๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Süneni Ebu Davud => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 05 Şubat 2012, 19:57:58



Konu Başlığı: Dinden Çıkan Kişi Hakkındaki Hüküm
Gönderen: Zehibe üzerinde 05 Şubat 2012, 19:57:58


1. Dinden Çıkan Kişi (Mürted) Hakkındaki Hüküm

 

4351... İkrime (r.a)'den rivayet edildiğine göre:

Hz. Ali (r.a) dinden çıkan bir takım insanları ateşte yaktı. Bu (haber) Abdullah b. Abbas'a ulaştığında Abdullah (r.a) şöyle dedi:

(Ben olsaydım) Onları ateşte yakmazdım. Çünkü Rasûlullah (s.a) "Allah'ın azabı ile cezalandırmayınız" buyurdu. Ama, Rasûlullah'ın sözü sebebiyle onları öldürürdüm. Çünkü Rasûlullah (s.a) "Kim dinini değiştirirse onu hemen öldürünüz" buyurdu.

Bu sözler Hz. Ali'ye ulaşınca; "Vah îbn Abbas!" dedi.[2]

 

Açıklama
 

Hadisten Hz. Ali (r.a)'nın dinden dönen bazı insanlan ateşte yaktığını öğreniyoruz. Ateşte yakılanlar, Hz. Ali'nin Allah olduğunu söyleyen insanlardır. Bunlar Abdullah b. Se-be'nin saptırdığı kişilerdir.

Metinde görüldüğü üzere Hz. Ali (k.v), İbn Abbas (r.a)'ın kendisinin mürtedleri yaktığını duyunca tenkid edip "ben olsaydım onları öldürür­düm" dediğini ve bu konuda Hz. Peygamberin bir hadisini rivayet ettiğini duyunca; "Vah İbn Abbas!" demiştir. Bazı nüshalarda bu "Vah İbn Ab-bas'm annesi!" şeklindedir. Hz. Ali'nin bu sözü İbn Abbas'ın söylediği şeyi doğru bulmadığı için ona bir merhamet eseri olarak söylemiş olması muhtemel olduğu gibi, onu haklı bularak övmek maksadı ile söylemiş ol­ması da muhtemeldir. Çünkü bu söz, hem bir şey beğenilmediğinde, söy­leyenin hatasından dolayı duyulan üzüntüyü ifade için, hem de sözü doğ­ru bulup söyleyeni övmek için kullanılır. Birinci ihtimale göre, Hz. Ali, İbn Abbas'ın haber verdiği hadisi kendisinin de bildiğini ondaki nehyin tenzihi olduğunu, İbn Abbas'ın ise zahirine hamledip tahrime delâlet say­dığını belirtmek istemiştir. İkinci ihtimale göre ise, îbn Abbas kendisinin bilmediği ya da unuttuğu bir hadisi haber verdiği için beğenmiş ve onu övmek için bu ifâdeyi kullanmıştır. Aliyyü'1-Kari ulemanın çoğunluğu­nun bu sözün medh için söylendiği görüşünde olduklarını, Şerhus-Sün-ne'deki: "Bu Ali'ye ulaştı. O da; İbn Abbas doğru söyledi, dedi" şeklin­deki rivayetin de bunu teyid ettiğini söyler. Hattabi de: "Bu söz İbn Ab­bas için duadır. Onu medh ve sözünü beğenmedir" der. Hadis-i şeriften iki hüküm çıkmaktadır. Bunlar:

I- İnsanlar ne suç işlerlerse işlesinler yakılarak cezalandırılmazlar. Çünkü ateşle ceza metinde de görüdüğü gibi "Allah'a ait bir cezalandır­ma" şeklidir. Nitekim Buhari bu hadisi, "Allah'ın azabı ile cezalandırıl­maz" adını taşıyan bab içerisinde vermiştir. Aynı babda, Buhari'nin Ebû Hureyre'den rivayet ettiği bir başka hadis de şu şekildedir: "Rasûlullah bizi bir grup içinde gönderip falan ve falanı bulursanız ateşte yakınız, bu­yurdu. Tam biz çıkmak istediğimizde, ben size falanı ve falanı bulursanız ateşte yakmanızı emretmiştim. Ama ateşte ancak Allah cezalandırır. Eğer onları bulursanız, Öldürünüz, buyurdu."

II- İslam dininden çıkan birisi Öldürülür. Dinden çıkmaya îrtidâd, dinden çıkan kişiye de mürted  denilir. Kur'an-i Kerim'de İslamdan çı­kan kişiye verilecek uhrevî ceza sözkonusu edilmiştir Bir ayet-i kerimede cenab-ı Hak meâlen şöyle buyurmaktadır: "İçinizden kim dininden dö­ner ve kafir olarak ölürse, işte onların yaptıkları dünyada ve âhiret-te boşa gider. Bunlar cehennemliktirler ve orada kalıcıdırlar." (el-Bakara, 218)

Mürted1 in dünyevi cezasının ölüm olduğu, hadisler ve İslam uleması­nın icmaı ile tesbit edilmiştir. Bu babtaki hadisler, dinden dönene verile­cek cezayı net bir şekilde ortaya koyuyor. İslam müctehidleri, İslam di­ninden çıkan bir erkeğin öldürülmesi konusunda fikir birliğine varmışlar­dır. Ancak aynı cezanın İslamdan çıkan kadına da uygulanıp uygulanmayacağı tartışmalıdır. Hanefilere göre, bu durumdaki bir kadın öldürülmez. Çünkü fahr-i kâinat efendimiz, bir hadisinde, savaş esnasında kadınları öldürmeyi men etmiştir. Cumhura göre ise İslam'dan çıkan kadınlar da öldürülür. Bunlar Muâz b. Cebel (r.a) Yemen'e gönderilirken, Rasûlul-lah'ın kendisine söylediği şu sözlere dayanırlar: "Hangi erkek İslamdan çıkarsa onu İslama davet et. Dönerse ne ala, aksi halde boynunu vur. Hangi kadın da İslamdan çıkarsa onu tekrar davet et. Dönerse ne ala, aksi halde boynunu vur."

Cumhur, Hanef ilerin dayandıkları hadisteki yasaklamayı, İslam'dan dönen değil de aslen kâfir olan kadının öldürülmemesine hamletmişlerdir.

Yukarıda naklettiğimiz Muaz hadisinden de anlaşılacağı üzere, mürted öldürülmeden önce tekrar dine davet edilir. Mürtede karşı uygulanacak esaslar şunlardır:

1- İrtidad bir şüphe neticesi olmuşsa, mürteddin bu şüphesi izâle edi­lir, gerçek anlatılır.

2- Tekrar İslama dönmesi teklif edilir. Bazı alimlere göre, mürtedde düşünme fırsatı verilir. Düşünme müddeti konusunda üç gün ile bir yıl arasında değişen rivayetler vardır. Mürted bundan sonra yine İslama gir­mezse öldürülür. Dinden dönen şahıs bir yabancı ülkeye kaçar ve oraya sığınırsa malı ve ailesi konusunda özel hükümler vardır. Konu fıkıh kitap­larının ilgili bölümlerindedir.[3]

 

4352... Abdullah (b. Mes'ud) (r.a) şöyle demiştir :

Rasûlullah (s.a) şöyle buyurdu: "Allah'tan başka ilah olmadığına, benim Allah'ın Rasûlü olduğuma şehadet eden müslünıan bir kişinin kanı ancak üç şeyden birisi ile helal olur; Zina eden Seyyib, cana kar­şı can ve dinini terkedip cemaatten ayrılan."[4]

 

Açıklama
 

Bu hadisteki "Üç şeyden biri" cümlesi İbn Mace'nin rivayetinde "üç kişiden birisi..." şeklinde varid ol­muştur. Buhari ve Müslim'in rivayetleri ise aynen buradaki gibidir.

Hadis-i şerifte ancak şu üç gruptan birisine giren bir müslümanın öldürülebileceği, bunların dışındakilerin kanlarının helal olmadığı bildirilmektedir.

1- Zina eden Seyyib: Seyyib sözlükte "dul" demektir. Bu hadiste sa­hih bir nikahla evlenip bir kerre bile olsa karı koca ilişkisi yaşamış olan erkek veya kadındır. Bu durumdaki erkeğe "muhsan" kadına muhsana" denir. Bu durumda olan bir erkek veya kadın ister evlilikleri devam etsin ister ayrılmış olsunlar veya taraflardan birisi ölmüş olsun zina ederse res­medilerek öldürülür. Recm cezasının uygulanması için zina eden kişinin o esnada evli bulunması şart değildir. Dul bile olsa recm uygulanır. Hiç evlenmemiş olan kadın ve erkeğe ise zina etmeleri halinde yüz sopa vu­rulur. 23. babda bu konu geniş bir şekilde gelecektir.

2- Cana karşı can: Bir başkasını amden (kasden) ve öldürücü bir alet­le öldüren kişi, maktulün yakınlarının kısas talebi durumunda öldürülür.

Hanefilere göre; hür bir müslüman, hür bir müslümana karşı kısas edildiği gibi zimmi (gayr-i müslim tebea) ya ve köleye karşı da kısasen öldürülür. Yani bir köleyi veya zimmiyi öldüren hür bir müslüman öldü­rülür. İmam malik, Şafii, Ahmed ve Leys'in de içinde bulunduğu Cumhu­ra göre ise, hür bir müslüman köleye veya zimmiye karşı öldürülmez. Bu hadisin mutlak oluşu Hanefilerin görüşüne delildir.

3- Dini terkedip cemaatten ayrılan kişi: Yani İslamdan çıkıp İslam toplumundan ayrılan mürted; hadisin üzerinde durduğumuz konu ile ilgi­si bu bölümüdür. İmam Nevevi bu hükmün, tüm mürtedlere şamil oldu­ğunu söyler.

Bazı alimler: "Cemaatten ayrılan" ifadesinden hareketle, hükmün bid'at ve isyanla cemaatten ayrılan herkese şamil olduğunu, Haricilerin (İslâmî ahkâm ile hükmeden İslâm Devleti yöneticilerine karşı başkaldıranların) da buna girdiğini söylerler.

Hadis-i şerif, müslümanlardan kanı helal olanları bu üç gruba hasret­miştir. Ancak alimler daha başka delillere de dayanarak bu sayıyı arttır­mışlardır. Mesela İmam Şafii'ye göre namaz kılmayan birisi tevbe etmez­se öldürülür. İmam-ı Azam'a göre ise öldürülmez. Şafii ulemasından Müzenî ve İmamü'l-Harameyn de İmam-ı Azam'in görüşündedirler. Ayrıca bazı alimlere göre sihirbaz, bazılarına göre alenen silah çekip saldıran ki­şi (sâil) de öldürülür. Hz. Peygamber (s.a)'e küfredenin öldürüleceği de ittifakla sabittir.

Bazı alimler bu sayılanlarla birlikte kanı helal olanları ona çıkarmak­tadırlar. Ancak bunları hadisin üçüncü fıkrası altında toplamak mümkün­dür.[5]

 

4353... Aişe (radiyallahü anha'dan; rivayet edildiğine göre; Rasûlullah (s.a) şöyle buyurmuştur: "Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muham-med'in Allah'ın Rasulü olduğuna şehadet eden müslüman birisinin ka­nı helal olmaz. Ancak şu üç husustan birisi dolayısıyla olması müstes­na:

1) İhsandan sonra zina eden adam; o recmedilir,

2) Allah'a ve Ra-sulüne karşı savaşa çıkan adam; o, öldürülür veya salbedilir ya da ül­keden sürgün edilir.

3) Bir insanı öldüren; o da öldürdüğü kişiye kar­şılık öldürülür."[6]

 

Açıklama
 

Bu hadis, önceki hadisten bir iki noktada ayrılmaktadır. Bu noktalara bir göz atmak istiyoruz:

1- Önceki hadiste kanı helal olanlar arasında sayılan zinâkâr "Seyyib" kelimesi ile vasfedilmişti. Bu hadise ise; "İhsandan sonra" denilmiştir.

İhsan; sözlükte korumak muhafaza altına almak demektir. Terim ola­rak da erkek veya kadının sahih bir nikahla evlenip karı koca ilişkisinde bulunmaları halinde aldıkları vasıftır. Bu durumda olan bir erkeğe zina­dan korunduğu için "ımıhsan" kadına da "muhsana" denilir. Önceki hadi­sin izahında seyyib konusunda söylediğimiz gibi; ihsan konusunda da ev­liliğin devamı şart değildir. Herhangi bir sebeple evlilik son bulmuş da ol­sa kadın ve erkeğin ihsan hali devam etmektedir.

Bu hadiste öncekinden farklı olarak öldürülebilecek kişilere verilecek cezalar da beyan edilmiştir. Buna göre ihsandan sonra zina eden kişi rec­medilir. Recm; zina suçuna has bir cezadır. Zinakâr taşlanarak öldürülür.

2- Önceki hadiste kanı helal olanlar içerisinde sayılan bir grup, İslam-dan çıkıp cemaatten ayrılanlardır. Bu hadiste ise, mürted yer almamış, onun yerine Allah'a ve Rasulüne savaş açan zikredilmiştir.

AIiyyü'1-Kari'nin bildirildiğine göre,ondan maksat, yol kesiciler ve İs­lam devletine karşı isyan edenlerdir. Bu zümreden olanlara verilecek ce­za işlediği suçun ölçüsüne göre farklılık gösterir. Eğer birisini öldürür ama malını almazsa kılıçla kafası kesilerek öldürülür. Hem adam öldür­müş hem de mal almışsa salb edilir ve ölünceye kadar mızraklamr. Salb'in şekli şudur: T şeklinde bir ağaç hazırlanır. Suçlunun elleri T'nin üst tarfına ayaklan da dikine olan kısmına bağlanır. Bu şekilde asılan şa­hıs daha önce öldürülmemişse asıldıktan sonra karnı veya sol memesi, ölünceye kadar mızrakla yarılır ve üç gün bu şekilde kalır.

İmam-ı Azam'a göre; hem adam öldüren hem de mal alan yol kesici­ye verilecek cezada devlet başkanı muhayyerdir. Dilerse bunların önce el ve ayaklarını keser sonra da öldürür veya salbeder. Dilerse sadece öldü­rür veya salbeder. Yol kesen eşkiya cana dokunmamış sadece mal almışsa sağ eli ve sol ayağı mafsaldan kesilir.

Yol kesen eşkiya mala ve cana dokunmamış, sadece yolcuları korkut­muş ise onun cezası da sürgündür. Devlet başkanı sürgün yerine dayak atabilir. Sürgünden maksadın hapsetmek olduğunu söyleyen alimler de vardır.

Hz. Peygamber (s.a)'in Allah'a ve Rasulüne savaş açanlar için verile­ceğini bildirdiği bu cezalar Rur'an'ı Kerim'deki şu âyette de aynen ifade edilmektedir:

"Allah (Teâla) ve onun Rasulü ile muharebe eden, yeryüzünde fe­sada koşan (yol kesicilikte bulunanların cezaları ancak öldürülmeleri veya salbedilme (asılma) leri veya çaprazlamasına olmak üzere elleri ile ayaklarının kesilmesi veya yeryüzünden sürülmeleridir. Bu ceza, onlar için dünyada bir rüsvaylıktır, onlar için ahirette ise büyük bir azab vardır. Ancak onlar kendilerini ele geçirmenizden önce tevbe ederlerse müstesna. Bilin ki Allah bağışlayıcıdır, merhamet sahibi­dir." (Mâide, 33)

Yol kesicilik, Allah'ın kullarına karşı büyük bir tecavüz olduğu için bu, Allah'a ve Rasulüne karşı savaş kabul edilmiştir.

Bu izahımız, yol kesiciye verilecek cezalar arasındaki atıf edatı olan; "ev=veya" nın tenvi için olduğu görüşüne göredir. Aralarında bazı küçük ayrılıklar olmakla birlikte; Hanefiler, İmam Şafii, Katade ve Evzaî bu gö­rüştedirler. Bu, İbn Abbas'tan da rivayet edilmiştir.

İmam Malik'e göre; "ev=veya" edatı tahyir (muhayyerlik bildirmek) içindir. Devlet başkam yol kesiciye verilecek cezada öldürme, salbetme ve sürgün arasında muhayyerdir. Bu cezalardan dilediğini verir. Ebu Sevi­de aynı görüştedir.

Hadiste kanı helal görülen üçüncü grup da teammüden adam öldüren­lerdir. Bu önceki hadiste de geçmişti.[7]

 

4354... Ebu Mûsâ (r.a), şöyle demiştir:

Yanımda Eş'arilerden iki adamla birlikte Rasulullah (s.a)'a geldim. Adamlardan birisi sağımda birisi solumda idi. Her ikisi de Rasulullah'tan gö­rev istediler. Rasulullah susmakta idi.[8] Bunun üzerine:

" Ne diyorsun ya Ebu Musa? veya: Ya Abdullah b. Kays?" dedi.[9]

Seni hak (din) ile gönderen Allah'a yemin ederim ki, gönüllerindekini bana söylemediler ve onların görev isteyeceklerinin farkına dahi varmadım, dedim. Sanki ben şu anda Rasulullah'm dudağı altında misvakinin yükseldi­ğini görür gibiyim.

Rasulullah (s.a):

"Biz işimize asla onu isteyeni tayin etmeyeceğiz - veya onu isteyeni ta­yin etmeyiz[10] - ama, ey Ebu Musa - yada Abdullah b. Kays- sen git" bu­yurdu ve onu Yemen'e gönderdi. Sonra peşinden Muaz b. Cebel (r.a)'i de gönderdi.Râvi der ki:

Muaz, Ebu Musa'nın yanına varınca Ebu Musa, "in" (buyur) dedi ve onun için bir minder serdi. Muaz, Ebu Musa'nın yanında bağlı bir adam gördü ve:

Bu ne? dedi Ebu Musa:

Bu yahidi idi, müslüman oldu, sonra tekrar dinine; kötü dinine döndü, de­di.

Muaz:

O öldürülmedikçe oturmam. Bu, Allah'ın ve Rasulünün hükmüdür, de­di.

Ebu Musa:

Otur, evet, dedi. Muaz üç kere:

O Öldürülünceye kadar oturmam. Bu Allah'ın ve Rasulünün hükmüdür, dedi.

Bunun üzerine Ebû Musa emretti ve adam öldürüldü. Sonra bu iki sahabe gece namazını tartıştılar.

Muaz: "Ben uyurum da, namaz da kılarım; veya: namaz da kılarım uyurum da.[11] Namazımda umduğumu (sevabı) uykum halinde de umanm" dedi.[12]

 

4355... Ebû Mûsâ (r.a) şöyle demiştir:

"Ben Yemen'de iken Muaz yanıma geldi. Yahudi olan bir adam müs-lüman olmuş, sonra tekrar İslamdan çıkmıştı. Muaz gelince;

"O öldürülmedikçe hayvanımdan inmem" dedi. Bunun üzerine adam öldürüldü.

Râviler (Talha b. Yahya ve Büreyd b. Abdullah b. Ebi Bürde) den birisi: "Adam daha önce tevbeye davet edilmişti" dedi.[13]

 

4356... Eş- Şeybânî (Ebû îshak, Süleyman b. Feyrûz) Ebû Bürde'den yukarıdaki kıssayı rivayet etti.Ravî dedi ki:

"Ebû Musa (r.a)'ya İslamdan çıkan bir adam getirildi. Ebu Musa ada­mı yirmi gece veya ona yakın bir müddet (İslam'a) davet etti. Sonra Mu­az geldi, o da (İslama) davet etti. Ama adam kabul etmedi. Bunun üzeri­ne boynu vuruldu. (Muaz boynunu vurdurdu)."

Ebû Davûd der ki:

"Bu hadisi Ebu Bürde'den Abdülmelik b. Umeyr de rivayet etti, ama tevbeye davet meselesini zikretmedi. Ayrıca İbn Fuzayl Şeybani'den, o, Said b. Ebi Bürde'den o da babası vasıtasıyla Ebû Musa'dan rivayet etti, ama tevbeye da'veti anmadı."[14]

 

4357... Bize Mes'ûdî (Abdurrahman b. Abdullah b. Utbe b. Abdullah b. Mes'ud) Kasım (İbn Abdurrahman b. Abdullah b. Mesûd)dan bu kıssa­yı haber verip şöyle dedi:

"Onun boynu vuruluncaya kadar Muaz hayvanından inmedi ve onu tevbeye de davet etmedi."[15]

 

Açıklama
 

Bu dört rivayet aynı hadisenin birbirinden farklı olan nakilleridir. Onun için hepsinin izahını birlik­te ele aldık. Rivayetler arasındaki fark dinden dönen yahudi asıllı şahsın tevbeye davet edilip edilmediği konusundaki ihtilaftır.

Hz. Peygamber (s.a), Ebû Musa el-Eş'ârî ile Muaz İbn Cebel'i Yemen'deki iki vilayete vali olarak göndermişti. Bu iki zat zaman zaman birbirlerini ziyaret ederlerdi. Metinden anlaşıldığına göre Ebû Musa'nın Yemen'e gidişi Muaz'ın gidişinden önce olmuştu. Kıssa'da anlatılan Ebû

Mûsâ ile Muaz (r.anhuma)'ın karşılaşmalarının Hz. Muaz'ın ilk gidi­şinde mi yoksa bilahere aralarında geçen ziyaretleşmelerden birisi esna­sında mı olduğu konusunda bir açıklık yoktur.

Hz. Muaz Ebu, Musa (r.a)'nın yanına vardığında, Ebu Musa onun al-tma: "visâde = yastık" atmıştır. Bu, arapların bir adeti idi. Fazla ikram et­mek istedikleri şahısların altına yastık verirlerdi. Bazı alimler burada vi-sade'nin sergi, minder manasında kullanıldığını söylerler. Nevevi bunu reddederek visade'nin yastık olduğunu, buna sergi denildiğini hiç bir ki­tapta görmediğini söyler. Ancak biz türkçeye uygun olması için "minder" diye terceme ettik.

Cabir (r.a), Ebû Musa'nın yanında bağlı bir adam görünce hayret etmiş ve onun kim olduğunu sormuştur. Taberanî'nin rivayetine göre Cabir (r.a) şöyle demiştir: "Kardeşim, sen insanlara işkence etmek için mi gönderil-din? Biz ancak onlara dini Öğretmek, faydalı şeyler öğretmek için gönde­rildik" demiş, onun müslümanlıktan çıkan bîr mürted olduğunu öğrenin­ce ateşte yakılmasını istemiş ve yahudi ateşe atılarak yakılmıştır. Ancak bu rivayete göre yahudinin öldürüldükten sonra yakılmış olduğunu söyle­mek gerekir. Çünkü hadisin bir çok rivayetinde onun Öldürüldüğü ya da boynunun vurulduğu söylenmektedir. Ebu Davud'un rivayetinin yanı sıra Buhari ve Müslim'de de adamın öldürüldüğü ifade edilmiştir. Ayrıca bir suçluyu yakarak cezalandırmak Allah'a ait bir şeydir. Müslümanlar bun­dan men edilmişlerdir. O halde rivayetlerin arasını te'lif için Taberanî'nin rivayetindeki yakılma olayını öldürüldükten sonra yakılma şeklinde de­ğerlendirmek gerekir.

Üzerinde durulması gereken diğer önemli bir konu da, irtidad eden şahsa öldürülmeden önce İslamî telkin ve tevbeye davetin yapılıp yapıl­madığıdır. Hadisin bazı rivayetlerinde bu konuya hiç temas edilmemişken bazılarında tevbeye davet edildiği, hatta birisinde bu davetin yirmi gün kadar sürdüğü bazılarında ise davet edilmediği söylenmektedir. Ancak tevbeye davet edilmiş olduğuna işaret eden haberler vakıaya daha uygun­dur. Ebu Musa'nın mürteddi hemen öldürmeyip bağlı tutması, onun tek­rar İslama dönme umudunu koruduğunu gösterir. Nitekim Hz. Ömer (r.a) Mürted konusunda yazdığı bir mektupta: "Onu üç gün hapsediniz, her gün çörek yediriniz. Umulur ki o tevbe eder de Allah tevbesini kabul eder" demiştir. Sahabeden hiç bir kimse bu mektubu inkâr etmemiştir. Dolayısıyla bu, sahabenin icmaı hükmündedir. Mürtedde tevbe teklifini lüzumlu gören alimler ayrıca;

"Eğer tevbe ederler, namaz kılarlar ve zekât verirlerse serbest bı­rakınız." (Tevbe 9/5) ayetini de delilleri arasına alırlar.

Babın ilk hadisini izah ederken de söylediğimiz gibi, ulemânın cumhu­runa göre mürted öldürülmeden önce tereddüdü izale edilir ve tevbeye da­vet edilir. Ancak tevbe için verilecek mühletin süresi ve tevbe teklifinin adedi ihtilaflıdır.

Hanefilere göre mürtedin üç ayrı günde üç defa tevbe etmesi istenir. Ahmed b. Hanbel, İshak ve İmam Malik'e göre üç gün davet edilir, kabul etmezse öldürülür.

Ubeyd b. Umeyr, Tavus ve Hasenül-Basri'ye göre mürteddin tevbeye davet edilmesine gerek yoktur. Derhal öldürülür. Ata'dan rivayet edilen bir görüşe göre ise; eğer mürted aslen müslüman olur da irtidad ederse tevbesi istenmeden öldürülür. Ama daha önce gayri müslim iken İslama girmiş daha sonra irtidat etmişse tevbeye davet edilir.[16]

 

Bazı Hükümler
 

Ayrıca tevbe istemenin hükmü ihtilaflıdır.

1- Devlet kademesindeki yüksek görevler için vazife istenmez, verilir. Bu konuda liyakat esastır.

2- Devlet yetkilisi, İslamm emirlerini uygulamakda asla taviz verme­melidir.

3- İslam'a girdikten sonra dönen kişi (mürted) öldürülür.

4- Mürted öldürülmeden önce  şüpheleri izale edilir ve tevbe etmeye davet edilir. Tevbe ederse serbest bırakılır. Aksi halde öldürülür.

5- Şehirlerin valileri, serî hadleri tatbike yetkilidirler. Ulemanın cum­huru bu görüştedir.

6- Müslüman, durumun gerekli kıldığı şekilde ma'rufu emretmeîidir.[17]

 

4358... îbn Abbas (r.anhuma) şöyle demiştir: Abdullah b. Sa'd b. Ebi Şerh, Rasulullah (s.a) a (vahiy) kâtiplik (i) yapardı. Şeytan onu saptırdı. (İslamdan çıkıp) kafirlere iltihak etti. Bunun üzerine Rasulullah (s.a) onun Fetih günü öldürülmesini emretti. (Ancak) Osman b. Affan (r.a) onun için eman istedi. Rasulullah {s.a) da eman verdi.[18]

 

4359... Sa'd (b.Ebi Vakkas) (r.a) demiştir ki;

Mekke'nin fethi gününde Abdullah b. Sa'd b. EM Şerh, Osman b. Affan'a sığındı. Osman onu getirip Rasulullah'm huzurunda durdurttu. ve; Ya Rasulullah Abdullah'ın biatini kabul et (eman ver), dedi.

Rasulullah (s.a) başını kaldırıp ona baktı. (Osman r.a bunu) üç kere tekrar etti, Rasulullah (s.a) her seferinde eman vermekten kaçınıyordu. Nihayet üçüncü müracaatından sonra biatini kabul buyurdu (eman verdi). Sonra ashabına dönüp;

"İçinizde, ben onun biatından kaçındığımda kalkıp onu öldürecek anlayışlı birisi yok muydu?" buyurdu.

Sahabiler:

"Ya Rasulullah senin gönlündekini biz bilmiyoruz, gözlerinle bize işaret etseydin ya" dediler.

Rasulullah (s.a):

"Bir peygamberin hain gözlü olması yakışmaz" buyurdu.[19]

 

Açıklama
 

Hadis-i şeriflerde, irtidat ettiği bildirilen Abdullah b Sad b Ebi Serh) Hz Osman'ın süt kardeşi idi.

O yüzden, efendimizin yanında Abdullah b. Sa'd b. Ebi Serh'e şefaatta bulundu.

Hz. Peygamber (s.a) efendimiz önce Abdullah'ın bi'atini kabul etmek istemedi. Ama Hz. Osman'ın ısrarına dayanamayarak kabul etti. Fakat gönlü razı değildi. Onun için sahabilerine: "içinizde ben onun biatinden kaçındığımda kalkıp onu öldürecek anlayışlı birisi yok muydu?" di­yerek tarizde bulundu. Sahabeler de "Ya Rasulullah biz senin gönlünde­kini bilemeyiz, gözlerinle bize işaret etseydinya" karşılığını verdiler. Ra­sulullah (s.a) "Bir peygamberin hain gözlü olması yakışmaz" buyurdu.

Hattabi hain gözlü olmayı; "Özü ile sözünün biri birini tutmaması, için­de bir şey gizleyip dışına başka bir şey aksettirmesi dilini tutup gözüyle işaret etmesi" şeklinde izah etmektedir. Çünkü insan diliyle söyleme­yip gözüyle işaret ederse hıyanet etmiş olur. Bu hıyanet gözden zuhur et­tiği için "hain gözlü" diye ifade edilmiştir.

Bu hadisin delaletinden anlaşıldığına göre; Hz. Peygamber (s.a)'in ha­yatında iken irtidat eden bir kimsenin tevbesinin kabulü Rasulullah'm rı­zasına bağlıdır. Çünkü o efendimize eziyet etmiştir. Böyle birisi tekrar iman ederse artık öldürülmez.

Ayrıca bu hadis, Rasulullah'a küfredenin had olarak değil, irtidad se­bebiyle öldürüleceğini söyleyenlerin görüşünü te'yid etmektedir.[20]

 

4360... Cerir (b. Abdullah el-Beceli) (r.a)'den Rasulullah (s.a)'i şöyle buyururken işittim:

"Köle (darı) şirke kaçtığı zaman, kanı helal olmuştur."[21]

 

Açıklama
 

Hadis-i şerifin Sahih-i Müslim'de üç rivayeti vardır ve gbu Davud'un rivayetinden biraz farklıdır. Müslim'in rivayetleri şu şekildedir:

"Sahiplerinden kaçan bir köle, onlara dönünceye kadar kafir ol­muştur."

"Kaçan bir köleden zimmet kalkmıştır."

"Köle kaçtığı zaman onun namazı kabul olunmaz."

Nesai'de de üç rivayet vardır. Birisi aynen Ebu Davud'taki gibidir. İki­si biraz farklıdır. Nesai'nin rivayetleride şu şekildedir:

"Köle, sahiplerinden kaçtığı zaman namazı kabul olunmaz. Şayet ( o vaziyette) ölürse kafir olarak ölür."

"Köle kaçtığı zaman sahiplerine dönünceye kadar namazı kabul olunmaz."

Görüldüğü gibi, hadisi şeriflerde kaçan köle mutlak olarak anıimış, ırtidadı söz konusu edilmemiştir. Hatta, Müslim'in ve Nesai'nin rivayetle­rinde onun kaçtığı zaman müslümanlığm devam ettiği ihsas edilmiştir. Çünkü namaz ancak müslüman için söz konusudur.

Ebu Davud'un rivayetinde dar-ı küfre kaçan bir kölenin kanının helal olduğu ifade edilmektedir. Yani böyle bir köle Ölümü hak etmiştir. Onu öldürene bir şey lazım gelmez. îrtidâd etmediği halde kanı helal olunca, irtidad ettiğinde "öncelikle helal olur.

Müslim ve Nesai'nin rivayetlerinde; kaçan kölenin namazının kabul edilmeyeceği bildirilmektedir. Nevevi'nin nakline göre; İmam ei-Mazî ve Kadı Iyaz bu hükmün sahibinden kaçmayı helal sayan köleye ait olduğu­nu söylerler. Ebu Amr ise kaçmayı helal görmediği halde kaçan kölenin de aynı hükümde olduğunu belirtir ve bu durumu gasbedilen arazide kılı­nan namaza benzetir. Yani kaçan kölenin namazı sahihtir, fakat makbul değildir. Kendisinden namaz borcu düşer ama sevap alamaz.[22]

 

 

[2] Buhari, cihad 145; Tirmizi, hudûd 25; Nesâî, Tahrîmü'd - dem, 14; İbn Mace hudûd 2; Ahmed b. Hanbel, I, 217, 220.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 15/10.

[3] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 15/10-12.

[4] Buhari,diyât 6; Müslim, kasâme 25; Tirmizi, diyât 10;hudûd 15; Nesai, tahrimu'd-dem 5; İbn Mace. hudûd 1; Darimi, hudûd 2, siyer 11; Ahmed b. Hanbel I, 282, 428.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 15/12.

[5] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 15/13-14.

[6] Nesai, tahrimu’d-dem.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 15/14.

[7] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 15/14-16.

[8] “Rasulullah susmakta" manasına gelen hal cümlesi, Buhari ve Müslim'in rivayetle­rinde "Rasulullah dişini misvak fiyordu" anlamına gelecek şekildedir.   Ayrıca Müslim'de "Rasululiah" yerine "Nebî" denilmiştir.

[9] Ebu Musa'nın asıl adı Abdullah, babasının adı da Kays'dır. Ravi, Hz. Peygamber'in bu sahabeye künyesi olan Ebu Musa ismiyle mi. yoksa adı olan Abdullah b. Kays diye mi hitabettiğinde şüphe etmiştir.

[10] Şüphe ramidendir.

[11] Şüphe ravidendir.

[12] Buhari. istitabetü'l-mürteddin 3; Müslim, imare 15; Ahmed b. Hanbel, IV, 409. Hadisin izahı 4357 no'lu hadisten sonra gelecektir.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 15/16-17.

[13] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 15/18.

[14] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 15/18-19.

[15] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 15/19.

[16] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 15/19-20.

[17] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 15/21.

[18] Nesai, tahrim 15.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 15/21.

[19] Nesai, tahrimu'd-dem 14; Ebû Davûd, cihad 127.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 15/21-22.

[20] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 15/22-23.

[21] Müslim, iman 124; Nesai. tahrimu'd-dem 12,13.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 15/23.

[22] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 15/23-24.



Konu Başlığı: Ynt: Dinden Çıkan Kişi Hakkındaki Hüküm
Gönderen: Ceren üzerinde 09 Şubat 2018, 17:45:56
Esselamu aleykum.dinden çıkan hak yolda ayrılan kişi ölüm ile cezalandırılır.rabbim bizleri islamdan ayırmasın.hak yolda giden allahın rizasini kazanan kullardan olalim inşallah. ..


Konu Başlığı: Ynt: Dinden Çıkan Kişi Hakkındaki Hüküm
Gönderen: Mehmed. üzerinde 10 Şubat 2018, 15:49:40
Ve aleykümüsselam Rabbim bizleri tek doğru yol olan İslam yolundan ayırmasın Rabbim paylaşım için razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Dinden Çıkan Kişi Hakkındaki Hüküm
Gönderen: Sevgi. üzerinde 10 Şubat 2018, 17:17:55
Aleykümüsselam dinden çıkanların öldürülmeleri caiz fakat ateşte yakılmaları caiz değildir çünkü bu ceza sadece Allah ın vereceği cezadır inşaAllah


Konu Başlığı: Ynt: Dinden Çıkan Kişi Hakkındaki Hüküm
Gönderen: Yusuf Güneş üzerinde 11 Şubat 2018, 02:04:59
Aleyküm Selam arkadaşlar ben sizinle aynı görüşte deyilim Çünkü Peygamberimizin bi hadisi şeriflerinde kimswyi zorla dininden döndörmeye çalışmayın bu nedenle dinde zorlama yoktur sözü ağır basıyor yine aynı nedenle sadece din değiştirdi diye katli vacip olmaz günaha girer ve cezasını yalnızca Allah CC verebilir dua ile hayırlı geceler