๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Süneni Ebu Davud => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 30 Nisan 2012, 18:22:05



Konu Başlığı: Ganimetten Kadınla Köleye de Pay Verilir
Gönderen: Zehibe üzerinde 30 Nisan 2012, 18:22:05
141. Ganimetten Kadınla Köleye De Pay Verilir


 

2727. ...Yezid b. Hürmüz'den rivayet olunmuştur ki: (Haricilerin başkanı) Necdet (b. Amir el-Harûrî), İbn Abbas'a (bir mektup) yazarak ona bazı şeylerle birlikte kölenin de ganimette bir hakkı olup olmadığım, kadınların da peygamber (s.a)le birlikte (sava­şa) çıkıp çıkmadıklarını ve onların da ganimette bir hakkı bulunup bu­lunmadığını sordu. İbn Abbas (r.a) da:

(Eğer bu adamın) Ahmakça bir iş yapmayacağından emin olsay­dım, ona mektupla cevap vermezdim- dedi (ve mektubunda ona şun­ları yazdı) "Kölelere gelince (onlara da ganimetten pay) verilirdi. Ka­dınlarsa onlar yaralıları tedavi ederler ve su verirlerdi."[328]

 
Açıklama

 

Metinde geçen "Eğer (bu adamın) ahmakça bir iş yapmayacağından   emin   olsaydım   ona   mektupla   cevap   vermezdim." anlamındaki cümle, Müslim'de "... Bir ilmi gizlemiş olma duru­muna düşmesem buna (cevap) yazmazdım..."[329] anlamına gelen lafızlarla rivayet edilmiştir.

Yine Müslim'in rivayetinden öğrendiğimize göre, Haricilerin reislerin­den olan Necdet'in, îbn Abbas'a gönderdiği mektupta kendisine şu beş soru yöneltilmiştir:

1. Rasûlullah (s.a.) kadınlarla birlikte savaşa gider miydi?

2. Onlara da ganimetten hisse ayırır mı idi?

3. Çocukları öldürür müydü?

4. Yetimin yetimlik müddeti ne zaman sona erer?

5. Beştebir kimin hakkıdır?

Hz. İbn Abbas da ona şu cevabı vermiştir:

"Bana mektup yazarak; Rasûlullah (sallallahü Aleyhi ve sellem) kadın­larla birlikte gaza eder mi idi? diye sordun. (Evet) Onlarla birlikte gaza edi­yordu. Onlar da yaralıları tedavi ediyor; kendilerine ganimetten bir şeyler veriliyordu. Hisseye gelince; onlara hisse ayırmamışlar, şüphesiz Rasûlullah sallallahü aleyhi ve sellem çocukları da öldürmezdi. O halde sen de çocukla­rı öldürme!

Bana yazarak; yetimin yetimlik müddeti ne zaman sona erer? diye sor­dun. Ömrüme yemin ederim ki adam vardır, sakalı biter de halâ kendi hak­kını almaktan zayıf, kendi namına vermekten acizdir. İşte kendisi için baş­kalarının aldığının elverişlisini almaya başladı mı artık ondan yetimlik gitti demektir.

Bana yazarak; beştebirin kime verileceğini sordun. Biz: Bu bizim hak­kımızdır, derdik, fakat kavmimiz bunu kabul etmedi." Aslında Hz. tbn Abbas Necdet'in bu mektubuna cevap vermek istememiştir. Çünkü bu zat, İslam. alemine saçtıkları fitne tohumları ve ortaya attıkları bid'atlerle, İslam daire­sinden çıkan ve sonu gelmez tartışma ve fitnelerin öncülüğünü yapan harici­lerin liderlerinden di.

Fakat, -'Kim bildiği bir meseleyi kendisine soran bir kimseye açıkla­maktan kaçınırsa kıyamet gününde onun ağzına ateşten gem vurulacak­tır.”[330] hadis-i şerifindeki tehdide hedef olmaktan korktuğu ve Necdet'in de açıkladığı gibi ahmakça bir uygulama yaparak, yeni birtakım bid'atlere yol açacağından çekindiği için, ona cevap vermeyi daha uygun görmüştür. Ko­numuzla ilgili bu hadis-i şerifte kölelere ganimetten bir şeyler verildiği ifade edilmekte ise de, bunun mikdarı ve mahiyeti hakkında kesin bir açıklama olmadığı gibi, kadınlar hakkında da bu hususta bir açıklama yoktur. Ancak yukarıda tercümesini sunduğumuz Müslim'in rivayetinde ise; kadınlara ga­nimetten hisse mikdarına erişmeyen birşeyler verildiği açıklanmaktadır. Da­ha sonra gelecek olan 2728 numaralı hadis-i şerifte, kadınlara ganimetten verilen bu mikdarın razh denilen bir miktar olduğu ifade edilmektedir.

Ömer Nasuhi Bilmen Razh kelimesini şöyle açıklıyor: "Harpte hizmet­leri görülen kadınlara, çocuklara, kölelere ve ziminilere ganimet malların­dan verilen bir mikdar maldır. Savaşanların paylarından eksiltilir. Bu mik-darı tayin veliyyü'1-emre aittir.

Razh kelimesi; lügatte az birşey vermek ve az bir mikdarda verilen şey manasındadır. Kendileri savaşçı ve mücahidlerden sayılmadıklan halde harpte, bazı hizmetleri görüldüğünde dolayı ganimet mallarından razh namıyla bi­rer mikdar mal alan kimselere de Ehl-i razh denilir.[331] Müslim'in rivayet et­tiği diğer bir hadis-i şerifte de "... Ganimet mallarının başında bulunan kö­lelerle kadınlara sade bir mikdar hediyye verileceği..."[332] ifade edildiğinden Hanefi âlimleri, ganimet mallarının başında bulunan kölelere, kadınlara ga­nimet mallarından bir hisse verilemeyeceğini, sadece "razh" adıyla bir he­diyye verilebileceğini söylemişlerdir. Burhaneddin el-Merğınani el-Hidaye isim­li eserinde, Hanefî âlimlerin bu meseledeki görüşünü şöyle ifade ediyor: "Köle ile kadına, çocuğa ve zimmiye ganimet mallarından bir hisse verilemez. On­lara ancak razh verilebilir. Razh'ın mikdarını da ancak devlet reisi tayin eder. Çünkü Hz. Peygamber, sözü geçen sınıflara, ganimetten bir hisse ayırma-mıştır. Zira cihad bir ibadettir. Zimmi ise ibadet ehlinden değildir. Çocukla kadına gelince, bunlar cihad etmekten acizdirler. Ancak köle savaşacak olursa, kadınlar da yaralıları tedavi edip hastalara bakacak olurlarsa, kendilerine razh denilen bir hediye verilir.[333] İbn Humam'm beyanına göre "Hanefi âlimleri bu Razh ganimetlerden Allah ve Rasulü için ayrılacak olan humus çıkarılmadan önce, sahiplerine verileceğini söylemişlerdir.

İmam Şafiî ile imam Ahmed (r.a) bu görüştedirler. İmam-ı Ahmed'den gelen diğer bir rivayete göre de, razh ganimetlerden humus çıkarıldıktan sonra kalandan alınır, tmam Şafiî'nin diğer bir görüşüne göre de humusun beşte birinden alınır.[334] İmam Malik'e göre ise bunlara nimetten hiçbir şey verilmez.[335]

 
Bazı Hükümler

 

1. Kadınlar harbe katılarak, yaralıların ve hastaların hizmetinde bulunabilirler.

2. Dar'ül-Harpte ganimetler dağıtılırken orada hazır bulunan kadınla­ra, ganimetten bir mikdar hediyye verilir, tmam Ebû Hanife ile es-Sevri, el-Leys, Şafii ve ulemanın büyük çoğunluğu bu   görüştedir. İmam   Evzâî'ye göre; eğer kadınlar hastaların veya yaralıların hizmetinde bulunmuşlarsa, mü-cahidler gibi ganimetten hisse alırlar, imam Malik'e göre, kadınlar ganimet­ten hiçbir şey alamazlar.[336]

 

2728. ...Yezid İbn Hürmüz'den demiştir ki:

Necdetü'l-Harûrî, îbn Abbas'a (bir mektup) yazarak ona "Ka­dınlar Rasûlullah (s.a)'le birlikte savaşa katılırlar mıydı? Rasûlullah (s.a) onlara (ganimetten) bir pay ayırır mıydı?" diye sordu. (Yezid b. Hürmüz rivayetine devam ederek şunları) söyledi: İbn Abbas'ın Nec­det'e (gönderdiği) mektubunu ben (bizat kendi ellerimle ve şu şekilde) yazdım: "Kadınlar da Rasûlullah (s.a.)'la birlikte savaşa katılırlardı. (Ganimetlerden) pay (ayıimay)a gelince (işte bu) yoktu, fakat onlara razh verilirdi.[337]

 
Açıklama

 

Harûra: Küfeye iki mil uzaklıkta bir yerdir. Hariciler ilk toplantılarını burada yaptıkları için daha sonra, buraya nışbet edilerek Harûralılar diye anılmışlardır. Hariciler, çeşitli fırkalara ayrılır. Fakat üzerinde ittifak ettikleri esaslardan biri, mutlak olarak Kur'ân'ın emrine uy­mak ve hadisin Kur'ân'da bulunmayan emrini reddetmektir.

Mevzumuzu teşkil eden bu hadis-i şerifle ilgili açıklama bir önceki ha­disin şerhinde geçtiği için burada tekrara lüzum görmüyoruz.[338]

 

2729. ...Haşrec b. ZiyacTın baba annesi (Ümmü Ziyad el-Eşçiyye) nden demiştir ki; kendisi Rasûlullah (s.a.) ile birlikte (Hayber savaşı­na katılan) altı kadının altıncısı olarak Hayber savaşına çıkmıştır. (Hz. Ümmü Ziyad sözlerine) şöyle devam etti: Bizim de. erkeklerle birlikte savaşa çıktığımız haber olarak Rasûlullah (s.a.)'e erişince bize (emir) gönderip (yanına çağırdı) Biz de (emre uyup huzuruna) vardık. Ken­disinde öfke (alametleri) gördük. (Bu savaşa)

“Kiminle ve kimin izniyle çıktınız?" dedi. Biz de "Ey Allah'ın Rasûlü, biz yün eğirerek (savaşa) çıktık. Bununla Allah yolunda hiz­met edeceğiz. Ayrıca bizim yanımızda yaralıları(tedavi) için (birtakım) ilaçlar da var, (ganimetlerden) hisse alırız (halka buğday ve arpadan yapılmış) sevk (denilen bir şurup) içiririz" dedik, (bu hadisi Hz. Üm­mü Ziyad'dan nakleden Haşrec, sözlerine devam ederek şunları) söy­ledi (Bu konuşmadan sonra) "Kadınlar kalktılar" (gittiler, Hz. Üm­mü Ziyad sözlerine devam ederek bana) "Allah, peygamberine Hay-ber'i (n kapılarım) açınca bize de erkekler gibi (ganimetten) pay ver­di." dedi. Ben de ona: "Ey nineciğim (Hz. Peygamberin size verdiği) bu şey ne idi?" dedim. "Hurma" (idi) diye cevap verdi.[339]

 
Açıklama

 

Şevkanî'nin açıklamasına göre bu hadisin senedinde bulunan Haşrec kimliği meçhul bir kimsedir. Bu bakımdan onun rivayet ettiği hadisler delil olmaz. Hafız tbn Hacer Telhis isimli eserin­de bu ravi hakkında bu hükmü vermiştir. Hattâbî'nin bu hadisle ilgili açık­lamalarını şu şekilde özetlemek mümkündür: "Fıkıh ulemasının büyük ço­ğunluğuna göre kadınlarla, kölelere ve çocuklara ganimetten bir pay verile­mez. Ancak bunlara Razh denilen ve mikdarını kumandanın tayin edeceği, az bir hediyye verilir. Fakat imam Evzaî, savaşa katılan kadınlara da erkek­ler gibi ganimetten bir hisse verilmesi gerektiğini iddia etmiş. Kanaatimce imam bu hükmü verirken bu hadise dayanmıştır. Oysa bu hadis, delil olma niteliği taşımayan zayıf bir hadistir. Bilfiil savaşa katılan kadınların da er­kekler gibi ganimetten hisse alabileceklerini iddia edenler olduğu gibi, harbe gücü yeten mürahiklik çağına gelmiş çocukların da, buluğ çağına ermiş mücahidlere denk hisse alacaklarını söyleyenler de vardır." Hafız Şemsüddin b. el-Kayyim (r.a) de bu mevzuda şunları söylüyor: Her ne kadar bu hadis-i şerifte "Rasûlullah ganimet eşyasından erkeklere verdiği gibi bize de verdi" anlamında bir ifade varsa da, burada erkeklerle kadınlara, ganimetten aynı miktarda mal verildiği kasdedilmiyor. Bir başka ifadeyle burada miktar üze­rinde durulmuyor. Sadece ganimetten erkeklere verildiği gibi kadınlara da birşeyler verildiği ifade edilmek isteniyor."[340] Sözü geçen kadınlara ganimet­ten verilen bu malların, erkeklere verilen hisse gibi olmadığını anlamak için, onlara verilen bu malın, hurma olduğunu düşünmek yeterlidir. Çünkü hur­ma bir yiyecektir. Yiyecekler ise diğer mallar gibi değildir.[341]

 

2730. ...Âbîllahm'ın kölesi Umeyr demiştir ki:

Ben, efendilerimle birlikte Hayber savaşına katıl (mış) tim. On­lar benim hakkımda, Rasûlullah (s.a.) le konuştular. (Rasul-ü Ekrem de silahlanmam içip) bana emir verdi. Ben de bir kılıç kuşandım, bir de baktım ki (yaşımın küçüklüğü ve boynumun kısalığı sebebiyle)kılı­cı yerde sürüklüyorum. Benim köle olduğum (Hz. Peygambere) ha­ber verildi. Bunun üzerine bana (ganimetten) işe yaramaz ev eşyası (ve­rilmesini) emretti.

Ebû Dâvûd der ki: (Bu son cümlenin) manası "Hz. Peygamber ona (ganimetten) pay vermedi" (demektir). Ebû Ubeyd kendisine et yemeyi yasakladığı için abillahm diye isimlendirildi.[342]

 
Açıklama

 

Metinde geçen Âbîllahmi kelimesi kaçınan imtina eden ânlamına gelen Abi kelimesiyle et anlamına gelen el-lahm kelimesinden meydana gelmiş birleşik bir kelimedir ki "et yemekten kaçı­nan kimse" demektir. İşte bu isimle anılan kimse ev halkının ileri gelenleriy­le birlikte Hz. Peygamberin huzuruna vararak daha küçük yaşta ve dolayı­sıyla kısa boylu olan Umeyr'in de Hayber savaşına girip girmemesi husu­sunda istişarede bulunmuştur. Hz. Peygamber de bu çocuğun harp sanatını öğrenmesi için techizâtlanarak savaşa girmesini tavsiye etmiştir. Bunun üze­rine Hz. Umeyr, kılıcını kuşanmışsa da boyu kısa olduğu için kılıcın ucu ye­re değmiş ve etrafındakilerin dikkatini çekmiştir.

Savaştan sonra, ganimetler bölüşülmeden önce, Hz. Peygamber'e, Hz. Umeyr'in köle olduğu haber verilince ona diğer mücahidlere verdiği gibi bir hisse vermemiş, sadece tencere gibi kapkacak cinsinden döküntü bazı ev eş­yası vermiştir.

Bu hadis-i şerif, köleye ve çocuğa ganimetten hisse verilmez, ancak sa­dece razh denilen bir hediye verilir, diyen Ebû Hanife (r.a.)»üe tmam Şafiî'nin ve ulamenan büyük çoğunluğunun delili olduğu gibi, köleye ganimetten hiç­bir şey verilmez diyen İmam Malik ile "harbe iştirak eden köleye de diğer mücahidler gibi hisse verilir."diyen Hasan, İbn Şirin, Nehai ve Hakim'in aleyhine delildir.[343]

 

2731. ...Cabir'den demiştir ki:

Ben Bedr (savaşı) günü (orada bulunan ve tabanındaki su gayet az olduğu için içine atılan kova boş çıkan) bir kuyuya inip kovaya bizzat kendi ellerimle su doldurururdum (ve) arkadaşlarıma (dağıtırdım).[344]

 
Açıklama

 

Metinde geçen kelimesi ikinci babdan olan fiilinden gelen muzari bir fiildir.fiili tabanında su az olduğu için atılan kovanın, dolmadığı bir kuyuya inip kovayı elle doldur­mak anlamında kullanılır. Buna göre hadis-i şerifte Hz. Cabir'in Bedir sa­vaşında orada bulunan bir kuyuya inerek bizzat elleriyle doldurduğu kova­larla gazilere su taşıdığı.bu suretle hizmette bulunduğu ifade edilmektedir. Avnü'l-Ma'bud yazarının da ifade ettiği gibi, bu hadis-i şerifin mevzu-muzu teşkil eden "Kadınlarla kölelerin ganimet mallarından pay alıp almayacağı" mevzuundaki hadisleri ihtiva eden babla hiçbir ilgisi yoktur. Ancak bu hadis savaşta mucahidlere su dağıtarak da hizmet edilebileceğini ifade etmesi sebebiyle, savaşın bir ayrıntısını teşkil ettiğinden musannif Ebû Dâvûd onu da bu babdaki hadislerin sonuna ilave etmeyi uygun bulmuştur.[345]

[328] Ahmed b. Hanbel, I, 294-308; Müslim, cihâd 137-139.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 10/336.

[329] Müslim, cihâd 137.

[330] bk. Ebû Dâvûd, ilim 9; Tirmİzi, ilim 3; İbn Mâce, mukaddime 24; Ahmed b. Hanbel II, 263, 305, 344, 353, 490.

[331] bk. Hukuk-u İslamiyye Kamusu, Ömer Nasuhi Bilmen, III, 349.

[332] bk. Müslim, cihad 139.

[333] İbn Humam, Fethu'l-Kadir, IV, 326-327.

[334] Ibnü'l-Humam, Fethu'l-Kadir, IV, 326.

[335] Bezlü'l-Mechûd, XII, 324.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 10/336-338.

[336] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 10/338-339.

[337] Ahmed b. Hanbel I, 224, 352.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 10/339.

[338] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 10/339.

[339] Ahmed b. Hanbel, V, 271; VI, 371.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 10/340.

[340] Avnu'l-Ma'bûd, VII, 400.

[341] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 10/341.

[342] Tirmizi, siyer 9; İbn Mâce 37; Darimi, siyer 37; Ahmed b. Hanbel V, 223.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 10/341-342.

[343] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 10/342.

[344] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 10/342-343.

[345] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 10/343.