๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Süneni Ebu Davud => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 09 Mayıs 2012, 12:12:44



Konu Başlığı: Allah Yolunda Savaşa Çıkmayı Bırakma
Gönderen: Zehibe üzerinde 09 Mayıs 2012, 12:12:44
17. Allah Yolunda Savaşa Çıkmayı Bırakmanın Kerâhati


 

2502. ...Ebu Hureyre (r.a.)'m rivayet ettiğine göre, Peygamber (s.a.)'şöyle buyurmuştur: "Bir kimse (Allah yolunda) savaşmadan ye onu gönlünden geçirmeden ölürse bir çeşit nifak üzere ölür."[114]

 
Açıklama

 

Allah yolunda hiçbir savaşa çıkmadan veya Allah için savaşa çıkmayı samimi olarak gönlünden geçirmeden ölen bir kimse bir çeşit nifak üzere ölmüş olur. Bu hadis-i şerifte, din düşman­larıyla savaşı terkeden kimseler Hz. Peygamberle birlikte savaşa çıkmak­tan kaçan münafıklara benzetilmiştir: "Bir kavme benzeyen kimse o kavimdendir”[115] hadis-i şerifine göre de münafıklara benzeyen bir kimse münafıklardan sayılır.

Abdullah b. el-Mübârek bu hükmün Hz. Peygamber zamanına ait olduğunu söylemişse de ulemanın büyük çoğunluğu bu hükmün genel ol­duğunu, binaenaleyh bütün devirler için geçerli olduğunu söylemişlerdir. Tîbî'ye göre nefisle ve şeytanla savaşı terkedenler de bu hadisin şümulüne girmektedirler.[116]

 
Bazı Hükümler

 

1. Allah yolunda savaşa katılmaya azmetmek akıl ve balıg olan her müslümana farzdır. Umumi se­ferberlik ilan edildiği zamanlarda bu savaşa bilfiil katılmak farz-ı ayn olur. Genel seferberlik ilan edilmemekle beraber Allah yolunda yapılan harple­rin devam ettiği zamanlarda ise, müslümanların bu savaşlara bilfiil katıl­maları farz-ı kifâye olur.

2. Harbi tamamen bırakmak veya hiçbir zaman harbe katılmamaya karar vermek münafıklık alâmetidir.

3. Bir ibâdete niyet edip de onu yapmadan ölen kimse hiç niyet etme­den ölen kimse gibi değildir.

Bir namazı vaktinin evvelinde kılmaya imkan varken vaktin sonuna doğru kılma niyetiyle geciktirerek kılamadan Ölen kimse ile haccetme im­kanına sahipken onu gelecek senelere tehir ederek haccetmeden ölen bir kimsenin günahkar sayılıp sayılmayacağı meselesi ise, ulema arasında ihti­laflıdır.[117]

 

2503. ...Ebu Ümâme (r.a.)'m rivayet ettiğine göre, Peygamber (s.a.) şöyle buyurmuştur: "Kim savaşa katılmaz veya savaşa katılan bir gaziyi (harp aletleriyle) donatmaz ya da savaşa giden mücâhidin ailesine hizmette ona hayırlı bir vekil olmazsa, her türlü noksan sı­fatlardan münezzeh olan Allah onu bir felâkete uğratır.

(Bu hadisin ravilerinden) Yezid b. Abdirabbih rivayetinde "kı­yametten önce" (Allah onu bir felâkete uğratır) demiştir.[118]

 
Açıklama

 

Kâria, "insanın başına ansızın gelen felaket" demektir. Çoğulu kavâri' gelir.

Bu hadis-i şerifte harbe katılmadığı halde harbe katılan bir mücâhidin harb aletleriyle donatılmasına yardımcı olmadığı gibi, savaşa giden mücâ­hidin ailesine hizmetten geri durarak ona hayırlı bir vekil olmaktan da uzak duran kimseleri cenab-i hakkın ani felâketlere uğratarak onlardan intikam alacağı ifâde buyurulmaktadır.

Önceki hadisin şerhinde de ifâde ettiğimiz gibi Abdullah b. el-Mubârek, bu hadisteki tehdidin sadece Hz. Peygamber devrinde yaşan müslümanlar-ia ilgili olduğunu söylemişse de Abdullah b. el-Mübârek'in dışında tüm ulema, bütün müslümanların bu hadisteki tehdide muhatab olduğunu lemişlerdir.

Tîbî ise, nefis ve şeytanla savaşı terkeden kimselerin de bu tehdide hedef olduklarını ifâde etmiştir.[119]

 

2504. ...Enes b. Malik'den rivayet olunduğuna göre Peygamber (s.a.) şöyle buyurmuştur: "Müşriklere karşı mallarınızla yanlarınız­la ve dillerinizle savaşınız."[120]

 
Açıklama

 

Bu hadis-i şerif mal, can ve dille cihad etmenin farz olduğuna delildir. Mal ile cihad onu Allah yolunda sava­şan mücâhidlerin nafaka ve silahını temin etmek için sarf etmektir. Canla cihad ise, bilfiil din düşmanlarının karşısına çıkarak onlarla savaşmaktır. Birçok âyetlerde "Mallarınızla, canlarınızla mücahede edin."[121] buyurula-rak bu mana ifade edilmiştir.

Dille mücahede kâfirlere karşı delil getirmek, "onları Allah'a imana davet etmek, harbeden iki taraf karşı karşıya geldikleri vakit "Allah, Al­lah!" veya buna benzer sözlerle düşmanı kahr-u perişan etmektir.

Onların da bilfiil mukabeleye geçip de Allah'a ve Rasûlüne küfretme­lerine sebep olmayacak şekilde onların inançalnnın bâtıllığmi isbat için kuvvetli deliller ve burhanlar ikâme etmek suretiyle onların inançlarının bâtılhğını isbat etmek de dille cihadın kapsamı içerisine girer. Nitekim Rasûlullah (s.a.), bu hususta Hz. Hassan'a "Hiç şüphe yok ki kafirleri hicvetmek kendilerine ok isabetinden daha şiddetli gelir"[122] buyurmuşlardır.

Dil ile cihad hem basit hem de zordur. Her insan cebinden birşeyler harcamadan dili ile İslama hizmet edebilir. Fakat İslâmı anlatmak için İslâmı çok iyi bilmek gerekir. İslam'ı bilmeden dil ile yapılan bir hizmet ise yarar yerine zarar getirir.

Dine karşı yapılan saldırılar karşısında sükutu tercih etmek ise, İslâmı cihad anlayışıyla taban tabana zıttır. Nitekim, yüce Allah Kur'an-ı Kerim'inde şöyle buyurmuştur: Allah, kitap verilenlerden, onu insanlara açık­layacaksınız ve gizlemeyeceksiniz, diye söz almıştı. Onlar ise, onu arkala­rına atıp az bir değerle değiştirdiler. Alış-verişleri ne kötüdür."[123]

Günümüzde dille yapılacak cihadın kapsamı içine girecek çalışmaları şöylece sıralamak mümkündür:

1. İslâmî kitap ve broşür yazmak ve dağıtmak

2. Gazete, dergi çıkarmak

3. Vaaz ve konferanslar tertiplemek

4. Sohbet toplantıları tertiplemek

5. TV ve radyo yayıncılığı.[124]

[114] Müslim, imâre 158; Nesai, cihad 2; Darimi, cihad 25; Ahmed b. Hanbel, II, 374.

     Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 9/484.

[115] Suyuti e-Camiu's-sağir, II,  175.

[116] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 9/484.

[117] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 9/485.

[118] İbn Mâce, cihad 5; Darimi, cihad 25.

     Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 9/485.

[119] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 9/486.

[120] Nesai, cihad  1; Dârimi, cihâd 38; Ahmed b. Hanbel, III,  124, 153, 251.

     Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 9/486.

[121] et-Tevbe (9), 89.

[122] Davudoğlu Ahmed, Selâmet Yollan, IV, 91.

[123] Âl-i İmrân (3),  187.

[124] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 9/486-487.