๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Sufilerin Hadis Anlayışı => Konuyu başlatan: Vatan Var Olsun ! üzerinde 12 Ekim 2011, 23:17:03



Konu Başlığı: Hadisleri Tercüme Etmesi
Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 12 Ekim 2011, 23:17:03
5. Hadisleri Tercüme Etmesi

 
Dili Arapça olmayan milletler için âyet ve hadislerin kendi iisanlanna göre çevrilip İfade edilmesi, Kur'an ve sünnetin o milletlere ulaştırılması bakımından son derece önemlidir. Bursevî, Arap dilini çok İyi bilmesine rağmen yaşadığı çev­renin İhtiyaçlarına göre bazı eserlerini Türkçe yazmış, devrin anlayabileceği bir üslûpla hadisleri Türkçeye tercüme etmiştir. İşte bunlardan bazı örnekler:

a. Bir nesne merfû olmadı illâ mevzu oldı." "Yani her âli nesneye âhiriyyet olur ve alçağa düşer. [1654]

Hadisin aslı Buhârî'deki şu rivayettir: Enes (r.a.)'den şöyle dediği riva­yet olunmuştur:

Sûfilerİn Hadis Anlayışı

Nebi (s.a.)'in Adbâ denilen bir devesi vardı ki koşuda önüne geçil­mezdi. Bir ara yük devesi üstünde bir bedevi geldi. Yapılan koşuda bu yük devesi Adbâ'yı geçti. Bu durum müslümanlara ağır geldi. Resûl-İ Ekrem as­habın hâlini anladı da: "Ashabım, Allah'ın bir âdeti, bir nizamı vardır ki ona göre Allah dünyada her yükselen şeyi muhakkak surette aşağı iter" buyurdu. [1655]

b.Âhir zamanda halkın hayırlısı feresinin yularından tutup gaza İden . ve ehl-İ ribat olan veyahut vech-i meâş için bir kaç koyun ittihaz idüp dağ başında kalandır. [1656]

c. Cibril hadisinde geçen "Feesnede rukbeteyhi ilâ rukbeteyhi: Dizlerini dizlerini dayadı" kelimelerinin izahında şöyle demiştir:

"Nitekim Türk, diz bediz oturdu der ve acem nişest zânu bezânu deyu tabir eyler. [1657]

d. Peygamber (a.s.) tarafından cahil insanların günahları sebebiyle ahiret ateşine düşüşlerinin ifade edildiği hadisi Bursevî;

"Cümlenizden etkâ ve ahşa benim ve kezâlik eşjâk benim ki siz kendin ateşe tarh eden pervaneye benzersiniz ve ben sizin miyânınızdan tutup ateşe düşmekten sizi men ederim [1658] şeklinde tercüme etmiştir. [1659]

e. Resûlullah (s.a.) ramazan ayında mescidde itikafta iken kendisini zi­yarete gelen zevcelerinden Safiye (r.a)'yı uğurlamaya çıktığında, dışarıda iki kişi görmüş ve onlara hitaben şöyle demiştir:

"Yâ hazâ! Mukâleme ettiğim zevcem Safiyye'dir, ecnebiyye değildir. [1660]

f. Nebiyy-i Ekrem (s.a.)'i ihtiyarlatan surelerin zikredildiği hadisi Bursevî Şöyle ifade etmiştir.

"Yâ Resûlallah! Mübarek mehâsininiz ağarmağa başlamak ne sebep­tendir? dediklerinde cevap buyurdular ki: Benim mehâsinimin sebeb-i şeyb-i sûre-iHûd'dur. [1661]

g. Dünyanın Allah katındaki değersizliğinin belirtildiği hadis Bursevî ta­rafından şu şekilde mânalandırılmıştır:

"Eğer dünyanın indallah cer\âh-ı baûza kadar vezni olaydı, kafire bir i-çim su vermezdi. [1662]

h. Resûl-i Ekrem'in aile hayatı ile ilgili bir hadis de şöyledir:

Cebrail bana bir kıdr içinde lahm getirip ondan eki ettim ve bana ci-mada kırk racül kuvveti İ'tâ olundu. [1663]

ı. Allah Teâlâ bir kuluna muhabbet etse mülk ve melekûtta; "Siz dahi muhabbet ediniz" diye nida olunur, [1664]

i. Sizden birinizin imanı kâmil olmaz, tâ ki ben ona ehlinden ve evlâ­dından ve emvalinden ehab olmayınca. [1665]

Bursevî'nin Türk diliyle tercüme ettiği bu hadislerin yanısıra, onun ha­disler üzerinde metin tenkidi de yaptığı görülmektedir.


[1654] TuhfeA Halîhyye, s. 64.

[1655] Buhârî, cihad 59; Tirmizî, hay! 14.

[1656] Tuhfe-i Halîliyye, s. 72; bk. Münâvî, IH, 481.

[1657]Şerhu'I-Erbain, s. 11; bk. Buhârî, İman, 37; Müslim, iman 7.

[1658] Buhârî, rikâk 26; Müslim, Fedâil 17; Tirmizî, edeb 82.

[1659] Kitabü'n-Netice, I,133.

[1660] a.g.e., I, 211; Buhârî, itikaf 7.

[1661] Kitabü'n-Netice, II, 276; bk. Ruh, I, 21; IV, 195. Hadis için bk. Tirmizî, Şemail, s. 31.

[1662] Kitabü'n-Netice, II, 404; bk. Tirmizî, zühd 13; İbn Mâce, zühd 37.

[1663] Kitabü'n-Netice, II, 196; bk. İbn Hacer, I, 378; Münâvî, I, 99.

[1664] Kitabü'n-Netice, II, 66; bk. Buhârî, bedü'1-vahy 6, edeb 41; Müslim, bir 157; Tirmizî, Tefsir (19), 7; Muvatta, şear 15; Müsned, II, 267.

[1665] Kitabü'n-Netice, II, 504; bk. Buhârî, iman 8; Müslim, iman 70; Nesâî, iman 19; İbn Mâce, mukaddime 9.