๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Süneni Ebu Davud => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 15 Şubat 2012, 21:11:23



Konu Başlığı: İpek Elbise Giymeyi Hoş Görmeyenler
Gönderen: Zehibe üzerinde 15 Şubat 2012, 21:11:23
8. İpek Elbise Giymeyi Hoş Görmeyenler (İn Rivayet Ettikleri Hadisi Şerifler)

 

4044... Ali b. Ebî Tâlib(r.a)'den rivayet olunduğuna göre;

Resulullah (s.a.v), Kassiyy ipeklisi (riden yapılmış elbise giymek) ile asfurla boyanmış elbise giymeyi, altın yüzük takınmayı ve rükûda Kur'an okumayı yasaklamıştır.[57]

 

Açıklama
 

Elkasiyyü" kelimesi, çeşitli şekillerde açıklanmştır. Hattabi'ye göre bu, Mısır'dan getirilen ve içinde ipek karışımı bulunan bir kumaş türüdür.

Bazılarına göre ise bu, "Elkâss" denilen bir memleketten getirilen bir kumaştır. Sözü geçen memlekete nis-bet edilmesinden dolayı bu ismi al­mıştır. Bu kelimenin aslının "Elkâzz" olduğu, fakat sonradan "zay" harfi "sin" harfine değiştirilerek bu şekle geldiğini söyleyenler de vardır.

Kamus yazarına göre, Elkaziyyü; "ibrişim" denilen ipek türünden do­kunmuş olan bir kumaştır. Kamus yazarının bu açıklanmasından anlaşılı­yor ki, "el-Kasiyyü" bir çeşit ipekli elbisedir. İmam Nevevî'nin açıklama­sına göre o, içerisinde ipek karışımı bulunan kumaştır. Kalitesiz ipek an­lamına geldiğini söyleyenler de olmuştur.

Mevzumuzu teşkil eden bu hadis-i şerif, Hz. Ali (r.a)'nin ipekli elbise giymeyin caiz görmediğini ifade etmektedir.

Hafız İbn Hacer'in açıklamasına göre, ulema ipekli elbise giymenin hükmü konusunda ihtilafa düşmüşlerdir.

Ulemadan bir kısmına göre ipekli elbise giymek her halükarda hem ka­dınlara hem de erkeklere haramdır. Sahabilerden Hz. Ali ile Hz. Ömer , Huzeyfe, Ebü Musa ve İbn ez-Zübeyr (r.a); tabiilerden de Hasan-ı Basrî ile İbn Şîrîn (r.a)'in bu görüşte oldukları rivayet olunmuştur.

Bazılarına göre de, 'hadis-i şeriflerde geçen ipek elbise giyme yasağı, onu kibirlenerek ve bötoüklenerek giyenler içindir. Kibire düşmeden gi­yenler için değildir. Yanıtta hadislerde geçen fea yasağın hükmü keraheti tenzihiyyedir, haramhk değildir.

Ancak bu ikinci gönişü&.işab.^si&liji aşıkür. Çünkü ipek giymekle il­gili hadis-i şeriflerde bulunan tehditler ipek giymenin haramlığım açıkça ortaya koymaktadır.

Mezhep imamlarının bu mevzudaki görüşlerini 4054 numaralı hadisin

şerhinde açıkladık.

Mevzumuzu teşkil eden hadis-i şerifte Hz. Peygamber'in yasakladığı ifade edilen hususlardan biri de, sanya boyanmış elbise giymektir. Mez­hep imamlarının sarıya boyanmış elbise giyme hakkındaki görüşleri şöy­ledir:

1- Şafiilere göre, erkekler için tümü ya da büyükçe bir kısmı aşfurla boyanmış elbise giymek mekruhtur. Fakat üzerinde aspurdan noktalar bu­lunan elbise giymekte bir sakınca yoktur. Kırmızı, sarı, siyah ve beyaz renkli elbiseler giymek ise ne haramdır, ne de mekruhtur.

2- Hanbelilere göre ise, za'ferân ve saf kırmızı renkle boyanmış elbise giymek erkekler için mekruhtur. Fakat bu renklerle başka renklerin karı­şımı ile boyanmış elbise giymekte bir kerahet yoktur. Aspurla boyanmış elbise giymek erkekler için mekruhtur.[58]

3- Malikilerin meşhur olan bu görüşüne göre, kırmızı ve sarı boya ile boyanmış elbiseler giymek mekruhtur.”[59]

Hanefîlere göre ise , beyaz elbise giymek müstehaptır. Nebati ve kır­mızı renkte elbise giymek ise mekruhtur.

San ve kırmızı zaferanla boyanmış elbise giymek de erkekler mekruh­tur. Aspur ile sarı ve kırmızı zaferan dışındaki renklerde sakınca yoktur.[60]

Hadis-i şerifte Hz. Peygamber'in yasakladığı ifade edilen hususlardan biri de altın yüzük takmaktır.

İmam Nevevi'nin açıklamasına göre, ulema erkelerin altın yüzük takın­malarının haram, kadınların takınmalarının ise mubah olduğunda icma et­mişlerdir.

Hattabi'ye göre; bu hadis-i şerifte söz konusu edilen eşyaların yasaklı-ğı erkekler içindir, kadınlar için değildir.

Ayrıca hadis-i şerif, rüku halinde Kur'an okumanın haram olduğuna delalet etmektedir. Çünkü namazda Kur'an-ı Kerim okumanın yeri kyam-dır. Rükû ve sücûd ise kıraat mahalli değildir, teşbih ve dua mahallidir. Nitekim Fahr-i Kainat Efendimiz bir hadis-i şerifte: "Dikkkat edin ki, ben rükû ve secde halinde Kur'an okumaktan nehyolundum. Rükuda Allahu Teala'yı tazim edin. Secdede ise dua etmeye çalışın. Zira secde ha­linde duanızın mestecab olması çok umulur "[61] buyurmuştur.[62]

 

Bazı Hükümler       
 

1. Erkeklerin ipekten dokunmuş elbise giymeleri haramdır

2. Sarıya boyanmış elbise giymek caiz değildir.

3. Altın yüzük takmak erkeklere haramdır.

4. Rükûda Kur'an okumak haramdır. Bir numara sonra gelecek hadis­te açıklandığı üzere secde halinde Kur'an okunmasının hükmü de böyle­dir.[63]

 

4045... Şu (bir Önceki hadis) Ali b. Ebî Talib (r.a)'den de rivayet olun­muştur. (Bu rivayetinde Hz. Ali şöyle dedi:

(Resulullah (s.a.v) beni), rükûda ve secdede (Kur'an) okumaktan menetti.[64]

 

4046... Şu (bir önceki hadis-i şerif} İbrahim b. Abdullah'dan da riva­yet edildi. (Şu farkla ki İbrahim b. Abdullah bu rivayetinde bir önceki ha­dise şunları da) ilave etti: "Sizi hehyetti demiyorum.[65]

 

4047... Enes b. Mâlik'den rivayet olunmuştur; dedi ki: Rum kralı, Peygamber (s.a.v)'e saf ve ince ipekten, yenleri geniş bir kürk hediye etti de onu giyindi. Ben (hâlâ Peygamber Efendimizin) titreş­mekte olan yenlerini görüyor gibiyim. Sonra (Hz. Peygamber) o kürkü Cafer'e gönderdi. Cafer'de onu giyinip Hz. Peygamber'in huzuruna geldi. Peygamber (s.a.v) de (ona):

"Ben (bunu) giyesin diye vermedim" buyurdu. (Cafer): Öyleyse onu ne yapayım? diye sordu.

(Hz. Peygamber de):

"Onu kardeşin Necâsî'ye gönder" cevabını verdi.[66]

 

4048... İmran b. Husayn'dan rivayet olunduğuna göre; Allah'ın Pey­gamberi' (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

"Ben kızıl renkli eğer yastığına binmem, aspurla boyanmış elbise giymem, (yakası) ipekle çevrili elbise giymem" (Katade) dedi ki: Hasan (bu son cümleden maksadın, yakası ipekle işlenmiş elbise Iduğunu anlat­mak için, cümleyi söylerken kendi) gömleğinin yakasına işaret etti. (Ka­tade sözlerine devam ederek) dedi ki:

(Hz. Peygamber daha sonra şöyle) buyurdu:

"Dikkatli olun! Erkeklerin esansı, rengi olmayan kokudur. Uyanık olun! Kadınların esansı, kokusu olmayan renktir." (Bu hadisin ravile-rinden) Saîd (b. Ebî Arûbe) dedi ki: Öyle zannediyorum ki, Katade (şöy­le) dedi: Ulema (burada geçen) kadınların esansı" sözünün, kadınların dı­şarı çıkmalarıyla ilgili olduğunu (evinde) eşinin yanında olduğu zaman ise istediği esansı sürünebileceğim söylediler.[67]

 

Açıklama
 

Her ne kadar 4047 neki hadiste, Rum kralı Herak  liyüs'ün Hz. Peygamber'e hediye elarak gönderdği kürkün saf ipekten olduğu ifade ediliyorsa da İbnü'ül-Esîr'dediği gibi; bir kürkün her tarafının tümüyle ipekten olması pek mümkün olmadığından, onun sadece kenarlarının ipekle çevrili bir kürk olduğu ve bu yüzden de ondan ipek kürk diye bahsedildiği anlaşılmaktadır.

Bazılarına göre, bu kürkle kastedilmek istenen geniş bir cübbedir. Ger­çekten kürkten maksat cübbe ise o zaman te'vile lüzum yoktur. Çünkü ipekten bir cübbenin bulunması mümkündür.

Sözü geçen hadis- şerif Hz. Peygamber'in kürk ve bornoz gibi aba cinsin­den genişçe giysiler giydiğini ifade etmekte ve onların içerisinde namaz kıldıgına delalet etmektedir. Nitekim Ömer b. el-Hattab (r.a)'dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte gerçekten, Peygamber,elleri kürkün içinde iken namaz kılmıştır' denilmektedir.[68]

Ancak Hz. Peygamber, Rum kralının gönderdiği ipekli kürkü giydik­ten bir süre sonra ipekli elbise giymek yasaklanmış Hz. Peygamber de onu Cafer'e hediye etmiştir. Nitekim şu hadis-i şeriflerde ipekli elbise giy­menin sonradan yasaklandığını ifade etmektedirler.

1. İpekli elbise yasaklanmadan önce Ükeydir, Hz. Peygamber (s.a.v)'e ipekten bir cübbe hediye etmişti. Hz. Peygamber onu giydi. Halkın pek hoşuna gitmişti. Bunun üzenine Hz. Peygamber:

"Varlığım elinde olan Allah'a yemin olsun, Sa'd b. Muâz'ın cen­netteki mendilleri bile bundan daha güzeldir."[69] buyurdu.

2. Resulullah (s.a.v)'a ipek bir kaftan hediye edilmiş, o da onu giymiş­ti. Sonra onunla namaz kıldı. Sonra giderek hoşîanmazmış gibi şiddetle çekip çıkardı ve: "Bu takva sahiplerine yaraşmaz" buyurdu.[70]

3. Peygamber (s.a.v) bir gün kendisine hediye edilen ipekten bir elbi­se giymişti. Sonra onu çabucak çıkarıp Ömer b. Hattab (r.a)'a gönderdi. Kendisine: Onu ne çabuk çıkardın ya Resulallah? dediler. O da:

"Beni ondan Cebrail rnenetti" buyurdu. Derken Ömer (r.a) ağlayarak çıkageldi ve:

Ey Allah'ın Resulü, hoşlanmadığın bir şeyi bana verdin. Şimdi benim halim ne olacak? dedi. (Hz. Peygamber de):

"Onu ben sana giyesin diye vermedim, sataşın diye  verdim" buyur­du. Hz. Ömer de onu iki dirheme sattı.[71]

Bütün bu hadisler ipek elbise giymenin sonradan yasaklandığına, bu yasaktan sonra Hz. Peygamber'in sahabilerinin bir daha ipekli elbise giy­mediklerine delalet etmektedir.

Her ne kadar Hz. Peygamber'in ipekten yaması olan, kenarları ipekle işlenmiş bir cübbesi olduğunu ifade eden bir hadis varsa da bu hadis[72] an­lattığımız gerçeğe aykırı değildir. Çünkü Aliyyü'l Kâri'nin dediği gibi, sö­zü geçen ciibbedeki ipek miktarı dört parmağı geçmiyordu. 4049 numara­lı hadis-i şerifte açıkladığımız gibi, dört parmak miktarını geçmeyecek kadar az ipek karışımı bulunan elbiseyi giymek caizdir. Hanefi uleması­nın görüşü de budur. Fakat bu kadarından da kaçınmak takva gereğidir. 4048 numaralı hadis-i şerif, toplum huzuruna çıkmak, halk arasına katılmak isteyen bir kimsenin vücudunda bulunan çirkin kokuları hisset­tirmeyecek ve onları bastıracak şekilde güzel kokular sürünmesinin müstehap olduğuna delalet etmektedir. Ancak erkeklerin sürüneceği bu koku­ların renksiz olması gerekir. Çünkü renklerle bezenmek kadınlar içindir.

Kadınların da, tesettüre riayet etmek şartıyla, kokusu olmayan allıklar sürünmeleri caizdir. Erkeklerin dikkatlerini çekerek göz zinası işlemeleri­ne sabep olacağı için kadınların dışarı, çıkarken kokulu allıklar sürmeleri haramdır. Nitekim bir hadis-i şerifte: "Her göz (yabancı bir kadına şeh­vetle baktığı zaman)zina işlemiştir. Kadın da güzel koku sürünerek bir meclisten geçtiği vakit böyledir, yani zina işlemiştir."[73] buyurul-muştur.[74]

Fakat kadınlar evlerinde iken istedikleri kokuyu sürünebilirler.[75]

 

4049... Ebû'l-Hüsayn el-Heysem b. Şefiyy'den rivayet olunmuştur; de­di ki:

Ebû Âmir diye anılan bir arkadaşımla Kudüs'te namaz kılmak için yo­la çıkmıştım. (Arkadaşım) Meâfirli bir kimse idi. (O sırada Kudüs) vaizi olan kimse sahabeden Ezdli ve Ebû Reyhan diye anılan birisiydi. Arkada­şım mescide benden önce vardı. Ben de arkasından varıp yanma oturdum. Bana, "sen hiç Ebû Reyhan'ın vaazlarında bulundun mu?" dedi. (Ben de) "Hayır cevabını verim (Bunun üzerine bana şunları) anlattı:

Ben onu (şöyle) derken işittim:

Peygamber (s.a.v) on şeyi yasakladı:

1) Törpüleyerek dişlerinin uçlarını inceltmeyi,

2) Dövme yapmayı,

3) (Kadınlar için) yüzdeki kılları, (erkekler için de yüzdeki beyaz kıl­ları) yolmayı,

4) Arada bir örtü olmaksızın erkeğin erkekle (çıplak olarak) yatması-

5) Kadının kadınla (çıplak olarak ve) arada bir perde olmaksızın yat­ısını,

6) Kişinin elbisesini altına, ecnebiler gibi ipek koymasını,

7) Yahutta (elbisesinin) omuzlarına ecnebiler gibi ipek koymasını,

8) Başkalarının mallarını yağma etmeyi,

9) Pars (derisinden yapılmış eşya) üzerine oturmayı,

10) İdareciler dışındaki kimselerin yüzük takınmalarını,

Ebû Dâvud dedi ki: Bu hadisin diğer yollardan gelen rivayetlerinde zikredilmeyip de sadece bu yoldan gelen rivayetinde zikredilen kelime "yüzük" kelimesidir.[76]

 

Açıklama
 

İliya: Kudüs-i Şeriftir. Burada namaz kılmanın fazileti çok büyüktür. Nitekim bir hadis-i şerifte:

"Bir kimse sadece Kudüs-i Şerifteki Mescid-i Aksa'da namaz kılmak maksadıyla evinden çıkar da orada namaz kılarsa, en azından doğduğu günkü gibi günahlarından arınmış olur" Duyurulmuştur.

Bu bakımdan Harem-i Şerifte ve Mescid-i Nebevi'de namaz kılmak için özel olarak yolculuğa çıkmak caiz olduğu gibi, Mescid-Î Aksa'da na­maz kılmak için özel olarak yolculuğa çıkmak da caizdir.

Mevzumuzu teşkil eden bu hadis-i şerifte bu on şeyin yasaklandığı ifa­de Duyurulmaktadır:

1- Dişleri törpüleyerek uslarını inceltmek. Bunu daha ziyade genç gö­rünmek isteyen yaşlı kadınlar yapar. İçerisinde Allah'ın yarattığı bir orga­nın şeklini değiştirmek ve insanları aldatmak gibi haram fiiller bulundu­ğundan bu fiil haram kılınmıştır.

2- Dövme yapmak veya yaptırmak. Deri, iğne veya çuvaldızla deline­rek içine sürme veya benzeri bir şey doldurulur, o yer renk tutarak ebe-diyyen çıkmama şartıyla boyalı kalır. 4168-4170 numaralı hadislerde de açıklanacağı üzere, "dövme, kadına da, erkeğe de, yapana da, yaptırana da haramdır." Yalnız küçüklere yapılırsa henüz mükellef olmadıkları için günahı sadece yapanlara olur.[77]

3- Kadınların yüzlerindeki kılları yolup yaratılışlarını değiştirmeye ça­lışmaları yasaklandığı gib erkeklerin yüzlerindeki beyaz kılları yolmaları da mekruhtur. Bir musibet anında kişilerin saçlarım sakallarım yolmaları da bu yasağın şümulüne girer.

4,5- Arada bir örtü olmaksızın bir kadının teninin diğer bir kadının te­nine, ya da bir erkeğin teninin diğer bir erkeğin tenine değmesi haramdır. Bu daha ziyade kişilerin çıplak olarak bir yatakta yatmaları halinde olur. Ancak eşlerin bu şekilde bir arada yatmalarında bir sakınca yoktur.

6,7- Kişilerin ecnebiler gibi elbisesinin altına meşru olan miktardan fazla ipekli elbiseler giymesi haram olduğu gibi, elbisesinin omuzları üs­tüne meşru olan miktardan fazla ipek yerleştirilmesi de haramdır.

Ecnebiler yumuşak tutması için elbiselerinin altına ipekli kısa elbiseler giyerler, görkemli görümmek için de omuzlarına ipekli kumaşlar yerleş­tirirlerdi. Hadis-i şerifte geçen "ecnebiler gibi" sözü bunu ifade etmekte­dir. Sonuç olarak, el-Muzhir'in de dediği gibi; erkeklere ipekli elbise giy­mek kesinlikle haramdır. İster elbisenin üstüne isterse altına veya kenarı­na giyilmiş olsun netice aynıdır.

8- Müslümanların mallarını yağma etmek de haram kılınmıştır. Bilin­diği gibi İslamiyette müslümanlann malları, canları, ırzları masundur; kimse tevcüz edemez. Ancak savaşta meşru hudutlar içerisinde düşmanın mallan yağmalanabilir.

9- Pars derisinin giyilmesi de yasaklanmıştır. Çünkü pars derisi pistir. İmam Şafii'yi göre ve daha başkalarına göre parsın derisi tabaklanmakla da temizlenmez. İşte bu yüzden giyilmesi  haram kılınmıştır.

Yahut, giyene gurur ve kibir getirdiği için yasaklanmıştır. Pars derisin­den yapılan elbise giymek kafirlere ait özel bir kıyafet sayıldığı için de yasaklanmış olabilir.

Hanefilere göre; domuzdan başka bir hayvanın derisi tabaklanmakla temiz sayıldığından[78] pars derisinden yapılmış olan elbise giymenin ha­ram oluşunun sebebini son iki ihtimalde aramak gerekir.

10- İdarecilerin dışındaki kimselerin yüzük takınmaları Ulemâdan ba­zıları bu hadis-i şerife dayanarak resmî evraka mühür basmak zorunda olan idarecilerin dışındaki kimselerin yüzük kullanmalarının haram olduğunu söylemişlerdir. İdareci zümreye, yüzüklerinin üzerinde yazılı olan isimlerini resmi evrak üzerine basarak imza atmak zorluğundan kurtulma­larını sağlaması nedeniyle onlara bu şekilde yüzük takmayı caiz görmüş­lerdir. Cumhuru ulema ise, gümüş yüzük takmanın herkes için caiz oldu­ğunu söylemişlerdir.

Hanefi mezhebine göre de gümüş yüzük takmak herkese helaldir. An­cak erkeklerin altın, tunç ve demirden yüzük takmaları haramdır.[79]

Şafii mezhebine göre ise, gümüş yüzük takmak sünnettir. Çünkü Pey­gamber (s.a.v), üzerinde "Allah'ın Resulü Muhammed" ibaresi bulunan bir gümüş yüzük takınırdı.[80]

Hulefa-i Raşidinin de gümüş yüzüğü vardı. Hz. Ebu Bekir'in yüzüğü­nün nakşı "Ni'mei kâdiru Allah", Hz. Ömer'in ki, "kefa bil-mevti vaizan", Hz. Osman'inki, "lâ ta'tebirunne letendemunne", Hz. Ali'nin kinde "EI-mülkti lillâhi" ibaresi yazılı idi.[81]

 

4050... Hz. Ali'den rivayet olunmuştur; dedi ki:

Kızıl renkli ipekten yapılmış eğer yastıkları (nı kullanmak) yasaklanmıştır.[82]

 

Açıklama
 

Haram ve helal hudutlarını tayin ve tesbit etmek sadece Allah'ın ve onun izni ile bir de Resulullah'ın hakkı olduğundan, Hz. Ali'den nakledilen bu hükmün kendi hükmü olma­sı mümkün değildir. Bu hükmü Hz. Peygamber'den naklettiği kesindir. Bu itibarla hadis-i şerif her ne kadar zahiren mevkuf ise de hükmen merfu olur. Biz, kızıl rekli ipekten yapılmış eğer yastıklarının hükmünü 4048 nu­maralı hadisin şerhinde açıkladığımızdan burada tekrara lüzum görmüyoruz.[83]

 

4051... Hz. Ali (r.a)'dan rivayet olunmuştur; dedi ki: Resulullah (s.a.v), bana altın yüzüğü, ipekli elbiseyi ve kırmızı eğer yastıklarını yasakladı.[84]

 

4052... Aışe (ranha) dan rivayet edildiğine göre;

Resûlullah (s.a.v) (bir gün) üstünde damgalar bulunan bir hamîsa üze­rinde namaz kılmış, (namaz esnasında onun) damgalarına gözü ilişmiş, (Namazı bitirip de) selam verince;

"Benim şu hamîsamı Ebû Cehm'e (geri) götürünüz. Çünkü de­min beni o (az kalsın) namazdaki huzurdan aukoy(uyor)du. Bana (Ebu Cehm'in) elbisesini getiriniz" buyurmuş.

Ebû Dâvûd dedi ki: Ebû Cehm b. Huzeyfe, Adiyy b. Ka'b oğullarındarıdır.[85]

 

Açıklama
 

Hamîse: Yünden, dört köşeli, iki tarafı zencefili bjr çeşit siyah abaya denir. Pek yumuşak ve dü-rünce pek az yer kapladığı için bu ismi vermişlerdir. Bu hamîse, Şam ku­maşlarından olup Risalet meab Efendimize Ebu Cehm el-Ku resi tarafın­dan hediye edilmişti.

Enbicâiyye: Bu garip kelimenin kökü hakkındaki dedikoduların bize lüzumu yoktur. Bu, nakış ve süsü olmayan, yumuşak fakat kalın yünlü abaya denir ki hamîse kadar gösterişli kumaşlardan sayılmaz.

Hz. Peygamber'in Ebu Cehm'in hediye ettiği hamîsayı geri görderdik-ten sonra arkasından onun enbicâiyesini istemesindeki hikmet, onun he­diyesini reddetmekle kalbinin kırılmasını önlemektir. Aslında namazda iken olur olmaz şeylerle Hz. Peygamber'in gönlünün meşgul olması mümkün değildir. Ancak Fahr-i Kainat Efendimiz bu ha­reketiyle, ümmetinin namazlarını sade elbiseler ve seccadeler üzerinde kılmak suretiyle namaz esnasında dikkatlerini tamamen namaza vermele­rini ve namazlarını huşu ve hudu ile kılmalarını talim ve tavsiye etmek is­temiştir. Nitekim Buhari ile Muvatta'da bulunan hadisten bu husus açıkça anlaşılmaktadır. Yoksa değil "kâbe kavseyn" makamına varmış olan Fahr-i Kainat Efendimiz, ümmeti içinde bile hidâyet nuru ile ten ve canı zinde olmuş, kemâl alemine kanat açmış öyle erler vardır ki, kalbini Hakka tevcih eder etmez, hiçbir hâdise onlairr-u-hâni zevklerinden ayıra­maz.

Nitekim tabiunun ileri gelenlerinden Müslim b. Yesâr namazda iken tavan çöküp yanıbaşına düşmüş de onun hiç haberi olmamış.

Rasul-i zîşân Efendimizin hamisayı Ebu Cehm'e geri vermesi ise onunla namaz kılması için değil namazın dışında ondan yararlanması içindir.

Bu hadisten ulema, mescidlerin mihraplarıyla duvarlarım, cemaatı ne-mazda meşgul edecek nakış ve çizgilerle süslemenin mekruh olduğu hük­mü çıkarmışlardır.

Ebû Cehm Âmir yahut Ubeyd b. Huzeyfe el-Kureşî el-Adevî (r.a), Mekke'nin fethi günü islam ile müşerref olmuştur. Kendisi Kureyş'in ulu­larından ve nesep ilmine vakıf olan dört Kureyşliden biri idi. Allah'ın uzun ömürle nimetlendirdiği kimselerden olup Hz. Muaviye'nin son gün­lerine yetiştiği gibi, ondan sonra da berhayat Öİrrıuştür.Kabe'nin her iki in­şasında da hazır bulunduğu rivayet edilir.[86]

 

4053... (Şu bir önceki hadisin bir) benzeri de (yine) Hz. Aişe'den riva­yet olunmuştur. Ancak bir önceki; (hadis buna nisbetle) daha uzundur.[87]

 

[57] Buhârî, cenâiz 2. Ecrine 28, menzâ 4, libits 28, 36, 45 İstizan X; muslim libas 2, 28. 29, 31, 64; Tirmizi salat 80, libas 5, 13, 44. edeb 45, tatbik 8, 6,1, eşribe 26; muvatta. nida 28; Ahmed b, Hambel I- 80, 81.92. 94, 104, 105, 114, 119. 121, 123, 126, 129, 132,134, 137, 138, 145. IV, 284, 287, 299, VI,228.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/118-119.

[58] Abdurrahman el-Cezerî. kitâbü'l Fıkıh alel-Mezahîbi'l Erbaa; II. 10-13.

[59] Celâl Yeniçeri, İhtiyar metn-i Muhtar tercemesi-309.

[60] İbn-i Abidin'i, Redül Muhtar V 228.

[61] Müslim, salat 207; Ebû Dâvud salat 148; Nesâî. tatbik 9,26; Darimî, salat 77; Ahmet b. Hambel, I,219, 255.

[62] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/119-120.

[63] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/120.

[64] Müslim, salât 210.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/121.

[65] Müslim salat 211.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/121.

[66] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/121.

[67] Müslim, libas 10; Ebu Dâvûd, nikâh. 49; tirmizi, edeb 36; Nesai, Zînet. 32, 44, 121; Ahmed h. Hambel, I. 147, 541. III. 342. 347. IV 442.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/122.

[68] Bezlü'l, Mechûd, XVI. 373.

[69] Ahmed b. Hambel III. 207. 229. 251. 337. 347.

[70] Buharı salat 16, libas 12: Müslim, libas 23; Nesâî, kıble 19; Ahmed b. Hambel IV. 149, 150.

[71] Müslim, libas 10.

[72] Müslim, libas 10.

[73] Tirmîzî, edeb 35.

[74] Mübârekfûrî, tuhvet’ul - Ahvezî VIII. 71.

[75] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/122-124.

[76] Nesâî, zine 20, 27; Ahmed b. Hambel, I, 45, IV, 134-135.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/124-125.

[77] Davudoğlu A. sahihi Müslim Tcrceme ve Şerhi IX. 512.

[78] Ömer Nasuhi Bilmen. Büyük İslâm ilmihali, 64.

[79] Dürrül -muhtar V, 229.

[80] Buhârî, lîbas 46, 50, 52.54, 55: Müslim libas 56 - 58; İbn. Mace libas 39. Ahmed b. Hambel  II. 94, 144.

[81] Gönenç Halil Fetvalar 1/216.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/125-127.

[82] Müslim libas, 10: Tirmizî, Edelı 36: Nesâî, zînet. 44. Ahmed b. Hambel I, 147. III 342, 347.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/127.

[83] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/127.

[84] Buharî; cenâiz 2, eşribe 28, merzâ 4. libas 28. 36. 45. İstizan 8; Müslim, libâs 2. 28. 29. 31. 64: Tirmizî. Salat 80. libas 5. 13, 44. edeb 45; Nesâî. tatbîk 8, 61.eşribe 26: Muvatta, nida 28; Ahmed b. Hanbel. I,80, 81,  92. 94, 104, 105, 114, 119, 121, 123, 126, 128, 132, 133, 134, 137, 138, 145, 146, IV, 284. 287, 299, VI, 228.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/127.

[85] Buharî, salât 14, ezan 93, menâkıbûl-ensur 37, libâs 19; Müslim, mesâcid 61-63; Ebû dâvûd, salât 163; Nesâî, kıble 20; İbn Mâce, libâs 1: Muvatta, nida 67, 68; Ahmed b. Hambel, VI, 37, 46, 177, 199,208.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/128.

[86] Ahmed Nâim. Tecrid-i sarih terceme ve serhî II 260. Birinci blok.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/128-129.

[87] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/129.