๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Süneni Ebu Davud => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 16 Mayıs 2012, 21:22:44



Konu Başlığı: Hak Sahibi Olan Kimse Hakkını
Gönderen: Zehibe üzerinde 16 Mayıs 2012, 21:22:44
79. Hak Sahibi Olan Kimse Hakkını Borçlunun Malından (Onun İzni Olmasa Bile) Alır



 

3532... Hz.Âişe (r.anha)'den rivayet edildiğine göre; Muâviye'-nin annesi Hind,[590] Rasûlullah (s.a)'a gelip:

Şüphesiz Ebû Süfyân cimri bir adamdır. Bana ve çocuklarıma yetecek malı vermiyor. Onun malından bir şey almamda bana bir ve­bal var mı? dedi.

Hz. Peygamber (s.a):

“Örfe   göre   sana   ve   çocuklarına   yetecek   kadarını   al” buyurdu.[591]

 
Açıklama

 

Metinde görüldüğü üzere, Ebû Süfyân'ın hanımı Hind, Hz.Peygamber (s.a)'e gelerek, kocasının cimriliğinden bahisle, onun kendisinin ve çocuklarının ihtiyacını karşılayacak malı vermediği için şikâyette bulunmuştur. Ebû Süfyân'ın cimriliğini de "şahîh" sözü ile ifade-lendirmiştir. Arapçada cimri için kullanılan esas kelime "bahîP'dir. Ancak "şahîh", "bahîl"den daha geneldir. "Bahû"\ malı vermeyen kişiye denilir. "Şahîh" ise her halükârda hiçbir şey vermeyen kişidir.

Hind, Hz. Peygamber (s.a)'e kocasının, nafakasını vermekte kusur gös­terdiğini şikâyet ettikten sonra, onun haberi olmadan malım alıp alamaya­cağını sormuş,-Efendimiz de örf mikdarınca kendisine ve çocuklarına yete­cek mikdarı alabileceğini söylemiştir.

Aliyyü'1-Kârî, buradaki örften maksadın şer'î örf olduğunu ve bunun da orta halli bir nafaka olduğunu söyler. Fethu'l-Bârî'de ise, hadisteki örf­ten maksadın halkın örfü olduğu ifade edilmektedir.

Hâttâbî, bu hadisin ihtiva ettiği fıkhî hükümleri şu şekilde beyan et­mektedir:

1- Kadınların nafakaları, kocalarına aittir.,

2- Çocukların nafakaları, babaları tarafından temin edilecektir.

3- Kocaya veya babaya borç olan nafaka ihtiyaca yetecek miktardır.

4- Hâkimin bildiği bir konuda, delile ihtiyaç duymadan kendi bildiği ile hükmetmesi caizdir.

5- Mahkeme meclisinde bulunmayan bir kişi aleyhine hüküm vermek caizdir.

Hanefîlere göre; bu caiz değildir. Hz. Peygamber'in yaptığı hüküm ver­mek değil, fetva vermektir.

6- İhtiyaç halinde, bir kimsenin bazı kusurlarının söylenilmesi caizdir.

7- Bir kimse, kendisine borcu olan kişi borcunu vermekten imtina ettiği takdirde; yanında borçlunun malı bulunursa, o maldan hakkını alabilir. Bu malın alacaklının alacağı olan mal cinsinden olması şart değildir. Çünkü cimri olan birisinin, kişinin ihtiyacı olan her türlü malı toplayıp biriktirmesi mümkün olmaz.

Hattâbî'nin belirttiğine göre; bazı âlimler bu hadisin ifade ettiği mana­dan istifade ile, kadının hizmetçisinin nafakasının da kocasına ait olacağı hükmüne varmışlardır. Çünkü Ebû Süfyân bir kavmin reisidir. Onun duru­munda olan birisinin, ne kadar cimri olursa olsun ailesinin nafakasını te­minde ihmal göstermesi mümkün olmaz. Bu yüzden hadiste sözkonusu edi­len nafaka, Hind'in hizmetçisinin nafakasıdır. Hizmetçi, kişinin kendi zım-nına dahil olduğu ve onun cümlesinden sayıldığı için Hind: "O bana ve ço­cuklarıma yetecek şeyi vermiyor" demiş, hizmetçiyi sözkonusu etmemiştir.

Hattâbî'nin bu hadisten çıkardığı hükümlerden yedincisi âlimler arasında ihtilaflıdır. Hattâbî'nin vardığı sonuç, İmam Şafiî ve bir grup âlimin görü­şüdür. Hanelilerden sâhibeyn de bu görüştedir. İbn Âbidin: "Bugün İmam Şafiî ve sâhibeyn'in görüşüne göre fetva verilir" demektedir.

İmam Ebû Hanîfe'den gelen bir rivayete göre; alacaklı borçlunun izni olmadan hakkını alamaz. Diğer bir rivayete göre ise, eğer kendi alacağı cin­sinden mal bulursa alır, aksi halde alamaz. Ancak altın yerine gümüş veya gümüş yerine altın alabilir.

imam Mâlik'ten, yukarıda geçen her üç görüş de rivayet edilmiştir.

Ahmed b. Hanbel'e göre de; alacaklının, borçlunun izrii'olmadan ala­cağını tahsil etmesi caiz değildir.[592]

 

3533... Hz.Âişe (r.anha)'den rivayet edildiğine göre;

Hind, Rasûlullah (s.a)'a gelip:

Ya Rasûlallah! Ebû Süfyân sıkı bir adamdır. Onun izni olma­dan, ailesi için malından harcamamda bana vebal var mı! dedi.

Rasûlullah (s.a):

"Hayır, örf mikdarınca harcamanda sana günah yoktur" buyurdu.[593]

 
Açıklama

 

Bu hadis de, önceki hadisin başka bir rivayetidir. Aralarında bazı lafzî farklılıklar varsa da mana ve hüküm olarak birdirler. Burada, yukarıdaki hadiste söylenenlere ilâve edilecek bir şey yoktur.[594]

 

3534... Yusuf b. Mâhek el-Mekkî'den rivayet edilmiştir, der ki: Ben falanın velayetinde olan yetimlerin nafakasını yazardım. (Ye­timler büyüyünce hesapta) bin dirhem yanlışlık yaptılar. Yetimlerin velisi olan da yetimlere bu fazla parayı ödedi. (Bilâhare) ben yetimle­rin mallarından, verilen o fazlalığın misline (bin dirheme) eriştim ve veli olan adama: Senden alıp götürdükleri bin dirhemi alayım mı? dedim.

Hayır, alma; babam bana, Rasûlullah (s.a)'ı: "Sana emniyet ede­ne emanetini öde, sana hıyanet edene de hıyanet etme" buyururken duyduğunu haber verdi, dedi.[595]

 
Açıklama

 

Hadisin isnadında bilinmeyen bir ravi vardır. Bu hal, hadisin sıhhati için bir kusurdur. Şerhlerde, Yusuf b. Mâhek'in "falan" dediği kişinin ismine temas edilmemiş, hatta bu zâtın isminin bulu­namadığına dikkat çekilmiştir.

Hadisi terceme ederken metne sadık kalmaya gayret ettiğimiz için anla­şılmasında güçlük çekilebilir. Onun için hadisin manasını açıklamak istiyoruz:

Yusuf b. Mâhek el-Mekkî adındaki zât, bir adamın yanında kâtiplik ya­par, o kişinin velayeti altında bulunan yetimlerin nafakalarını yazarmış. Ye­timler büyüyüp , buluğ çağına gelince, velileri olan şahıstan mallarını almış­lar. Ancak mallarını hesap ederken yanlışlık yapmışlar (yanlışlığın kasdi mi yoksa hataen mi olduğuna dair bir açıklık yok) ve haklan olandan bin dir­hem fazla istemişler, veli de bu parayı vermiş. Daha sonra Yusuf b. Mâhek, yetimlere ait bin dirhem kadar bir mal ele geçirmiş ve patronuna, fazladan olarak verdiği bin dirhemi bu paradan alıp alamayacağını sormuş, adam da; "Hayır alma, çünkü babam Rasûlullah'ın: "Sana güvenene hakkını ver, hı­yanet edene de hıyanet etme" buyurduğunu haber verdi." demiştir.

Bu hadisin zahiri; hak sahibinin borçlu durumdaki şahsın izni olmadan borçludan hakkını alamayacağına delâlet etmektedir. Halbuki bir önceki hadis; hak sahibinin, borçlunun malını bulduğu takdirde hakkını alabileceğini ifade etmekte idi. Bu durumda iki hadis arasında bir çelişki sözkonusu ol­maktadır. Hattâbî bu konuya temasla şöyle demektedir:

"Zahire göre bu hadis, Hind hadisine muhalif sayılmaktadır. Ama as­lında bu iki hadis arasında bir muhalefet söz konusu değildir. Çünkü hain, hakkı olmayan bir şeyi zulmen ve düşmanlıkla alan kimsedir. Ama hasmı­nın malından hakkını almasına izin verilen kişi hain değildir. Bu hadisin ma­nası, sana hıyanet eden kişiye, onun yaptığının aynısıyla muamele ederek hı­yanet etme, demektir. İkinci şahıs, hain değildir; çünkü o kendi hakkı olan bir şeyi almıştır. Birincisi ise başkasına ait bir hakkı gasbetmiştir.

Mâlik b. Enes: "Bir adam, başka birine bin dirhem emanet etse ve emanet edilen şahıs bu parayı inkâr etse, sonra da inkarcı emanet bırakana bin dir­hem emanet etse, ikinci emanet edilenin bu parayı inkâra hakkı yoktur.'1 derdi. İmam Mâlik'in arkadaşı İbnü'l-Kasım: "Zannediyorum o bu hadise istinaden böyle derdi" der.

Hanefîlere göre; ikinci emanetçinin inkâr edilen parasına kısas olarak, kendisine emanet edilen bin dirhemi inkâra hakkı vardır. Ama emanet bıra­kılan İlk mal buğday, ikinci mal arpa olursa caiz olmaz. Çünkü bu takdirde yapılan muamele, satım muamelesi olur. Aynı cinsten olduğunda ise kısastır.

İmam Şafiî'ye göre ise, her halükârda ikinci şahsın hakkını alma yetki­si vardır. Şafiî'nin dayanağı Önceki Hind hadisidir."

Görüldüğü gibi Hattâbî bu sözleri ile, bir taraftan iki hadis arasında varlığı zannedilen ihtilâfı bertaraf etmekte, diğer yönden ise konu ile ilgili görüşleri ortaya koymaktadır.

Hadis-i şerifte Hz. Peygamber (s.a)'in: "Sana emniyet edene emanetini öde, hıyanet edene de hıyanet etme" buyurduğu belirtilmektedir. Buradaki, "sana emniyet edene" ifadesinin iki manaya ihtimali vardır:

1- Sen emanetçi isen, sana bir şey emanet edilmişse,

2- Sana bir şey emanet edildiği zaman, senin emin birisi olduğuna ina­nılırsa.

Mana ne olursa olsun, hadis-i şerifte kendisine güvenilen kişinin bu gü­venin gereğini yapması gerektiği, hak sahibine hakkını vermesinin icabettiği bildirilmektedir. Hıyanet eden bir kişiye de hıyanetinin aynı ile mukabele edi­lemeyeceği de hadisin muhtevası içerisindedir.[596]

 
Bazı Hükümler

 

1. Yetimlerin malını idare etmekle görevli olan vasiler, hesabı ıyı tutmalıdırlar.

2. Emanete hıyanet caiz değildir.

3. Emanet, ehline iade edilmelidir.[597]

 

3535... Ebû Hureyre (r.a)'den, Rasûlullah (s.a)'ın şöyle buyur­duğu rivayet edilmiştir:

 

"Sana   güvenene   emaneti  öde,   sana  hıyanet  edene  hıyanet etme.”[598]

 
Açıklama

 

Tirmizî, bu hadis için; "Hasen garib" demiştir. Hadis önceki hadisin son böıumu üe aynıdır. Burada, orada söylenen­lere eklenecek bir şey yoktur.[599]

[590] Hind; Utbe b. Rabîa'mn kızı, Ebû Süfyân'in hanımıdır. Müslüman olmazdan önce, Hz. Peygamber (s.a)'e kin ve buğzla dopdolu idi. Bu halini, bu hadisin Buharî'nin Nafakât ve Ahkâm bahislerindeki rivayetinde bizzat kendisi şu sözleri ile dile getirmiştir: "Ya Rasûlallah! Vaktiyle senin hanedanın kadar zül ve harabını istediğim hiçbir ev, hiçbir aile yoktu. Bugün ise yeryüzünde sabahlayan hiçbir çadır ehli yoktur ki, bana senin ailen kadar sevimli olsun..."

Hind'in İslâm'a ve müslümanlara olan kininin en fenası Uhud Savaşında sergilen­miştir. Hind, bu savaşta müşrikleri müslümanlara karşı kışkırtmış, şiirler söylemiştir. En fenası, şehit düşen Hz. Hamza'nın ciğerini çiğnemiştir.

Hind, kocası Ebû Süfyân ile birlikte Mekke fethi günü müslüman olmuştur. Yermük muharebesine kocası ile birlikte katılmış, bu seferde ateşli hitabeleriyle İslâm as­kerlerini coşturmuş, harekete geçirmiştir.

[591] Buharî, büyü 95, nafakât 9, 14, ahkâm 14; Müslim, akdıye 7; İbn Mâce, ticârât 65; Nesâî, kudât 31; Dârimî, nikâh 54.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 13/98.

[592] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 13/99-100.

[593] Buharı, büyü 95, nafakât 9, 14; Müslim, akdıye 7; Nesâî, kudât 31; Dârimî, nikâh 54; Ahmed b. Hanbel, VI, 39, 50, 206.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 13/100.

[594] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 13/100.

[595] Tirmizî, büyü 37; Dârimî, büyü 57; Ahmed b. Hanbel, III, 414.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 13/100-101.

[596] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 13/101-102.

[597] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 13/102.

[598] Tirmizî, büyü 37.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 13/103.

[599] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 13/103.


Konu Başlığı: Ynt: Hak Sahibi Olan Kimse Hakkını
Gönderen: Ceren üzerinde 26 Ağustos 2017, 16:54:56
Esselamu aleykum. RABBİM hak yolda giden hakkı bilerek yaşayan kullardan olalim inşallah. RABBİM razi olsun bilgilerden kardesimm. ...


Konu Başlığı: Ynt: Hak Sahibi Olan Kimse Hakkını
Gönderen: Mehmed. üzerinde 26 Ağustos 2017, 17:53:49
Ve aleykümüsselam Rabbim paylaşım için razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Hak Sahibi Olan Kimse Hakkını
Gönderen: Sevgi. üzerinde 22 Kasım 2023, 07:39:29
Esselâmu aleyküm Rabbim bizleri her zaman hak yolunda yürüyen kullarından eylesin inşaAllah