๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Sufilerin Hadis Anlayışı => Konuyu başlatan: Vatan Var Olsun ! üzerinde 14 Ekim 2011, 00:14:03



Konu Başlığı: İkindi Namazını Benî Kurayza Dışında Kılmayın Hadisi
Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 14 Ekim 2011, 00:14:03
17. İkindi Namazını Benî Kurayza Dışında Kılmayın Hadisi


Resûlullah (s.a.) Hendek savaşından evine döndüğü zaman Cibril (a.s.) gelmiş, kendisinin meleklerle birlikte Benî Kurayza'ya gideceğini, Resûl-i Ek­rem'in de oraya gitmesi gerektiğini, bu hususta Allah Teâlâ'dan emir aldığını bildirmişti. İşte bu olayın cereyan ettiği sırada Resûl-i Ekrem henüz çıkardığı zırhını tekrar yeniden giymiş ve ashabına hitab ederek; "İkindi namazını Benî Kurayza dışında kılmayın" emrini vermişti.[1490] Resûl-i Ekrem'in bu emrini iki şekilde değerlendiren sahabilerden bir kısmı yolda namazlarını kılmışlar, di­ğer kısmı da emrin zahirine bakarak ikindi namazını tehir ederek ancak yatsı sonrası kılabilmişlerdi. Her iki grup bu davranışlarından dolayı kınanmamişlardı.[1491]

Ahzab Sûresi'nde bu rivayetlere yer veren Bursevî, sözlerinin devamın­da şöyle demektedir:

"Bu olaydan etkilenen sûfiler tarikatın âdabı konusunda şu hükmü çı­karmışlardır: Bir şeyh, yani mürşid müridini bir ihtiyaç için bir yere gönderir de mürid yolda giderken ezan okunursa, mürid önce şeyhinin ihtiyacını görmeye teşebbüs etmelidir. Ama bunu namazı önemsemediğinden dolayı değil, ancak şeyhine gösterdiği hürmet ve tazimden dolayı yapmalıdır.

Sûfılerin buna benzer değerlendirmeleri tarikatın adâb ve erkanını mümkün olduğu kadar hadislere dayandırmaya çalıştıklarını göstermektedir. Burada sûfiler tarafından çıkarılan hüküm iki şekilde anlaşılabilir. Eğer namaz vakti geniş olursa o takdirde şeyhin emrini öne almakta bir sakınca olmama­lıdır. İkinci duruma göre, namaz vakti geçecek ise o zaman Allah'ın emrini takdim etmelidir. Yani zaman ve şartlara göre durum değerlendirmesi yap­mak gerekir.

Buraya kadar olan "Normal Yollarla Tespit Edilen Hadisler" bölümün­de kudsî ve nebevi olmak üzere toplam yirmi hadis tane üzerinde durulmuş, bu hadislerin Bursevî tarafından nasıl değerlendirildiklerine bakılmış, yorum­ları konusunda Bursevî'nin sözlerinden alıntılar yapılmış, ayrıca diğer ulema­nın eserlerinden yapılan nakiller ve mukayeselerle hadisler hakkında daha isabetli karar verme İmkanları araştırılmıştır. Bir kaç tanesi dışında muhaddis-lere göre zayıf ve aslı bulunamayan hadislerden oluşan bu hadisler, Bursevî-ye göre tereddütsüz sahihtir. En azından lafızları sabit olmasa da mânaları yönünden bu haberlerin hepsi, diğer hadislerdeki muhtevaya ve evliya-i ki­ramın anlayışlarına uygundur. Bunların hadis olarak kabul görmemesi pek fazla bir şey değiştirmez. Din büyükleri sayılan velilerin eserlerinde bu ibare­lerin hadis suretinde nakledilmesi, sûfilere göre istidlal açısından yeterlidir. Ana hatlarıyla Bursevî'nin görüşlerinin bu merkezde olduğunu söyleyebiliriz. Bu anlayış sûfilerin kendilerine mahsus diğer ilim mensuplarını bağlamayan bir anlayış şeklidir. Sûfilerin tecrübeye dayalı olarak yaşadıkları ruh hallerin­den, konuştukları sözlerinden istifade etmekte bir sakınca bulunmamakla birlikte, hadislerin tespiti konusundaki görüşlerine daha ihtiyatlı yaklaşmalı, bu konuda eğer hadis adına konuşulacaksa muhaddislerin fikirleri ölçü ola­rak alınmalıdır.

Şimdi de sûfiyyeye mahsus hadis alma metodlarından keşif yoluyla alındığı İleri sürülen hadislerden bazı örneklere geçmek istiyoruz


[1490] Buhârî, meğazi 30; Müslim, cihâd 69; Beyhakî, Delâil, IV, 5-23.

[1491] Buhârî, meğazi 30; Müslim, cihâd 69; Beyhakî, a.g.e., IV, 5-23.