beni ihlasdan başka bir şey kurtaramazsa burada da kurtaramaz. Allahım sana söz veriyorum, eğer beni bu tehlikeden kurtarır­san Muhammed'e gidip eline yapışacağım. Mutlaka beni affeder, dedi. Ge­miden kurtulunca gidip müslümân oldu.[147]

4. El-Huveyris b. Nakid: Bunu Hz. Ali öldürdü

5. Mekîs b. Subabe: Bunu da müslümanlar çarşıda yakalayıp öldürdü.

6. Hebbar b. Esved; Hz. Peygamberin kızı Zeyneb Medine'ye hicret eder­ken devesini ürküterek bir kayanın üstüne düşmesine ve karnındaki çocuğu­nun düşmesine sebeb olan kimsedir. Bu zat daha sonra müslümân oldu.

7. Ka'b b. Zübeyr: Bu zatta sonradan müslümân oldu.

8. Vahşi b. Harb: Bu da müslümanhkla müşerref oldu.

9. Safvan b.Ümeyye:, Bu zat da Umeyr b.Vehbel Cümehi'ye sığınarak onun delaletiyle Hz. Peygamberin huzuruna geldi ve müslüman oldu.

10. Haris b. Talatıle: Bu herif Hz. Peygamberi hicvederjji. Kendisini Hz. Ali öldürdü.

11. Abdullah b. ez-Zebâri; Bu zat kendisinin öldürüleceğini işitince Necrân'a kaçıp buraya yerleşti. Fakat bir süre sonra kalbine İslam sevgisi düştü. Bunun üzerine Hz. Peygamber'in huzuruna gelip müslüman oldu.

Hz. Peygamberin emân vermediği kadınlar da şunlardı:

1. Ebû Süfyân'ın karısı Hind binti Utbe'dir. Bu kadın Unut savaşın­da Hz. Hamza'nın şehadetinden sonra, karnım yardırıp ciğerlerini çıkart­tırmış, ağzında çiğnemiş, yutamayınca da yere atmış, şehidlerin, burun ve kulaklarını kestirerek halhal ve gerdanlıklar yapmış ve böylece hıncını almıştı.[148]

Hind kocası Ebu Süfyan'a gelerek:

Ben gidip Muhammed'e bey'at etmek istiyorum deyince Ebu Süfyan;

Dün senin bu sözünü yalanlar bir şekilde davrandığını görmüştüm, dedi. Hind de;

Vallahi şu mescidde, bu geceden öncesine kadar Allah'a hakkıyla ibâdet olunduğunu görmedim. Vallahi onlar geceyi namaz kılarak geçiri­yorlar, dedi. Ebu Süfyan da;

Sen yapacağın şeyi muhakkak yaparsın kavminden bir adamı yanına al da bey'at etmeye onunla birlikte git, dedi. Hind tanınmamak için peçe-lenmiş, kılık değiştirmişti.[149]

Babam anam sana feda olsun. Sen bizi ne kadar güzel şeylere davet ettin, diyerek müslüman oldu.[150]

2. Fertena (veya Kureyna); Bu kadın, Fetih günü Mekke'den kaçmış­tı. Sonradan emân diledi. Kendisine eman verilince kılık kıyafet değiştire­rek gelip müslüman oldu.

3. Kureybe (veya erneb); Bu kadın fetih günü yakalanarak öldürüldü. Aslında bu iki kadın tbn Hatal'ın cariyesi idiler, tbn Hatal kafayı çeker, peygamberimizi hicv ve tahkir eden şiirler söyler onları bu cariyelere okuturdu.

Kureyş müşrikleri de İbn Hatal'ın ve bu şarkıcı karıların yanlarına gelirler, içki içerlerdi, İbn Hatal'ın söylediği hicv şiirleri okunurdu.[151]

Her ne kadar mevzumzu teşkil eden hadis-i şerifte bu kendisine eman verilmeyen kimselerin dördü erkek, ikisi kadın olmak üzere altı kişi oldukları rivayet edilmişse de, bu rivayet sözü geçen kişilerin daha fazla olamayacağı anlamına gelmez. Çünkü râvi hatırlayabildiklerini rivayet et­miştir.

Hz. Osman Abdullah b. Ebi Şerh'e eman verdiği halde Hz. Peygam­berin; "İçimizde... onu öldürecek anlayışlı biri yok muydu?" diyerek onun öldürülmesini arzu etmiş olması;"müslümanların-kısas ve diyet açısından-kanları müsâvîdir. Onların en azı veya en aşağı tabakadaki ferdi bile ahd ve emân verme hakkına sahiptir."[152] mealindeki hadis-i şerife aykırı de­ğildir. Çünkü Hz. Osman, ona eman vermeden önce Hz. Peygamber onun öldürülmesini istemiş ve kanını heder etmişti. Bilindiği gibi Hz. Peygam­berin kanını heder ettiği bir kimseye, başka birisi eman veremez. Metinde geçen; "Bir peygambere hain gözlere sahip olmak yakışmaz." sözü, "Bir peygamberin göz ederek konuşması ona yakışmaz." anlamında kullanıl­mıştır. Çünkü göz ederek konuşmak karşısındakileri aldatmaktır. Bu bir peygambere yakışmaz.[153]

 
Bazı Hükümler

 

1. Mekke-i Mükerreme'nin evlerini satmak ve kiraya vermek caizdir. Hanefılerle Şafiler ve bazı ule­ma bu görüştedir.

Çünkü bu hadiste Ebu Süfyân'ın ikâmet ettiği ev, Ebu Süfyân'a izafe edilmiştir. Bilindiği gibi bir insana izafe edilen bir şeyin o insanın mülkü olması kaidedendir. Bilindiği gibi bir insan mülkünde meşru çerçeve içeri­sinde olmak şartıyla istediği gibi tasarrufta bulunabilir.

2. Mekke'nin harple mi sulhla mı alındığı meselesi ihtilaflıdır. İmam Ebû Hânife ile İmam Mâlik ve Ahmed (r.a)'e göre ve ulemânın büyük çoğunluğuna göre harple alınmıştır. îmam-ı Şafiî'ye göre ise sulh yoluyla alınmıştır.

3. Bir esirin kendisine İslam telkin edilmeden öldürülmesi caizdir. Çün­kü harpten önce gereken davet yapılmıştır.

4. Hz. Peygamberin, huzurunda işlenen bir fiili sükutla karşılaması onu tasvib ettiği anlamına gelir.

5. Ebû Süfyân, İslam ile müşerref olmuş şerefli bir kimsedir.[154]

 

2684. ...Sâid b. Yerbu'dan rivayet olunduğuna göre Rasûlullah (s.a.) Mekke'nin fethi günü (şöyle) buyurmuştur:

"Dört kişi vardır ki onlara harem dışında da harem içinde de eman vermiyorum." buyurmuş ve (onların) isimlerini vermiş. (Râvî) dedi ki; (Hz. Peygamber bu isimler arasında) Makîs'e ait şarkıcı iki cariye (nin isimlerini) de (yerdi). Bunlardan birisi öldürüldü, di­ğeri de (önce) kurtulup kaçtı. Bir süre^sonra da müslüman oldu.

Ebû Dâvûd der ki: Bu hadisin (Şeyhim) Ibnü'l-Ala'dan (gelen) isnadını iyice anlayamadım.[155]

 
Açıklama

 

Her ne kadar metinde sözü geçen cariyelerin Makyes'e ait oldukları ifade ediliyorsa da siyer ulemasının açıklamasına göre bu cariyeler İbn Hatal'a aittir. Bu iki cariyenin hayat hikayeleri bir önceki hadisin şerhinde geçtiği için burada tekrara lüzum görmüyoruz.[156]

 

2685. ...Enes b. Malik'den (rivayet olunduğuna göre) Rasûlullah (s.a.) fetih yılında Mekke'ye başında miğferle girmiş. Miğferi çıkarın­ca yanına bir adam gelip;

İbn Hatal Ka'be'nin örtüsüne sarılmış (duruyor), demiş. (Bunun üzerine Hz. Peygamber),

"onu öldürün'* diye emir vermiş.[157]

Ebû Dâvûd dedi ki: İbn-i Hatal'ın ismi Abdullah 'dır. O'nu Ebû Berze el-Eslemî öldürdü.[158]

 
Açıklama

 

İbn-i Hatal, Ka'be'nin örtüsü altına sığınmış olarak bulunsalar bile, öldürülmeleri emr ve kanlan heder edilen kişiler arasında idi.

Heder lügatta, lağv ve bâtıl anlamına gelir. Boşa gitmeye ve boşa gide­ne denir.

Devlet başkanınca, kanı heder edilip öldürülen kimse için, ne kısas ne de diyet gerekir.

İbn Hatal, BeniTeymülEdrem b. Galiplerden idi. Asıl adı, AbduFuzza b. Hatal idi. Bazı kaynaklara göre ismi, Hilâl b. Abdullah b. Abd-i Menafü'l-Edremî idi.

İbn Hatal, müslüman olmuş, Medine'ye hicret etmişti.

Peygamberimiz, onu, zekat ve sadaka toplayıcılığı vazifesine tayin et­mişti. İbn-i Hatal'ın hizmetini gören, azadlı, Müslüman bir kölesi vardı. Hu-zaalardandı. Peygamberimiz, bu köleyi de yanına katarak İbn Hatal'ı tahsilata yollamıştı. Köle, îbn Hatal'ın hizmetini görüyor, yemeğini yapıyordu.

Bunlar, bir konak yerinde konakladılar. İbn Hatal, kendisi için erkek bir davar kesip yemek yapmasını köleye emretti. Öğle vakti, yatıp uyudu. Uyandığı zaman kölenin kendisi için yapacağı yemeği yapmadığını gördü. Çünkü, köle de uyuya kalmıştı. İbn Hatal, son derece öfkelendi. Kölenin üzerine atıldı. Onu döve döve öldürdü. Öldürdüğü zaman "vallahi Muhammed'in yanma varırsam, bu suçumdan dolayı, muhakkak beni öldürür!*' dedi. İrtidad etti, islamiyetten müşrikliğe döndü. Topladığı zekat ve sadaka mal­larını da sürerek Mekke'ye kaçtı. Mekkelİler, İbn HataPa, "Seni bizim ya­nımıza geri çeviren nedir?" diye sordular.

îbn Hatal, "Sizin dininizden daha iyisini bulamadım" dedi. Müşrik kalmakta devam etti.

tbn Hatal, tepeden tırnağa kadar silahlanmış, uzun kuyruklu bir at üzerinde ve mızrağı elinde olduğu halde, Mekke'nin yukarısından çıkıp gelirken Said b. As'ın kızları, peygamberimizin, Mekke'ye girdiğini İbn-i HataFa haber verdiler.

Îbn Hatal onlara "Fakat, vallahi göreceksiniz ki: Vücudları kılıç darbelerinden, su tutmayan tulumların ağızlarına benzemedikçe, Mekke'­ye giremeyeceklerdir!" dedi. Handeme'ye kadar çıkıp gitti.

Handeme'de İslam süvarilerini ve yapılan çarpışmaları görünce içine korku düştü. Titremeye başladı. Ka'be'ye kadar gitti. Atından indi silah­larını çıkardı. Ka'be'nin örtüleri arasına girdi.

Beni Ka'b'dan birisi, tbn Hatal'in zırhını, zırh altına giydiği göm­leğini, miğferini, tulgasını, kılıcını aldı. Atına binip Hacûn'a Peygamberi­mizin yanına geldi.

İbn Hatal'ı Ebu Berzetü'l-Eslemî ile Said b. Hureys'ül Mahzumî'nin elbirliğiyle öldürdükleri bildirildiği gibi, Şerik bin AbdetüTadanî veya Am-mar b. Yasir'in öldürdüğü de, rivayet edilir.

Ebû Berzetü'l-Eslemî'nin öldürdüğü sabittir deniliyor.

Ebû Berzetü'l-Eslemî, onu, kendisinin öldürdüğünü açıklamış, "İbn Hatal'ı Kâ'be'nin örtüsüne sarılmış olduğu halde yakalayıp, Rükünle Ma­kam arasında boynunu vurdum" demiştir.[159] Hattabi'nin açıklamasına gö­re, Hz. Peygamberin fetih günü Mekke'ye başında miğferle girmesi teca­vüze uğrayacağından bir kimsenin ihramı terkederek zırh ve miğfer gibi kendisini koruyacak elbiseler giymesinin caiz olduğuna delalet ettiği gibi, hac veya umre niyyeti olmaksızın herhangi bir ihtiyacını görmek isteyen bir kimsenin de ihrama girmesi gerekmediğine delalet etmektedir. Biz fı­kıh ulemasının bu mevzudaki görüşlerini 1738 numaralı hadisin şerhinde açıkladığımızdan burada tekrara lüzum görmüyoruz.[160]

 
Bazı Hükümler

 

1. Mekke harp yoluyla fethedilmiştir. Ulemanın büyük çoğunluğu  bu görüşte olduğu gibi  mezheb imamlarından İmam-ı Ebû Hanîfe ile İmam Mâlik ve İmam Ahmed (r.a.) bu görüştedirler. İmam Şafiî (r.a.)'e göre ise sulh yoluyla alınmıştır.

2. Harem-i şerifde had ve kısas cezalarının uygulanabileceğini söyle­yenler bu hadisi şerifi delil getirirler.

3. Harpte miğfer giymek caizdir

4. Taarruza uğrayacağından korkan bir kimsenin harem sınırları içine ihramsız olarak girmesi caizdir.

5. Fesad çıkaranları, yetkili makam ve mercilere şikâyet etmek caizdir. Bu hareket gıybet veya koğuculuk olarak nitelendirilemez.[161][144] Nesâî, Tahrîmu'd-dem 14.

[145] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 10/246-248.

[146] Müslim, cihâd 86.

[147] Nesâî, tahrimü'd-dem 14.

[148] bk. Koksal A. İslam Târihi, VIII, 304.

[149] bk. A.g.e., 305.

[150] bk. A.g.e., 308.

[151] Koksal M. Asım, İslam Tarihi VIII, 258

[152] bk.-Nesâî, Kasâme 10, 13; îbn Mâce, diyat 31; Ebû Dâvûd, 4530 numaralı hadîs.

[153] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 10/248-250.

[154] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 10/250.

[155] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 10/250-251.

[156] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 10/251.

[157] Buhârî, cezaü's-sayd 18, cihâd 169, el-Meğâzî47 libâs 17; Müslim, hac 450; Tirmizi, cihâd 18; Nesâi, menâsık 107; ibn Mâce, cihâd 8; Dârimî, menâsık 88; siyer 20; Mu-vatta', hac 247; Ahmed b. Hanbel, III, 109, 163, 180, 186, 224, 231, 232, 240.

[158] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 10/251-252.

[159] bk. Koksal M. Asım, İslam Tarihi, VIII, 255-257.

[160] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 10/252-253.

[161] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 10/253-254.