๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Süneni Ebu Davud => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 13 Kasım 2011, 19:35:08



Konu Başlığı: Heysem B. Hâlid ElCühenînin Rivayeti
Gönderen: Zehibe üzerinde 13 Kasım 2011, 19:35:08
15. Heysem B. Hâlid El-Cühenî'nin Rivayeti

 

1715. ...Ali (r.a.)'dan (rivayet edildiğine göre) kendisi (bir gün) bir dinar bulup onunla bir miktar un satın almış (fakat) hemen o anda un sahibi onu tanıyıp (kendisine ikram için) dinarı geri vermiş. Bunun üzerine Ali (r.a.) dinarı alıp ondan iki kıratını ayırmış ve onunla et satın almıştır.[79]

 

Açıklama
 

"Dinar" 4,8 gr. ağırlığında bir altındır. Ağırlığı 3/7 dirheme ve 22 6/7 kırata eşittir.

Bu hadis-i şerif bir numara sonra gelecek olan hadisin bir bölümü­dür. Orada açıklandığı üzere Hz. Ali'nin kendisinden un satın aldığı kim­se bir yahudidir. Yahudi Hz. Ali'nin Hz. Peygamber'in damadı olduğunu bildiği için kendisini tanıyınca aldığı dinarı geri verip unu ona karşılıksız olarak vermiştir. Hz. Ali de o paranın iki kıratıyla bir miktar et alıp onla­rı Fatıma'ya getirmiş, Hz. Fatıma da unu pişirip ekmek yapmış eti de ayrıca pişirip çocuklarının önüne getirmiştir. Bu hadisle ilgili açıklama bir önceki hadisin şerhinde geçmiştir.[80]

 

1716. ...Sehl b. Sa'd'dan rivayet edildiğine göre Ali b. Ebî Tâlib (bir gün) Fâtıma' (r.anha)nın yanına girmiş. Hz. Hasan ile Hü­seyin ağlıyorlarmış. "Bunları ağlatan nedir?" diye sormuş. O da:

Açlıktır, demiş. Bunun üzerine Ali (r.a.) (dışarı) çıkmış çar­şıda bir dinar bulmuş. Hemen gidip onu Fâtıma'ya haber vermiş. Fâtıma da:

Falanca yahudiye git (ondan) bize bir miktar un al, demiş. Bu­nun üzerine Hz. Ali gidip o dinarla bir miktar un satın almış. O anda Yahudi (onu tanıyarak):

Sen kendisinin Allanın elçisi olduğunu iddia eden kimsenin da­madı değil misin demiş (Ali); "Evet" cevabım vermiş. (Bunun üze­rine Yahudi);

Sen dinarını al, un da senin olsun, demiş. Ali hemen (unu alıp dükkandan dışarı) çıkmış ve unu Fâtıma'ya getirmiş olayı da ken­disine haber vermiş.

Hz. Fâtıma da (O'na);

Falan kasaba git (bu paradan ayıracağın) bir dirhemle bize et satın al, gel demiş. Ali et için harcayacağı dirhem karşılığında (elin­deki) dinarı rehin vermiş ve (bu dirhemle satın aldığı) eti Fâtıma'ya getirmiş, (Fâtıma da unu) yoğurmuş ve (içinde eti pişirmek üzere ateş üzerine bir tencere) koymuş. (Hamuru da) ekmek yapmış ve (yanlarına gelmesi için) babasına (haber) göndermiştir. Biraz sonra da (babası) yanlarına gelmiş. Bunun üzerine (babasına hitaben):

Ey Allah'ın Resulü, (durumu) sana anlatacağım. Eğer onu (bi­zim için) helâl görürsen onu yiyeceğiz ve bizimle beraber sen de yiyeceksin. Onun durumu şöyle şöyledir, demiş. (Bunları dinleyen) Peygamber (s.a.):

"Allah'ın adıyla (onu) yeyiniz." buyurmuş ve (ve Peygamber'le birlikte orada bulunan Hz. Ali Fâtıma ve çocukları o ekmeği) yemişler. Onlar yerlerinde (oturup dururlar) iken bir de ne görsünler, biri "Allah aşkına ve İslâm aşkına" diyerek dinarı arıyormuş. Resûlullah (s.a.) derhal (orada bulunan birisine) o gencin çağırılıp geti­rilmesini emretmiş. Bunun üzerine genç, Peygamber (s.a.)'in huzu­runa çağırılmış. (Peygamber huzuruna gelen)bu gence (aradığı dina­rın vasıflanın ve miktarım) sormuş. (Genç de dinarın vasıflarını ve miktarını söyledikten sonra): "Çarşıda benden düştü," demiş. Peygamber (s.a.) de:

"Ey Ali, kasaba git, ona, Resûlullah sana "dinarı bana gönder, dirhemin de bendedir” diyor de." buyurmuş. Bunun üzerine  (kasab) dinarı göndermiş Resûlullah (s.a.)'de dinarı o gence (geri) vermiş.[81]

 

Açıklama
 

Her ne kadar bu hadis-i şerifte Hz. Ali'nin söz konusu dinarı bulduktan sonra onu usûlüne göre ve yeterince ilân etmeden yediği anlaşılıyorsa da aslında bu konuda gelen sahih riva­yetlerden de anlaşıldığı üzere H. Ali bu dinarı usûlüne göre ve yeterince ilan ettikten sonra harcamıştır. Nitekim 1714 numaralı hadisin şerhinde açıklamıştık.[82]

 
Bazı Hükümler
 

1. Devlet başkanı tebaasının hâlini sürekli olarak gözetmeli onların dertleriyle ilgilenmeli, şer ı ölçüler içerisinde onlara yaklaşarak müşkillerini çözmeye çalışmalıdır.

2. Elden geldiğince ehl-i beyt'ten olan kimselere hürmet ve ikramda kusur etmemek gerekir.

3. Gayr-ı müslimlerden hediye almak caizdir.

4. Bir şeyin helâl olup olmadığında şüphe eden kimse onun hükmünü kendinden daha iyi bilen bir kimseye sormalıdır.

5. Bulunan bir yitik malın kendine ait olduğunu iddia eden bir kimse­nin ortaya çıkması halinde o malın gerçekten ona ait olup olmadığını an­lamak için mutlaka o kimseye bu malı nerede kaybettiğini sormak icâb eder.

6. borçlu bir kimsenin borcunu başka bir kimsenin üzerine alması caizdir.

7. Bir kimse yitik bir malı bulduktan sonra malın gerçek sahibinin çıkması hâlinde her halükârda o malı sahibine teslim etmesi gerekir.

8. Dünya, insan için lüzumlu olmakla beraber bizatihi önemli değil­dir. Eğer dünya bizatihi kıymetli ve azîz olsa idi, Allah Peygamberinin ehl-i beytini zaman-zaman ondan mahrum etmediği gibi onu kendi düş­manlarına da nasib etmezdi. Dünya, onu Allah yolunda ve meşru yollarda harcamakla ve mahrumiyetine gösterilen sabırla değer kazanır. Nitekim Allah'ın daha nice ilim ve irfan sahibi hass kullan ve evliyası da açlık ve mahrumiyete mübtelâ olmuşlardır. Yüce Allah bu sıkıntılarla o kulları­nı günahlardan arındırmış, âhirette huzuruna tertemiz çıkmalarını sağla­mıştır.

Bu mevzuda Hz. Ebu Ümâme'den rivayet edilen bir hadis-i şerîf şu mealdedir:

"Rabbim bana Mekke vadisini benim için altına çevireceğini söyledi. Ben de:

Hayır ya Rabb! Ben bir gün doyup bir gün aç durmayı tercih ederim. Aç kaldığım zaman, sana yalvarır seni zikr ederim. Doyduğum zaman da sana şükür ve hamd ederim, dedim.”[83]

Bu mevzuda gelen bir hadis de şu mealdedir:

"Bir gün Allah İsrafil'i, bütün yeryüzünün hazinelerini vermek, Tihâme dağlarını zümrüte, yakuta, altın ve gümüşe çevirmek üzere Hz. Peygamber'e göndermiş ve "İstersen seni (dünyanın bütün imkânlarına sahip) hükümdar bir Peygamber ya da kul bir Peygamber yapayım" demesini-emretmiş. Hz. Peygamber de kul bir Peygamber olarak kalmayı tercih etmiştir."[84]

Bazı eserlerde açıklandığı üzere insanın başına gelen musîbetler ve dünyevî sıkıntılar üç çeşittir:

1. Sırf işlenen bir günâhın cezası olarak gelen musibet karşılığında herhangi bir sevap yoktur.

2. Karşılığında bir sevab olmamakla beraber herhangi bir günahın cezası olarak da gelmeyen fakat sadece kişiyi işlediği günahdan arındır­mak için gelen musibet.

3. Sırf sevab ve dereceyi yükseltmek için gelen musibet.Bunlardan birincisinin alameti, musibete uğrayan kişinin ona sabretmeyip halka şikâyet etmesidir.

İkincinin alâmeti bu belâya sabredip halka şikâyette bulunmamak ve kendini tâata vermektir.

Üçüncüsünün alâmeti ise, gelen belâya sabredildiği gibi aynı zamanda onu rıza ve şükürle karşılamaktır.[85]

 

[79] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 6/371.

[80] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 6/371.

[81] Beyhaki, es-Sünenü'1-kübrâ, VI, 194.

     Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 6/372-374.

[82] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 6/374.

[83] Tirmizî, zühd 35; Ahmed b. Hanbel, V, 254.

[84] Heysemî, Mecmeu'z-zevâid, X, 315.

[85]  Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 6/374-375.



Konu Başlığı: Ynt: Heysem B. Hâlid ElCühenînin Rivayeti
Gönderen: Ceren üzerinde 04 Nisan 2018, 14:46:33
Esselamu aleykum.rabbim razı olsun paylasimdan kardeşim. ...


Konu Başlığı: Ynt: Heysem B. Hâlid ElCühenînin Rivayeti
Gönderen: sedanurr üzerinde 04 Nisan 2018, 17:08:12
Ve aleykümüsselam Rabbim paylaşım için razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Heysem B. Hâlid ElCühenînin Rivayeti
Gönderen: Mehmed. üzerinde 04 Nisan 2018, 19:21:38
Ve aleykümüsselam Rabbim bizlerin ilmini artırsın Rabbim paylaşım için razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Heysem B. Hâlid ElCühenînin Rivayeti
Gönderen: Sevgi. üzerinde 05 Nisan 2018, 01:44:08
Aleyküm Selam. Rabbim bilgiler için Razı olsun inşaAllah herzaman Rabbimizin Rızasına göre hareket ederiz.